Ajans Beşiktaş - Bir dönem Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor Süper Lig devlerinde forma giyen eski milli futbolcu Oktay Derelioğlu Skorer'den Nergis Aşkın'a özel açıklamalarda bulundu. Derelioğlu kariyeriyle ve Süper Lig ile ilgili önemli açıklamalara imza attı.
Şu anda neler yapıyorsunuz, size gelen teklifler var mı?
''Yaklaşık 5 senedir alt liglerde hocalık yapıyorum. Daha Süper Lig’e geçemedim ancak kendi adıma bunu staj için yaptım. Bunun nedeni ise aşağılardan yetişip daha da iyi olabilmek içindi. Böyle düşünmemin sebebi; hak edenin bir yere gelmesini istemiş olmam. Oyunculuğunuzda iyi olabilirsiniz ama teknik adamlık çok başka bir olay, çok büyük bir tecrübeye sahip olmanız gerekiyor.''
'Premier Lig'de çalışmak istiyorum'
''Şu anda kariyer planımı nasıl yapacağımı bilmiyorum çünkü bir yerden sonra tek başınasın ve destek bulamıyorsun. O yüzden kariyer planlarım arasında zirve var. Daha öncelerde de belirttiğim gibi İngiltere Premier Lig’de hocalık yapmak istiyorum. Bu hayatta hedefini ne kadar yukarıda tutarsan o kadar başarılı olursun. Ancak bizim ülkemizde bir yerlere gelebilmek ya da çıkış yapabilmek çok zor. İlerisi için umutsuz konuşmak istemiyorum. Kendimi iyi bir konumda bulmak istiyorum.''
Süper Lig’de yer alan hocalardan sadece Okan Buruk ve Mehmet Altıparmak’ın yurtdışı hayali var. Hedefi yüksek tutmak çok önemli. Neler düşünüyorsunuz?
''Kesinlikle her işte bu böyle. Bunu kendi çocuklarıma da anlatıyorum. Hedefinizi yüksek tutun ki, o hedefin yarısına bile ulaştığınızda tatmin olabildiğiniz bir yere gelmiş olabilirsiniz. Bu her meslek dalı için geçerli bir durum ancak yurtdışında bir şeyleri başarabilmemiz için bir lobimiz olması gerekiyor. Ben şu anda kendi ülkemde bu lobiyi sağlayabilmiş değilim, yurtdışına nasıl açılacağım? Ama umut her zaman vardır diye düşünüyorum. Hep hazır bir şekilde olursan o şans bir gün kapına çalar mantalitesi ile yaşıyorum.''
Futbol, salgın döneminde bir evrilme süreci yaşadı. Bu süreçte, transferlere ödenen yüksek meblağlar artık kalktı. Böyle olunca da takımlar altyapılarına yöneldi. Ne düşünüyorsunuz?
''Altyapıya yöneldik ancak biz alt yapıcı bir ülke değiliz. Kulüpler mali problemler içerisindeyken oyuncu transfer edemiyor. Böyle olunca da; evdeki buzdolabını bir açıp, bakayım diyorlar. Yoksa bizim sistemli hiçbir altyapımız yok. Çıkan oyuncular da şans eseri gittikleri kulüplerde kendilerini gösterip, bir yerlere geliyorlar. Çok verimli bir ülke olmamıza rağmen o hasadı bir şekilde toplayamıyoruz. Çünkü; o tohumu biz ekmiyoruz, sulamasını yapmıyoruz.''
90’larda fazlasıyla forvetler vardı. Şimdi Milli Takıma bakıyoruz ileri hattında Cenk, Burak ve Enes var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
''Baktığınızda sınırlı sayıda oyuncular var. Burak Yılmaz artık yaşını aldı ve yakında bırakacak. Cenk sakatlandı, sonrasında dönmeye çalıştı. Enes ise form tutmaya çalışıyor. Yüzde güvenebileceğimiz ve randıman alabileceğimiz bir isim şu an için yok. Bizim dönemimizde inanılmaz forvet vardı. Üç ya da 4 takım çıkarabilecek kadar forvet oyuncusuna sahiptik. Anadolu’da oynayıp da milli takıma gelemeyen çok arkadaşım oldu.''
