Ajans Beşiktaş - Milliyet gazetesi yazarı Bilal Meşe, Beşiktaş-Başakşehir maçını bugünkü köşesinde yazdı.
İşte Bilal Meşe'nin kaleme aldıkları:
Bu oyunda maçlar öncesinde kullanılan bir söz vardır, “Kağıt üzerinde favori” diye...
Bu iş öyle kağıtla mağıtla falan olmuyor... İsteyen, oynayan kazanır arkadaş, oynayan!
Sakın ola bu düşüncemize fanatizm olarak bakmayın. Kişisel olarak Beşiktaş’ta bu maç öncesinde kuşkularım da yok değildi.
Savunması yerle bir olmuş Kartal’dan söz ediyoruz. Sergen Yalçın hoca, elinin altındakilerden bir savunma bloğu oluşturmuş. Valla ilk yarıda aslanlar gibi kaleyi savundular, taa ki 81. dakikaya kadar. Gulbrandsen’in golüne ne diyeceğiz? Bitmedi, bir de 90 artı 4’teki aynı futbolcunun ikinci golünün adını ne koyalım, eyy savunmacılar!
***
Haaa Başakşehir’in ilk yarıdaki etkisiz futbolunda kuşkusuz, Kartal’ın üçüncü bölgede yaptığı müthiş baskıdır, gerisi detaydır. Aboubakar ilk yarıda belki pozisyon bulamadı, ama fizik gücünü müthiş kullandı, rakip savunmayı sadece huzursuz etmedi, gözdağı verdi gözdağı... Ve penaltıdan attığı golle, olası bir iş kazasına da set çekti Aboubakar...
***
İlk yarının özeti mi? Baskılı, iştahlı, kazanmaya şartlanmış Kartal’ın hızını Başakşehir savunması kesemedi. Nitekim, yaşlı kurt Atiba gol perdesini açtı, bir de asist yaptı. Larin şık golüyle ilk yarının skorunu belirledi.
Valla Ghezzal’ı her maçta dikkatle izliyorum, onu radarıma aldım. Asla panik yapmıyor, sıkışan oyunu adrese teslim uzun paslarla açıyor, arkadaşlarına kritik pozisyonlar yaratıyor.
***
İkinci yarı mı? Başakşehir kimliğini yakaladı, baskı yaptı. Nitekim 53’de Demba Ba ile net bir pozisyon yakaladı. Adalesindeki yırtıkla ve iğne ile maça çıkan kaleci Utku’nun yaptığı bu kurtarış maçın kırılma anıydı bence... Artıları da yok değil, aferin.
Kartal’ın kötü bir alışkanlığı var, skoru koruma ve savunmasına yaslanma gibi! Üstelik rakip on kişi kalmış kardeşim. Ne var ki 72’de Mehmet Topal ceza alanı içinde topu elle oynadı, karar penaltı artı kızardı! Aboubakar, şık bir vuruşla gole çevirdi.
İlk yarıdaki yazımı değiştirmeyeceğim, gelin görün ki aynı düşüncelerim ikinci yarı için yok hükmündedir! On kişi kalmış rakibinden iki gol yiyor ve maçı zar zor kazanıyorsan -ki öyle- ne diyelim, oturun, şapkanızı önünüze koyun, düşünün!