Beşiktaş-Bursaspor maçı için yazılan 15 köşe yazısı
Beşiktaş, Bursaspor'u 2-1 mağlup etti. Mücadelenin ardından yazılan köşe yazıları şu şekilde:
115
Sonuç ne olursa olsun, futbol tribünüyle güzel. İlk haftadaki o ‘seyircisiz’ manasızlığına karşı dün akşamki cümbüş... Bir de Bursa taraftarı tribünde olabilseydi... Kısaca futbol tribünsüz tatsız bir oyun. Onu bilir onu söylerim.
Beşiktaş önceki yıllara göre ligin başı düşünüldüğünde ‘daha geride görünen’ bir takım. Artık sahaya sürdüğü kadronun herhangi bir sırrı kalmadı! Rakip takımın hocasından sahadaki oyuncusuna kadar herkes Beşiktaş’ta kimin ne yapabileceğini artık ezbere biliyor. Dünkü maçın ilk yarısında da bu açıkça görüldü. Duran toptan gelen gol dışında rakip kaleye inme konusunda tek seçeneği sadece Quaresma ortaları olunca, Bursaspor onlar için işleri ister istemez zorlaştırdı. Kaldı ki, Quaresma da tıpkı Atiba gibi ömür denen şu yolda bir yıl daha yürümüş biri.
Duran toplarla kazandılar
Milli takıma seçilmeyen Oğuzhan da ‘herhangi bir orta saha oyuncusu’na dönüşünce Beşiktaş ilk yarı aksiyonu açısından vasata geriledi. Görüldü ki Bursaspor geçen sezon ki ataleti üzerinden atmış. Yaratıcı değilse de dengeli bir düzene terfi etmiş durumdalar. Bunu da ‘çevik’ ve ‘çabuk’ça attıkları golle kanıtladılar.
Son iki sezonu ritmini bulmuş olarak öne doğru oynayarak şampiyon olan Beşiktaş’ı yavaşlatmak için yapılacaklarını oyunu durdurmadan yapan Bursa, uzun süre planladığını becerdi. Beşiktaş’ın ön ekibiyle olan bağını kopardı ve tehlikeyi kalesinden uzakta tuttu. Ancak ikinci duran topta da ilkinde olduğu gibi alana adam dolduran Beşiktaş, Atiba’yla golü bulup maçın kontrolünü eline aldı. Bursa da oyunu zorlayamayınca orta sahada birbirine yaklaşınca Beşiktaş maçı tehlike sınırına yaklaşmadan tamamladı.
Pozisyon sıkıntısı
Milli takım arasına minimum hasarla giren Beşiktaş, Şenol Güneş’in planladığını telaffuz ettiği ‘geç form tutma’ konusunda taraftarını tatmin edemese de istediğine puan açısından ulaştı. Şimdi Negredo, Medel ve Lens’in takıma monte edildiğinde neler olabileceğini hep birlikte göreceğiz. Şampiyonlar Ligi’nde görece dengeli bir gruba düşen Beşiktaş, iki yarışı da dengeli götürebilme adına pozisyon bulmakta zorlandığı bu maçı kazanarak lig için ‘zamana duyduğu ihtiyacı’ kazandı. Ancak stadyuma gidenler gördüklerinden memnun kaldı mı, o bir soru işareti. Bilinir artık sadece ‘kazanmak’ değil ‘nasıl kazandığınızında önemli olduğu zamanlar’da yaşıyoruz.
215
Hafta içinde takımla bir fiil temas içinde olmadığımızdan, hocanın kadro tercihine saygılı olmalıyız. Ancak belli ki Şenol hoca takım bütünlüğünü bozmamak ve istikrarı korumak için hâlâ geçen seneki kadroda ısrarlı. Lens, Negredo, Medel ve diğerleri... İnşallah darılmaz. Çünkü bu futbolcular buraya oynamak için geliyorlar. Futbolcularla takım arasında bir kopukluk olmaması için Tamer Tuna’nın yokluğunda aradaki dengeyi sağlamak için oyuncularla Şenol Güneş’i direkt temas ettirmemek lazım. Çünkü Şenol Güneş’in yapı itibariyle bu konuda eksik olduğunu biliyoruz.
Oğuzhan ortada yoktu Dünkü müsabakada benim en çok dikkatimi çeken, Oğuzhan’ın performansıydı. Daha doğrusu Lucescu tarafından milli takım açıklanınca Oğuzhan’ın olmaması taraflı tarafsız herkesin beklentisiydi. Maçtan önce, Mircea Lucescu’ya söylemek istediğim bazı şeyler vardı. Ancak dün maalesef Oğuzhan’ın performansının ardından Lucescu’ya, “Özür dilerim” demek geldi içimden. Yazık... Hâlâ Oğuzhan mirasını yiyor.
