Beşiktaş-Konyaspor maçı için yazılan 16 köşe yazısı
Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig'in 5. haftasında Konyaspor'u 2-0 mağlup etti. Mücadelenin ardından yazılan köşe yazıları şu şekilde.
116
Beşiktaş, Porto zaferinden sonra çok kritik bir maça çıktı. Ama kadro kalitesiyle Siyah-Beyazlılar daha maçın ilk dakikalarında Cenk'in harika kafasıyla öne geçti. Bu gol gerçekten çok güzeldi. Bu gol aynı zamanda Konyaspor'un direncini kırdı. Bu golden sonra Konyaspor kötü bir futbol sahaya yansıtmadı ama gol üretmekte çok zorlandı. Bu yüzden de gol bulamadı. Beşiktaş'taki usta ayaklar özellikle Talisca, Quaresma, Cenk ve Caner maçın kilit ismiydi. Bu futbolcular galibiyette başrol oynadı. 2. yarı Beşiktaş orta sahası biraz oyundan düşse de Quaresma'nın golü Beşiktaş'a nefes aldırdı.
MEDEL BAŞARILIYDI Dün gece çok kolay olmasa bile Beşiktaş kazanmasını bildi. Böylece ligde şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu herkese hissettirdi. Medel ilk kez ilk 11'de oynadı ve çok iyi bir mücadele gösterdi. Konyaspor ve Beşiktaş hafta içinde Avrupa'da maç oynadığı için aynı durumdaydı. Ben Avrupa maçları nedeniyle yorgunluğu kabul etmiyorum. Beşiktaş sahada bunu gösterdi. Oyunun geneline baktığımızda Beşiktaş çok pozisyon üretmedi ama yakaladığı pozisyonları atmasını bildi. Taraftarın coşkusu da mükemmeldi. Oyuna sonradan giren oyuncuların etkisine gelince Lens ve Negredo henüz yeterli seviyede değil. Bu galibiyet Beşiktaş'a F.Bahçe maçı öncesi çok büyük moral verdi.
MAÇIN EN İYİSİ QUARESMA Maçın en iyi oyuncusuydu. Alkışı hak etti
MAÇIN EN KÖTÜSÜ FOFANA Konyasporlu oyuncu beklentinin altındaydı.
216
Quaresma her geçen gün biraz daha fazla seviyor sanki futbolu. Her gün daha fazlasını istiyor. Attığı golde gösterdiği cüret inanılmaz. Saygıyı hak ediyor.
Quaresma’nın Fofana ve Eren’in arasından hem çalım tekniği hem de gücüyle geçip çaprazdan yaptığı gol üzerinde durmalı... Gösterdiği cüret inanılmaz. Sahada onu durdurmak isteyen herkesi yok sayan bir darbeler manzumesi. Porto maçından 4 gün sonra oluyor bu. Evini fethettikten hemen sonra. Şu bir gerçek ki, Quaresma her geçen gün biraz daha fazla seviyor sanki futbolu. Her gün daha fazlasını istiyor. Eğer 19 yaşında bu kafada olsa, sakatlıklar da onu etkilememiş olsa şu anda onu Türkiye’de Beşiktaş’ta seyretmemiz mümkün olmazdı.
Maçı koparan adam Kariyerinin başında Ronaldo’yla Sporting’ten birlikte ayrıldıklarında o Barça’ya, Ronaldo ManU’ya gitmişti. Seçimleri onları başka seviyelere, başka noktalara getirdi. Ancak bu geldikleri noktada futbola duydukları arzu sanki denklenmiş gibi duruyor. Quaresma saygıyı hak ediyor. Ona hep Q7 diyorduk ama Q7’ye Quaresma desek daha doğru olur sanki.
Quaresma golü 66’da attı. Şenol Hoca’nın yavaştan tedirgin olması muhtemel dakikalarda... Gerçi Konya da Perşembe Marsilya maçı oynamıştı ama Beşiktaş’ın Oğuzhansızken standart düzenini başta uygulayıp maçı erken kopartmak niyetinde olduğu da açıktı. Zira yorgunluk başladığında iş ‘Rus Ruleti’ne dönebilirdi.
Adriano çıkınca... Bunu hemen maçın başında yapılan ekstra baskı ve zorunlu değişiklikler dışında ideal kadroyla sahaya çıkmalarından anlamak mümkün. Caner’in orta değil pasına Cenk’in vuruşuyla gelen 1-0 sonrasında da baskı devam etti. Ama Adriano çıktıkta sonra biraz gevşeme oldu. Konya’nın topu alışına kompakt durarak cevap verdiler. Pozisyon tanımadılar. Ancak Tolgay’ın çok iyi performansına rağmen Oğuzhan’ın olmayışı nedeniyle kontra yaratımı istedikleri seviyede olmadı. İşte Konya’nın oyunu dengede tuttuğu bu dakikalarda Quaresma’nın işi çözmesi bu anlamda çok değerliydi.
316
Quaresma-Caner-Cenk üçlüsü çok güzel işledi. Beşiktaş, Vodafone Park’ta oynamanın avantajını özgüveniyle birleştirerek sahadan galibiyetle ayrıldı.
