Beşiktaş - Gençlerbirliği karşılaşması hakkında yazılmış 14 köşe yazısı
Süper Lig'in 25. haftasında Beşiktaş dün akşam Vodafone Park'ta Gençlerbirliği'ni konuk etti. Siyah beyazlılar Talisca'nın golüyle karşılaşmayı 1-0 kazanarak 3 puanı alan taraf oldu. İşte spor yazarlarının karşılaşma hakkında görüşleri...
114
Tolgay Arslan, son zamanlarda o kadar yüksek standartta oynuyor ki artık çok az kişi ‘Oğuzhan Özyakup neden ilk 11’de yok?’ diye soruyor. Tolgay, Vodafone Park’ta dün gece de oyunun temposunu dikte etti, yönünü belirledi. T18’in savunma arkasına pasları’ anahtar pas nasıl atılır’ın canlı gösterimiydi. Mücadelenin ilk yarısında takım arkadaşları son vuruşlarda Tolgay’ın paslarında gösterdiği kalitenin yarısını sergileseydi, Gençlerbirliği’nin kilidi çoktan kırılırdı. Kaleci Fabri ise ilk yarıda yaptığı iki kritik kurtarışla forvetlerinin aksine skora pozitif katkı yapan oyuncuydu. 2. yarıda nihayet arkadaşları Tolgay’ın pas kalitesine yakışan bir son vuruş yaptılar. Beşiktaş öne geçtikten sonra skor 0-0’kenki ofansif set oyununu sergilemeyerek risk aldı.
Gecenin sorusu
Zamanında 500 bin Euro’ya alınan Tolgay Arslan’ın bonservisi şu anda en az 15 milyon Euro etmez mi?
Maçın starı
Tolgay Arslan, o kadar etkileyici oynadı ki hakkında 2-3 sayfa yazı yazabilirim.
Maçın olayı
Tolgay Arslan’ın her derinlemesine pası, maçın futbol estetiği adına en çarpıcı olayıydı.
Kısa mesaj
Beşiktaş sezonun kalanında tüm lig maçlarının tüm dakikalarında maç 0-0’mış gibi oynamalı! (Ali Ece/Fanatik)
214
Düşme potasının göbeğindeki Gençlerbirliği’nin canını dişine takarak kapandığı, Beşiktaş’ı öne oynatmamaya çabaladığı ilk yarıda özellikle Tolgay Arslan’ın organize ettiği Beşiktaş, rakip ceza sahasına girmekte zorlanmasa da Babel, Lens ve Negredo ile son vuruşlarda etkisizdi. Gençlerbirliği ise skor dengede gittiği sürece hücum işini Beşiktaş defansının bireysel hataları ve duran toplara bırakmıştı. İstedikleri gibi pozisyonları da buldular ancak Fabri’yi geçemediler. 2. yarıya tempo yükselterek başlayan Beşiktaş, maçın en iyisi Tolgay’ın güzel pasında Talisca ile altın değerindeki golü buldu. Ancak skor avantajı stres ve gerilimi gidermedi. Daha çok öne çıkan Gençlerbirliği kadar 2. golün gelmeyişi de bunda etkiliydi. Sonuçta Beşiktaş Tolgay, Atiba ve Gökhan Gönül’ün öne çıktığı maçta çok önemli bir 3 puanı cebine koyarak çıkışını sürdürdü.
Gecenin sorusu
Negredo gol atmaz mı? Bu kalitedeki bir santrfor için aklında ilk kale olması şart. Kazanırken yaptığı servisler göze hoş gelse de Beşiktaş’ın en uçtaki oyuncusundan beklentisi önce gol.
Maçın starı
Maç boyunca top ayağına geldiğinde tüm takım arkadaşlarının sakinleştiği, doğru oyunun oynandığı, attığı harika pasla golü hazırlayan ve set hücumu oynanırken en doğru oyuncuyu bulan Tolgay Arslan maçın yıldızıydı.
Maçın olayı
Bu dakikadan itibaren ligde hiçbir maçın kolay olmadığı, kadro kalitesi farkının strese yenik düşebileceği haftaların başladığı bir gerçek.
