Beşiktaş-Monaco maçı hakkında yazılan 10 köşe yazısı
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde Monaco ile Vodafone Park'ta 1-1 berabere kaldı. Mücadelenin ardından usta gazeteciler, karşılaşmayı değerlendirdi.
110
Talisca’yı kulübeye gönderip oyun kurucu özelliği yüksek Tolgay ve Oğuzhan’ı tercih eden Şenol hocanın oyun planı 45+1’de gelen Monaco golüne kadar doğru bir seçimdi. Oyunun ve topun kontrolünü daha fazla elinde tutan Beşiktaş, çabuk ve dikine oynama fırsatlarını değerlendirdiği anlarda etkili oldu. Ancak iki sıkıntımız vardı. Öncelikle final paslarını iyi atamadık. Diğeri de Monaco defansının yüksek konsantrasyonu yüzünden Cenk Tosun’u topla buluşturmakta zorlandık. Gökhan Gönül ve Quaresma’nın kanadından etkili olduğumuz anlar oyunu en doğru oynadığımız anlardı. Ancak bütün bu oyunun ikinci yarı maçı çözeceğini düşünürken bir takımın en savunmasız olduğu an olan çıkarken kaptırılan topta Adriano’nun hatasıyla golü yedik. Ve maçın zorluk seviyesi bir anda 2’den 4’e yükseldi. Ancak devrenin başında bizim yaptığımız hataya Monaco düştü.
Cenk’in golünden sonra...
Kaptığımız top Tolgay Arslan’ın ekstra pası ve Quaresma ile penaltıyı yakaladık. Cenk’in golünden sonra ise işler istediğimiz gibi gitmedi. Tolgay ve Tosiç’in sakatlıklarının yanında fiziksel yorgunlukla topu Monaco’ya bıraktık. Kaybedecek bir şeyi kalmamış Monaco da risk aldı. Ancak final paslarındaki sıkıntıyı ikinci yarıya taşımamıza rağmen defansif anlamdaki mücadelemiz sayesinde gol yemedik. Ve gecenin sonunda Şampiyonlar Ligi’nde her maçın zor olduğu düşünülürse kötünün iyisi bir skorla sahadan ayrıldık. (Fanatik/Erman Özgür)
210
Monaco’nun son iki haftada orta sahasını daha iyi bir hale getirdiği, oradaki rol paylaşımının artık daha iyi olduğu açık. Şenol Güneş muhtemel bir ön alan baskısına tedbir mi getirmek istedi, yoksa Beşiktaş’ın ligde yaşadığı defansif zaaflardan mı bilinmez, Talisca’yı yedek bıraktı. Ancak Talisca’nın dışarıda kalmasıyla elde edilen avantajlar, varlığıyla elde edilenlerin çok gerisinde kaldı. Talisca içeride olduğu zaman Quaresma’nın ortalarının etkisi çok büyük oluyor. Babel, Cenk ve Talisca’nın hareketli oyunu Beşiktaş’ın ceza sahası içi avantajlarını zor engellenir hale getiriyor. O olmayınca sadece Talisca’yı kaybetmiyorsun. Aynı zamanda Babel ve Cenk de markaj altında kalıyor.
Quaresma atabilseydi...
Yoksa Oğuzhan ve Tolgay iyi oynadılar. Oyunu ceza sahasına taşımakta bir zorluk olmadı. Ancak ceza sahasına girişleri hem nicelik hem nitelik açısından yetersiz kaldı. Maçın o ana kadar en iyilerinden Adriano’nun hatasıyla gelen gol bu krizi derinleştirebilirdi. Neyse ki Tolgay’ın derin ve şahane pasına, Quaresma çok yapmadığı bir şey yapıp çerçeveyi karşıdan gören yerde topla buluşup penaltıyı aldı. Sonrasında Babel’in harika dalışında boş kaleye topu atabilse, Şenol Güneş Talisca’nın yokluğuna enteresan bir çözüm buldu diyebilecektik. Ya da sonraki 2 pozisyonda Cenk ve Babel’den pas alabilse...