Maceraya ne gerek var? Hoca’ya akıl sır erdiremiyorum. Atasözlerimizin çok güzel anlattığı durumlar verdir. Mesela; taşıma suyla değinmen dönmez derler. Beck varken, Adriano ile macera aramaya ne lüzum var? Bursa’nın golünde sağ bek Adriano meydanda yok. Aksi gibi sol taraftaki Caner’de ortada yok. İkisini de ara ki bulasın. İki senedir her maçtan sonra maalesef Cenk kalemimizden kısmetini alıyor. Hatta tatsız anlar bile yaşadık. Hala durması gereken yeri santraforun faul yapmamasını gerektiğini öğrenemedi. Kadroda değişim şart.
315
Adriano’nun dün Quaresma’yı doğru destekleyememesi Bursa’nın golündekine benzer sorunlar yaratıyor. Dün Beşiktaş oyuncu kalitesiyle bu kez de duran toplarla işi kurtardı. Ancak orta sahasını tamir etmek şart. Oyunu iki yıl önceki gibi geniş alana yayabilecek bir yapıya ihtiyaç var.
Şenol Güneş, elindeki oyuncuların görev paylaşımlarını iyi yapan bir teknik direktör. Bazen bazı oyuncunun gücünden taviz vererek ona eklemlenen diğer oyuncuların potansiyellerini maksimize ediyor. Bunun en ideal örneği Gökhan Gönül-Quaresma ikilisi. Gökhan ülkenin gelmiş geçmiş en iyi sağ beklerinden biri. Onu iyi yapan özelliklerinin en göze batanı ise hücumun bir parçası olabilmesi. Öte yandan onunla çalışan uluslararası hocalar tarafından stoper olarak oynatılması düşünülecek kadar dengeli. Geçen yıl Şenol Güneş bu oyuncudan kendisini göstermesinden ziyade denge istedi. Quaresma’yı parlatmasını. Gökhan, oyununu buna evirdi.
Gökhan olmayınca... Normalde olabileceğinden daha az direkt hücum katkısı yaptı ama Quaresma da Portekiz dışındaki en iyi sezonunu yaşadı. Beşiktaş buna mecburdu. Çünkü Sosa sonrası bir 10 numara yerine mükemmel bitiricilikteki Talisca’yı bulmuştu. Orta saha eksilmişti. Dolayısıyla ondan yararlanmak için de Quaresma’nın desteklenmesi gerekiyordu. Adriano soldan içeri girerek orta sahayı iyi destekledi. Gökhan, Quaresma’yı yükselten sütunları kurdu. Beşiktaş sağa yatan bir takım oldu ama hücum gücünden bir şey kaybetmedi. Şimdi Gökhan olmayınca Quaresma’dan yararlanmak eskisi kadar kolay değil. Caner, Adriano’nun yerine oynadığında orta saha eksiliyor. Ancak Caner’in de korkunç bir orta kabiliyeti ve hücum gücü var.
Orta sahaya tamir şart Bu Le Guen gibi analiz üstadı hocalar için üzerine gidilmesi gereken parlak bir fırsat yaratıyor. Oğuzhan’ı döndürmeyince Beşiktaş’ın oyun kurması zorlaşıyor. Akan oyunda istenen fırsatların istenen sıklıkta yakalanamaması bundan. Adriano’nun dün Quaresma’yı doğru destekleyememesi de Bursa’nın golündekine benzer sorunlar yaratıyor. Beşiktaş oyuncu kalitesiyle bu kez de duran toplarla işi kurtardı. Ancak orta sahasını tamir etmek şart. Oyunu iki yıl önceki gibi geniş alana yayabilecek bir yapıya ihtiyaç var.
415
Beşiktaş, oturmuş kadrosu ve olgunlaşmış sistemi ile müsabakaya başladı. Rakip Bursa 4-5-1 sistemi ile sahaya çıkarak son yıllardaki en iyi defansif performansını ortaya koydu. Yeşil-beyazlılar, kendi yarı alanına çekilip rakibi 9 kişiyle karşıladı. Beşiktaş bu yüzden çok iyi oynamasına ve topa sahip olmasına rağmen pozisyon üretemedi. Ne yapmalıydı;
1) Kanatları kullanmalıydı. Özellikle sağ kanattan Quaresma, sol kanattan Babel ve Caner ile çok etkili ataklar yaptılar fakat iki kişiyle marke edilen Cenk Tosun'u bir türlü topla buluşturup sonuca gidemediler.
2) Taktik olarak merkezden Talisca devreye girmeliydi. Ama Talisca'nın bütün boş alanlarını kapattı. Kaleye şut atma imkânı vermedi.
3) Sıkışan oyunda katı defansı açmak için Atiba ve Oğuzhan'ın sürpriz bir şekilde rakip defansın arkasına sızması ve pozisyon üretmesi gerekiyordu. Fakat fazla girişimde bulunmadılar. Artık Beşiktaş'ın kazanma şansı tamamıyla duran toplara kaldı. Futbolda 3. toplar dediğimiz ceza sahası içerisinde seken, karambol pozisyonlar ile beraber uzaktan atılan şutlarla merkezden yapılan markajlarla sonuç ürettirilecekti, öyle de oldu.
