Rıdvan Yılmaz: “İşimi her zaman ciddiye aldım”
Beşiktaş'ın genç yıldızı Rıdvan Yılmaz, Tam Saha muhabiri Rasim Artagan'a verdiği röportajda kendisiyle ilgili birçok soruyu yanıtladı.
Ajans Beşiktaş - İşte Rıdvan Yılmaz'ın açıklamaları;
''21 Mayıs 2001 Gaziosmanpaşa İstanbul doğumlusun. Gaziosmanpaşa’da nasıl bir çocukluk geçirdin?''
''Sultangazi’de yaşıyorum. Futboldan önce sokakta büyüdüm ben. Hep sokakta top oynardım. Annemle babam, benimle abimi içeri zor sokardı. Dışarıda yemek yerdim sokakta top oynayabilmek için. Mahalle arkadaşlarımla top oynardık hep. Önce abim başladı futbola. Annem de futbol meraklısı. Babamdan daha fazla meraklı. Annem, babama, “Bari Rıdvan’ı da futbola yazdıralım. Tolgacan’la birlikte gitsinler” dedi. Ondan sonra abim başladı futbola. Hocanın yanına gittik. Annem Erkan Hocama, “Rıdvan’da bir ışık yoksa alalım, okula devam etsin; abisi futbol oynamayı sürdürsün” dedi. Hocam, “Abisini alın, Rıdvan devam etsin” cevabını verdi. Bir mahallede spor okuluna gidiyorduk. Orada görev yapan Erkan Hocam bu cevabı verdi. Bir yıl sonra Erkan Hocam beni Beşiktaş’a gönderdi. Orada arkadaşı vardı; Haluk Hoca (Özgerçek)… Haluk Hoca ile antrenmana çıktım. 2001-2002 yaş grubu yoktu. İdman bitiminde Haluk Hoca bana, “Seni buraya alalım mı?” diye sordu. Ben de, “Beğendiyseniz alın hocam” dedim. “Tamam o zaman, yarın gel başla” cevabını verdi.
''Baban, annen, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?''
''Babam tekstil işiyle uğraşıyor. Annem ev hanımı. Abim amatör kümede futbol oynamaya devam ediyor. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Yüksek Okulu’nu bitirdi; orada devam ediyor. Özel antrenörlük yapmaya çalışıyor.''
''Ailende abin haricinde sporla ilgilenen birileri var mıydı?''
''Profesyonel olarak sadece ben varım. Ama geniş ailemizde herkes top oynadı. Amcamın çocukları halen oynuyor. Bulgar göçmeniyim ben. Aslen Bursalıyım. Dedelerim Bursa’ya göçmüşler.''
''Okul hayatın hakkında da bilgi verir misin?''
''Ortaokulu bitirip liseye geçtikten sonra bir tercih yapmam gerekiyordu. Futbolla daha çok ilgilenmeye başladım. Millî Takımlara geldikten sonra bu ilgim daha da arttı. Lisede okula çok fazla gidemedim. Üniversite sınavlarına katıldım ama başaramadım. Üniversite okumayı çok istiyorum. Hayalim bu. Yabancı dil eğitimi alıyorum. Pandemide ara verdim ama İngilizce çalışıyorum. Çalışmam da gerekiyor zaten. Çünkü takım arkadaşlarım hep yabancı…''
''Seninle birlikte başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı ama sen bunu başardın. O arkadaşlarına göre neyi farklı yaptığını düşünüyorsun?''
''Bunda en büyük sebep babamdır. Babam hiçbir zaman beni pohpohlayan ya da öven bir adam olmadı. Yanlışlarımı söyler, doğrularımı söylemezdi. Beni böyle yetiştirdi. Ben de bunun bilincindeyim zaten. Her zaman işimi ciddiye aldım. Antrenman günü of-puf yapmadım. 50 metre koşulacaksa, 40 metreden dönmedim. Çalışmaktan hiçbir zaman kaçmadım. Sabah 06.00’da kalkıp, akşam 21.30’da eve geldim okurken… O zamanlar bile hep ekstra çalıştım. Elimde hangi alet varsa onunla çalıştım. Hatta çok küçükken, sol açık oynarken kesik yemiştim. Topu kaldıramıyordum. O kadar zayıftım. Kendime çok sert bir top aldım. Bütün gün duvara vurdum o topu ve bacaklarımı güçlendirmeye çalıştım. Her zaman çalışmaktan başka bir çarem olmadığını biliyordum. Sonra bir yaşa geldikten sonra özel antrenörüm oldu. Onunla beraber çalıştım. Daha iyi yerlere gelebilmek, ileride iyi bir hayata sahip olabilmek için bu yaşlarda çok çalışmak gerekiyor.''