Maçın ilk yarısındaki en önemli ayrıntı, kapanan takımlara karşı nasıl oynanması gerektiğini Oğuzhan gibi bir organizatör olmadan gösteren Beşiktaş’tı. Pas trafiği içerisinde doğru oyuncuyu bulmaları, boş alanı yakalamaları, birlikte oynama trafiği ve alışılagelmiş oyun tarzının getirisiydi. Bu oyun tarzı içerisinde bir de golü erken bulunca, topu zaman zaman rakibine vermeyi çekinmeyen Beşiktaş, sanki hastasının nabzını kontrol eden bir doktor gibiydi. Birçok defa seyrettiğimiz maç çözen Quaresma-Caner-Cenk üçlüsü o kadar güzel işledi ki, Beşiktaş ne zaman istese bu organizasyonları yapıp gol yapabilircesine çok rahattı.
Maçın yıldızı Q7 İkinci yarının başında topu daha fazla rakibine vermiş olsa da topla oynadığı anlarda sadece Quaresma üzerinden bile rakibinden daha tehlikeli ataklar geliştirdi. Servislerinden sonuç çıkmayınca golü kendi atmaya karar veren Quaresma, haftanın en güzel gollerinden birinde iki Konyasporlu oyuncuyu geçerek maçın yıldızı olmayı maç bitmeden başarmıştı. Konyaspor tarafında ise, Beşiktaş’ın ceza sahasının önüne kadar gelmeye başarsa da işi bitirecek oyuncu olmaması tüm maç boyunca bütün mücadelenin boşa gitmesine sebep oldu.
Rahat galibiyet... Beşiktaş takımı yakaladığı kontra-atak fırsatlarıyla biraz rahatlık, biraz yorgunluk sebebiyle, faydalanırken, her şeyden önce Vodafone Park avantajını formda olmanın özgüveniyle birleştirdi. Beşiktaş rahat bir galibiyet alırken, Konyaspor kadrosunun hem lig hem de Avrupa Kupası için yeterli olmadığı da ortada. Galibiyete rağmen şu bir gerçek ki, ne Beşiktaş’ın Konya galibiyeti, ne de Fenerbahçe’nin Alanya galibiyeti derbi öncesi hangi takımın kazanacağı konusunda bir done vermiyor. Asıl done, Beşiktaş’ın Porto’ya karşı oynadığı ve yüksek konsantrasyonla neler yapabileceklerini gösterdiği maçtı.
416
Dün saat 16.00’da, Konyaspor’un 2-1 kazandığı, Beşiktaş-Konyaspor U21 maçını izledik. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok kişi Türk oyuncuların sahaya sürülmesi gerektiğini söylerken, yabancı çöplüğüne dönen ligimizde her iki takımda da oynayabilecek pırıl pırıl gençler gördük sahada. Beşiktaş takımında Ersin, Mertcan, Mustafa, Konyaspor’da ise Emre,
Ahmet ve Murat rahat rahat A takımda oynayacak seviyedeler. Neyse, biz Vodafone Park’a dönelim. Şampiyonlar Ligi’nden moralli gelen Siyah-Beyazlılar aldığı dopingle galip geldi.
Necip her derde deva Ben daha çok Medel’e dikkat ettim. Akıllı, zamanlaması yerinde, topun sibobunu aramayan, fazla riske de girmeyen bir oyuncu olduğunu gösterdi. Adriano sakatlanana kadar gayet iyiydi. Ancak burada her derde deva bir isim var; o da Necip. Hiç alışık olmadığı bir yerde sırıtmadan oynadı. Fabri ilk yarı yere yatmadı. Ancak Konya, yorgun Beşiktaş’ın üzerine gelmeye başlayınca ikinci yarı yerden kalkamadı. Quaresma’yı her zaman eleştirmişimdir. Ama dün adına yakışır bir şekilde, gerektiği gibi oynadı. Hele 66. dakikada Konya defansının içinden geçerek attığı gole şapka çıkarılır.
Seyirci muhteşemdi Tolgay... Dün kaptan Oğuzhan’ın yerine oynadı ama onu hiç aratmadı. Aksine mücadele gücü çok yüksekti. Ve tabi bir de seyirci... Taraftarı tebrik etmek lazım. Çünkü dün sahadaki başarının Şenol Güneş’ten sonraki mimarı onlardı. Ancak hoca her hafta aynı kadroyu sahaya sürerse, üç dört hafta sonra hem onun, hem de takımın başı çok ağrır. Rotasyon hocam, rotasyon...
516
Öncelikle maçın kahramanından başlayalım. Quaresma'nın golde attığı çalıma krampon çalımı derler, çevirirsin topu... Üstüne omzu yedi ama devrilmedi. İlk bakışta uzak köşeye direkt gitti sandık ama alışı, çalım atışı, iki kişi arasından dalışıyla birlikte muazzam. Quaresma oyundan çıkarken, mutlu görmek zordur. Golünü attı, çok da iyi top oynadı. Herhangi bir Beşiktaşlı'ya desen ki, "Quaresma müthiş oynuyor, harika." Sorsa "Kaç gol attı?" diye, "1" diyeceksin.
Quaresma'nın 1 golde kalmasını dahi kimse önemsemiyor. Gol adedinin daha fazla olması lazım. Beşiktaş'a avantaj sağlayan çok önemli bir özelliği var. Doğru bir takımda oynamanın avantajını kullanarak bunu değerlendiriyor. 40-50 metre menzille top atabiliyor.