Siyah-beyazlılar, katı defans yapan Bursaspor'u duran toplardan bulduğu gollerle yenebildi. Herhalde Türkiye'de hiçbir takım Bursaspor'un yapmış olduğu katı ve başarılı defansı yapamaz. Yeşil-beyazlı takım kontrataklarla çok can yakar.
Müsabakadaki Beşiktaş adına en büyük kaybı Talisca'nın üretkenlikten uzak futbolu ve sonuca gidememesidir. Müsabakayı Beşiktaş değil, taraftar aldırdı. Özellikle Çarşı Grubu'nun desteği ile coşan takım çok pozisyon üretti ve sonuca gitti. Hakeme gelirsek; son derece başarısızdı. Özellikle oyunu çok durdurarak soğumasına neden oldu. Özellikle ilk yarıda sadece 1 dakika uzattı. Sporcuların mücadele dirençlerine saygı duymadı, müsabakanın temposunu çok düşürdü.
515
Şenol Güneş'in geçen sezon en güvendiği 2-3 adamından biri olan Marcelo'nun ayrılığı sonrasında yeni transferlerden sadece Pepe'yi 11'e monte ederek, "Ben bu başarıları bu takımla kazandım" mesajını oyuncularına ve camiasına ısrarla vermek istiyor olabilir.
Medel belki bu kadroda derinlik yaratmak üzere alınmış olabilir ama Lens'in geçen sezon F.Bahçe'deki performansı ve Negredo'nun geçmiş kariyeri, neden 11'de yoklar sorusunu sordurtur. Vodafone Park'a gelenlerin işi zor.
Tribünlerin oyuna büyük baskısı var. Bursa, ilk yarıda disiplinli savunma yaptı ama orta sahada top tutamadığı için fazla efor harcadı. Bu da ikinci yarı beyaz bayrağı çekmelerine neden oldu. G.Saray'da Igor Tudor'un sol ayaklı Carole'un yerine Linnes'i sol bekte kullanmasının bir benzerini de Güneş denedi.
Gökhan yokken, Beck'i kulübede tutup sol ayaklı Adriano'yu sağ bekte oynattı. Beşiktaş'ın kanat oyuncularının verimsizliği, "Puan kaybeder miyiz?" endişesini yarattı. Quaresma her topu kendi kanadına isteyince, takımın rot-balansı bozuluyor. Karşı kanatta Babel'in de isteksizliği eklenince, her zaman olduğu gibi Atiba'ya büyük iş düştü.
Sahanın her yerinde görmeye alıştığımız müthiş profesyonel önce ilk golün asistini yaptı sonra da galibiyet golünü attı. Beşiktaş haftada bir maç yaptığından Güneş'in ilk haftalarda rotasyonu düşünmemesi normal ama oyunun sıkıştığı anlarda tribündeki ve ekran başındaki taraftarın da aklına gelen her zaman yeni transferler oluyor… Milli maçlar arasında Negredo ve Lens'in 11'e girebilecek düzeye gelmeleri gerekiyor.
Şampiyonlar Ligi öncesinde Şenol Güneş, Antalyaspor karşılaşması hariç her maç kalesinde gol gören savunmasının ayarını yapmalı… Herkes Beşiktaş'tan Avrupa'da geçen sezondan daha fazlasını istiyor ama Beşiktaş dün geçen sezonunun seviyesinde değildi… Bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak da Şenol Güneş'in görevi…
615
Galatasaray'ın istekli oyunu ve gidişatı, Beşiktaş’a bu sezon için yarışta “Yalnız değilim” mesajını vermiş.
İlk yarıda Beşiktaş, telaşlı bir oyun oynadı. İkinci yarı ise tam tersine sakin, istekli ve ayağa oynayan bir takım vardı sahada. Yardımlaşmanın ön planda olduğu, birbirleri ile konuşan oyuncuların sahada olduğu bir ikinci yarı izledik Beşiktaş adına. Siyah-beyazlılar, son iki yılın şampiyonluk etiketini üzerinde bulundurarak sahaya çıkıyor. Güvenli bir takım Beşiktaş ama Galatasaray'ın istekli oyunu ve gidişatı, 'Yalnız değilim' mesajı vermiş bence Beşiktaş'a.... İyi bir kamp dönemi geçirmediler ve hala tam hazır değiller. Ligde puanını 7'ye çıkardılar. Şu da önemli bir nokta henüz; İstanbul dışında bir deplasmana gitmediler!