Sizin oynadığınız dönemki futbol ile şu anki futbol arasında ne tip farklılıklar görüyorsunuz?
''O zamanlar futbol daha samimi ve daha içtendi. Daha fazla Türk oyuncu vardı. Biz 14 yabancıyı kaldırabilecek bir ülke değiliz. Bu istihdamı kendi oyuncularımıza sağlamamız gerekiyor. Avrupa’nın 5 büyük ligine futbolcu pazarlayan bir ülke değiliz. Bizim ligimizi bizden başka kimse izlemiyor. Bizim ligimizin o satış potansiyeli bulunmuyor. Bu nedenle 14 yabancı bize çok ağır gelir. Bu nedenle kendi oyuncumuzu ön plana çıkaramıyoruz. Yabancı oyuncu kısıtlaması geldiğinde yerli oyuncu fiyatı artıyor diyorlar.
Serbest piyasa diye bir olay var. A kulübü, bir oyuncuya 10 verir, sen 5 verirsen oyuncu kalmaz. O takım bu oyuncuya inanıyorsa alsın zaten. Sen de üret, sen de sat. Ayrıca altyapılarda hocalara 2000 lira maaş veriyorlar. Bu parayı verdiğin bir hocadan ne bekliyorsunuz? Avrupa’da sistem daha farklı. Burada hoca 2500 lira ile evini mi geçindirecek yoksa oyuncu mu yetiştirecek? Altyapı hocaları bu ülkenin geleceği için çok önemli işler yapıyor. Oraya kalifiye isimler getirmezsen oyuncu da yetişmez. Günümüzde altyapıya dair en önemli sorun altyapı hocalarıdır. Kendilerinin karnı doymadığı için oyuncu da yetiştiremiyorlar. Teknik direktörün karnı doymadan oyuncu mu yetiştirilir? İkinci ligde de aynı şey geçerli. Oyuncular 500-600 bin lira alıyorken, hocalar 5 bin lira maaş alıyor.''
Üç büyüklerde de forma giydiniz. Galatasaray’dan da teklif vardı. Neler yaşandı o dönem?
''Sene 93’te Trabzon’dan geldiğimde bir bayram günü, Adnan Sezgin ve Adnan Polat ile görüşüp mutabakata varmıştım. Bayram olduğu için bayram sonrası imzalar atılacaktı. Eve gittiğimde Beşiktaşlı yöneticiler vardı. Onlara Galatasaray ile anlaştığımı söyledim. Onlara, '1 hafta sizden haber bekledim, şimdi neden geldiniz?' diye sordum.''
'Galatasaray ile anlaştım ama Adnan Polat...'
''Bana Beşiktaş’a geleceksin dediler. Herkes de evdeydi. Sülale de Beşiktaşlı zaten. Ben de zaten Beşiktaşlıyım. 10-11 yaşlarında maçlara evden kaçarak gidiyordum. Ancak, bir adalet varsa onu uygulamak lazım. Galatasaray ile o zamanın parasıyla 2.5 milyara anlaşmıştım. Galatasaray’ın izni olursa ancak Beşiktaş’a gelebileceğimi ifade ettim. Adnan abiyi aradım ve durumu anlattım. Adnan abi de, 'Ya Oktay’cım, benim anladığım kadarıyla sen de Beşiktaş’a gitmek istiyorsun. Bizden yana sıkıntı yok.' dedi. O zamanlar hem Galatasaray’ın hem de Beşiktaş’ın güçlü bir kadrosu vardı. Ardından Beşiktaşlı yöneticileri arayıp, 'İzin verdiler, geliyorum.' dedim. Böyle bir transfer süreci yaşandı. Rahmetli Başkan Süleyman Seba’nın karşısında para konuşamazdım. Beşiktaş’a yaklaşık 5 kat daha az maaşla 500 bine imza attım.''
Keşke Galatasaray’a gitseydim diyor musunuz?
''Hayır, asla hiçbir zaman demedim. Beşiktaş'ta yer almaktan da Beşiktaş tarihinde yer almaktan da mutluyum. Doğruyu söylemek gerekirse ben kalpten ve gönülden bir Beşiktaşlıydım. Ancak Beşiktaşlılığımı öne çıkaracak hareketlerde bulunmadım. Çünkü; yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Biz profesyonel bir iş yapıyorduk. Ama bu forma altında oynamakta her zaman gurur ve onur duydum. Galatasaray’a da çok teşekkür ederim o dönem bana izin verdikleri için.''