Kısa mesaj
Beşiktaş’ta özellikle lige konsantre olduğunu sezonun ilk yarısına göre hem mücadele hem konsantrasyon olarak hissettirdiği bir maç oynadı. (Erman Özgür/ Fanatik)
314
Mustafa Öğretmenoğlu kariyerinde ilk kez ligde üç büyük maçında düdük çaldı. İyi ve yetenekli bir hakem olduğu belli. Namoğlu’nun sezon başında değil de ligin kızıştığı haftaları bekleyip, kendisini sahaya sürmesi ne kadar doğruydu, onu sorgulamak lazım. Bu maçta hakemin hataları da vardı elbette... Her şeye rağmen Öğretmenoğlu; maçtaki genel yönetimiyle, üç büyük maçlarını yönetmeye aday bir hakem olduğunu gösterdi.
Medel’in pozisyonu...
Maçın 16. dakikasında ceza sahasında Atiba’nın sol ayak bileğine, Pogba’nın net bir teması var. Bu temas penaltıyı gerektirecek bir temastı. Öğretmenoğlu, top Atiba’nın sağ ayağında olduğu için muhtemelen o bölgeye yoğunlaşmıştı ve sol ayağına yapılan bu teması göremedi. 26. dakikada ceza sahası yan çizgisi üzerinde Medel- Jailton mücadelesinde Gençlerbirliği oyuncuları penaltı bekledi. Penaltı diyenlere de saygı duyarım ancak ben bu itmenin penaltı için yeterli olmadığını düşünüyorum. (Deniz Çoban/Fanatik)
414
Avrupa, lig ve kupada zorlu sürece giren Beşiktaş; şampiyonluk yarışında engelleri bir bir aşıyor. Kupada da yoluna devam eden Güneş’in ekibi, Gençlerbirliği’ni eli boş gönderdi. Kartal, Şampiyonlar Ligi’ne veda niteliği taşıyacak olan Münih maçı öncesi moral buldu.
Barça gibi oynadı
Beşiktaş bu sezonun en fazla pas trafiğini yaptı. Öyle ki, yirminin üstünde olumlu pasa rağmen, skor üretemedi. Barcelona taktiği bu açıdan Kartal’a yaramadı. Babel iki kez boş kale yerine, dışarı vurdu. Negredo kafa ile kaçırdı. Gençlerbirliği kalecisi Hopf, ilk yarıda rahat maç çıkardı. Lens’in orta şut karışımı vuruşu dışında, kurtarış yapacak pozisyon olmadı. Başkent ekibi tek pozisyonu son dakika içinde çift vuruşta buldu. Onda da Fabri, iyi yer tutup çıkardı.
Talisca affetmez
Ümit Özat, Talisca ve Negredo’ya sıkı markaj uygulattı. Bu iki oyuncu rakip savunma arasında kayboldu. Talisca gerilere gelip, buradan koşu yaparak pozisyon denedi. İlk hamlesinde de golü buldu. Tolgay’ın ara pasında savunma arkasına sarkıp takımını öne geçiren golü attı: 1-0. Gol sonrası iki takımın da sistemi değişti. Kartal, orta alanı daha kalabalık tuttu. Buna karşılık, rakip de uzun paslarda kontra denemeleri yaptı.
İlk onbir yaramıyor
Negredo, oyuna sonradan girdiği maçlarda büyük katkı sağlıyor. Geçen hafta Trabzon’da bunu bir kez daha gösteren İspanyol santrfor, dün gece ilk onbirde başladığı maçta silik kaldı. Quaresma’nın yokluğunda forma giyen Lens de, kayıpları oynadı. Tolgay, Atiba, Tosiç, Gökhan ve Medel ise takıma dinamizm kazandırdılar. (Orhan Yıldırım/Fanatik)
514
Şurada ligin bitimine 9 hafta kalmış, takımlar kritik bir sürece girmişler. Konuya bu pencereden bakacak olursak, MHK’yi gerçekten anlamakta zorlanıyoruz arkadaş!