Beşiktaş'ın şut silahı var, duran top silahı var, iyi orta yapan çok sayıda oyuncusu var. Opsiyonu çok... Quaresma az atıyor ama opsiyonları artırıyor. İlk golde yerleşik takıma attılar, ikinci golde ise hızlı çıktılar. Atiker Konyaspor geliyor ceza sahası önüne, attığı birkaç tane cılız şut... Beşiktaş çok iyi oynadı der misin, eh ama 7 tane gol pozisyonu var. Perşembe gecesi Porto'da 2-1 galipken getiren de Caner'di, bugün 95'te top getiren adam da o...
Negredo bakınca, "Nereye geldim" demiştir. Burada Cenk diye bir adam olduğuna şaşırmıştır. Üzerine her gün koyarak devam ediyor, fiziksel olarak da mental olarak da kendini iyi tutuyor Cenk.
Quaresma'ya istersen mermi at, ayağının her yeriyle indiriyor topu. Müthiş bir özellik... Lens'le de en büyük farkı bu. Arkasını dönür alır topu Lens, Quaresma ise demarke vaziyette alıyor ama bu iyi stop etmesinden kaynaklı. Beşiktaş'ta tesadüf değil Demba Ba, Aboubakar, Mario Gomez ve Cenk'in bu kadar gol atması... Biraz iyi olsam ben bile atarım gibi geliyor! Beşiktaş'ın farkı şu: Kırmızı-lacivert Karabük'e de, yeşil-beyaz Konya'ya da, mavi-beyaz Porto'ya da aynı oynayabiliyor şu takım. Şenol hoca, "Ben hücum oyuncusuyla defans yapacağım" dedi.
Şampiyonlar Ligi seviyesindeki maçlarda bunu yapmak zordur. Evinde son bölüme mağlup girmiş bir Porto baskılı oynar dersin ama Beşiktaş topla oynayan taraftı. Yaslanır oyuncu. Şenol hoca ise, "Yok kardeşim" diyor. Beşiktaş takımı kendi özelliğini kabul ettirmeye çalışıyor. Orta saha bütünlüğü diye edebiyat yapabilirdik orada puan kaybı gelseydi ama bir takımın her maçı aynı coşkuyla oynayabilmesi güzel bir olay. Galatasaray'ın devreye girmesi de ligde Beşiktaş'ı motive ediyor. Derbi çok sert geçecek.
Duş al, otele git, yola çık, kolay bir hadise değil... Yine de Beşiktaş 6 gün dinlenmiş olacak. Güneş'in Trabzon'la başarılı olduğu döneme bakalım; Selçuk İnan'ın yanında Gustavo Colman vardı. Bursaspor'da Belluschi ile Ozan Tufan vardı. Atiba- Oğuzhan, Atiba-Tolgay yapıyor. Hep ofansif oynama isteği var. Haklı olarak tribünler de Güneş'e destek oluyor. Taraftarın sevdiği şu Beşiktaş'ta: Büyük takım taraftarı hep takımın tek kale oynamasını ister. Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih... Ablukaya alır bu takımlar. Beşiktaş da bu takımlar gibi.
"Negredo, Cenk'e bakınca, "Nereye geldim?" demiştir. Burada böyle bir golcü olduğuna şaşırmıştır..."
616
Porto dönüşü oyun ve skor olarak Beşiktaş'ı nasıl değerlendirirsiniz? Tabii ki Porto dönüşü olarak düşünmek Beşiktaş'ı çok doğru olur. Fenerbahçe ve Galatasaray gibi haftada bir oynayan olağan rakipleriyle kıyasladığınız zaman bir Avrupa ayağı olan takımdan bahsediyoruz. O yüzden bu tip dönüşlerde mühim olan genel oyun performansından çok maçın belli bölümleri ve sonucudur ki bunu başarmış bir Beşiktaş vardı dün gece. Çok mu şahane oynadı, hayır... İşi gördü mü, evet..
Zaten bu tip dönemlerde olması gereken de bu Beşiktaş için. İki, üç oyuncu değişikliği ile istediği performansı yakalayan bir Beşiktaş gördük dün akşam. Önemli olan da burada Avrupa ve lig devamlılığını sağlamasıydı Beşiktaş'ın.
Bireysel olarak takımda kimler öne çıktı? Bireysel olarak ben Tolgay'ı çok beğendim açıkçası orta sahada. Atiba yine işini gören oyuncuydu. Ama olağanın dışında oyuna farkılılık katan Quaresma oldu. Özellikle attığı golle... Genelde çalımlarının sonunda bir orta veya asist beklerdik ondan. Bu sefer gol vuruşu oldu yaptığı. Esasında oyun repartuarını genişletse, adam eksiltmeyi kenarda değil merkezde yapabilse bu golleri çok daha fazla bulabilir ama bu yaşına kadar bunu yapabilmiş değil. Ancak dün akşamki golü gerçekten harika bir bitirişti. Günün yıldızı da gol ve diğer unsurları ile Quaresma oldu...
Beş maçta 13 puanlık performans ve derbi öncesi Beşiktaş'ı nasıl buldunuz? Geçen sezonla da kıyaslamak lazım. O zaman da ilk yarıda bir takım gel-gitlerden, istenen oyunun oturmadığından bahsetmiştim. Bu sezon da yavaş yavaş belli bir seviyeye çıkan bir takım görüyoruz. 13 puan tamam mıdır, tamamdır. 5 hafta sonunda 8 puan toplamış bir rakibe gidiyor Beşiktaş. Avantaj mıdır, evet avantajdır... Bana göre; derbide zorluğu yaşayacak taraf, sahaya 5 puan geride çıkacak olan Fenerbahçe olacak. Onların da gelişen bir oyunu var ama Türkiye'de içerde-dışarda Beşiktaş ile oynamak ve yenmek kolay değil... Ki bu derbinin sonucu Beşiktaş'tan çok Fenerbahçe'yi ilgilendiriyor.
