Babası denizaltı subayı, kendisi Yeşilçam emektarı... Dünyada üniversitede panel veren tek kulüp malzemecisi... Bir belgeseli çekilen de tek malzemeci Süreyya Soner, daha doğru bir deyişle: “Malzemeci Süreyya”... “Bir değişik adam” Süreyya ile Beşiktaş Dergisi ekibi sabahlara kadar muhabbetler etti, doğduğu yerleri dolaştı, mahalle arkadaşlarını buldu, sırrını çözmeye çalıştı. Ortaya da müthiş bir röportaj çıktı. Beşiktaş Dergisi'nin Aralık sayısında yayınlanan röportajdan bazı bölümler:
“Hep diyorlar ya Metin, Ali, Feyyaz ruhu diye... Gerçekten de çok güzel bir dönemdi ama o ruh hakikaten Beşiktaş’ta hala devam ediyor. İsimleri değişiyor sadece; Necip, Olcay, Oğuzhan oluyor ama Beşiktaş’ın bir kolej takımı olma havası hep devam ediyor.”
“Yılmaz Güney sayesinde Yeşilçam’a girdim ama o da tesadüf oldu. Matbaacıydım aslında, birgün bir arkadaş yerine bir gittim, gidiş o gidiş... Yılmaz Güney’den çok dayak yedim ama gene de Yeşilçam’dan vazgeçmedim.”
“Şehremini’de kalecilik yaparken Altınoluk ile Şeref Stadı’nda maç yapacağımız zaman babam ‘Hadi demiş şu çocuğun maçını bir izleyeyim.’ Şeref Stadı boğazın hemen kıyısındadır. Maçı izlerken denize bakmış, bir gemi görmüş. Demiş ki ‘Şöyle bir gemiyi alsaydım.’ Aradan üç ay geçiyor, tam orada bir gemi kazası oluyor, babamı orada kaybediyoruz. Bulunamadı babam, o günden bugüne kayıp. Altı ay geçiyor, ben Şeref Stadı’nda işe başlıyorum. Bazen bakardım denize... Kendi kendime ‘Babam belki de şurada yatıyor’ derdim.”