Mustafa Öğretmenoğlu ilk kez bu sezon Süper Lig’e terfi etti. Ve ilk kez büyük bir takımın maçında sahaya çıktı. Peki, MHK’nın bu kararı ne kadar doğru, bana göre çok yanlış ötesi. Nereye varmak istiyoruz, belki Öğretmenoğlu yetenekli olabilir, gelecek adına umut verebilir. Ne var ki, dünkü maçın ilk yarısında Pogba’nın Atiba’nın ikinci harekette ayağına vurması penaltı değil mi arkadaş? Üstelik pozisyona çok yakın, eee böyle bir maça tecrübesiz bir hakemi verirseniz, olacağı da budur!
Gençlerbirliği’nin çok adamlı savunma anlayışına kimse kızamaz. Konuk takım, tehlikeli bölgeden uzaklaşmanın, puanlar kapmanın peşinde. Buna karşın ilk yarıda, Beşiktaş’a pozisyon vermezken, ani çıkışlarda üç net pozisyon ürettiler, ancak Fabri’yi hesaba katmadılar. Tecrübeli file bekçisi çok kritik dokunuşlarla kalitesini ortaya bir kez daha koydu. Beşiktaş, rakibin savunma kilidini açma adına her yolu denedi, kanatlardan gitti olmadı, göbekten duvar paslarıyla delmeye çalıştılar, ancak üretemeden ilk yarıyı kapadılar.
Beşiktaş ikinci yarıya daha iştahlı ve arzulu başlarken, risk aldı, pas yüzdesini artırdı, rakip kaleye baskı yaptı. Nitekim 53’te Tolgay’ın asistiyle savunmanın arasından sıyrılan Talisca, golü bulurken, kilidi açan isim oldu.
Şenol Güneş, belli ki Lens’i kazanmak istiyor, ama olmuyor hocam olmuyor, Beşiktaş eksik oynuyor! Eee hocanın da sabrı bir yere kadar, Lens’i aldı, Caner’i sahaya sürdü, iyi de yaptı. Gökhan Gönül’e ayrı bir parantez açmak gerekir, ilerlemiş yaşına karşın, müthiş ve de örnek bir mücadele veriyor, helal olsun.
Valla Vagner Love bu takıma ne zaman yararlı olacak, biz de merak ediyoruz! Tamam sabır, ama nereye kadar sabır, lig ha bitti, haa bitecek!
Evet, gözünü tamamen iç hatlara çeviren Kartal, zirvede söz sahibi olmak adına fire vermeden yoluna devam ediyor. Beşiktaş’ın zorlanması çok doğal. Çünkü rakibin direnişinin yanı sıra Kartal’da gerçek formundan uzak oyuncular fazlalıkta...
Bilmem anlatabildik mi? (Bilal Meşe/Milliyet)
614
İlk yarı biterken Beşiktaş’ın yüzde 73-27‘lik topla oynama üstünlüğü, her 10 saniyede bir geliştirdiği yeni bir atak vardı... Böyle bir ilk yarının golsüz bitmesi mucize gibi... Bırakın mucizeyi kaleci Fabri, biri Sessegnon’un iki olağanüstü top çıkartmasa, Beşiktaş ilk yarıyı yenik bile kapatabilirdi...
Top bu kadar fazla ayağında kalırken, 10 saniyede bir hücum edecek kadar rakibini boğarken, nasıl oluyor da gol atamıyorsun? Aslında o pozisyonları buldu Beşiktaş... Ancak gol olabilecek her şutta, her pozisyonda Beşiktaşlı oyuncular “karanava“ atınca, bu müthiş baskıdan kaleci Hopf‘u yere yatıracak tek pozisyon bile çıkmadı...
İki Babel, bir Atiba, bir Lens, bir kafa şutunda da Negredo çoğu pozisyonda golle sonuçlanan vuruşlar yaparken, bu defa çerçeveyi bile bulamadılar...
Şunu da kabul etmeliyiz: Quaresma yoksa, Beşiktaş’ın hücum zenginliği ciddi anlamda darbe yiyor... Q7 skorer değil ama ele avuca sığmaz bir oyuncu... Ne yapacağı belli olmayan, akışkan oyunda durdurulamayan, sağ gösterirken, sol vuran, rakip savunmanın dengesini darmadağın eden bir isim...
Beşiktaş ilk yarıda hep kenar toplarından gol üretmeyi beklerken, ikinci yarının hemen başında ilk defa savunmanın arkasına top atmayı düşündü ve Tolgay pası, Talisca tamamlaması ile uzunca süredir beklediği, aradığı golü buldu...
