''Pusudaki tilki: Vida''
Milliyet Gazetesi yazarı Attila Gökçe, Beşiktaş'ın 1-0 kazandığı MKE Ankaragücü maçını bugünkü köşe yazısında değerlendirdi.
Ajans Beşiktaş - İşte Attila Gökçe'nin bugünkü Milliyet Gazetesi'nde yer alan yazısı;
Süper Lig’de kolay maç yok. Her takım gücünü biliyor, rakibi analiz ediyor ve olabildiğince önlemler alarak, planlayarak sahaya çıkıyor.. Ankaragücü - Beşiktaş maçı ilk yarıda işte tam da böyle planlı bir maçın tipik örneği olarak oynandı. Ev sahibi takım, son üç maçta aldığı 7 puanın öz güveniyle cesurca oynuyordu. Teknik direktör Mustafa Dalcı, tüm oyuncularına pres görevi vermiş, topu kazanıp kontralar yakalayarak golü bulma planları yapmıştı. Doğrusu ilk yarıda başarıyla uyguladılar bunu. Üç kez net gol pozisyonuna girdiler. Emre Güral (2) ve Lobjanidze bunlardan yararlanamadı. Maç yavaş oynanıyordu. Sıkı markaj faullere, oyunun sık sık durmasına yol açıyordu.
Beşiktaş, yüksek temponun takımı. Hızlı ve çabuk oynayamadıkları maçlarda hele rakip savunma ağırlıklı olarak mücadele ediyorsa top kayıpları çoğalıyor. Hücumda pas iletişimini de pozisyonları da kaybediyorlar. N’Sakala ve Rosier’in hücuma katılmasına rağmen Ghezzal, Atiba, Larin kalabalık içinde topu tutamadıklarından, Aboubakar’a verimli paslar atamadıklarından etkisiz kaldılar.
Ankaragücü kazandığı toplarla çok çabuk kontraya kalktı. Zaten üst üste iki korner kazandıkları başlangıç dakikalarından sonra böyle fırsatlar oyuncuların iştahını artırdı. İlk 15 dakika içinde önce Emre Güral, sonrasında da Lobjanidze geniş alanda ve boş durumda topla buluştular. Beşiktaş savunması koştu, kovaladı ama topu kazanamadılar. Emre de Lobjanidze de “isabetsiz” şutlarla kıymetli gol pozisyonlarını harcadılar. Sonraki dakikalarda Emre bir kez daha gol fırsatı yakaladı, kullanamadı. 40’ta sakatlanarak yerini Şahverdi’ye bırakması ev sahibi takım adına büyük talihsizlikti. Futbolda topa sahip olmanın eskisi kadar öneminin kalmadığını da görüyoruz… Dün ilk yarıda Beşiktaş 29/71 topun sahibiydi. Maç 38/62 ile bitti. Ama bunun skor tabelasına tam yansıdığını söyleyemeyiz.
Biz yüksek tempo ve hızlı oyun beklerken, maçın kilidini açan gol, duran topla geldi… Beşiktaş’ın sağ kanatta kazandığı serbest vuruşu kullanan Ghezzal, ceza alanında bekleyen kurnaz tilki Vida’yla buluşturdu topu. Vida, rakip savunmanın dikkatinden sıyrılıp sıçramadan, eğilerek yer tutarken, buluştuğu topla da fazla yükselmeden kafa vuruşunu yaptı. Çok kıymetli bir goldü bu… Sonrasında Beşiktaş’ın bu golü ne kadar sahipleneceği, koruyacağı merak konusu oldu.. Hakçası Ankaragücü’nün oyundan ve mücadeleden hiç de kopmadığını, aksine Pinto’nun uzun topları ve Lukasik’le gol fırsatları yakaladığını da gördük. Bu atakları Ersin ve savunma yerinde hamlelerle kesmeyi bildi.
Beşiktaş’ın başka takımlarda çok rastlanmayan bir özelliği var. Akan oyunda gol fırsatı yaratabilecek, serbest vuruşlarda savunmacılardan en az ikisi rakip ceza alanında yer alıyor. Dün Vida’nın attığı gol buna örnek. Sonrasında da Wellinton ve Josef’in oralarda, üslendiğini gördük. Fazladan orada bulunmak, rakip savunmaların dikkatini dağıtıyor, direnişini de kırabiliyor. Önceki maçlarda da bunun örnekleri var. Sergen Hoca’nın oyunun akışına göre N’Koudou, Dorukhan, Rıdvan ve Güven Yalçın’ı değiştirmesi de takımının hücumda top kullanarak skoru korumasını sağladı.
Domagoj Vida, korona sonrası formda, etkin ve verimli bir eleman olarak takıma döndü. Belki de Beşiktaş’ta en yararlı dönemini yaşayacak. Göreceğiz.