Fenerbahçe’de Beşiktaş derbilerinde ne hissediyordunuz? Nasıl bir psikoloji ile sahaya çıkıyordunuz?
''Bende seyirci bana baskı yapıyordu. Seyirci gördüğüm zaman oynama arzum1-2 jat daha artıyordu. Ancak salgından dolayı maçlar seyircisiz, şu anda futbolcu olsam maçlarda çok verimli olamazdım diye düşünüyorum. İyi ki bizim dönemimize denk gelmemiş. İnönü’de tünelden sahaya çıktıktan sonra o atmosferle adeta ‘Herkül’ olurdum. Oynamak için can atardım.''
Peki Süleyman Seba ile unutamadığınız bir anınız var mı?
''Başkanı biz çok görmezdik. Yılda bir ya da iki kez görürdük. Ben gittiğimde Akaretler’de kulüp binasında görürdüm. Muhakkak yanına uğrardım. Rahmetli Şevket Yorulmaz ile olan konuşmalarını dinlerdim. Şevket abi diyor ki, 'O şeyi hallettin mi?', Süleyman Seba da 'Hangi şeyi' diyor. O da diyor ki, 'Şeyi şeyden aldığın var ya şeyden.' Seba da diyor ki, 'Şeyi mi?'. Ben bir ona bakıyorum bir ona bakıyorum. 'Şey' konuşmasıyla anlaşırlardı. Ama ben o şeyin ne olduğunu bilmiyordum. O kadar tatlı muhabbetlerdi ki... Hiç para konuşturmazdı. Beşiktaş ile asla pazarlık yapmadım. Çok mükemmel bir başkanımız vardı. Şu anki tiplerle hiç eşleştiremezsiniz o dönemleri.''
Eski golleriniz izliyorum ve hakkınızda yazılanlara bakıyorum. Beşiktaşlı taraftarlar da sizi çok seviyor. Kendinize haksızlık edildiğini düşünüyor musunuz?
''Ben de Beşiktaş taraftarını çok seviyorum. Bunu daha önce de söyledim. Beşiktaş’tan ben kendi isteğimle ayrıldım. Daha sonra dönmek istedim ancak kulüpte Süleyman Seba yoktu. Diğer yöneticiler bana ikinci bir şansı vermedi. Gaziantep’te 22 gol attıktan sonra geri dönmek istedim. Serdar Bilgili ile uçakta karşılaştık, dönmek istediğimi söyledim ama olmadı. Sonrasında İspanya’ya gittim. Oradan da Beşiktaş’a gelmek istedim, yine olmadı. Oynadığım takımlarda başarılı oldum ama Beşiktaş’taki o havayı bulamadım. Ben Beşiktaş’ta kendimi kral gibi hissediyordum. Dönemedim ama sağlık olsun. Biz Beşiktaş formasını yere düşürecek bir harekette bulunmadık.''
İspanya maceranıza gelelim. Kalabilir miydiniz orada?
''Kalırdım ancak orada kaptanla kavga ettim ve burnunu kırdım. Bana saldırınca ben kendimi savundum. Mafyavari bir oyuncu olduğu için kendimden dolayı değil ailemi düşündüğüm için ayrıldım. Çünkü; adam beni sürekli taciz ediyordu ve oranın mafyası gibi davranıyordu. O dönem İspanya’nın Marca gazetesine 'Rocky Balboa Oktay' diye manşet olmuştum. Anlatıyorum ama hoş bir durum değil. Sahada ve antrenmanda bana tekme atmak için fırsat kolluyordu. Kavga etmeyi seven bir adam değilim. Gazetelerde küçük düşünce adam rahatsız oldu. Mecburen FIFA’ya yazı yazdım ve yardım istedim. Mağduriyetimi anlatınca bana izin verdiler ve geçici lisans çıkarabileceklerini söylediler. Ben bu durumu hemen Beşiktaş’a bildirdim. Ancak yine ret yanıtı aldım. Sonrasında Trabzonspor’a gittim ve yararlı oldum.''