Monaco eksik kaldı
Quaresma çizgiden ziyade içeri girerek oynamaya başladı ve bir oranda Babel ve Cenk’e üçüncü oldu. Monaco tam olarak ön alan baskısını 70’ten sonra yapmaya başladı. Evet bu orta saha bu oyun için daha doğru bir tercihti belki ama zorunlu 3 değişiklik Monaco’nun işine geldi. İstediğin skor elindeyken evinde bu kadar orta sahayı yitirmenin cezası büyük olabilirdi. Neyse ki son vuruşlarda çok eksik kaldılar. (Fanatik/Mehmet Demirkol)
310
Denenmemiş değilse bile epeydir rast gelmemiştik, Beşiktaş klasik 4-3-3’e yakın bir formasyonla sahada. Monaco’nun zorunlu değişikliklerine karşı Şenol Güneş orta sahayı hem temkinli oyuna hem ofansif yaratıcılığa uygun hale getirmiş. 6. dakikada Beşiktaş’ın sol korner bayrağı yakınlarında Tolgay’ın süslü pasıyla başlayan bir atak var ki... Alan kullanımı ve zamanlama şahikası paslaşmalarla takımın Monaco’nun sağ kanadına sızdırdığı Gökhan’ın sonuçsuz kalan ortasıyla nihayete erdi ama başından sonuna şahit olunanlar insanların futbolu neden sevdiklerinin uygulamalı örneğiydi...
Alev hiç sönmedi
İlk yarı boyunca iki takım için de kolektif gayretin, beceriye yükseltilmiş hünerin, takımdaşlığın hizmetine sunulmuş yeteneğin envaiçeşidini gördük. Devrenin sonunda o golü de yemeseydik devre arası muhabbetlerimiz daha lezzetli olurdu şüphesiz ama gördüklerimiz umutsuzluğun panzehiriydi... İkinci devre Beşiktaş, o 6. dakikada yaptıklarını çoğalttıkça oyun da izlemeye doyulmaz hale geldi. 70’e kadar böyle giden oyun ardından bir ara ritim kaybetse bile iki takımın kazanma arzusunun alevi hiç sönmedi. Topu hem daha çok hem daha ustaca kullanan Beşiktaş bu maçı kazanamadıysa durumu ‘futbolun ruhu’na uyabilecek metafizik yaklaşımla açıklamak en azından bana iyi geliyor: “Top böyle istedi!”
Bütün stat ayaktaydı
Bu maçı izleyen hiç kimse sonuç hariç “Boşa zaman harcadım” diyemez. Size de tuhaf gelmiyor mu? Bu ülkenin bir takımı bu oyunu uluslararası seviyede bu denli izlenir hale getirebilirken, ayağımızı bastığımız topraklarda futbol neden bu denli vasat oynanıyor? Sadece ‘yabancı oyuncu sayısı’ ile mi açıklayacağız bu durumu? Ya hepimizde olması gereken bilgi?.. Ve son not: Herkesi ‘uslu çocuk’ olmaya çağıranlara karşı kim ne derse desin, ayakta maç izleme haline bayılıyorum. Dün akşam bütün stat ayaktaydı. Hal böyle olunca sahadakilerin de ‘oturması’ mümkün olmadı!.. Ya da tersi... Oyun aktıkça kimse yerinde oturamadı!.. (Fanatik/Cem Dizdar)
410
Şampiyonlar Ligi’nde ilk 3 maçta 9 puan alınması sonrasında tur vizesi için Vodafone Park Stadyumu her zamanki gibi tamamen doluydu. Ancak ne hikmettir ki bilinmez “Bu seyirci 90 dakika boyunca nerede?” diye sormadık değil. Galiba seyirci de biraz havaya girmiş. Şenol Güneş, gol ümidi Talisca’yı yanında oturtturmuş, bir puana razı gibiydi. Zaten oyunun genelinde yaptığı hamleler de bunun açıkca belirtisiydi. Ancak bilhassa ilk yarı Quaresma kenarından yapılan ortalarda Talisca’nın kafasını mumla aradık.