Gençlerbirliği savunması için üzüldüm... Özellikle ilk yarı için... Her 3-5 saniyede bir Beşiktaşlı golcüleri karşılarında buldular... Hücumcuları ileride top tutamayınca, pas yapamayınca Negredo, Talisca, Babel kâbus gibi Gençlerbirliği savunmasının üstüne çöktüler... Özellikle Pogba ve Alper bu baskıyı nasıl kaldırdı, inanamadım...
Beşiktaş’ın daha güvenli bir oyun için, daha yaratıcı, daha kolay üreten bir futbol anlayışı için dar alanda adeta “şapkadan tavşan çıkartan“ Oğuzhan‘ı çok acele forma sokması gerekiyor... Elbette bir de Quaresma ama, bu saatten sonra yapacak birşey yok... Tam da final haftalarına girmişken beş maç ceza almanın sırası mıydı?
Tamam tahrik var, kabul ama, Quaresma’nın hiç mi günahı yok! Bu ilk vukuatı mı? Tribünlerde dün akşam karşılaşmayı izlerken “keşke şu maçta ben de oynasaydım“ diye içinden hiç mi geçirmedi mi? Hiç mi pişmanlık duymadı...
Beşiktaş‘ın baskısında, coşkusunda, oyun disiplininde bir sıkıntı yok... Ama Beşiktaş‘ın final haftalarına girerken daha rahat üretmeye, birden fazlasını bulmaya, doğal olarak daha güvenli oyunlara ihtiyacı var... Gücünüz, kaliteniz ne olursa olsun, futbolun şakası olmaz... Tek gollü üstünlüklerle maçı götürerek bugün kazanabileceğiniz gibi, yarın kazaya da uğrayabilirsiniz... (Şansal Büyüka / Milliyet)
714
LİGİN boyunun kısaldığı zamanlarda iyi oynamanın önemli olmadığı gerçeğini bir kenarda tutarsak, Beşiktaş çok iyi oynamadı belki ama kazanan taraf oldu. Kazanmak için her zaman iyi oynaman gerekmez ama istemek çok önemli. Beşiktaş dün gece istedi. Hem de çok istedi. İstediğini de rakibine gösterdi.
BEN hep diyorum; ‘Beşiktaş’a karşı maç kazanmak veya puan almak istiyorsan oynamak zorundasın.’ Ümit Özat bunu gösterdi. Hücum ağırlıklı bir kadro ile özellikle ilk 15 dakika oyunu dengede tutmayı bildi. Ancak Beşiktaş 15’ten sonra sazı eline aldı. Ryan Babel bundan önce birçok kez attığı pozisyonlardan boş dönünce ve Atiba’ya penaltı kararı verilmeyince devre 0-0 sona erdi. Son haftalarda yorumcu ve yazarların Beşiktaş üzerinden yaptığı algı yönetiminin karşılığının aldığını da gördük o pozisyonda.
OYUN güzel, pozisyonlar çok olunca Şenol Güneş hoca 2. yarıya aynı kadro ile başladı. Oyuna çok tempolu giren Beşiktaş, Tolgay’ın harika performansı ile golü de buldu. Harika demişken, zorunlu olarak şans bulan Lens’in kredisinin her geçen hafta düştüğünü görüyoruz. Belli ki üzerindeki baskı da artmış. Altında ezilmemesi için özel ilgi gösterilmeli. Aksi takdirde Ricardo Quaresma yokken Beşiktaş bir kişi eksik oynamayı sürdürecek.
NEGREDO için Şenol Güneş hocayı tebrik etmek lazım. Çalıştı ve iyi oynadı. Aldığı formanın hakkını da verdi. Ancak golcü şansı eksikti.
YARIŞIN RENGİ
MEDİPOL Başakşehir kaybedince zirvenin de rengi belli oldu gibi artık. Yarış artık G.Saray ile Beşiktaş arasında geçecek gibi görünüyor. Şampiyonluğu ise bu 2 takıma çelme takmayı başaracak diğer ekipler belirleyecek. (Gökhan Dinç/Vatan)
814
ŞAMPİYONLUK yarışından kopmak istemeyen Beşiktaş açısından 3 puanın olmazsa olmaz maçlarından biriydi... Oldu, 3 puanı kazandı. Coşkulu, hop oturup hop kaldıran futbol var mıydı? Hangi Beşiktaşlıya sorarsanız sorun, ‘Hayır’ cevabını alacaksınız. Ama görünüyor ki zirvedeki bütün takımlar için önce 3 puan, sonra güzel futbol.