Kitap yazmayı düşünüyor musunuz? Hayatınızda o kadar olay var ki belgesel bile çekilebilir. Ne düşünüyorsunuz?
''Hayatımı yazsam 3-4 kitap çıkar. Kitap yazmayı da düşünüyorum. Bana bir teklif geldi aslında. Hayatımda yer alan röportajlardan parça parça bir film yapmayı istediler ancak ben kabul etmedim. Çünkü; içerisi çok yoğun. Çocukluğumdan bu yana çok şey yaşadım, çok uzun sürerdi.''
“Beni çok erken futbol piyasasına soktular” demiştiniz?
''O zamanlar 14 yaşımda 2.ligde oynattılar beni. O yaştaki bir çocuğun ne kasları ne kemikleri yerine oturur. 16 yaşında da Süper Lig’de oynattılar. Çok erken oynatıp, erken yükleme yaptılar. Trabzon’da oynarken hocamız Leekens,” Senim acele ettiriyorlar ve sen de bilmediğin için oynamak adına acele ediyorsun.Kademeli olarak gelişirsen, dünyanın sayılı forvetlerinden olursun” dedi. Resmi olarak 200’e yakın golüm var ama bence az. Benim 500 golü bulmam lazımdı. Ben atamadım, doyamadım. Rüyalarıma giriyor.''
Yakın zamanda kaybettiğimiz Maradona ile bir tanışıklığınız var. Neler söylersiniz?
''Bence dünyanın gelmiş geçmiş en büyük efsanesidir. 1998 yılında tanışma fırsatım olmuştu. Onunla büyüdüğüm için tanışmak mükemmel bir şey oldu. Gönül isterdi ki; dünya futboluna daha yararlı olabilseydi.''
Süper Lig’de son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Son zamanlarda Anadolu takımlarının da performansının artmasıyla lige renk geldi. Neler söylersiniz?
''Şu anda parayı doğru kullanabilen ve doğru planlamayı yapabilen kulüpler etkili olabiliyor. Başakşehir modelini ayrı tutuyorum. Çünkü; belli bir gücü alarak bir yerlere gelmiş bir kulüp. Geçen sene hak ederek şampiyon oldular ancak sıfırdan gelip stada ve tesise sahip oldular. Bütçe açısından da her zaman en yukarıda olan kulüp pozisyonunda. Ancak Alanyaspor’un geldiği nokta çok iyi. Aynı şekilde yönetimsel borcu bulunmayan Göztepe... Sivasspor da keza öyle. Dört büyükler bu kulüplerden fakir durumdalar. Tek farkları taraftar. Bugün bu işi bilen insanlar, birinci başarının mali başarı olduğunu biliyor. Sportif başarı ikinci planda kaldı. Artık kulüpler halka açıldı. Kasa başarısı çok önemli. Bu sene üç büyüklerden biri şampiyon olacak.''
Beşiktaş hiç beklenmedik puanlar aldı. Başakşehir, Fenerbahçe ve Kasımpaşa maçlarından 9 puan çıkardı. Siz ne düşünüyorsunuz?
''Beşiktaş için kötü bir dönem adına. Bundan önceki yönetimler kulübü darmadağın etti. Beşiktaş şu an mali açıdan bitik bir durumda. Sergen Yalçın, taraftarın çok sevdiği ve destek olduğu bir isim. Sergen Yalçın da bunu yapıyor şu anda. Lig uzun bir maraton, baktığınızda kötü başlayan bir Beşiktaş, bunun üzerine çalışarak kendini etkili bir pozisyona getirdi. Bu da antrenör başarısıdır. Sınırlı bir bütçeyle bunu başarıyor. Ama şunu da belirtmek lazım, futbolda dün yoktur. Bu tempo ve başarı sezon sonuna kadar götürülmeli. İstikrar çok önemli. Tabi ki inişler ve çıkışlar olacaktır ama şu anda gidişat çok iyi. Bu takımı buralardan alıp oynatmak, şampiyon olunmasa bile başarıdır.''
Küme düşmenin kalkmasıyla 40 maç oynanacak. Siz şuan Süper Lig’de oynasaydınız kaç gol atardınız?
''Oktay Derelioğlu: Sakatlık olmazsa 40 gol atardım.''