Bursaspor- Beşiktaş maçları her zaman bir derbi havasında oynanır. Bursaspor iyi mücadele etti ama biz Fabri'yi çok az gördük. Beşiktaş çok üretmedi belki ama kazanacak kadar üretti ve evinde 2'de 2 yaptı. Bu özgüven tazelemek anlamına geliyor. Beşiktaş bireysel olarak çok formda olmamasına rağmen işini yaptı ve kazandı. Nasıl kazandı, iki duran topla çözdü oyunu... Ama bir de bireysel performanslara bakalım; Oğuzhan pas trafiğinde etkin ama hücumda etkisiz gördük. Zayıf kaldığı zamanlar çok oldu. Atiba'nın ismini çok duyduk ikinci yarıda. Pepe savunmada ve çıkışlarda da çok etkin değildi. Sağ bekte Adriano'da beklenen Gökhan Gönül performansı yoktu. Talisca bu oyunuyla geçen senenin henüz çok gerisinde. Cenk fena başlamadı ama çok etkili oynuyor. Babel henüz silik.. Quaresma ise bildiğimiz Quaresma... Bu oyuncular form tutacaklar ama şu bir gerçek kolay bir sezon beklemiyor Beşiktaş'ı... Kulübe ve orta saha oyuncularının her zaman hazır olması lazım. Talisca hiç savunma yapmıyor. Buna Şenol Güneş'in dikkat etmesi lazım. İleride sürekli dörtlü oyuncu kalıyor. Talisca, santrfor gibi oynuyor!
Beşiktaş'ta yeniler yine yedekti. Güneş, 'olan santrforu Cenk' ile başladı sezona. Tıpkı Fenerbahçe'nin 'olmayan santrforu Persie' gibi! Ama Cenk Tosun 'Ben hazırım' diyor her zaman... Bence 4. hafta yine Cenk 11 başlar. Şimdi, yeni yıldızlar yedek olunca, ben buradan şunu anlıyorum; demek ki bu oyuncular hazır değil. (Negredo, Medel, Lens) Büyük oyuncuysan, gelip oynarsın. Bakın, Nasri geldi maça çıktı, golünü de attı. Bugün Fenerbahçe ve Beşiktaş yeni transferlerini oynatamıyorsa, ilginç bir durum bu.
MİRCEA LUCESCU 'HAKLIYIM' DEMİŞTİR! Oğuzhan Özyakup, şu an iyi değil. Lucescu tarafından da Milli Takım'a alınmadı. Oğuzhan vazgeçilecek bir oyuncu değil ama maç içinde gidemediği çok zamanlar oldu. Biri ilk yarıda, bir diğeri de ikinci yarıda. Topu alıp, gidemedi. Ama Oğuzhan bunları aşar, gücünü ve hızını bulur. Bence Lucescu, "İşte bu nedenle almadım" demiştir bence... Ama şu bir gerçek, Oğuzhan kaliteli bir isim. Eski gücünü bulacaktır. Ben hoca olsam, her zaman alırım Oğuzhan'ı kadroya... Ama almayan hocaya da "Neden almadın?" diyemem.
715
Beşiktaş'ın coşkulu taraftarı karşısında maça hızlı başlama isteği vardı. Ama bunu Bursa gerçekleştirdi. Bursa dün rakibine önde baskı yaptı. Le Guen'in ekibi "Biz buraya top oynamaya geldik" mesajını verdi. İlerleyen dakikalarda Beşiktaş taraftarı oyuna etki yaptı ve Kartal, Tosic ile kornerden golü buldu. Ama devamında Beşiktaş çok basit bir gol yedi. Öyle ki; Stancu tüm Beşiktaş takımını çalımlamış gibi gözükerek Delarge'a asist yaptı. Bu da Beşiktaş'ın savunma dizilişinde sorun yaşadığını ortaya çıkardı. Eğer bu tarz hataları Şampiyonlar Ligi'nde de yaparsanız telafisi güç olur.
NEGREDO YETERSİZ Atiba'nın takıma dönüşü etkisini gösterdi. Attığı golle de moral buldu. Cenk de dün gol atamasa da pozisyonlara girdi. Oyuna sonradan giren Negredo bence hala yetersiz ve büyük bir soru işareti.
Beşiktaş dün zor da olsa kazandı ve kiritik bir 3 puan kazandı. Takımın şu anki performansı ve kadro kalitesi Bursa'yı yenmek için yetse de Devler Ligi için bence yetersiz. Ama şöyle bir kural vardır; "Kazanan daima haklıdır." Beşiktaş da dün hak ederek kazandı ve bu sezon ilk kez bir araya geldiği taraftarına güzel bir hediye verdi.
MAÇIN EN İYİSİ TOSIC Tartışılan isimdi. Ama dün çok iyiydi
MAÇIN EN KÖTÜSÜ QUARESMA Her zamanki gibi dün de etkisizdi.
815
Dünya üzerindeki tüm teknik direktörler yeni oyuncuları ile takımın çehresini değiştirirken, Şenol hoca yine aynı kadroyla çıktı sahaya. Artık kabak tadı vermeye başladı Şenol hocanın yeni transferleri yedek kulübesinde oturtması. Geçen hafta da aynısını yaptı, yenileri dalga geçer gibi son dakikalarda maçı kurtarsın diye oyuna soktu ama olmadı.
Ders almak ve vermek için yaşın önemi yok. Gerektiğinde ders alırsın, zamanı geldiğinde ve ortamı oluştuğunda da ders verirsin. Yönetime “Benim istediğim oyuncuları almadınız” mesajı vermek ise niyetin, neden Pepe kadroda? Ortaya koyduğun futbol geçen seneyi mumla aratıyor, sende bir hareket yok.
