SEBA 93 YAŞINDA | Süleyman Seba'nın 1951 yılında verdiği çok özel röportaj
Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba, futbolculuk döneminde de dikkatleri çekiyordu. İşte Seba’nın 1951 tarihli Resimli Spor Dünyası Mecmuası’na verdiği röportaj....
Ajans Beşiktaş - Süleyman Seba denince aklımıza gelen ilk sıfat “Beşiktaş’ın efsane başkanı” olsa da onun Beşiktaş sevgisinin çok küçük yaşlarda başladığını bilmeyen yok gibi. Gençlik döneminde çok sevdiği siyah-beyazlı formayı sırtına geçirerek çocukluk hayalini gerçekleştirmeyi de başaran Seba, 1946’da başladığı futbolculuk kariyerinde İstanbul Ligi şampiyonluklarının yanı sıra İnönü Stadı’nın açılışında İsveç’in A.I.K takımına attığı golle de kulüp tarihine saha içi imzasını kondurdu. Milli takımda devamlı yer alan bir yıldız olmasa da özellikle İstanbul futbolunun dikkat çeken gençlerinden biriydi…
1951’in Şubat ayında yayın hayatına başlayan haftalık spor mecmuası Resimli Spor Dünyası, yer verdiği röportajlarla ön plana çıkmıştı. İlk sayısında efsane kaleci Cihat Arman, Galatasaraylı Naci Özkaya ve Beşiktaşlı Hüseyin Saygun röportajlarını yayımlayan mecmuanın üçüncü sayısındaki konuklarından biri de genç futbolcu Süleyman Seba olmuştu.
Edip Akın’ın kaleme aldığı röportajın başlığı ilginç: “Temiz oyunuyla sporseverlerin sempatisini kazanan Süleyman Saba” Akın, röportaj içerisinde de dönemin genç topçusundan Süleyman Saba olarak bahsediyor. Aşktan sinemaya, sistemlerden dönemin futbol düzenine kadar büyük bir yelpazeye açılan röportajda Süleyman Seba’nın bazen politik bazen de içten verdiği cevaplar, dönemin imla kurallarıyla karşınızda…
Şimdiye kadar seyrettiğim maçlarda Süleymanın nahoş bir hareketine hiç rastlamadım. Daima temiz oyunuyla bütün taraftarlarının sempatisini kazanmış olan genç sporcumuzun ihmale uğradığını gördükçe Türk futbolü namına üzüntü duyuyoruz. Esaslı bir federasyon olmadıkça daha nice futbolcularımızın bu şekilde harcanacağını göreceğiz.
Beşiktaşlı sporcuları bulmak diğerlerine nazaran daha kolay oluyor. Akaretlerde bir mütevazi kahveleri var onların. Mesai saatleri haricinde kahvede toplanarak gülerler, oynarlar, şaka yaparlar velhasıl âlemdir orası.
İşte şimdi bu kahvede Süleymanla konuşma yapıyoruz. Etrafımızı Ali İhsan, Recep, Fevzi ve daha birkaç arkadaşları çevirmiş bizi seyrediyorlar. Süleyman biraz mahcup olduğu için ve böyle bir konuşmayı da ilk defa yaptığından arkadaşlarına dönerek, “Yahu burada Karagöz mü oynatıyoruz, otursanıza yerlerinize zaten neler söyliyeceğimi de şaşırdım, oturun Allahaşkına!” diyerek onları başından savmak istiyordu. Ali İhsan söze karışıyor:
-Aşık olduğunu yazdırırsan yerlerimize otururuz.
Süleyman bu teklifini yerine getireceğini söyledikten sonra, arkadaşları masamızı tahliye ettiler, biz de genç sporcumuzla baş başa kalarak konuşmağa başladık. Bakalım Süleyman neler anlatacak:
-1926’da Adapazarında doğdum. Üç yaşında iken ailem ile beraber İstanbula gelerek, burada yerleştik.
Niçin futboldan başka bir sporu tercih etmediniz?
İlk mektepte iken bütün arkadaşlarım ufak topla çift kale oynarlardı. Başka spora nedense pek rağbet yoktu. Mahalleye gelsek orada da ayni sporla karşılaşırdık. Gayet tabii ben de onlara uymak mecburiyetinde idim ve böylece futbol beni sardıkça sardı. Boş vakit bulduk mu hemen Akaretlerdeki sahaya giderek çift kale kurup oynardık. Bu hal orta okulu bitirinceye kadar devam etti. Liseyi Kabataşta okuyordum, hocamız Hamdi Bey futbola pek meraklı idi. Benim oyunumu görmüş beğenmiş. Evvela mektep takımına, bilahare de Beşiktaş kulübüne aldırdı. Zannediyorum 1944 senesine rastlar bu intisabım. Bir sene genç takımda oynadıktan sonra birinci takıma geçtim. O tarihten sonra takımda yerleştim kaldım.