''Beşiktaş’ın altyapısında futbola başladığını görüyoruz. 27 Şubat 2013’te filiz lisansın çıkıyor. Beşiktaş’ta nasıl bir altyapı eğitimi aldın?''
''Altyapı hocaları çok kaliteli isimler. Bütün oyuncularla özel ilgileniyorlar. O zamanki şartlar şimdiki gibi değil. Saha olsun, tesis olsun, o zamanlar bu kadar iyi değildi. Ama ellerinden geldiğince bize destek olmaya çalıştılar. 11 seneden beri Beşiktaş’tayım, şu anda özkaynak düzeninin çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Beşiktaş’a geldiğimde 7 yaşındaydım. Fulya Tesisleri çok güzel. Bir zaman sonra diyetisyenimiz; psikoloğumuz oldu. Bize çok değer verdiler. Hocaların hak yediğini düşünmüyorum. Buralara geldim ama gelene kadar yedek kaldığım dönemler de oldu. Hiç kimseye bir dargınlığım yok. Her şey olması gerektiği gibi oldu. Onlara çok teşekkür ediyorum.''
''2013’ten 2018’e kadar Beşiktaş’ın altyapı takımlarında mücadele ettin ve sonrasında profesyonel sözleşmeye imza attın. Gelişim liglerinde geçen bu yılları nasıl anlatırsın?''
''U13, U14, U15’te her şey spor amaçlı gidiyor. Ama U16’dan sonra özellikle Millî Takım yaş kategorisine girdikten sonra bu işi profesyonel olarak yapma sorumluluğunu hissediyorsunuz. O dönemde benden daha fazla fark edilen, göze çarpan arkadaşlarımız vardı. Ama şu anda 2. Lig’de, 3. Lig’de oynuyorlar. Benim dönemimden Süper Lig’de oynayan bir tek ben varım. İnsan her zaman istikrarlı olmalı. Üç maç iyi oynayıp iki maç kötü olunca kimsenin gözünde değer kazanamıyorsunuz. Belirli bir çizgide olmanız gerekiyor. 70’in altına hiç düşmemen lâzım. O yüzden başarı hep istikrara karşılık gelen bir şey.''
''8 Nisan 2019 tarihi senin için önemli. Çünkü o tarihte Beşiktaş formasıyla ilk kez bir Süper Lig maçına çıktın. Çaykur Rizespor deplasmanında 7-2 kazandığınız maçın son iki dakikasında forma giydin. O maçı nasıl hatırlıyorsun? Süper Lig’de forma giymek nasıl bir duygu?''
''O maçı hatırlamamak elde değil. Şenol Güneş Hocam vardı o zaman. Sağ olsun beni A takımda tuttu genç yaşıma ve düşük fiziğime rağmen… Beşinci golü attıktan sonra hocam beni ısınmaya gönderdi. Ben de çok sabırsızlanıyorum. Hocama bakıyorum sürekli. Şenol Hocam beni yanına çağırdı. 82. dakikada oyuna girecektim. Ama oyun bir türlü durmadı. Şenol Hocam, “Ne bahtsız adamsın, oyun durmadı” dedi. Sonra oyun durdu ve girdim. Oyuna girdikten sonra yaşadığım atmosfer gerçekten çok müthişti. O kadar tecrübeli isimlerle sahada olmak gerçekten çok gurur vericiydi. Şenol Hocama çok teşekkür ediyorum.''
''2019-2020 sezonunda seni Süper Lig’de aralıklarla görmeye başladık. 6 Süper Lig, 1 Türkiye Kupası maçında forma giydin. Geçen sezonu nasıl değerlendirirsin?''
