Ajans Beşiktaş - Dile kolay tam 38 yıl! Dönemin Tercüman gazetesi ilk kez 1973’te gündeme getirmişti. Fakat Asya’dan Avrupa’ya maraton koşma fikri 6 yıllık bir gecikme ile ilk kez 1979 yılında hayata geçecekti. Bir avuç insanın heyecanı ile koşulan “Asya-Avrupa Koşusu” o tarihten bu yana 39. kez düzenlendi. Ve son olarak önceki gün (11 Kasım Pazar) koşulan maratona yine binlerce vatandaş katıldı. Maratona vatandaşın ilgisi, bazı yıllar hariç her daim yetkilileri ve spor camialarını memnun etmekte. Avrasya Maratonu, sportif katkısının yanı sıra halk için bir kaynaşma ve eğlence vesilesi olması da çok önemli.

Maraton dünyadaki sayılı şehir maratonları arasında gösterilmekle birlikte, genellikle başarılı bir PR çalışması denebilir. Örneğin 2000 yılındaki maratonu Eurosport kanalı da yayınlamıştır. Avrupa medyasının yanlı tavrıyla son yıllarda dünyada az yer bulsa bile, maratonun başarısı ve hikayesi her yıl artarak sürmeye devam ediyor. Ve bence İstanbul maratonunu anlamlı kılan da bu hikayesi ve hikayesindeki kesişme noktaları.

Önce “Asya-Avrupa Koşusu” denildi, 1982’den sonra da adı “Kıtalararası Avrasya Maratonu” olarak değişti. Son olarak da marka gücünü arkasına aldı. Adı gibi, maratonun güzergâhı da zaman içinde değişikliklere uğradı.

Ancak 2 şey hiç değişmedi; Birincisi, kıtalar arası olan tek yarış olma özelliği. İkincisi ise yarışın final çizgisinin hep Beşiktaş’ın mâbedinde kalması. Bence yarışın yıllar boyu süren hikayesinde çok dikkat çekici nokta da budur; bir kesişme noktası…

İstanbul Maratonu yıllar boyunca hep İnönü Stadı’nda bitiyor. Özellikle 90’lardan itibaren maratonu bitişi bir şenlik havasına dönüyor. Törenler, konuşmalar, sanatçıların konserleri…  Dolmabahçe’deki stat, tıpkı milli bayramlara olduğu gibi 90’larda kıtaları buluşturan bu büyük spor etkinliğinde de yine ev sahipliği yapıyordu. Bu hala da devam ediyor. Stat da “akıllı” oldu, organizasyon da…

İstanbul dünyanın en kalabalık olduğu kadar en hareketli şehirlerinden de biri. Bu dinamizmi “hareket”, “koşmak” ve “maraton” ile sembolize etmek, aslında yıllar boyudur süren şehir tanıtım projesinin mihenk taşını oluşturuyor. “Kıtaları aşmak” ise diğer yandan tarihimizdeki “fetihçi” duygulara da göz kırpmıyor değil hani! Bir başka açıdan da her yılki bu Asya’dan Avrupa’ya koşu, Cumhuriyet devrimlerinin köklerinden biri olan Batı’ya ulaşma ve onu aşma hedefi için, zihin dünyamızda adeta bir yeniden tazelenme vesilesi olmuyor mu? Devrimlerimizin spora ve sporcuya verdiği önem herkesin malumu. Onun da temeli “dinamizme” verilen önemden gelmekte. İşte maraton da bir spor olayı olmaktan çıkıyor, hatta buluşma-kaynaşma vesilesi olmayı da aşıyor ve bir 29 Ekim, bir 19 Mayıs, bir 23 Nisan coşkusuna dönüşüyor. İhtiyacımız olan birlik-beraberlik duygusunu diri tutmaya ve halkın kültürel zenginliğine de katkı yapmaya devam ediyor.

Ve yıllar geçti; stat ve maraton aynı markada buluştu. 2 spor markası, hala bir arada. Türk sporuna önemli katkılar yapan Vodafone’un sponsorluğunda yeniden inşa edilen stat artık yeni adıyla Vodafone Park olarak Beşiktaş taraftarına ve Türk sporuna hizmet veriyor.

Ve maratonun da bitiş çizgisi hala burada bulunuyor.

En yakıştığı yerde…

Kıtalar aşılmaya devam ettikçe, “Beşiktaş’ın evi” de bu dinamizme kapılarını açmayı sürdürecek.

Onur ÖZER