Birinci takımda ilk defa hangi takıma karşı oynadınız?
Pek hatırlamıyorum amma her halde Vefa idi. Yalnız yendiğimizi iyi bilmiyorum.
Heyecanlı mı idiniz bu maçta?
Yok, bu maçta o kadar heyecanlı değildim. Amma ilk ecnebi temasım olan Fransa takımına (Anguleman) karşı oynarken çok heyecanlı idim. O gün santrfor oynamıştım. “ Karşımda da meşhur kaleci Hiden vardı. (Acaba atabilir miyim atamaz mıyım) diye düşündükçe sinirlerim bozuluyor, dolayısıyla heyecanlanıyordum.
Halihazırdaki futbolumuzu nasıl buluyorsunuz, eskilerine nazaran iyi mi fena mı?
Süleyman bu sualimden sonra bir hayli düşündü, (Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal) darbımeseline uyar hareketler yapıyordu. İşte cevap veriyor, ne diyecek bakalım.
Bilhassa ecnebi takımlarla yaptığımız temasların neticelerine bakarsak, bu günkü durumumuzun eskisine nazaran iyi olduğu kanaatindeyim. Ancak eski takımlarımızı beğenmemek nankörlük doğrusu…
W sistemini takımlarımız için kâfi buluyor musunuz, yani başka bir usul tatbik edilse bundan daha iyi neticeler alınamaz mı?
Halihazırda W sistemi bizim için en iyi sistemdir. Başka bir usulün tatbik şekli iyi mi, fena mı olacağını kestirmek güçtür benim için.
Futboldan başka en çok sevdiğiniz spor hangisidir?
Voleybol ve basketbolu çok severim, yakın zamana kadar bu sporlarla meşgul olurdum. Şimdi ayağımdan rahatsız olduğumdan, uğraşamıyorum. Yazın da en büyük eğlencem denizdir.
Sinemaya gider misiniz?
“Ooooo!. İşte buna buna hiç dayanamam” diyor Süleyman Saba. “Hemen hemen yeni gelen filmlerin birini kaçırmam.” Karşısında oturan Ali İhsan, Fevzi ve Recebi göstererek, “İşte bizim grup… Bu arkadaşlar toplanır hep beraber gideriz sinemaya.”
En çok hangi artistlerin filmlerini görmek istersiniz?
Gary Cooper, Con Wayn, Erol Flayn, Humpery Begart, İngrid Bergman, Lana Turnerin filmleri.
Süleymancığım, demin Ali İhsan bir aşktan bahsetmişti, sen de anlatacağını söyledin. Nedir, anlatır mısın?
Genç sporcumuz hemen kulağıma eğilerek yavaş bir sesle:
Aman bu işi tazeleme, onlar bana şaka yapıyorlar, vallahi böyle şeylerle alâkam yok.
Gayet ağır başlı, sessiz bir genç olan Süleymanı arkadaşlarının kızdırdığı âşikârdı. Hakikaten bu işlerle hiç alakası yoktur Süleymanın!
Süleyman Saba halen Edebiyat Fakültesine devam etmektedir. Üniversite takımının ecnebi takımlarla yaptığı maçlarda nazarı dikkati çekmiş ve bir çok oyuncuların takdirine mazhar olmuştur.. Sporda olduğu gibi mektep sıralarında da çalışkan olan genç sporcumuz önümüzdeki sene lise öğretmeni olarak karşımıza çıkacaktır.
Mektep hayatınızda yaramaz mıydınız?
Çocukluğumdan beri gayet durgunumdur. Arkadaşlarımla iyi geçinir, kimsenin kalbini kırmazdım.
Hocanızdan hiç dayak yediniz mi?
Düşünün on bir sene mektep hayatımız var. Hiç dayak yemedim desem acaba buna kimse inanır mı? İlk mektepte iken birkaç defa yedim. Orta ve lisede hatırlamıyorum.
Peki, siz hoca olacaksınız, iltimas yapar mısınız?
Ben şahsen böyle bir harekete tenezzül etmediğim için başkasına da âlet olmak istemem.
Genç sporcumuzla yaptığım konuşma burada sona erdi. Bu mütevazi kahveden ayrılırken Süleyman arkamdan seslendi:
-İsveçin A.İ.K takımı ile yaptığımı maçta çok heyecan duymuştum, rica ederim bunu da ilâve et. (Socrates)