Beşiktaş geçen sene sokaktaki çocuğun bile ezberlediğini, yine ezbere bildiği kadro ile yapmaya çalışıyor. Yeni bir şey yok. Yeni bir şey var da onları oynatan yok!
JOSE GİBİ BAŞLADI... Dün akşam Beşiktaş’ı izlerken Jose Mourinho’nun Chelsea’sini hatırladım. 2 sene üst üste başarılı sezonların ardından yaşanan kötü sezon Portekizli teknik adamın ayrılığı ile sonuçlanmıştı. Benzer bir sezon başlangıcı oldu Beşiktaş adına. Bakalım sonu nasıl olacak?
İkinci yarıda da aynı kadro ile sahada görünce Beşiktaş’ı, inadım inat konusunda istikrar sağladığını gördük Şenol hocanın. Ancak onun saha kenarında durduğu gibi oyuncuları da saha içinde duruyor. Her geçen hafta üzerine koyması gerekirken Beşiktaş, kan kaybediyor gibi. Özellikle G.Saray’ın yükselişinin gölgesinde kalacak bu performans ile şampiyonluk zor gözüküyor. Tabii kadro içinde yeni yıldızlar yer bulunca ne olur, bilemem.
915
1015
Beşiktaş, son iki yıl şampiyon olurkenki akıcılığından uzak. Tabii ki rakiplerin, bozmaya yönelik oyunu etken. Ancak savunmada sorun yaşamamasına rağmen hücumdaki üretkenlik bildiğimiz Beşiktaş oyunu değil. Atiba-Oğuzhan ikilisi son iki yıl Beşiktaş’ın alametifarikasıydı. Ancak şu ana kadar kendi kapasitelerinin altında olmaları Talisca’nın kopuk ve dağınık oyunu Beşiktaş’ın istediği akıcılıktan uzak olmasını sağlayan faktörlerdi.
Yine de Beşiktaş dün özellikle 2. yarıda Bursaspor’u domine etti. Özellikle Pepe ve Tosic’i beğendiğimi vurgulamalıyım. Zaten gollerde de oynadıkları futbolu taçlandırdılar. Her ne kadar 2. golü Atiba atsa da kahramanı Pepe’ydi. Beşiktaş’ın duran top ve bir iki pozisyon dışında net pozisyon üretememesi şaşırtıcı.
Şenol hocanın ısrarlı bir şekilde eski kadro ile devam etme arzusu ilginç! Medel, Negredo ve Jeremain Lens, tercih edilmiyor. Özellikle skoru bulduktan sonra Lens doğru bir seçenek olabilirdi. Soldan Caner Erkin, sağdan Quaresma’nın ceza sahasına yaptıkları bir oyunda yüksek toplarda etkili olabilecek bir Negredo da tercih edilebilirdi.
YENİ TRANSFERLER NEREDE? İşler yolunda gitmiş olsa, Beşiktaş çok görkemli ve etkili bir futbol oynuyor olsa Şenol hocanın yeni transferleri oynatmıyor olması sorgulanmaz... Milli maç arasında siyah-beyazlılar daha iyi bir noktaya gelecektir. Beşiktaş açısından en olumlusu dün Bursaspor’a bireysel bir hata dışında tek pozisyon dahi vermemiş olmasıdır. Takım savunması açısından sorun yok ama hücumdaki Beşiktaş zenginliği eksik...
Bursaspor savaşçı ve koşucu bir takım ancak hücumda sadece Pablo Batalla’nın ayağına bakıyorlar.
1115
“Kulübe zenginliği” diye övdüğümüz “şöhretli yedekler” maç maç üstüne “kaprisli bir servet”e dönüşebilir. Bu tribünlerle Medel, Negredo, Lens ilk 11 ister, süre ister çünkü. Ama kim çıkacak ki! İlk 5 dakikanın tek pozisyonunda, Pepe’nin neden Pepe olduğunu bir daha anlıyorsunuz. (Bursa golünde ise Pepe olmayınca ne olduğunu!) Nouma’nın eski takım arkadaşı Le Guen ileride baskılı oynatıyor.
10 dakika Beşiktaş’ın oyun kurmuşluğu, atağa çıkmışlığı yok! “Topu kapsın Atiba, yazsın kitaba” oyunu bitmiş gibi! 15 dakika, geçen senenin orta-asist makinesi Quaresma’nın ne kanat atağı, ne ortası var! 16’da Talisca özel penaltısını alıyor! Topu baraja gömen Querasma. Yine yanlış ego! Quaresma en iyi yaptığı işi, yani (kornerden) ortayı yaptığında, Atiba’nın kafası ilk 2 maçın en iyisi Tosic’i ödüllendiriyor. 22’de atakta olan Beşiktaş’ın orta sahada, sağ kanatta, defansta boydan boya yırtıldığı an. Kale karşısında 3 Bursalı. Demek orayı “Vidalamak” şart! Maç güzel mi? Güzel. Bursa’nın payı büyük. Direğin de! Beşiktaş’ın eski oyunundan bir fragman ancak 33’teki seri paslaşmalarla vizyonda! Bursa filminin en sık sahnesi ise “çalışılmış yere düşmeler.” Oğuzhan kırgın mı ne, ne kadar soğuk oyuna. Koşu mesafesi iyi de coşku mesafesi zayıf.