ÖNCELİKLE şunu söyleyelim. Beşiktaş bu maçı fazlasıyla hak etti. Gerçi 1-0 oldu ama kaçanlar ve Hopf’un kurtarışları farkı engelledi. Pepe ve Quaresma yoktu. Pepe arandı mı? Bence ‘Hayır’. Peki Quaresma? Başkan, yönetim kızgın. Herkes ‘aranmadı’ dese Beşiktaşlı taraftarların cevabı, “Bu çılgın çok aradık” olacaktır.
‘BRAVO TOLGAY’
BEŞİKTAŞ’IN tek golü Talisca’nın ayağından geldi. Ama o golün mimarı, inanılmaz asist yapan Tolgay’dı. Tolgay aynı zamanda Beşiktaş’ın da en iyi oyuncularının başında geliyordu. Ne pas attın be Tolgay.
NEGREDO golcü bir oyuncu, dün gol atamadı. Yıldız vermeye kalkanlar, Negredo’ya 10 üzerinden 5’i vermezler bile. Benim yıldızım 7.
.BİRLİĞİ takımı bu... Bu takımı buralara getiren Ümit Hoca’ya alkışlar... Özetle; özellikle zirvedeki ve düşmeme mücadelesi veren takımlar için parola şu; en büyük üç puan, başka büyük yok... (Ömer Güvenç/Vatan)
914
BEŞİKTAŞ, ilk yarıda G.Birliği kilidini açamadı. Kalabalık savunmayı açmak için gereken atak devamlılığı ve sayısal çoğunluk vardı. Ancak eksik olan beceriydi. Atılan 10 şuttan sadece 1 tanesinin isabetli olması golsüz beraberliğin tek nedeniydi.
AÇIKÇASI iç saha oyununda bu tip savunmaları açabilmek için anahtar oyuncu yeteneklerine sahip Quaresma’yı aradı siyah-beyazlılar.
2. yarıya yine yüksek tempoyla başlayan Beşiktaş, Talisca ile golü buldu fakat golden sonra herkes daha kolay olacağını düşünürken tempo düştü. Top kayıpları başladı. Şenol Güneş değişikliklerle oyun ritmini tekrar yükseltmeyi düşündü.
GÖNÜL ÇOK ÇALIŞKANDI
TALISCA öyle bir oyuncu ki her an her şeyi yapabilir. Dün yine kritik bir anda sahne aldı ancak genel anlamda oyunda çok kopuk ve özellikle golden sonra hiç ortalarda görünmedi. Tolgay-Atiba ikilisi iyi bir maç çıkarttılar. Gökhan Gönül de çok çalışkandı. Medel her zamanki standardındaydı. Onun dışındaki Beşiktaşlı oyuncular keyifsiz ve verimsizdi.
G.BİRLİĞi’NİN bu karşılaşmada iki ideal stoperi olmamasına rağmen iyi bir direnç gösterdiğini de vurgulamak gerekiyor. (Güntekin Onay/ Vatan)
1014
Bayern Münih maçından sonra her şeyiyle Süper Lig'e odaklanan Beşiktaş, maça tempolu ve hırslı başladı. Devre sonuna kadar oyunu sürekli karşı alana yıktılar. Üçüncü bölgeye de pas yaparak, oyunu genişleterek olumlu biçimde geliyorlardı ama Gençlerbirliği bildiğimiz gibi hem fizik açıdan güçlü bir takım hem de takım savunmasını çok başarılı yapıyorlar. Bu yüzden Beşiktaş'ın bulabildiği pozisyonların kıymetini bilmesi ve de ani rakip kontrataklarda dikkatli olması gerekiyordu. İlk devre üretkenlik sıkıntısı çekildi. Ele geçen bazı pozisyonlarda son vuruş becerisi yetersiz kaldı. Tabii ki bilhassa Vodafone Park'taki maçlarda Quaresma'nın eksikliğinin hissedilmemesi mümkün değildi. Ayrıca üç kere kaleye gelen Gençlerbirliği biri frikik olmak üzere de iki ciddi tehlike yakaladı. İşin şakaya gelir tarafı olmadığı ilk yarıda anlaşıldığından Beşiktaş ikinci yarıya vitesi yükselterek başladı.