Adriano’nun işgüzarlığı
Bir de Gökhan Gönül’ün kaçan golünden sonra devre biter diyorduk. Lopes’in 30 metreden şutu hiç beklenmeyen bir şekilde kalemizde görünce huzursuz olduk. Atağa kalkarken, Adriano’nun kaptırdığı top, ilk devrenin hiç de hoş olmayan görüntüsüydü. Pozisyon adeta Adriano gibi bir oyuncunun işgüzarlığıydı. Yani soyunma odasına hiç de hak etmediğimiz bir skorla girdik. İkinci yarı Talisca ile Negredo değişikliği düşünülürken, gelişen olaylar Şenol hocayı alternatif aramaya itti. Tosic’in sakatlanması, yerine Medel’in alınması ne hikmetse Şenol hocanın aklını 10 dakika sonra yerine getirdi. Havadan oynayan Monaco’yu durdurmak için Medel’in yanına haftalardır nerede olduğu merak edilen Mitrovic sahadaydı.
Cenk’ten usta vuruş
Şenol hoca, Medel’i de orta sahaya aldı. Bu da takımın tüm dengesini bozdu. Quaresma yoruldu, Cenk yalnız kaldı. Bu sefer de son 10 dakika mecburiyetten Talisca’yı alıp, orta sahada dengeyi kurmak istedi. Ama yalnızları oynayan Cenk, tek başına kaldı. Penaltıdan attığı gol ise usta vuruşuydu. Yani haftanın en moralli ismi Negredo’yu mecburiyetten Şenol hoca kulübede yanında oturttu. İkinci yarıda Beşiktaş’ın cılız atakları netice getirmedi. Belki de çok rahat kazanmamız gereken karşılaşmadan bir puana bütün taraftar sevindi. Bu da turu getirdi herhalde. Yine de teşekkürler çocuklar... (Fanatik/Yemen Ekşioğlu)
510
Beşiktaş maça çok hızlı başladı ve ilk 15 dakika sağlı sollu hücumlarla Monaco savunmasını hırpaladı. Ancak sürekli olarak yüksek toplarla ceza alanı içinde Cenk’i topla buluşturma düşüncesi verimlilik getirmedi. Kamil Glik çok tecrübeli bir stoper ve hava toplarında geçilmez bir kale.
Monaco ilk maçtaki görüntüsünden çok daha diri ve organize bir görüntü ortaya koydu. Şenol Güneş’in son haftalarda büyük form düşüklüğü yaşayan Talisca’yı ilk 11’de başlatmamasını yadırgamadım. Ancak kanat hücumlarıyla Quaresma üzerinden oynuyorsanız rakip ceza alanına Cenk dışında girecek tek oyuncu bu durumda Babel oluyor. Yani yeterli sayısal çoğunluk ile rakip savunmayı hataya zorlayamadı Beşiktaş.
Q7 ÇOK KAÇIRDI
İlk yarının son dakikasında yenik duruma düşmek ise planları değiştirdi ve 2’inci yarıda gol için oynayan bir Beşiktaş vardı. Bu kez daha direkt ve yerden oynayınca daha etkili oldu siyah-beyazlılar.
Maçın yıldızı Quaresma’nın kazandırdığı penaltıyı Cenk gole çevirince ihtiyacımız olan golü bulduk. Ancak Portekizli star çok önemli fırsatları da kaçırdı.