İlk devre bas bas bağırıyor: Beşiktaş orta sahasız ve bazen 4-5 forvetle oynuyor! Bunu Güneş ancak 80’den sonra duyuyor! İlk devre direkten dönen Cenk, Tosic’in yine ince pasında Harun’dan dönüyor. İlerideki baskı Bursa’yı yormuş gibi. O zaman Pepe ile Atiba forvet bile olur işte! Yine duran top. 75’te Beşiktaş’ın ilk tiki-takası! Yine fragman. Oyundan çıkınca fırlatmasın diye Q7’ye bant verilmemiş. Hakeme de 2. sarı kart verilmemiş!
44 yıl önce yine ağustos. Bugün “düşman” sayılan Beşiktaş-Bursa “dostluk maçı.” Bursa efsanesi Mesut Şen’in Beşiktaş’a transferi dolayısıyla. Zaten can dostu Vedat Okyar orada. Bursaspor kuruluşundaki iki futbolcu: 1967’de ilk kez (Süper) Lig’e çıkarken kaptanı Okyar ile daha 2. Ligden ilk millisi, müthiş çalımların, ortaların ustası, bir yaş büyük Mesut Şen.
Saatini satıp İstanbul’a geldiğinde, “Baba” Gündüz Kılıç’ın keşfedip G.Saray genç takımına aldığı hem Mesut hem Şen! Belki geç yaşta Beşiktaş’a gelen Mesut Şen, transferden 36 yıl sonra yine Vedat’ı için İstanbul yolunu tutacaktı; kaptanın tabutunu omuzlamaya. Omuz omuza Bursa’yı lige çıkardıkları, siyah beyaz giydikleri, hep dostluk maçı oynadıkları için!
1215
Geçen sezonki kadar olmasa da evindeki taraftar baskısıyla Beşiktaş’ın çoşkusu az da olsa yerine gelmiş. Sorun o çoşkuyu isteyen beyinlerin, ayaklara yeteri kadar hükmedememesi. Gördük ki ortadaki problem bitmemiş.
Kartal’ın Atiba’lı, Oğuzhan’lı, Talisca’lı o bildik orta sahasında yeller esiyor. Ne bir üretkenlik ne de savunmaya yardım var. Takımın beyni olması gereken ve Milli Takım’a alınmamasına şaşırdığımız Oğuzhan dikine oynayacağına gözünü yandan ayırmıyor. Talisca da keza öyle... Bir parlıyor, sonra kayboluyor.
Orta durunca bütün umutlar kanatlara bağlanıyor. Caner ağır bir sakatlıktan çıkmasına rağmen yine en çalışkan isim. Pozisyon kısırlığı yaşanmasının nedenlerinden biri de o bildiğimiz Quaresma’nın olmaması. Gerçi topu her aldığında mümkün olduğu kadar beklemeden ortaladı ama yapması gereken içeriye dalışları gerçekleştiremedi. Babel de eskisi gibi değil. Q7’nin tersini yaptı, sürekli içeriye kaçınca çizgiyi unuttu. İkinci bölümde Ozzie ve galibiyeti getiren Atiba biraz canlandı, ama bu ilerisi, hele hele Şampiyonlar Ligi için yetmez.
Beşiktaş geçen yıl da buna benzer bir tablo yaşamıştı. Ancak oyun olarak bir tık üstteydi. Fizik olarak da zamana ihtiyaçları var. Umarız Porto maçına kadar o bildiğimiz arzulu, rakibe nefes aldırmayan, dinamik, kanatları en iyi biçimde kullanan Beşiktaş geri gelir. Yoksa şu anki performans Devler Ligi için tehlike yaratır.
Takımın en öne çıkan bölgesi, savunma... Pepe ve Tosic gerçekten iyi ikili oldular. Tosic dünkü görüntüsüyle “Vida’ya ne gerek var” dedirtti. Paul Le Guen’in Bursa’sı, mücadele yönünden sınıfı geçti. Fizik olarak belki de Beşiktaş’tan daha diriydiler. Özellikle savunmanın ortasındaki Titi ile Ekong çok ciddi katkı sağladılar. Yerinde müdahaleler yaptılar. Timsah’ın da sıkıntıları sadece Batalla’ya bel bağlamaları. Ayrıca hala iyi bir golcüleri yok.
Neticede Kartal, Kasımpaşa’dan sonra puan kaybetme lüksüne sahip değildi. Buna izin vermedi. Genelde iyi değildi ama böylesine haftalarda kazanmasını bildi; futbol sonuç oyunu olduğuna göre!
