"Cenk Tosun'un Premier Lig'deki tek ihtiyacı, bir yol gösterici"
Devre arasında Beşiktaş'tan Everton'a giden Cenk Tosun, Premier Lig'deki gollerini sıralamaya devam ediyor.
Ajans Beşiktaş - Goal yazarı Onur Özgen, Cenk Tosun'u değerlendirdi. Özgen'in Goal için kaleme aldığı değerlendirme şu şekilde;
Cenk bu sezon rüya gibi bir Şampiyonlar Ligi ve hiç de fena olmayan bir Premier Lig deneyimi yaşadı. Daha fazlası için ise biraz yardıma ihtiyacı var.
Geleceği görebilen biri, sezon başında Cenk Tosun’a, Beşiktaş formasıyla Şampiyonlar Ligi grubunda 4 gol 2 asistle oynayacağını, takımının da gruptan namağlup lider olarak bir üst tura çıkacağını, ardından devre arasında Süper Lig için rekor bir bonservis bedeliyle Premier Lig’in orta sınıf takımlarından Everton’a transfer olacağını ve orada da takımın en golcü oyuncusu olacağını söyleseydi, Cenk bu duyduklarından herhalde çok mutlu olurdu.
Cenk mutluluğu hak ediyor, çünkü yukarıda yazanlar masal değil ve hepsini kendi gerçekleştirdi. Kendini yaptığı işe adayan karakteri, azmi, çalışkanlığı, yetenekleri ve elbette şansıyla, bugün Cenk, Premier Lig’de saygı duyulan bir forvet olmayı başardı. Şanslıydı, çünkü altyapısını Almanya’da almıştı.
Alman Futbol Federasyonu (DFB), 2001-02 sezonunda Bundesliga’da mücadele eden 18 takımın da performans merkezleri kurmalarını zorunlu kılmasaydı, 2002-03’teyse Bundesliga 1 ve 2’de mücadele eden bütün kulüplere kendi akademilerini kurma zorunluluğu getirmeseydi ve akademi sisteminin devreye girmesini takip eden iki yıl içerisinde, 36 Bundesliga kulübü futbol eğitim programlarına toplam 114 milyon euro yatırım yapmasalardı, bugün Cenk Tosun diye birini tanımıyor olabilirdik.
Ya da Alman futbolunu yeniden yapılandıranlar, o yıllarda 11-12 yaşlarında olan minik yaş grubundaki çocukların temel futbol eğitimini bölgesel federasyonların elinden alıp merkezi bir sisteme bağlamasaydı, ülke çapındaki eğitim merkezi sayısı 366’ya çıkarılmasaydı ve bu sayede federasyona bağlı 1300 antrenör her yıl 600 bin genç yeteneği izleme şansı bulmasaydı, sadece Cenk’i değil, bugün dünya futboluna damga vuran birçok Alman ya da Almanya altyapılı yıldızı izlemiyor olacaktık.
Dolayısıyla, temel futbol eğitimini kusursuza yakın bir şekilde alan Cenk’in kariyerinde şans, bu açıdan çok önemli bir yer tutuyor. Ama şu anda olduğu yere, kendi ayaklarıyla geldi. Almancada “kendine güvenmek” ve “kendini bilmek” için aynı kelime kullanılır: selbstbewusstein. Cenk de her zaman kendine güvenen biri oldu, çünkü aynı zamanda kendini biliyor. Tatil zamanında bireysel çalışmalarına devam etmesi ve yaptığı açıklamalarda daha hareketli oynaması gerektiğini, bunun için çalışmalar yaptığını söylemesi, kendini olduğu kadar futbolun nereye doğru ilerlediğini de iyi bildiğini gösteriyordu.
Sadece ceza sahası içinde etkili olabilen eski tip 9 numaraların tedavülden kalktığı ve yerlerini hücum bölgesinin her alanında etkili olabilen sahte 9’lara bıraktığı günümüz futbolunda, Cenk kendini çok iyi yeniledi. Cenk, Beşiktaş’a ilk geldiğinde de çok iyi bir golcüydü ve henüz Gaziantepspor’dayken Burak Yılmaz’ın ardından ligin en golcü ikinci yerlisi olmayı başarmıştı. Ama bir üst seviyeye geçebilmesi için topsuz oyunda kendini geliştirmeli ve daha hareketli oynamalıydı.
Aradan geçen dört sezonda Cenk, bu konudaki zaaflarını giderek ortadan kaldırdı ve belki de onun gelişimini takip edip transferini gerçekleştiren Everton futbol direktörü Steve Walsh için, Cenk’in Şampiyonlar Ligi grubunda Leipzig ve Porto’ya karşı yaptığı iki asist, attığı dört golden çok daha değerliydi.
Everton’da ise beklentileri boşa çıkarmadı. Temponun çok daha yüksek olduğu bir lige gelse ve bu açıdan başlarda zorluk çekse de, Cenk’in azminden ve kararlılığından Premier Lig de kurtulamadı. Everton, Sam Allardyce’ın uzun toplara dayalı ilkel oyunu yüzünden belki de Premier Lig’de bir forvet için oynaması en zor takım olsa da, Cenk bulduğu her pozisyonu değerlendirdi. Hatta Huddersfield deplasmanında olduğu gibi, ortada bir pozisyon yokken de tamamen kendi hünerleriyle gol atmayı başardı.
Ama elbette bir üst seviyeye daha çıkabilmesi için hâlâ kendini geliştirmesi gereken özellikleri var. Roberto Firmino gibi, sezon boyunca bir defansif orta saha kadar ikili mücadele kazanan (50) ya da bir oyun kurucu kadar şut pası veren (57) bir forvetin oynadığı ligde, Cenk de hareketliliğini, pas tekniğini, oyun görüşünü ve pres gücünü daha da geliştirmeli.
Fakat tabii Everton’ın da Cenk’ten bunları talep etmesi lâzım. Allardyce’ın oynattığı futbolun forvetinden beklediği tek şey ise geriden atılan uzun topları mümkün olduğunca toplaması ve bulduğu az sayıda pozisyonu gol yapması. Bu anlayış, Cenk’i daha ileriye götürmez, bilakis köreltir.
Philipp Lahm’ın dediği gibi, “Futbol artık çok hareketli bir oyun ve bu yüzden sahada yapacağınız her şeyi baştan aşağıya planlamanıza olanak yok. Fakat iyi bir antrenör size sahada nasıl boş alan bulabileceğinizi ve o alanları nasıl kullanabileceğinizi gösteriyor. Bu artık o kadar standart bir pratik haline geldi ki, oyuncular antrenörlerden bu tip yardımları talep eder hale geldiler.”
Roberto Firmino’nun Jürgen Klopp’tan, Harry Kane’in Mauricio Pochettino’dan, Gabriel Jesus’un Pep Guardiola’dan talep ettiklerini, Cenk’in de Everton’da talep edebileceği birinin olması lazım. O yol gösterici, Cenk’in Premier Lig’deki yolunu daha da aydınlatacaktır.