"İki, üç oyuncu değişikliği ile istediği performansı yakalayan bir Beşiktaş gördük. Avrupa ve lig devamlılığı önemli..."
716
Beşiktaşlı mutlu, Beşiktaşlı coşkulu! Nasıl olmasın... Çarşamba Şampiyonlar Ligi’nde güzel futbol ve güzel golleri ile dün de aynı plak! Güzel futbol, şahane goller. Beşiktaşlı futbolcular taraftarlarını mutlu etmeyi biliyor. Dün de hak edenin kazandığı maçtan 3 puanla ayrıldı. Peki goller nasıldı? Hani şöyle derler ya... “Yeme de yanında yat!”
Cenk'in varsa koy sepete. Yine çok güzel bir gol attı. Ama ben bu golün yüzde ellisini hatta yüzde 60’ını inanılmaz orta yapan Caner’e veriyorum.Adam orta değil mermi atıyor sanki. Quaresma adeta Konyasporlu futbolcuların içinden geçip tavana çaktı. Peki dün Oğuzhan yoktu, aradık mı? Başkalarını bilmem ama ben aradım. Messi de olsa Oğuzhan Beşiktaş’a bir başka yakışıyor.
Medel stoperde oynadı, nasıldı? Hatasız! Peki çok adamla hücum eden, bir takıma karşı oynasa ne yapar? Onu da oynadığı zaman görürüz. Tolgay görevini yaptı, daha iyisini yapabilir mi? Evet yapabilir. Çünkü Tolgay, çok daha iyi performans gösterecek kaliteli bir oyuncu.
TAKTİK DEĞİŞİKLİK DEĞİLDİ Şenol Güneş’in değişiklikleri (Cenk ve Quaresma) bence taktiksel değil, mükemmel oynayan oyuncularını alkışlatmaktı. İyi de yaptı. Konyaspor elinden geldiğince iyi mücadele etti. Zaman zaman başa baş mücadele etti. Ama burada da Beşiktaş’ın kaliteli oyuncuları siyah-beyazlıları neticeye götürdü. Eğer Konyaspor daha fazla gol yemediyse bunu inanılmaz oynayan Ali Turan’a borçlu.
816
‘Ya hayrandır sana, ya düşman. Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan…’ (x)
Beşiktaş da böyledi Mustafa Kemal Atatürk de…
Belki de bu yüzden maç “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı ile başladı. Tabii taraftar için bu maç “Kupa finalinin” rövanşıydı.
Top hakimiyeti iyi pası, iyi pas golü getirdi. Zaman zaman uzun paslarla rakibi kanatlardan yakalamaya çalışan Beşiktaş ilk yarı itibariyle skoru daha da fazla yapabilirdi. Neyse maçı mutlaka seyretmişinizdir. Böyle anlarda Beşiktaş nedir diye sormalısınız. Beşiktaş demek, Beşiktaş’ı bir kez seyretmek isteyen bedenine dokunulduğunda derisi kalkan “Kelebek Çocuğu” Diyarbakır’dan İstanbul’a maça getirmek demekti! Beşiktaş demek, bir çocuğu mutlu etmenin dünyalara bedel olduğunu bilmekti. Bu Trabzon forması giydi diye forması üzerinden çıkartanların yüzünün kızarması demekti! Beşiktaş demek, yenilen rakibini teselli etmek demekti…
Beşiktaş demek depremde atkı olmak, kazak olmak demekti… Beşiktaş demek, haksız penaltıya “Penaltı değil” diyerek kararı iptal ettirmek demekti… Beşiktaş demek, formaları üzerlerinden çıkartılan çocukları İnönü’ye formaları ile birlikte davet etmek demekti. Çünkü, Beşiktaş demek ahlak demekti!
Beşiktaş ikinci yarıya tutuk başladı. Herkes “Beşiktaş’a ne oldu?” diye merak ederken, Quaresma’nın Beşiktaş’ı rahatlatan golü geldi. Bu gol Beşiktaş ile taraftarı da ateşledi.
Taraftarının vazgeçilmezi “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” İnönü’nün sanki nazar boncuğu gibiydi!
Quaresma çılgın alkış yağmuru altında sahadan çıktı. Lens bir kez daha sahnedeydi.
Bakın, “The only source of knowledge is experience” diyor Einstain… Yani, “Bilginin tek kaynağı deneyimdir”! “Zaferlerin” de temelinde bu yatardı: Deneyim… Beşiktaş da Konya ataklarını var olan o “deneyim” ile durdurdu.
Ancak son dakikaların rahatlığı, başka maçlarda geçerli değildir, benden söylemesi! Böyle bir maçın sonunda da, bu yazı nasıl başladıysa öyle bitmeliydi.
‘Ya hayrandır sana, ya düşman. Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan…’ Hem Büyük önder Mustafa Kemal hem de Beşiktaş…
(x) Büyük şair Nazım Hikmet “İnsanı”ı böyle anlatıyor.