1315
Gerçekçi olalım, Beşiktaş geride kalan üç haftada, temposuyla, coşkusuyla, üretkenliğiyle, baskısı ve presiyle geçen yılın gerisinde...
Elbette ligin en iddialı, en iyi iki kadrosundan biri ama şunu kabul edelim ki, şampiyonluk yolunda çarpıcı bir görüntü veren, en azından Beşiktaş’tan daha etkili bir başlangıç yapan Galatasaray ile yarışacağını unutmasın.
Beşiktaş, son iki yıldaki şampiyonluğuna üçüncüsünü katmak istiyorsa, mutlaka geride kalan o iki yıldaki özelliklerini hızla yakalamak zorunda... Baktığınızda kadro neredeyse aynı kadro... Birbirinden önemli isimler var. Ama sanki bir “metal yorgunluğu” da var gibi...
Caner hariç herkes son iki yılın gerisinde... Caner demişken, sürekli ileri çıkıp kestiği toplar bir pastan, bir ortadan çok daha fazlası... Çok etkili... Ancak Gökhan’ın sakatlığından bu yana, kabul edelim ki Beşiktaş sağ kanat hücum zenginliğini kaybetti. Beck’te o özellik yok. Bursa karşısında Adriano oynadı, Gökhan’ın yeri gene dolmadı.
Şenol Hoca, takımı yenilemek, heyecanı zirveye taşımak, o eski tempoyu yakalamak adına acaba yenilere biraz daha fazla şans verse olmaz mı, biraz daha fazla dakika alsalar yararlı olmaz mı? Lens’in, Negredo’nun, Medel’in fizik gücü hiç mi yok ki, son 20 dakikada, son 15 dakikada oyuna giriyorlar ya da maçı kulübede tamamlıyorlar.
İlk yarıda gözüme takıldı... Rakip ceza alanının yayının hemen solundan frikik kazandı Beşiktaş... Öyle bir yer ki, Talisca’nın, Caner’in kolay kolay boş geçmeyeceği bir vuruş alanı... Topun başına geliyorlar ama bakıyorsunuz Quaresma kullanıyor. Bu alanlar mutlaka Caner ile Talisca’nın olmalı...
Bursaspor’un iyi bir görüntüsü yok. Attığı gol, yaratıcılığından değil, şansından ve Beşiktaş savunmasının yanlışlığından kaynaklandı. Ancak Stancu’nun çaprazdan vurmak yerine, yüzde yüze gidip Delarge’ı görmesi iyi bir takımdaşlık dayanışmasıydı. Ancak ilk bir saat biterken baktım, Bursa’nın attığı şut sayısı iki...
Sahanın en az görünen adamı Beşiktaş kalecisi Fabri... Bu kadro yetersiz gibi... Sadece savunmada kalıyorsun ama onu da yapamıyorsun. Harun olmasa, farkın daha fazla olacağı Bursaspor adına acı bir gerçek... Beşiktaş futbol adına her şeyini arttırmak zorunda... Futbolcular eski ışıklı hallerini yakalamak zorunda... Yeniler bir an önce takıma katılmak ve katkı sağlamak zorunda... İlk üç haftadaki Galatasaray’ı gördükten sonra, Beşiktaş’ın futbol adına vites arttırması kaçınılmaz gibi...
1415
Görüyoruz ki, son şampiyon Beşiktaş’ın Süper Lig’de işi öyle kolay değil! Geçtiğimiz sezonla bu sezonu aynı kantara koyamazsınız. Çünkü, geçtiğimiz sezon Kartal’ı kovalayan tek takım Başakşehir idi, diğerleri ise klasman peşindeydi!
Nereye varmak istiyoruz? Galatasaray’a bakın, üçte üç yaptı, oynadığı futbolla hem alkış alıyor, hem de rakiplerine gözdağı veriyor. Valla, Igor Tudor’u ben de eleştirdim ama şu üç haftalık bölümde onu yok sayamayız. Hırvat hoca en azından yeni transferleri birileri gibi yedek (!) oturtmuyor, topunu-tüfeğini sahaya sürüyor. Bilmem anlatabildik mi?
Şimdi son şampiyona bakalım.... Kadro hemen hemen aynı... Aboubakar ve Marcelo gitti, yani iki gitti, dört geldi. Biri oynuyor, diğer üçü görev bekliyor! Niye bekletilir, neden on birde sahaya sürülmez, anlamakta güçlük çekiyoruz. Örneğin Lens, öyle yedek tutulacak bir oyuncu asla değil...Teknik ve oyunu rakip alana yıkan, asistler yapabilen bir oyuncu olduğunu cümle-alem biliyor, yanılıyor muyuz? Yani Fenerbahçe’de 16 asist ve 5 gol atan biz miydik?
Sahanızda ve tıklım-tıklım taraftar önünde oynadığınız maçta üç puana kanat çırparken zorlanmayacaksınız arkadaş! Cenk Tosun’a lafımız yok, varını - yoğunu ortaya koyuyor, kah atıyor, kah kaçırıyor, farketmez, iyi profesyonel... Peki, onun yanına Negredo’yu koysanız fena mı olur?
