Evinizde 3 kişiyi misafir edebileceğiniz bir ortam mevcut.
Lakin sizden başka herkese evinizin anahtarları verilmiş,
Ve siz özene bezene kurduğunuz eve bırakın kalmayı giremiyorsunuz bile.
Geldiğinizde bir bakıyorsunuz
Evinizin bütün camları kırılmış!!
Ama bilmezler ki çok önceden kalbiniz kırılmış.
İlkbaharda ağaç olmak kolay.
İş sonbahara direnmekte.
***
Baskılı başlamaya alışmış bir takım için
İlk dakikaların iyi geçtiği söylenemez.
Lakin baskıya cevap vermek için ani baskınlar gerekir.
Aynı Talisca gibi. Ansızın.
Babel’in ortasına öyle fantastik bir kafa attı ki
Golden sonra Beşiktaş taraftarlarının olduğu yere
‘Majestelerine hediyem olsun’ tarzı bir selamla sonlandırdı attığı golün hikayesini.
Seyretmek gerek: 0-1.
Sonra 20 dakikalık bölüm geçildiğinde
Her iki takımın da orta sahada mevzilenip
Defans arkasına top atma çabalarının olduğunu gördük.
Dedim ya sadece çaba!
Çok eleştiriliyor belki ama Oğuzhan olmadığı zaman pas trafiğinin yeterli
Olmadığını görüyoruz.
Ve bu zaman zaman oyundan düşmemize sebep oluyor ki bu bağlamda biri geçerli,
Biri geçersiz iki topları direkten döndü.
İkinci yarıya ilk devrede etkisiz diye eleştirdiğimiz Babel’in
‘Verin bana topu gerisine karışmayın’ tarzı bir golüyle başladık.
Orta sahadan aldı.
Sürdü, sürdü, sürdü topu.
Sonra sağa çekip, köşeye park etti: 0-2.
Bu tip maçlarda bu tip goller direnç kırar.
Umutları köreltir.
İşte böyle bir anda Cenk’le farkı 3’e çıkardı Beşiktaş.
Sonra durduk.
Durunca haliyle hareketli gözüktü Göztepe.
Ve bir boşluk anında, ofsayt kokan pozisyonda farkı 2’ye indirdiler.
O kadar.
Sonra 15 günlük milli aradan dolayı yapacakları 3 günlük izni düşünen takımla
Seyircisi önünde fazla ezilmek istemeyen Göztepe’nin mücadelesini izledik.
Ha! arada hakemin kırmızı bir eyyamı var. Göztepe’yi eksik bıraktı.
Onu da iliştirelim de
Hakkınızı savunuyoruz demesinler sonra.
Sanki onlara ihtiyacımız varmış gibi.