Beşiktaş takımı 1940. Ayaktakiler soldan; Şeref Görkey, Hakkı Yeten, Çengel Hüseyin, Sabri Gençsoy, Halil Köksalan, Memduh Ün, Rifat, Şükrü Gülesin, Oturanlar; Enver Demir, kaleci Mehmet Ali, Yavuz Üreten.
BİRLİKTE YARIM ASIR
Beraberlikleri, 48 yılı bulmuş. İki yıl sonra bize görkemli bir 50’inci yıl töreni vaad ediyorlar mıydı? Memduh Ün “Eğer yaşarsak, elbette,” dedi. Peki ama geçmişe, bunca yıla nasıl bakıyorlardı? Önce Memduh Usta aldı sözü: “İnsan hayatında ve ilişkilerde iniş-çıkışlar oluyor. Eğer anlaşabiliyorlarsa, hayata bakışları temelde aynıysa ve hele aynı mesleği yapıyor, aynı şeylere ilgi duyuyorlarsa, o engeller aşılıyor”. Fatma da bunları aynen onaylıyor. Memduh devam ediyor: “Fatma’yı tanıdığımda o 16 yaşındaydı, ben 40. Uzun süre, belki 20 yıldan fazla onu ben yönlendirdim. Çok zekidir, sünger gibi her şeyi emer. O üniversiteler bitirmiş insanlardan çok daha iyi düşünebilen biri.” Onlar uzun süre yasal engellerden dolayı evlenmediler. Hâlâ da evli değiller. Memduh şöyle diyor: “Benim için evlilik söz konusu değil. Dünyada da, belki birkaç yüzyıl sonra evlilik ortadan kalkacak. Yani iki insan birbirini seviyorsa, orada atılan kuru imzayla bağlanmalarının bir anlamı yok. Ama şu var: Ayrılıklarda kadının hakkı çok yeniyor, özellikle Türkiye ’de. Belki onun için, resmi formalite kadın için önemli olabilir. Güvence açısından”. Eğer evlenselerdi, Fatma soyadını değiştirip Ün yapar mıydı? “Bunu hiç düşünmedim. Evliliği ben de önemsemiyorum, sanırım soyadımı korurdum”.
Memduh Ün, sağlık açısından durumunu anlatıyor bana. En önemli sorunu, böbrekleri. Biri alınmış, öbürü yüzde 35 civarında çalışıyor. O da durursa ne olacak? Onun yaşında nakil çok zormuş. Ayrıca ona böbrek verecek akrabası yok. Velhasıl tam bir sorun. Allah sağlık versin...