''Geçen sezon ilk kez Göztepe maçında sahaya çıkmıştım. Abdullah Hocamın yardımcısı olan Şenol Fidan Hocam bana forma şansı vermişti. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Ondan sonra pandemi girdi araya. Ben hissediyordum oynayacağımı. Sonra Sergen Hocam beni oynatacağını söyledi sağ olsun. Murat Hoca, Ozan Hoca hep konuştular benimle. Sonra oynamaya başladım. Elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordum. Bizden çok tecrübeli oyuncularla aynı seviyede oynamamızı bekliyorlar ama şu anda mümkün değil. Biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Oynayarak pişeceğiz. Sağ olsun hocam bana Antalyaspor ve Konyaspor maçlarında şans verdi. Elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım. Sergen Hocamın ekibinde kalmaya, Beşiktaş’a tutunmaya uğraştım. Altyapıdan çıkmış oyuncu etiketinden kurtulmak, bana profesyonel futbolcu gözüyle bakılmasını sağlamak istiyordum. Camiamızı mutlu etmeye çalıştım. Benden yana mutlularsa ne mutlu bana…''
''Bu sezonun Beşiktaş adına sıkıntılı başlamasını nasıl değerlendiriyorsun?''
''Sanki takım olarak tam adapte olmuş değiliz. Taraftarlar bizden çok şey bekliyor. Çok büyük bir camiayız. Ama iyi sonuçların geleceğini biliyorum. Yeniden zirveye oynayacağız. Sadece biraz zamana ihtiyacımız var. Transferde birçok oyuncu gelip gitti. Bir sürü sıkıntı yaşadık. Millî ara iyi oldu. Kısa sürede toparlanacağımızı düşünüyorum.''
''Beşiktaş'ta geçtiğimiz sezonlarda Caner Erkin gibi çok önemli bir sol bek markası forma giydi. Birlikte geçirdiğiniz dönemde ondan neler öğrendin? Nasıl bir iletişiminiz vardı?''
''Caner abi ile aramız çok iyiydi. Bana hep, “Şunu yapman lâzım, bunu yapman lâzım” diyordu. Saha dışında bana hep anılarını anlatırdı. Sadece futbol konuşmazdık. Hayata dair de çok konuşuyorduk. Caner Erkin, Türkiye’ye gelmiş en iyi sol beklerden bir tanesidir. Belki de en iyisidir. Ondan öğrendiğim çok şey var. Gördüğüm en önemli şey ise hırsı oldu.''
''İyi bir sol bekin hangi özelliklere sahip olması gerektiğini düşünüyorsun? Bu bağlamda kendi muhasebeni nasıl yapıyorsun?''
''Bana sorarsanız futbol tamamen zekâ ve sezgi oyunu. Bence benim en önemli özelliğim sezgilerim. Top gelmeden düşünüyorum. Fizik çok önemli ama eğer oyun bilginle bazı şeyleri kapatabiliyorsan fiziğin çok bir anlamı kalmıyor. Yaşıma göre fiziksel eksikliğimden dolayı çok yıprandığım veya kötü göründüğüm bir maç hatırlamıyorum. Beni çok fazla zorlayan fizik gücü kuvvetli futbolcu da tanımıyorum. Bana kalırsa futbolda sol bekte olması gereken şeyler zekâ, çabukluk ve sezgi…''
''Genç oyuncular zaman zaman sert eleştiriler alabiliyor. Büyük camialarda genç oyuncuların bu eleştiri ve tepkilere baş etmesi kolay değil. Sen nasıl bir yöntem izliyorsun ve sana kimler destek oluyor?''
''Taraftarımızın haklı olduğu durumlar var. Bizden çok şey bekliyorlar ve bu da hakları… Şu zamana kadar çok sert eleştiri almadım. Televizyonda konuşanlar yapıyor bunu… Söylenecek çok şey var ama ben sahada konuşayım… Genç yaşımda burada sana konuşursam, bu çok yanlış yerlere çekilecektir. O yüzden ben cevabımı sahada vermeyi istiyorum.''