Bunun sonucunda da önce çok net bir fırsatı kullanamadı, ardından da Tolgay'ın mükemmel asistiyle Talisca skor avantajını sağladı. Tabii bu tip tehlikeli rakipler karşısında skoru garantiye almak çok önemliydi. Mecburen savunma tedbirlerini azaltan Gençlerbirliği karşısında ikinci gol fırsatı değerlendirilemeyince son bölümde önemli sıkıntılar yaşanabilirdi ama bu maça olan motivasyon, özen ve gösterilen oyun disipliniyle Beşiktaş, kalesinde ciddi fırsat vermeden 90 dakikayı 3 puanla bitirdi. Bunda Medel ve Tosic ikilisinin konsantrasyonu da etkiliydi.
Beşiktaş'ın dün iki tane büyük sıkıntısı vardı. Birincisi hücum girişimlerinin odak noktası olan Quaresma'nın olmayışı... Yerine oynayan Lens'in de yeterli olamayışı ve de Babel'in bu sezonki bana göre en olumsuz performansını sergilemesi. Demek ki bu hafta kendisine bakmamış. Bu yüzden iki tane kanat silahı olmayan Beşiktaş bu yüzden hücum zenginliği sağlayamadı. Bana göre dün gecenin en başarılı iki ismi Tolgay ile Atiba'ydı. Tolgay gerçekten oyunun iki yönünü oynayabilen bir orta saha ve de takımı iyi yönlendiriyor. Golün asistini yaptı, ayrıca kendi de net bir pozisyona girdi. (Ömer Üründül/ Sabah)
1114
Beşiktaş'ın geçen hafta kazanması, Başakşehir'in de önceki gün kaybetmesi üzerine Şenol Güneş fikstürü önüne koyduğunda İstanbul dışına çıkmayacağını gördü. Başakşehir'den sonra iki maçı İstanbul'da oynayacak. Başakşehir de kaybedince şampiyonluğun en iddialı adaylarından biri haline geldi. Başakşehir'de Epureanu ve Emre tıpkı Fenerbahçe maçındaki gibi yok. Başakşehir deplasmanında beraberlik dahi kötü bir tablo ortaya çıkarmaz. Fenerbahçe-Galatasaray maçı da var. Fenerbahçeli oyuncular da bugün Malatya'da 'olmazsa olmaz' maçına çıkacaklarını düşünüyorlar. Galatasaray galibiyeti bile yetmez. En azından "4 takımdan birisi kopacak mı" sorusu bu hafta yanıt bulacak. Fenerbahçe 2 maçını da kazanamazsa artık şampiyonluk yarışından kopar. Fenerbahçe ile ilgili bugün daha farklı şeyler yazabiliriz. Kolay değil, zor deplasman… Konya'da Ali Turan cezalı, Galatasaray dolu tribünlerle içeride kaybetmez.
Beşiktaş da dün akşam biraz panik de vardı, tecrübeli bir takım olmasına rağmen pozisyonları bitiremediler. Son vuruşlarda iyi değillerdi. Golde bile kaleciden sekerek girdi. Şenol hoca mecburen sonuç antrenörlüğü yapmaya başladı. Sezon başı olsa Lens çıkıp Caner-Babel kanadına dönmez, devam ederdi. Bu biraz daha sonuç endeksli bir hamle… Skor 1-0 olduğu için Gençlerbirliği de hep oyunun içinde kaldı, gerginlik yarattı.
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi serüveni esnasında ligi çok ciddiye almadı. Futbolcu önemsememezlik yapmaz ama fiziksel olarak idareli gider. Maç seçmelerden geçti.
