Attila Gökçe: ''Sergen Yalçın, 'Murat'a hiç karışmayacağım' demiş''
Milliyet Gazetesi yazarı Attila Gökçe, Beşiktaş'ın Trabzonspor karşısındaki galibiyetini bugünkü köşe yazısında değerlendirdi.
Ajans Beşiktaş - İşte Attila Gökçe'nin bugünkü Milliyet Gazetesi'nde yer alan yazısı;
Sezona kırık dökük, yarım yamalak transferle giren, kadrosunda henüz uyum sağlayamayan Beşiktaş, Trabzon’da değerinden çok şey kaybetmiş büyük maçı, büyük bir başarıyla kazandı. Yiğidin hakkı yiğide!.
Önce Sörloth macerası… Gol Kralı Norveçli oğlumuzun (!) Leipzig’e kaçma niyetiyle ortadan kaybolması.
İki gün önce de Sergen Yalçın’ın Covid-19 testinin pozitif çıkması.
Zaten ilk haftaların kararsız, dengesiz, natamam transfer ortamında maçın cilası bile vurulmamışken seyircisiz bir karanlığa yuvarlandı top…
Sergen Yalçın, öğrendim ki, maçı yanında kimse olmadan evde izleme kararı almış. Dahası, “Murat’a (Şahin) hiç karışmayacağım” demiş, ”Sahada değilim. Murat Hoca’nın gördüğünü göremem. O yüzden susacağım. Ama çok ekstrem bir şey olursa, söylerim...”
Sanırım uzun süre sustu Sergen Hoca… Maç o kadar güzel aktı ki Murat Hoca, oyuncu değişikliklerini isabetle yaptı, bağırıp çağırmadan, kararsızlık göstermeden, sakin sakin kürek çeken kayıkçı gibi ulaştı kıyıya!
Beşiktaş, kendi yarı alanında toplanarak ev sahibi Trabzonspor’un gelmesini bekledi. Bordo-mavili takımın topla buluşur buluşmaz çabuk hücum ezberine karşı beklenen bir önlem oyunuydu bu. En merak edilen Nwakaeme - Necip eşleşmesinin yaratacağı görüntülerdi. Hemen söyleyelim, beklenen çatışma olmadı. Necip sakin duruşlarla yolunu kapatmaya çalıştı rakibinin. Nwakaeme de rüzgarını kaybetmişti.
Asıl merak ettiğim “seçilmiş” santrforlarla, onlara servis yapması, pozisyon açması beklenen gerilerindeki “on numaralar”dı…
Beklediğimi göremedim. Trabzonspor’da Guilherme - Ekuban, Beşiktaş’ta Mensah - Larin ikilileri, maça pozisyon zenginliği, şut, çalım, kıvraklık, pas ve stoperlere baskı anlamında hemen hiçbir şey katamadılar. Trabzonspor’da Abdülkadir’ler, Parmak ve Ömür oyunu karşı kaleye yıkmak için ellerinden geleni yaptılar. Ama topa sahip olma oranını yüzde 65’in üstüne çıkarmaktan başka bir yararları olmadı. (Maç sonu 50-50) Beşiktaş’ta Hasiç de Boyd da hücum etkinliğinden çok savunma disipliniyle oynama gayretindeydi. Savunmada Welinton, Abdülkadir’in golünde Ersin’le birlikte hata yapsa da baştan sona mücadeleyi bırakmayan anlayışıyla göz doldurdu. Beklediğim Oğuzhan’ı göremedim. Sakatlanıp çıktı, geçmiş olsun. Yerine giren Dorukhan daha etkindi. Beşiktaş’ta oyunun lideri Atiba’ydı. Boyd’un beklenenden fazlasıyla attığı golde pozisyona katkısı vardı. Sonradan Flavio’nun yaptığı penaltı ile beklediği ödülü aldı. Önce Mensah’ın penaltısı…Sonra Dorukhan’ın asistiyle Lens’in golü… (Bu da vicdan not : Alacağın olsun e mi Sörloth!)
Ali Şansalan bir ara işi kart serisine bağladı. Penaltı kararı tartışılabilir. VAR’a göre, bence de doğru karar… Ancak Flavio’ya ikinci sarı ve kırmızı kart yeni VAR protokoluna göre yanlış oldu.
Karantinadaki Sergen hocaya Trabzon’dan temizlik ve saflık adına beyaz karanfiller gönderdi Beşiktaş takımı… Mis gibi skor, geçmiş olsun hocam, şifa niyetine!
Merak ettiğim şu: O penaltıyı Atiba değil, Mensah kullandı. Tamam, gol goldür de… Kararı kim verdi?
Murat Hoca mı, Sergen Hoca mı? Hangisi?