Dün gece Cenk çok hareketliydi, Oğuzhan mükemmele yakın oynadı. Tolgay bir kaç basit top kaybı dışında iyi işler yaptı. Tosic çıkana kadar kusursuzdu.Pepe dikkatliydi. Beraberlik Monaco’yu devre dışı bıraktı ve liderlik yolunda temsilcimize avantaj getirdi. (Vatan/Güntekin Onay)
610
Evet dün akşam 4’te 4 yapıp gruptan çıkmayı garantilemek istiyorduk. Maç başladı, ilk 20 dakikayı gördükten sonra ‘Tamam bu iş bitti’ dedik. Gerçekten çok iyi oynuyorduk. Monaco da en az Avrupa Ligi için sahadaydı. İlk 20 dakikadan sonra dengeyi sağladı. Gol bekliyorduk ama biz yedik. Zincirleme hata yüzünden. Önce Adriano kaptırdı, Pepe adamının üzerine gidip vurdurmamak yerine geri kaçtı Lopes de ayak içi plaseyle gol yaptı. Fabri iyi bir kaleci. Top iyi yere gitmesine rağmen çıkarabilirdi.
Çok kritik bir zamanda 1-1’i yakaladık. 2. yarıya hızlı ve istekli başladık. Kontrataktan onlar pozisyona girerken, net pozisyonları kaçıran bizdik. Babel geveleyip durması, top ağlara gidecekti. Sonra da Quaresma ‘kaçır’ deseler kaçıracağı bir gol kaçırdı ve boş kaleye atamadı. Sonra panik halindeydik. İstediklerimizi yapamadık.
YAPMA BE QUARESMA!
Sahanın en iyisi Tolgay çıktıktan sonra çok zorladık. Bravo saha Tolgay! Tolgay çıkıp, Mitrovic’in oyuna girmesi beni ‘Şenol Güneş beraberliğe razı’ düşüncesine itti. Orta sahada çok top kaybediyorduk, Şenol Hoca iyi bir hamle yaparak Talisca’yı oyuna aldı.
Şimdi ne olacak? Bu yazıyı Porto-Leipzig maçının skorunu bilmeden yazıyorum. Ama o maçın sonucu ne olursa olsun hiç farketmez. Eğer futbolun adaleti varsa şimdiye kadar oynadığımız futbolla, gösterdiğimiz performansla biz bu gruptan çıkarız.
Quaresma, golü kaçırdığın için değil (Herkes kaçırır) ama yaptığın iş, iş değil. Yaptığın hareketin karşılığı direkt kırmızı. Yapma be güzel kardeşim. (Vatan/Ömer Güvenç)
710
Heyecan var, coşku var... Tedirginlik de var. Tüm duygular karmakarışık Vodafone Park’ta. Duyguları karıştıran farklı bir durum yok . Beşiktaş’ın oynadığı futbol hem güzellik, hem şaşkınlık... Hem üstünlük, hem zayıflık... Hem doğru, hem de yanlışlarla iç-içe bir maceraydı dün.
Şenol Güneş, Caner Erkin’e izin vermiş, Talisca’yı da kulübede tutarak oyuna Atiba, Oğuzhan, Tolgay gibi hem merkezde, hem de forvet arkasında oynayabilen üç adamla başlamıştı. Oyunun anahtarı da belliydi: Top bir şekilde Quaresma’ya atılacak, onun önlenemeyen çalımlarından sonra ön direğe- arka direğe ortalanacak ve gol aranacaktı. Nasıl olsa Monaco’daki ilk maçta Cenk’le böyle bir gol bulmuşlardı. Ne var ki Q7’den gelen bütün toplar Monaco kalesinin önünde hep Glik ve Jemerson tarafından kesiliyor, ezber çalışmıyordu. Oyunun ilk baskısını atlattıktan sonra Monaco’nun pres gösterisine tanık olduk. Orta alanda, ileri uçta öylesine baskı yapmaya başladılar ki Beşiktaş pas trafiği giderek tıkanıyordu. Top kayıpları birbirini izledi. Önce Tolgay sonra Atiba... Derken Adriano! Brezilyalı’nın pas niyetine ayağından çıkan topu kaptılar ve Monaco 45+1’de Lopes’le golü buldu.