Hakemle ilgili şunu yazmak isterim. İki tane pozisyon var, Atiba'nın pozisyonu tekrarda gördüğüm kadarıyla penaltı. Medel'in, Jailton'la olan pozisyonu da penaltı. Gösterilmeyen kartlar da var ama ona rağmen beklediğimden daha iyi maç yönetti ama bence büyük maç yönetmemiş, 78 doğumlu bir hakemi böyle bir kritik virajda atamamak lazım. Mustafa Öğretmenoğlu'nun sonu olabilirdi dün geceki bu karşılaşma. Birisi flu, iki hataya rağmen oyunu oynatmaya çalıştı. Atama yanlış ama hakem bu kadar baskıya rağmen yönetimiyle sınıfı geçti diyebilirim. (Rıdvan Dilmen/Sabah)
1214
Beşiktaş'ın oynadığı futbolu genel olarak değerlendirebilir misiniz? Tabii ki skor istenilen seviyede değildi ama özellikle oyun baskısı anlamında iç saha oyunuydu. Skor daha yüksek olabilir miydi? Evet olabilirdi. Özellikle ilk yarıda da pozisyonlar buldu. Ama iki haftalık, özellikle Fenerbahçe iç saha maçı ile karşılaştırdığımızda onun gerisinde olduğunu söyleyebiliriz ama üçte üç yapan bir Beşiktaş var. Kalan 9 haftada oyunlar sadece ileriye dönük önemli ama artık skor odaklı maçların başladığı döneme girildi.
Negredo'nun ilk 11 başladığı maçlarda kulübeden girdiklerine göre daha verimsiz olması hakkında düşünceniz nedir? İki haftada kulübeden girip etkili olan Negredo var.. Maça ilk 11'de başlamakla, sonradan oyuna girmek çok farklı performanslar ister. Bu nedenle yetersiz bir Negredo performansı izledik. Beşiktaş'ın golcüsü için düşüncem Şenol hocanın penceresinden baktığımızda Love ve Negredo'dan birine doğrudan formayı vermek değil, haftalık performanslara göre 11'i belirleyecektir. Böyle de verim sağlayabilirsiniz.
Beşiktaş 'ta üretkenlik sorunu olduğunu düşünüyor musunuz? Beşiktaş'ta üretkenlik sorunu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Beşiktaş hep öne doğru oynayan bir takım. Belki zaman zaman skor yapma anlamında sorunlar yaşıyor ama bunların haftalık olduğunu düşünüyorum.
Dün akşamın öne çıkan oyuncuları kimlerdi? Ben dünkü maçın öne çıkan oyuncularının Tolgay, Talisca ve Atiba olduğunu düşünüyorum. Gökhan'ın da iyi bir performansı vardı. Ama dün akşam pas alışverişinde Tolgay vardı. Talisca'nın ise hep söylediğim gibi nasıl oynadığına değil ne yaptığına bakacaksınız. Biraz böyle değerlendirmek lazım. Dün maç 1-0 bitti ve golü Talisca attı.
Önümüzdeki hafta oynanacak Başakşehir karşılaşmasında nasıl bir futbol bekliyorsunuz? Beşiktaş'ın kalan dokuz haftadaki en önemli maçlarından biri önümüzdeki hafta oynayacağı Medipol Başakşehir karşılaşması olacak. Bu maç şöyle önemli; Medipol Başakşehir'den puan alanlar Başakşehir'in oyununa göre oynayan takımlardı. Beşiktaş ise kendi bildiğini oynayacaktır. Bu durumda nasıl bir senaryo ortaya çıkacağını ben de çok merak ediyorum. (Metin Tekin / Sabah)
1314
Şampiyonlar Ligi'ne henüz turun ilk maçında havlu atmak sadece Beşiktaş için degil, şampiyonluk yolundaki rakiplerinin de hiç işine gelmedi. Zaten kadrosu ve oyunuyla ligin en iyisi olan Beşiktaş, bütün odağını lige verip vites yükseltince tablonun birkaç haftada nasıl değiştiğini gördük. Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi keskin virajı 6 puanla dönen siyah-beyazlılar, bu maçların anlam kazanması için evinde Gençlerbirliği'ni yenmeliydi. Başakşehir'in kaybettiği haftada ekstra bir öneme sahip olmuştu maç. Gençlerbirliği, ligin ikinci yarısında 1 maç kaybetti. Kolay pes etmiyorlar ve 90 dakika oyunun içerisinde kalıyorlardı. Bunu Başakşehir ve Fenerbahçe deplasmanlarında net olarak ortaya koydular.