916
Beşiktaş’ta o kadar fazla çok yönlü oyuncu var ki. Pepe’yi Real Madrid’de orta saha oynarken gördük. Medel’i Inter’de Sevilla’da orta alan oynarken izledik. Adriano, Barcelona’da sağ ön kanatta sol kanatta görev aldı. Caner, eski bir sol açık ve savunma 4’lüsü dün bu isimlerden oluştu. Oyuna sonradan giren Necip de aslında bir orta saha oyuncusu. Bu versatilite, yüksek kadro kalitesi ve çeşitlilik Beşiktaş’ı farklı bir konuma getiririyor. Oyuna sonradan giren isimler ise Negredo ve Lens.
Son derece yüksek kalite ve tecrübeye sahip bir kadro zenginliği. Ancak yine de çok büyük bir özgüven ile oynamasına rağmen Beşiktaş tempo olarak kendi kapasitesinin altında. Oyun hızını arttırabilirler ise durdurulamaz bir takım olurlar.
Açıkçası dün sahada olmayan Oğuzhan’ın pas kalitesini aradılar. Talisca yine kopuk kopuk oynadı. Bu durum da Beşiktaş’ı olumsuz etkiledi. Quaresma olağanüstü yeteneklere sahip ancak dünkü resitali daha sıklıkla izlettirmesi lazım. Caner eski gücünü buldu ve çok etkiliydi. Cenk golcü ve çalışkandı. Pepe her zamanki standartında; Necip dikkatliydi. Tolgay alkışı haketti.
MEDEL ÇOK İYİYDİ Dün ilk kez 11’de giyen ve stoper pozisyonunda oynayan Medel “0” hata ile kusursuz bir performans ortaya koydu. Maalesef kendisini uluslararası kariyerine rağmen daha önce hiç seyretmeyip de “Bu kadar kısa boylu oyuncudan stoper olmaz” diyenler de böylece Gary Medel ile tanışmış oldu! Beşiktaş, Konyaspor’a net pozisyon vermeden kolay kazandı ancak Rıdvan Hoca’nın çok kullandığı ifade ile “220 yapacak otomobili var. 140 ile gidiyor.” Siyah-Beyazlıların derbide vites yükseltmesi şart.
1016
Şampiyonlar Ligi'nde Porto'ya attığı golü UEFA oylamasında yüzde 37 ile 'Haftanın Golü' seçilen Cenk Tosun, Konyaspor karşısında da bu başarıyı taçlandırmak ister gibiydi. Caner'in adrese teslim ortasında Cenk'in erken şık kafa golü Konya maçının beklenenden daha kolay olacağı hissini uyandırdı.
Ancak siyah-beyazlı takım, 1-0'dan sonra rakibin gol için gücünün olmadığını görünce tempoyu çok düşürdü. Bu bir hataydı. Çünkü Medel'in ilk kez 11'de, üstelik stoper başladığı maçta Şilili, havadan değil ama yerden yaptığı yerinde müdahalelerle taraftardan geçer not aldı.
Beşiktaş ortada Atiba ve Tolgay ikilisi ile üst düzey bir dinamizm üretecek güce sahipti. Tolgay'ın genel olarak takım seviyesinin üstüne çıktığının altını çizerek hakkını verelim. Özellikle ikinci yarıda sergilediği oyun, "Oğuzhan'ı bile keser" söylemini dillendirecek seviyedeydi. Bizce Quaresma ile birlikte sahanın en iyisiydi.
Ricardo Quaresma iki kanatta toplu ve topsuz yaptığı koşularla, geliştirdiği ataklarla müthiş bir gece yaşadı. 66. dakikada attığı gol hem takımını rahatlattı hem de güzel oyununu taçlandırdı. Süper Lig'de cumartesi günü oynayacağı zorlu Fenerbahçe derbisi öncesi Caner'in her geçen gün yükselen ve sahadaki iyiler arasında olan performansı, Beşiktaş'ın çok önemli silahı olacağını gösteriyor. Bu arada Negredo'nun arzusu ve pozitif duruşu, kafası dağınık gözüken Lens'ten çok farklı duruyordu. Quaresma yaptığı koşularla, geliştirdiği ataklarla müthiş bir gece yaşadı.
1116
Beşiktaş'ın, transferin son gününde Cenk'i satmaması kader olsa gerek... Avrupa'da ve ligde Beşiktaş'ı taşıdığı gibi A Milli Takım'ı da Hırvatistan karşısında zafere götürüp Dünya Kupası umutlarımızı artırdı. Demba Ba'da ağzını açmadı, Mario Gomez'de hiçbir sorun çıkarmadan sırasını bekledi, Aboubakar ile yarıştı.. Ve bu sezon "Patron benim" diyerek zirveye oturdu.. Arkasında İspanya Milli Takımı'nda forma giymiş bir yıldız Negredo varken hem de..
Cenk'i, Beşiktaş'a ve Türk futboluna kazandıran insan tabii ki Şenol Güneş... Burak Yılmaz ile Cenk'in kaderleri ne kadar aynı aslında... Burak da Şenol hocanın ellerinde büyüdü... Şimdi aynı yoldan Cenk geçiyor ve 26 yaşındaki oyuncu bir marka oldu... Konya'ya karşı attığı gol muhteşemdi... Türkiye'de sol kanadın en iyisi olan Caner'in ortası da...
