Zirve yürüyüşünü harmanlama basamaklarındayız.
Bayern maçı dönüşü F.Bahçe’yi yendiğimizde hissedilen Beşiktaş’ın ayak sesleri,
Trabzon maçının kazanılmasıyla ritmini iyice artırdı.
Zirve yürüyüşü dediğimiz bu işte.
Ağır ağır ama emin,
Kısa kısa ama etkili.
At yarışlarında ‘son düzlük’ tabiri vardır ya,
Hızını, ritmini, temponu artırdığın.
Bu güç işidir yani.
Hissetmekten öte hissettirirsin.
Ve geçilme korkusu panik yaptırır adama.
***
Pepe’de parmak kırığı vardı. Quaresma’da kart kırığı!
Gürültüsü ve uğultusu yüksek bu maçta yoklardı yani.
İlk ceza içi aktivasyonu da,
İlk frikiği de rakibe yazdık.
G.Birliği’nin sahaya yayılma çabası,
Beşiktaş’ın ikili mücadelelerdeki başarısına ve baskısına yenik düşüyordu.
25. dakikada 35 pas yapabilen rakibe karşı 150 pas yapmışız.
Lakin böyle bir istatistik olmasına rağmen gol yollarına çıkan sokaklara girememişiz daha.
Sonra Babel ve Lens’in her topta,
Rüzgârda savrulan boş poşet gibi rakip defansı dağıttığı dakikalara şahit olduk.
Ama son vuruş?!
Yıldızlara...
Atiba?
Göklere.
Arka arkaya yakalanan bu pozisyonlar tribünlere heyecan,
Topçulara hırs getirmişti.
Öyle ki golü kaçırıp da üzülen her futbolcunun yanında teselli için başka bir futbolcu beliriyordu hemencecik.
Sonra 44’te Fabri’nin frikikten gelen topu muhteşem kurtarışına alkış tuttuk.
İkinci yarıya öyle hızlı girdi ki Beşiktaş,
Topçular ceza sahasına uçuyorlardı adeta.
Büyük baskı ve iştah vardı.
G.Birliği’nin vakit geçirmek için sakatlanma numaraları da fayda etmiyordu artık.
Akıyorduk.
Şelale nasıl,
Öyle.
En son Tolgay’ı gördük akarken.
Su sıçrattı Talisca’ya.
O da cumburlop suya: 1-0.
Golden sonra Lens-Caner değişikliği yapılmasıyla beraber,
Defansif iç dürtü birden peydahlandı.
Yalnız ‘orta sahada top göstermedi’ diye bir tabir vardır ya,
Öyle seyrettik dün gece Beşiktaş’ı.
Özellikle istek maksimumdaydı.
Dün geceki maç,
Zor maçtı.
Kondisyonu yüksek maçtı.
Birilerinin hesap maçıydı!
Anlayacağınız dün geceki 3 puan,
‘Güllaç’ın üstündeki Napolyon Kirazı gibiydi.
Afiyet olsun. (Alen Markaryan/Akşam)