''Uzun bir aradan sonra, Necip Uysal'dan bu yana altyapıdan oyuncuları yeniden takımda görüyoruz. Kendi aranızda nasıl bir dayanışmanız var. Neler konuşuyorsunuz?''
''Çok fazla genç oyuncu var şu an. Ersin, Kartal, Erdoğan… Dostluklarımız çok iyi. Bundan önce çıkan arkadaşlarımın hepsiyle diyalog içerisindeyim halen… Beşiktaş A takımında antrenman yapmak çok güzel. Ayrıca ortam içinde bulunmak da çok güzel. Gençler olarak hep birbirimize destek oluyoruz. Hatalarımızdan ders çıkartıyoruz. Birbirimize güveniyoruz. Her şey olması gerektiği gibi. Onlara da çok teşekkür ederim. Benim burada olmamın en büyük sebebi takım arkadaşlarım. Onlar bana gerektiği yerde pas atmasaydı, bana destek olmasaydı belki burada olmayabilirdim.''
''Millî Takımlar kariyerine baktığımız zaman ay-yıldızlı formanın gediklilerinden olduğunu görüyoruz. U16, U17, U18, U19, U21 takımlarında defalarca forma giydin. Millî oyuncu olmak nasıl bir duygu?''
''Çok güzel bir duygu. Millî Takıma gelebilmek için çok çalışıyordum. Beni ilk olarak Ahmet Ceyhan Hocam Millî Takımlara almıştı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Ondan önce hiç gelmemiştim. Burada çok kişi toplandı, 200 kişilik karmalar oldu ama hiçbirisine çağırılmadım. Antalya’da oynanacak İtalya maçında Ahmet Hocam beni kadroya almış. Okulda bilgisayar dersindeydim. Yanımda arkadaşım Kerem vardı. “Gel bakalım, kadro açıklanmış” dedi. Ben hiç beklemiyordum. İtalya maçı sonuçta… Kendimi bir gördüm, ağlamaya başladım. Kerem’le birbirimize sarıldık. Annemi, babamı aradım. Çok mutlu oldular. Millî Takım formasını giymek müthiş bir duygu. Tarif edilemez. Anlatamam bunu…''
''Tolunay Kafkas'la ilk olarak Andorra maçında birlikte oldunuz. Tolunay Hocanın getirdiği değişiklikler nedir? Onu nasıl tanımlarsın?''
''İnsanlar Tolunay Hocayı dışarıdan çok sert mizaçlı biri zannedebilir. Tanımayanlar tabiî ki… Ama ben kendimi Tolunay Hocama çok yakın hissediyorum. Çok cana yakın. U17 Avrupa Şampiyonası oynamıştık; bizimle birlikte oraya gelmişti. Bizimle konuşuyor, “Bu ülkede yabancıların yerine sizin oynamanız lâzım. Çok değerlisiniz” diyordu. Takım içerisinde bizimle hep olumlu konuşan, bizi hiçbir zaman kötülemeyen, yaptığımız hataları bile üstüne alan bir teknik adam. Bize çok şey öğretmeye çalışan ve öğrettikten sonra da uygulatan bir teknik adam.''
''Seyircisiz maçlar seni nasıl etkiliyor?''
''İlk seyircili maçımı Rize’de oynadım. Ondan sonra Göztepe maçında ilk 11 oynadığım için seyircili maçı orada çok hissettim. Bence seyircili maçlar çok daha güzel. Deplasmanlarda oynamak zor olur. Kendi sahanda taraftarın sana sahip çıkıyor. Hatta şu anda gösterdiğin performansın daha iyisini sergileyebiliyorsun. Ama seyircisiz oynamak, maça konsantre olma açısından biraz daha sıkıntılı. Keşke maçlar seyircili oynanabilse…''
''Futboldan kazandığım ilk parayla neler yaptın?''
''Futboldan kazandığım bütün paramı aileme veriyorum. Yatırımımı onlar yönetiyor. Onlar bana harçlık verir, onunla idare ederim. Almam gereken her şeyi ailem alıyor.''
''Henüz çok genç bir oyuncusun. 2023 yılına kadar sözleşmen var. Beşiktaş’ta kendine nasıl bir kariyer planlıyorsun?''