Porto gibi zorlu bir deplasman sonrası bir takımın evinde oynaması büyük avantajdır. Beşiktaş da dün gece Konya karşısında bu avantajı iyi kullandı. Zaten Vodafone Park'ta Beşiktaş maçlara 1-0 önde başlıyor. Taraftarı muhteşem bir destek verdi. İlk düdük çalar çalmaz rakibini abluka altına alan siyah-beyazlılar, organize bir atakla daha 10. dakikada istediğini aldı. Golden sonra da, Beşiktaş makinesi, biraz vites düşürüp aktif dinlenmeye geçti. Buna rağmen, savunmada çok fazla sıkıntı çekmediği gibi pozisyonlar bulmaya devam etti. Oğuzhan'ın yerine Tolgay da olsa, Tosic'in cezasını Medel de doldursa, Gökhan Gönül'ün yokluğunda sağ bekte Adriano da oynasa, ardından sakatlanıp oyundan çıkan Brezilyalı'nın yerine Necip de geçse, makine tıkır tıkır işlemeye devam etti. Dün Quaresma her zamankinden daha çok bireysel oynadı. Sonunda aradığı golüne, klasına yakışır bir şekilde kavuştu. Bu tarz, kendisinin ve seyircinin hoşuna gider ama her zaman takım ruhunun altını çizen Şenol Güneş'i mutlu etmez... Sonuçta; Porto yorgunu Beşiktaş, eksiklere ve rotasyona rağmen evinde rahat bir galibiyet alıp bu sene de şampiyonluğun en büyük favorisi olduğunu gösterdi.
1216
Porto’daki tarihi zafer, Beşiktaş’ı kendine getirmiş. Sezona isteksiz, cansız bir şekilde başlayan Siyah-Beyazlılar’ın yerine geçen sezondan alıştığımız karşısındaki 11’i titreten, ısıran Beşiktaş gelmiş. Ama tabii ki eksiklikler var. 35’e kadar müthiş bir baskı kuran, taraftarı da arkasına alarak Cenk Tosun ile golü erken bulan Beşiktaş’ta, Portekiz’deki yorgunluğun belirtileri, oyun zaman aldıkça ister istemez kendini gösterdi. Bu da gayet doğaldı. Çünkü orada tam anlamıyla bir sinir ve taktik harbi veren Beşiktaşlı oyuncular, ilk yarının sonlarından itibaren o başladıkları tempoyu düşürmek durumunda kaldılar. İşi sağlama alıp rölanti peşinde koştular. Bulacakları bir hızlı topla 2. golü atıp rahatlamak istediler.
Ancak Konyaspor, ikinci yarının başından itibaren zaman zaman da olsa baskı kurmayı başardı Kartal’ın kalesinde. Fazla top tuttuğu için eleştirilen Cenk’in golünün de oluşmasında rol alan Quaresma, ilerleyen yaşına rağmen topla bir anda arkasına 2-3 adamı takarak çapraza inip zor olanı yapınca Beşiktaş derin bir nefes aldı. Hakikaten bu takım kötü bile olsa yine de zevk veren bir ekip. Artık taşlar yerine oturmuş. Kim ne yapacağını, nerede nasıl duracağını biliyor. Kısacası herkes birbirini kimliğine kadar tanıyor. Böyle de olunca başarı kendiliğinden geliyor.
İsim isim dün gecenin başrol oyuncularına geçersek tabii ki Cenk Tosun yine 1. sıraya yerleşir. Gerçi Caner’in o şık ortasına vurmaması ayıp olurdu ama gol sağanağını sürdürüyor. Caner her geçen gün daha da iyi oluyor. Goldeki ortası da belki de Cenk’ten daha fazla alkışı hak ettirdi. İşini iyi yapanlardan biri de Tolgay’dı. Belki Oğuzhan’ın gölgesinde kalıyor ama inanılmaz yetenekli bir oyuncu. Özellikle ilk yarı kanatlara dağıttığı toplarla dikkat çekti. Son olarak bir türlü şans bulamayan Medel’den söz edelim. Boyu kısa ama değme stoperlere taş çıkarttı. Bir kere müthiş çabuk... Zaten en önemli özelliği de bu. Kayarak müdahaleleriyle göz doldurdu. Zaman zaman tehlikeli yerlerde fauller yapsa da stoper de iyi bir alternatif olacak. Medel kararı Şenol Güneş’in bonservisine 4.5 milyon Euro verilen Mitrovic’i artık düşünmediğinin de göstergesi oldu.
Zor bir deplasmandan sonra Beşiktaş, Konyaspor’u oyunun belli anlarında zorlanmasına rağmen rahat geçti. Haftaya derbi var. İki ekip de puan kaybetmedi. Beşiktaş, Fenerbahçe’ye “Yorgun olsam bile benden kork” mesajı yolladı.
1316
Serkan Çınar oyun genelinde fazla zorlanmadan ve doğruluk oranı yüksek düdüklerle maçı tamamladı. Kritik tek hatasını maçın 37. dakikasında yaptı. Bu dakikada, Queresma hızla Konyaspor ceza sahasına hareketlendiğinde, Ferhat Öztorun tarafından faulle durduruldu. Hakem bu pozisyonda Ferhat’a sarı kart gösterdi.