Bir de oldum olası büyük takımların tek forvetli oyun anlayışına şiddetle karşıyım, üstelik sahanızdasınız! Cenk’i dışarı alıp, yerine Negredo’yu sahaya sürmek mi? Olmaz arkadaş!
Kolektif oyunda kötü futbolu birkaç oyuncuya çıkarmak yanlışların en büyüğüdür. Örneğin kaptan Oğuzhan... Kumaşına zerre kadar lafımız yok. Milli Takım’a da alınmadı, sakın ola gönül koymasın. Çünkü gerçek performansının çok uzağında, kendisi de bunun farkında!
Örneğin Pepe... Delarge’nin eşitliği sağlayan golünde faturayı ona mı çıkarağız? Yooo, orta saha da, savunma bloğu da payını almalı bu golden! Tosiç’in golüyle öne geçen Beşiktaş, oyunun büyük bir bölümünde sahanın hakimiydi. Cenk’in bir topu direkten döndü, bir de yüzde yüzlük fırsatı kaleciye nişanladı, canı sağ olsun.
Atiba çok mu iyi, bizce gerçek perfomansının biraz uzağında, ne var ki, kritik bir galibiyet golüne imza attı, gönül aldı.
Haaa kazanan elbette her zaman haklıdır, ancak sahanızda zorlanıyorsanız ki öyle, o zaman pek de haklı değilsiniz! Rakibini pasla ve de presle boğan Beşiktaş’ı ilk üç haftada özlüyoruz, ya sizler? Bunu da formsuz oyuncuların fazlalığına bağlamakda yarar var! Belki de birileri ortaya çıkar, bunu zihinsel yorgunluğa bağlar?
Efendim, bir de şu yeniler var ya? Onları Devler Ligi’ne hangi maçlarda hazırlayacaksınız neyi bekliyorsunuz, merak ediyoruz? Devler Ligi’nde Kartal gönlüne göre bir kura çekti. Ne var ki, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın olmadığı bir Avrupa arenasında ülke puanı adına Beşiktaş’ı büyük bir sorumluluk bekliyor. Tabii ki Başakşehir ve Konya’yı da unutmayalım.
1515
Hasret bitmişti nihayet. Beşiktaş taraftarı geçen sezon tribünleri sürekli doldurmanın cezasını(!) seyircisiz oynanan Antalya maçıyla çektikten sonra Vodafone’da ilk buluşma gerçekleşiyordu. On günlük bayram tatilinin başlamasına rağmen tribünler dopdoluydu.
Her şey çok güzeldi ama ilk dakikalardan anlaşıldı ki bu maç Beşiktaş için zor geçecekti. Çünkü Siyah - Beyazlılar bir türlü kendi oyunlarını kuramıyordu. Öyle olunca Bursa ilerde basarak Beşiktaş’ı kendi alanına itti. İlk dakikalar filan dedik ama Kartal’ın oyunu dengelemesi bile uzun zaman aldı. Dikine hızlı paslarla etkili olmasına alıştığımız Kartal oyunu savunmadan hızlı başlatamayınca -Marcelo’nun eksikliği- Talisca orta alana yardım etmeyince tüm yük Atiba ve Oğuzhan ikilisine kalıyor. Ve 4-2-4 dizilişinde pas akışkanlığı olmuyor. Ancak savunma ileri çıkınca organize atak oluyor.
Zaten Beşiktaş’ın 18’de attığı gol böyle bir atak sonucunda duran toptan geldi. İlerde kaybedilen toptan da dört dakika sonra golü yedi Kartal. Sonra hakem Mete Kalkavan çıktı sahneye. Her düşen Bursalı’ya düdük çaldı. Bursa’nın oyunu katleden zaman çalmalarına müsaade etti. Sansasyon yaratma dışında bir fikri olmayan bazı yorumcuların “Beşiktaş kollanıyor” laflarından etkilenmiş olmalı. 88’de Agu’nun Atiba’nın karnına attığı tekme kırmızı olmalıydı. Ayrıca o kadar yerde yatmaların ardından ilk yarıya sadece bir dakika eklemesi de neydi öyle. Kartal’ın bu sezon açıkça ortaya çıkan zaafı paslaşmalı akışkan oyununu kuramayınca kanatlardan şişirme toplara ümit bağlaması. Zaten sağda Quaresma solda Caner tam da buna uygun oyuncular. Bu şişirme toplar olsa olsa kornerlere yol açıyor o kadar. Gerçi Beşiktaş 64’te attığı ve skoru 2-1’e getiren golü de bir duran toptan kornerden buldu.
Ve tabii hemen akla geçen hafta 2-1’den 2-2’ye dönen Kasımpaşa maçı geldi. Bakalım Siyah - Beyazlılar yine aynı hataya düşecek miydi? Güneş bu kez yaptığı değişikliklerle savunmacı atakçı dengesini savunmacılar lehine bozmadı. Korkulan başa gelmedi; Kartal 2-1’i korudu ve zor da olsa 3 puanı kaptı.