Neyse ki devre arası var... Şenol Güneş takımı toparlar. Oyuncuları sarsan ve uyandıran bir konuşma yapar ve deplasmanda olduğu gibi akıcı bir oyunla güzel bir geri dönüş maçı izleyebilirdik.
Sanki bunların bir bölümü gerçekleşmiş gibi oldu. Beşiktaş adına en çok yük taşıyan, ortalarıyla rakibi bunaltan Quaresma Jorge tarafından düşürüldü. Netameli İtalyan hakem penaltı noktasını gösterdi (eyvallah) lakin son adam olarak yol kesen Jorge’ye kırmızı kart göstermesini bekleyenler de oldu. (Hocalara sordum, sarı kart gerekli ve doğru karar!).
Sonrasında maç yine coşkulu bir arayışla heyecan yaratmaya başladı. Orta alanda oyun disiplini, markaj filan hak getire. İki taraf da topu bulur bulmaz kaleye yükleniyordu. Tamam, itirazımız yok... Topa sahip olma yüzdesi de Beşiktaş’tan yana. Ama Beşiktaş Q7 ile Babel’le, Cenk ve Oğuzhan’la yüklenip pozisyonlara girerken şutu adeta unutmuş gibiydi. Hele Babel’in ve Quaresma’nın kaçırdıkları, saç - baş yoldurur. Monaco da inanılmaz pozisyonlara girdi. Hatalı ve isabetsiz paslar, Monaco’nun daha etkili gol pozisyonlarına girmesini sağladı. İşte tam da burada ayağa kalkıp Fabri’yi alkışlamak gerekiyor.
Tosiç, Tolgay ve Atiba’nın çıkmak zorunda olduğu maç gitti gitti geri geldi. İki takım da maçı kazanabilirdi. Ama dedik ya kaleci Fabri, dün kurtardığı en az üç golle gecenin kahramanı oldu.
Buruk bir maç ve buruk bir skor. Ama acı bir maç değil. Beşiktaş 10. puanını alarak gruptan çıkma avantajını sürdürdü. Enseyi karartmamak gerekir. Beşiktaş bu gruptan 10 puanla da çıkar. Ve önümüzde iki maç daha var. Asıl düşünülmesi gereken ligdeki Göztepe maçı. (Milliyet/Atilla Gökçe)
810
1- İlk 10 dakika süper başlangıç... Kazanılan üç korner ve çok iyi baskı...
2- Bu dakikalarda eksik olan tek husus, kaleye şut atmamak... Bu riski almak lazım, bu tarz maçlarda...
3- Monaco’nun ilk maçtan en büyük farkı, Beşiktaş’ın yarı sahasında pres yapması ve orta alanda topları hemen savunmanın arkasına bırakmak istemesiydi...
4- Beşiktaş, Monaco’nun presini 3 kez çok iyi kırdı ama futbolda atağı sonlandıracaksın...
5- Maçı izlerken, “İyi ki Falcao sakat” dedim kendi kendime... Monaco ataklarında, ceza sahası içinde tilki golcü Falcao olsa, iş çok zora girerdi...
6- Yaklaşık bir aydır sahada gölge adamı oynayan Talisca’nın yerine Oğuzhan ve Tolgay ile başlamak, bence çok iyi fikirdi...
7- Oğuzhan çok iyi niyetle başladı... Tolgay zaten formda ama bu ikilinin daha üretici olması gerekiyor...
8- Mesela Babel ve Q7 ceza sahasına yaptığı ortalarda, Cenk’ten sonra mutlaka Oğuzhan veya Tolga ikilisinden birinin, forvet bölgesine destek olması lazım...
9- Beşiktaş takımı, bu sezon, öyle kritik yerlerde top kaybediyor ki, tak diye gol oluyor sonra... Adriano gibi bir oyuncunun, böyle hata yapması kabul edilemez...
