Maç başlamasına başladı da,
15 gün lige verilen aradan mı,
Birden ısınan havadan mı bilemedim,
Tribünlerde kameranın zumlamasından mütevellit gördüğüm kadarıyla herkeste bir bayram havası mevcuttu.
Bir rehavet. Hani diyor ya Lüküs Hayat’ta,
“Ya dineye ya baloya” diye.
Öyle bir hava.
Takımın neredeyse yarısının kart cezalısı olması, daha ciddi bir hava gerektirirdi diye düşünüyorum.
Defansın arkasına atılan akıl dolu topun Oğuzhan imzası taşıması,
Onun adına ve maça iyi giriş yapma açısından olumluydu.
Çabuk çıkmaya çalışan Alanya’yı,
Baskı kurmak isteyen Beşiktaş’ı,
Fabri’nin degajında kafasına top isabet eden Mbilla durdurdu.
3 dakika tedavisi sürdü bu futbolcunun.
İşin garibi Mbilla’nın kafasından seken top, Beşiktaş’ın kalesine gol olabilirdi.
Sonra yine Oğuzhan.
Gökhan Gönül’e mükemmel bir top daha attı.
Servisler iyi oldukça hem seyir zevki artıyor hem de gol kokusu daha belirginleşiyordu.
Brezilya Milli Takımı’na çağrılıp forma şansını bu seferlik bulamayan Talisca,
Hırsını, klasıyla birleştirip o muhteşem sol ayağıyla topu Anamur’dan çevirip, Alanya ağlarına gönderiverdi.
Top öyle döndü yani. Anlayın gayrı: 1-0.
Golden sonra Alanya’nın daha fazla risk alıp öne daha çok çıkması,
İkili mücadelelerin çoğalmasına
Ve buna dayalı pas kayıplarının oluşmasına sebep oldu.
Bu arada Emre Akbaba’nın şutu,
Tutulmuş nefesler arasında auta gittiğinde ilk yarının skoru da belli olmuştu.
İkinci yarı başlayıp da 60. dakikaya ulaştığımızda Beşiktaş’ın,
Bırakın karşı kaleye gitmeyi, teşebbüs ettiğini bile göremedik.
Enteresan.
63’te Negredo çıktı, Lens girdi oyuna.
Gol pozisyonu olmayan bir maçta santrfor işe yaramaz diye düşünüldü herhalde!!!
Tek bir kişi çizgiye inmedi.
Tek bir ara pas yapılmadı.
Bir hücum organizasyonu?
Iııh!
Bu durum Alanya’nın iştahını iyice açtı desek abartmış olmayız.
Hakemin verdiği kararlara hep birden hücum edip, itirazda bulunmaları bunun en büyük göstergesiydi.
Nihayetinde koca bir ikinci yarı karşı kaleye gitmeden maçı bitirdik.
Enteresan kere enteresan.
3 puana eyvallah da,
“Bu ne arkadaş?” diye de sormak lazım gibime de geliyor. (Alen Markaryan/Akşam)