İki takımdan biri 19 gol atmış, diğeri 14’te kalmıştı. O vakit kabaca ilk takımı bir adım önde gösterirsin. Lakin 19 atanın kalesinde de 20 gol varsa, o takım favori olmaz ama güzel ve gollü bir maç müjdecisidir! Maç o müjdeye layık başladı. Dağınık ama saldırgan!
Alanya acele acele pozisyona girdi; sonrasında Oğuzhan neden iyi futbolcu olduğunu, kırmızı pabuçlu çocuğun maçın tamamını oynayabilse büyük futbolcu olabileceğini gösterdi. Golcüye, olgunlaşan soğukkanlılığına diyecek yok zaten.
Alanya çılgın takım, bırakmıyor ve o emekle talep ettiği penaltıda da pek haksız değildi. Bırakmıyor ya, ikinci şut denemesinde golü bırakıverdi. Böyle takımlara saygım büyük. Çünkü haddini bilmiyor! Bir isyanı oluyor. Futbolu ve birbirini severek oynuyor.
Beşiktaş’ın ligde “ekonomik oynama” problemi var. Top gezdiren ama çok koşmayan takım sendromu. Alanya ise lafı dolandırmadan “online” karşı kaleye koşup durdu ilk yarı. İlk yarım saat maç 3-1 Alanya lehine olabilir miydi? Kornerde 5-1 olmuştu bile.
Quaresma almak için her şeyi yaptığı halde bir penaltı da Beşiktaş’a vermedi hakem. Öyle ya, yorum!
Talisca şu an için takımın en yaşlısı; frikik atacak mecali bile yoktu sanki!
Şenol Güneş sinirlendiğinde Quaresma sol açıkta sol ayağıyla auta orta yapmıştı. Ama kabahat kimdeydi?
50’den sonra Beşiktaş kuşatmaya, bunaltmaya başladı. İşin sırrı birbirine yakın oynamakta demek ki. Hele yaş ilerlemişse, omuz omuza vereceksin! Orada da araya bir el sıkıştı. Artık Video Hakem bakar bunlara! İlk yarı 1-5 olan kornerlerde Beşiktaş 9-6 öne geçmişti o ara. Alanya’nın isyanı tükenmişti; isyan tükenince teslimiyet başlıyor. Negredo teslim almaya gelmişti: Baştan beri neden çift santrfor oynamadık diye vurdu kafayı! Çift santrfor, çift gol, bir nefes!
20 yıl önce Saffet Susiç, İstanbulspor, Şenol Güneş Trabzon’un başında 2-2’lik bir maç oynadıklarında, kadrolarında geleceğin çok sayıda teknik direktörü varmış meğerse: İstanbulspor’da; o gün 2 golü atan Aykut Kocaman ile Oğuz Çetin, Hamza Hamzaoğlu, Gökhan Keskin, Fuat Buruk, Saffet Akyüz; Trabzon’da Osman Özköylü, Tolunay Kafkas, Fatih Tekke, Hami Mandıralı, Ünal Karaman, Abdullah Ercan. Yani, bir oyuncuyu çalıştırırken, esasen geleceğin bir teknik direktörünü de çalıştırıyorsun. Aynı Blazeviç’in Susiç’i, Ahmet Suat Özyacı’nın Şenol Güneş’i gibi!
Hiçbir maç oynandığı saatte sıfırdan başlamıyor; her maçın uzun, derin bir tarihi var!