İlk yarıda takım halinde hareket eden Ankara temsilcisi, Beşiktaş'ı gol bölgesinde zorladı. Buna rağmen ev sahibi takım, kendisine gerekli olan pozisyonları buldu. Özellikle Negredo, rakip savunmaların dengesini fena halde bozuyor. Babel'e açtığı gol yolları derslik. Tolgay Arslan da ligin ikinci yarısında bir döndü, pir döndü. Maç içinde 6-8-10 gibi bütün orta saha mevkilerini muazzam oynuyor. Talisca'ya attığı pas maçı çözdü. Rakip atakları başlamadan bitirmesi ise bir teknik adam için aranıp da bulunamayacak bir nimet. Beşiktaş, ikinci yarısını neredeyse pozisyon vermeden oynadığı maçı skor olarak olmasa da son bölümler hariç oyun üstünlüğüyle bitirdi. Siyah-beyazlılar, ligin ilk yarısında 1 puan çıkardığı Fenerbahçe, Trabzonspor ve Gençlerbirliği maçlarından 9 puan çıkartarak lige ne kadar adapte olduğunu gösterdi. Haftaya oynanacak Başakşehir maçı ise, ligin geri kalanı için bize önemli bir fikir verecek. Beşiktaş, oradan da galibiyetle dönerse, üst üste 3. şampiyonluğun şarkılarını daha üst perdeden söyleyebilir. (Ergin Aslan/Yeni Şafak)
1414
Zirve yürüyüşünü harmanlama basamaklarındayız.
Bayern maçı dönüşü F.Bahçe’yi yendiğimizde hissedilen Beşiktaş’ın ayak sesleri,
Trabzon maçının kazanılmasıyla ritmini iyice artırdı.
Zirve yürüyüşü dediğimiz bu işte.
Ağır ağır ama emin,
Kısa kısa ama etkili.
At yarışlarında ‘son düzlük’ tabiri vardır ya,
Hızını, ritmini, temponu artırdığın.
Bu güç işidir yani.
Hissetmekten öte hissettirirsin.
Ve geçilme korkusu panik yaptırır adama.
***
Pepe’de parmak kırığı vardı. Quaresma’da kart kırığı!
Gürültüsü ve uğultusu yüksek bu maçta yoklardı yani.
İlk ceza içi aktivasyonu da,
İlk frikiği de rakibe yazdık.
G.Birliği’nin sahaya yayılma çabası,
Beşiktaş’ın ikili mücadelelerdeki başarısına ve baskısına yenik düşüyordu.
25. dakikada 35 pas yapabilen rakibe karşı 150 pas yapmışız.
Lakin böyle bir istatistik olmasına rağmen gol yollarına çıkan sokaklara girememişiz daha.
Sonra Babel ve Lens’in her topta,
Rüzgârda savrulan boş poşet gibi rakip defansı dağıttığı dakikalara şahit olduk.
Ama son vuruş?!
Yıldızlara...
Atiba?
Göklere.
Arka arkaya yakalanan bu pozisyonlar tribünlere heyecan,
Topçulara hırs getirmişti.
Öyle ki golü kaçırıp da üzülen her futbolcunun yanında teselli için başka bir futbolcu beliriyordu hemencecik.
Sonra 44’te Fabri’nin frikikten gelen topu muhteşem kurtarışına alkış tuttuk.
İkinci yarıya öyle hızlı girdi ki Beşiktaş,
Topçular ceza sahasına uçuyorlardı adeta.
Büyük baskı ve iştah vardı.
G.Birliği’nin vakit geçirmek için sakatlanma numaraları da fayda etmiyordu artık.
Akıyorduk.
Şelale nasıl,
Öyle.
En son Tolgay’ı gördük akarken.
Su sıçrattı Talisca’ya.
O da cumburlop suya: 1-0.
Golden sonra Lens-Caner değişikliği yapılmasıyla beraber,
Defansif iç dürtü birden peydahlandı.
Yalnız ‘orta sahada top göstermedi’ diye bir tabir vardır ya,