''Beşiktaş’ta geçen sene maç oynadım. Az çok kendimi kanıtlıyorum yavaş yavaş… En son Gençlerbirliği maçında oynadım. Elimden geleni yapmaya çalıştım. Formayı alıp, bırakmamak gibi bir hayalim var. Kim gelirse gelsin Beşiktaş’ta formayı bırakmak istemiyorum. Tabiî ki Avrupa hayalim var. Teklif gelirse düşünürüm. Hayallerim arasında var bu. Küçüklükten beri hayalim yurt dışında oynamak. İnşallah Beşiktaş taraftarının önünde oynayıp da giderim.''
''Hangi ligleri hayal ediyorsun?''
''İngiltere’de oynamak en büyük hayalim. Çok kaliteli bir lig. Ama İngiltere’ye gidip yedek oturacağıma, başka bir takımda oynayıp, sonra İngiltere’ye gidebilirim. Kendini göstereceğin yer sahadır. İlk başta oynayacağım kulübe gitmek isterim.''
''Forma giymediğin sadece A Millî Takım kaldı. A millî forma hakkında neler düşünüyorsun?''
''A millî forma çok yakın bir hayal… İyi oynadıktan sonra gidilmeyecek bir yer değil. Eğer böyle bir şey olursa hedeflerimin yarısından fazlasını başarmış olurum. Devamlı oynamak isterim. Full kalmak isterim orada. İnşallah Beşiktaş’ta çok oynayıp, A Millî Takım’da da kalıcı olmak isterim.''
''Futbolda artık atletik oyuncular görüyoruz. Mesela Antoine Griezmann orta boylu bir oyuncu olmasına rağmen makine gibi bir vücuda sahip. Böyle bir fiziğe ulaşman gerektiğini düşünüyor musun? Fizik çalışmaları yapıyor musun?''
''Türkiye futbol anlamında maalesef geriden gelen bir ülke… Adamlar benim şu anda çalıştığım programı belki 13 yaşında çalışmaya başlıyor. Ben ne zaman fitness gördüm? 16 yaşından sonra… Adamlar 10 yaşından sonra Core Training yapmaya başlıyor. Aramızda çok büyük bir fark var. Onların fizik kalitesine göre biz düşüğüz ama ben ne fizikli oyuncular gördüm ki, hiçbir şey olamadılar. Her şey fizik değil. Griezmann evet orta boylu; daha kısa oyuncular da var. Ama benim şu an kısa olmam, güçsüz olduğum anlamına gelmiyor. Onlar çok atletik. Biz yeteneğimizle yürüyoruz. Çağlar abi olsun, Cengiz olsun yurt dışına açılan çok oyuncumuz var. Burak abi 35 yaşında transfer yaptı. Kolay değil Lille gibi bir takıma gitmek. Kimse almaz normalde ama Burak abi başardı.''
''Kendine örnek aldığın ya da beğendiğin futbolcular var mı? Türkiye ve dünyada mevkiinde hangi isimleri beğeniyorsun?''
''Türkiye’de Caner abi var şu anda… Onunla çalıştığım için Caner abi. Yurt dışında Marcelo’yu çok seviyorum. Bayern Münih’e benimle aynı yaşta olmasına rağmen damga vuran Alphonso Davies var… Onu çok beğeniyorum. Çok iyi bir sol bek… Ama idolüm Marcelo diyebilirim.''
''İstanbul’da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarında neler yaparsın?''
''Evim İstanbul’da ama uzak olduğu için tesiste kalıyorum. Zaten arkadaşlarım da orada. Ersin de tesiste kalıyor. Fitnessa giriyoruz. Daha kolay oluyor bizim için. Tesisten dışarı çıkmıyoruz genelde. Dışarıda gezmeyi fazla sevmem. Tesislerde kalmayı tercih ediyorum. Dışarıda bazen yemek yiyoruz. Boş zamanlarımda bazen oyun oynuyor, bazen sosyal medyada geziyorum. Zaman zaman ailemin yanına gidiyorum. Küçük kız kardeşim var; onunla ve abimle vakit geçiriyorum.''