Oysaki burada Quaresma’nın bariz gol atma şansı vardı. Cephesi kaleye doğru dönük ve top tam olarak kontrolündeydi. Ayrıca Ferhat’ı geçtikten sonra onu durdurabilecek en yakındaki oyuncu Ali Turan’ın, Quaresma’yı gol vuruşunu yapmadan yakalama şansı yoktu. Doğru kart sarı değil, kırmızı kart olmalıydı.
1416
İlk yarıda topa sahip olma oranı 63’e 37 Beşiktaş ağırlıklı. Beşiktaş, hem topun, hem de maçın efendisi. Hele ki Cenk’in 10. dakikada harika Caner ortasına (buna asist demek gerekiyor) yaptığı kafa vuruşu tribünleri coşturmaya yetiyor. Vodafone Park’taki futbol maçı festivale dönüşüyor.
Porto’yu deplasmanda indiren Beşiktaş’ın bu maçı da ciddiye alarak kazasız-arızasız bitirmesi gerekiyor.
İlk yarıda ezici bir baskı kuruyor Beşiktaş. Ne var ki Quaresma’nın, Babel’in, Caner’in ve de Talisca’nın taşıdığı, aşırdığı toplara Cenk’in son darbeyi indirmesi adeta perdeleniyor. O perdeyi çeken adam kim? Ali Turan... Yiğidi öldür, hakkını ver. Cenk’i gölge gibi izleyerek temiz bir oyunla golden uzak tutuyor. Laf aramızda Cenk de bunun değerini bilmeli. Cumartesi günü Kadıköy’de böyle bir baskıyla karşılaşırsa hazırlıklı olmalı.
Kutlama, alkışlama, festival havasında eğlenme tamam da.. İkinci yarıya Beşiktaş alışılmamış bir tablo ile başlıyor. Topu rakibine bırakıyor.. (Yüzde 57’ye 43) Çok riskli bir “uyuma” evresi. Konyaspor Fofana (2) ve Manyama (1) ile Fabri’nin hatırını (!) soruyor. Arada kazandığı topları öne oynamadan Fabri’ye pas yapma garipliklerine de tanık oluyoruz.
Konyaspor’un topa sahip olması, topu Beşiktaş ceza alanına doğru taşıması elbette hem saha içindeki takımı, hem de kulübedeki Şenol Hoca’yı uyandırıyor. Hab-ı gaflet daha uzamıyor.
Günün fenomen oyuncusu Quaresma... Beşiktaş tribünlerinin sevgili Ricardo’su, topla her buluşmasında solo yapan bir keman virtüozu gibi bireysel göstersini yapıyor. Çalım, bir çalım daha... Kısa bir pas.. Topla yeniden buluşup gösteriye devam. Arada Konyaspor savunma setlerini kurmuş, Cenk’in önünü-arkasını gölgelemiş, sahayı da zamanı da daraltmış, ne gam! O ortaların, ön direk-arka direk fark etmiyor. Kullanışlı olmadığını, herkes görüyor... Ama yine de Quaresma bu... 66’da topla buluşup iki kişiyi peşine takarak topu adeta Konyaspor ağlarına çakması Portekizli’nin “çözülmez bilmece” olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Oğuzhan yok... Tolgay’la Atiba var... Ne gam... İkisi de fazla zorlanmadan merkezi ele geçiriyorlar. Ancak Konyaspor’un topu ele geçirdiği anlarda ikili erken müdahale yerine geriye çekilerek topu ceza alanı önünde kazanmak istiyor. Bu geçiş oyununu anlamakta güçlük çekiyorum.
Caner, Babel, Quaresma ve Cenk bu maçın parlayan oyuncuları. Yine de haksızlık etmeyelim. Pepe-Medel uyacak gibi. Negredo ve Lens de bu takıma yakışacaklar. Fenerbahçe maçı arifesinde zaman zaman gazı kesmelerini anlayabiliriz.
Bu arada kutlamalıyım... Cenk’in Porto’ya attığı golün UEFA’da haftanın en iyisi seçilmesini... Ve Şenol Hoca’nın pantolonu, gömleği ve ceketini... Anladık bordo-mavi yakışmış (!) hocam. Tebrikler.
1516
Hiç unutmam, Beşiktaş'ın iki sene önceki Avusturya kampıydı... Henüz Mario Gomez'e ıslak imza attırılmamıştı. Pazarlıklar kıran kırana devam ediyordu. Antrenman maçında gol atan Cenk Tosun, takım arkadaşlarına espiriyle "Mario Gomez değil kim gelirse gelsin formayı kaparım" demişti. Futbolcular arasında özellikle antrenmanlarda böylesine espiriler havada uçar, atılan kahkahalar takım olmayı daha hızlandırırdı. O sene Gomez gol kralı oldu fakat Cenk Tosun da, ikinci forvet konumunda olmasına rağmen çok başarılı bir sezon geçirmişti.
Atiker Konyaspor maçından önce, adresime düşen elektronik postalarıma bakıyordum. Cenk Tosun'un, Crystal Palace ile isminin anıldığı dönemde, sosyal medya aracılığıyla tanıştığım İngiliz meslektaşım Joseph Muro'dan gelen bir posta, dikkatimi çekti. Söz konusu elektronik postada, değerli meslektaşım, Cenk Tosun'un, Porto'ya attığı golü seyrettiğini ve İngiliz kulübü, Cenk'e devre arasında yine imza attırmaya çalışırsa, bunun ilginç bir durum olacağını belirtiyordu. Ben ise yanıt olarak, böyle giderse Cenk Tosun'un, İngiltere'de çok daha büyük takımlardan teklif alabileceğini yazdım. Her ikimiz de, Cenk Tosun goller attıkça bağlantı halinde olmamız gerektiğine karar verdik.