10- Böyle duraklama anlarında, maçı ortada götürürken yenilen golle soyunma odasına gitmek, takımın bilinç altını yaralar...
11- Q7 bu sene gerçekten bambaşka... İkinci yarıya başlarken, Monaco işi ağırdan almak istediğini gösterdi...
12- Beşiktaş bu tuzağa düşmedi, ikinci yarının 10 dakikası Kara Kartal, 3 maçta 9 puanı nasıl aldığını Monaco’ya gösterdi...
13- Tosun Paşa’nın çivi gibi penaltısı sonrası, Babel’in nefis pasında Q7 golü atsa, Beşiktaş Monaco’yu paramparça ederdi...
14- Bu düzey maçlarda, yakaladın mı, atacaksın arkadaş...
15- Tolgay ve Tosic’in sakatlanmaları, insana “hay aksi şeytan” dedirtecek dakikalarda geldi... Medel tamam da, Mitroviç hep soru işareti benim için...
16- Babel öyle kritik bir yerde kilitlendi ki, pası verse, iş bitmişti... Son 10 dakikada, Monaco aldığı risklerle, hep hücum dedi... Bundan yararlanmak lazımdı...
17- Yalnız maçın son bölümleri, tam bir Rus ruleti gibiydi... Yakalayan atacaktı, olmadı... Geçen yılın yarı finalistinden 4 puan almak büyük başarı... Yenemiyorsan yenilmeyeceksin, Şampiyonlar Ligi’nde... (Habertürk/Ercan Taner)
910
Şampiyonlar Ligi'nde ülke adına şu ana kadar yapılmamışı başararak ilk 3 maçını kazanan Beşiktaş, evindeki maça Monaco karşısında favori olarak çıkıyordu. Bu durum bile aslında Besiktas'in son birkaç yıl içerisinde nasıl bir yol aldığını göstermek adına önemli. Grupta 1 puanı bulunan Monaco'nun, son şansını iyi değerlendirmek adına oyunu ön bölgede oynayacağını tahmin ediyorduk. Lakin Şenol Hoca da bunu düşünmüş olacak ki, savunmayı önde kurup, ileride pres yapınca oyunun ilk bölümüne hükmeden takım Beşiktaş oldu. Hamdi Serpil Tüzün'ün futbol felsefesinde bahsettiği "pozisyon öncesi pozisyonları" iyi değerlendirip, son dokunuşlar yapabilse, Monaco'dan önce skor üretebilirdi Beşiktaş. Hoca Jardim, Babel kanadını Raggi ile iyi kapatınca yine Quaresma kanadından çokça geldi Beşiktaş. Bu duruma Gokhan'in etkili oyunu da eklenince, sağ taraf yüksek hızlı tren gibi çalıştı. Belli bölümlerde pas üstünlüğünü eline alan Monaco fazla pozisyon üretemeyince atacakları gol hataya kalmıştı. Nitekim öyle de oldu. Şampiyonlar Ligi'nde anlar belirleyicidir. Affetmezler. Böyle bir pozisyondu Adriano'nun hatası.
Ikinci yarının ilk düdüğü itibariyle savunmasını orta sahaya çıkaran ve ille de gol diyen Beşiktaş, Quaresma yeteneğiyle kazanılan penaltıyı Cenk'le gole çevirdi. Bu dakikadan sonra da oyunu rölantiye almadı Şenol Hoca. Sanki 3 puana şiddetle Monaco'nun değil de Beşiktaş'ın ihtiyacı varmışçasına kazanmak için istekle yüklendi Beşiktaş. 75'ten sonra beraberliğin kendisine yetmediğini fark eden! Monaco öne taşıdı oyunu. Bu dakika itibariyle hızlı çıkışlarla arkadaki boşlukları değerlendirme yoluna gitti Beşiktaş. Son dakika maç öyle bir hal aldı ki, iki tarafa da dönebilirdi ibre. Beşiktaş bu dakikalarda son tercihleri doğru kullanabilse, bir değil birkaç gol bulabilirdi. Nitekim yine doğru ve iyi sayılabilecek bir oyunla fena olmayan 1 puanı aldı. (Ergin Aslan/Yeni Şafak)
1010
Şampiyonlar Ligi’nin büyüsünden midir desem.
