Twitter hesabımı açtığım ilk günlerde “Bizi Beşiktaş’ı tutuyor zannediyorlar. Oysa biz Beşiktaş ile hayata tutunuyoruz. Farkında değiller” yazmış ve hemen ardından gelen etkileşim karşısında şaşırmıştım.
Tamamen o an içinde bulunduğum ruh halinin dışa vurumuydu. Birçok Beşiktaşlı bu sözü sahiplendi, zaman zaman profillerinde paylaştı. Bu şunu gösterdi bana… Evet biz bir spor takımını tutuyorduk, herkes gibi galibiyetlerine seviliyor yenilgilerinde üzülüyorduk. Ancak diğerlerinden bir farkımız vardı. Biz seyirci değildik, hayır hayır taraftar da değildik. Biz bir sahiplenişi yaşıyorduk.
Peki neydi bu sahipleniş? Neden bu kadar tutkuyla bağlıydık Beşiktaş’a? Neden sportif başarının dibe vurduğu, kupaları bırakın bir derbi galibiyetine hasret kaldığımız günlerde bile Beşiktaş için mücadele ediyorduk?
Uzun uzun bunu düşündüm halen de düşünüyorum… Bu sorulara kalemim yettiği kadarıyla cevap vereceğim.
Biraz geriye gidelim mi hep beraber? FEDA günlerini aklımıza getirelim. Hani şu “Beşiktaş bu sene ligde olacak mı?” denildiği, Beşiktaş düşmanlarının “daha beter olsunlar” dediği günleri...
Ne yapmıştık biz onlara? Sahada olmadık oyunların içine mi girmiştik? Doğan’lar Şahin’ler mi göndermiştik Anadolu’ya? Yoksa hakemleri bir futbol çetesi gibi üzerlerine mi salmıştık?
Hayır, bunların hiçbirini yapmadık. Yaptığımız sadece bir spor kulübü davranıp, yarışmaktı. Onurlu bir şekilde yarışmak. Süleyman Seba gibi Hakkı Yeten gibi yarışmak. Tüm yaptığımız buydu. Onlar “ne olursa olsun ben kazanayım” derken biz “Hakkı’mızla kazanmanın” peşindeydik.
Ama o kara günler... “Para Komidinin Üstünde” şerefsizliğine maruz kaldığımız o kara günler. Biz Beşiktaş’ı kardeşimiz, ailemiz, annemiz, babamız, eşimizin yerine koyduğumuzu o günlerde gördük.
Birleştik ve bir Kara Kartal’ın nasıl tekrar göklere yükseleceğine herkesi şahit ettik. Cebimizdeki parayı son kuruşuna kadar verdik. Üzülmesin Beşiktaş dedik.
Bizim en büyük farkımız, Beşiktaş’ı hayatımızın merkezine koymamız. Onu yaşıyor onunla nefes alıyoruz. Bu yüzden sevdamız bu kadar büyük.
Onlar hep başkalarının takımı oldular. Paraya güce itaat ettiler. Biz ise hep halkın takımı olduk.
Sportif başarılar gelir ve geçer. Ancak Beşiktaş sevdası mezara girene kadar bizimle. O yüzden bugünlerde daha da omuz omuza olmak lazım.
Ne diyordu büyük yazar Dostoyevski… “Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptığınız zaman yaşam öyle güzel ki.”
İyi ve doğruya inancınızı kaybetmeyin. Yaşam acısıyla tatlısıyla Beşiktaş ile güzel.