Dünkü maça baktığımızda ise, 10. dakikada kendine has bir şekilde karşılaşmanın ilk golünü atan Cenk Tosun, bu performansıyla Negredo'yu Türkiye'ye geldiğine pişman ettiriyordu. Sadece golleriyle değil, oyuna ve takıma yaptığı katkıyla, siyah - beyazlı futbolcu, resmen Türkiye'deki yabancı oyuncu kuralına meydan okuyordu. Caner'in daha havadayken hedefini bulan ortasını, usta bir vuruşla ağlara gönderen Cenk'e ne yazsak azdır.
Kalemimizin kalan mürekkebini, maçtaki diğer gelişmelere ayıracak olursak, bir parantez de Quaresma ile Tolgay Arslan'a açmak gerek. Hiç kuşkusuz ikisi de ligimizin en iyi orta saha oyuncularından. Q7'nin kenar bindirmeleri, rakip oyuncuların omurgasındaki diskleri yerinden oynatırken, Tolgay'ın hem yerden hem de havadan gönderdiği ve sanki atılmış bir gol gibi izleyenleri mest eden pasları, dünkü oyunu tam bir görsel şova çevirdi.
Biraz Talisca durağanlığıyla biraz da Porto maçının fiziksel ve psikolojik yorgunluğu, oyunu laubalileştiren faktörler oldu. Taraftar desteği ve Vodafone Park'ın büyüsü, maça biraz daha zevk katarken, ilk kez ilk onbirde oynayan Medel ise göz dolduran bir futbol koydu ortaya. Pitbull diyorlar ama bence, iskambil destesindeki joker gibi bir oyuncu. Nerede görev versen oynayabilecek gibi. Oyuncu değiştirme hakları bittiğinde, Fabri kırmızı görsün, o boydaki Medel'i kaleye bile koyabilirsiniz.
Kale demişken, Serkan Kırıntılı'yı da kutlamak gerek. İki gol yemiş olabilir ama Cenk Tosun'un kale ağzındaki dokunuşunda, Talisca'nın röveşatası ve Tolgay'ın şutunda, tam bir refleks dersi vermiştir. Mustafa Reşit Akçay, Porto'yu deplasmanda 3-1 gibi bir skorla devirebilmiş bir ekibe karşı, elinden geldiği kadar takım savunması uygulamaya çalıştı fakat Serkan Kırıntılı tek başına bir takım gibiydi sanki. Yenilmiş olunsa bile, yenen takımdaki bazı futbolcular kadar, Serkan Kırıntılı da, alkışı hakediyordu.
1616
Şampiyonlar Ligi'nde Porto deplasmanından 3 puanla dönerek büyük moral kazanan Beşiktaş, Konyaspor maçında kendi seyircisi önünde alkışlanmaya çıkıyordu. Ligde oynadığı 4 maçta 10 puan yapan siyah-beyazlılar bu maçlarda beklenen oyundan kısmen uzak olmasına rağmen gerekli puanı çıkarmıştı. Porto maçında özüne dönen ve şampiyon gibi oynayan Beşiktaş, Konyaspor maçında da Şenol Hoca'nın daha önce işaret ettiği tarih olan Eylül ortasında kendini bulmuştu.
Dolu tribünler önünde klasik Vodafone Park baskısıyla başlayan siyah-beyazlılar, sağdan Babel'le soldan Caner-Quaresma ile çokça geldi ve böyle bir organizasyonda golcüsü Cenk ile golü buldu. Karabükspor deplasmanında göbekten gelmeyi tercih eden Güneş, dünkü maçta yine alışılmış kanat oyununa dönmüştü. Beşiktaş'ı, şampiyonluk yolundaki rakiplerinden ayıran en önemli özellik A-B-C oyunlarını oynayabilmesi.
Her bölgede kreatif adamı olan Güneş'in takımı, rakipleri için önlem alınması çok zor bir ekip oluyor. Tudor ve Kocaman hem kadro yapıları hem de oyun tercihleri olarak genelde tek oyun tercih ederken, Güneş, elindeki bolluğu maksimum seviyede kullanıyor. Yer değiştiren 2 kanat, rakip bekler için handikap oluyor. ilk yarıda oyuna hükmeden Beşiktaş, skoru arttıramayınca, ikinci yarının ilk bölümünde Konyaspor'u oyunda tuttu. Bu bölümlerde de, maça stoper başlayan Medel'in ilk toplara yaptığı doğru müdahaleler tehlikeli atağa dönüşmeden sona erdi. Maçın adamı Tolgay Arslan bu dakikalarda ortaya çıkarak dağıttığı toplarla baskının kırılmasını sağladı.
Yazının başında bahsettiğim önlem alınması zor oyunculara sahip Beşiktaş'ta, Quaresma hep deneyip yapamadığını bu kez yaptı ve farkı 2'ye çıkartarak hem kendi takımı hem de Konyaspor için maçı bitirdi. Beşiktaş aldığı bu galibiyetle henüz 6. haftada Kadıköy deplasmanına 5 puan önde giderek, hem önemli bir tabela avantajı hem de B planı alternatifi ile gidiyor.