Futbolcuların ayrı motivasyonu mu içinde bulunduğumuz havayı ayrı kılan bilemedim. Maça iştirak edenlerden tutun da Oynanan futbola kadar her şey değişik. Taktik değişik, Hava bile havalı. Laf aramızda lige yansıması en büyük temennimiz. Ha unuttum bir de hakem bile değişik! *** Gözlerimizin aşina olduğu iki kişiden Caner 18’e, Talisca da ilk 11’e alınmamıştı. Maç taraftarın itici gücü, Takımın da aşırı hızıyla başladı. Değişik atak kombinasyonları, Sağlı sollu kornerler, Quaresma’dan fiyakalı çalımlarla ‘Merhaba’ dedik Monaco’ya. İki takım da hızlı oynuyordu, Biz ayağa top yaparak ve adam eksilterek, Onlar da uzun toplarla hızlı çıkarak, Hızlının farklarını gösteriyorlardı adeta. Sonra “Taraftar bu hızla 90 dakika bağırır da biz aynı hızla oynamaya devam edersek su kaynatırız” diye düşünmüş olacak ki futbolcular, Dakika 15 itibariyle el frenine asıldılar. Sonra her iki takım için de toplu defans dakikaları başladı. Her atakta birden ciddi defans hattı oluşuyordu. ‘Nefes bile alamıyorsun’ derler ya öyle. İlk yarının sonlarına doğru farkımız ortaya çıkıyor, Gökhan’la, Oğuzhan’la, Quaresma ile ciddi pozisyonlara giriyorduk. Ve hep aynı altın kural! Atamayana atarlar artık kanun gibi maalesef. Adamlar 50 metreden gol attı iyi mi: 0-1. İkinci yarıda oyuncu değişikliğine gitmedik ama final paslarındaki değişiklik göze çarpıyordu. Onlardan birinde Tolgay’ın, bel kıran cinsinden incesine tanık olduk. Topla buluşan Quaresma’ydı, ‘Tereyağından kıl çeker gibi’ derler ya Öyle çekti topu rakibinden, Rakibi de Quaresma’yı, Penaltıyı Cengo üst köşeye bıraktığında kendimize geldik: 1-1. Golün dakikası 53’ten, 70’e kadar kaydedecek tek olay, Babel’in kaçırdığı pozisyonu takip eden Quaresma’nın, Ahlar, vahlar arasında topu dışarı atmasıydı. Bir de Tosic’in sakatlığından dolayı zorunlu Medel değişikliği. Ve hemen akabinde sahanın yıldızı diyebileceğim Tolgay’ın sakatlanışı. Rutin giden maçın Beşiktaş cephesinde ‘Beraberlik bize yeter’ havası hakimdi. ‘Gol bulursak ekstra olur’ düşüncelerinde Babel’in uzun uğraşlarla getirdiği topu ceza sahası içinde “Ben getirdim buralara kimselere vermem” tazında topu ayaklarına hapsetmesi, Maçı seyreden herkesi çıldırttı desek yeridir. Atiba-Talisca değişikliğinde gözümüze takılan olay, Oyun dışına çıkan 3 oyuncumuzun da baldırından sorun yaşamasıydı. Nihayetinde beraberliğin işimize yaradığını düşünüyordu ki futbolcular, maç berabere bitti! Ne olursa olsun, Şampiyonlar Ligi’nde, hele bu mevsimde puan almak iyidir. Hayırlısı olsun.