Bilal Meşe'nin Milliyet Gazetesi'ndeki köşe yazısından satır başları şu şekilde:
Düşünün Sergen Yalçın gibi bir teknik adam Beşiktaş’ı toparlayamadı, sonunda o da pes etti, kenara çekildi! Ha doğru mu yaptı? Valla sabaha kadar tartışılır! Bence kalıp, mücadele etmeliydi, o kolay yolu seçti, ona hiç ama hiç yakıştıramadım!
Böylesi bir tabloda yönetim kanadı altyapıdan Önder Karaveli’yi getirdi çare olarak... Bence o günün şartlarında verilmiş en doğru karar idi.
Taraftar, Sergen Yalçın’a tanıdığı krediyi Önder Hoca’ya da verdi. Allah var, sadece taraftar mı? Özellikle Başkan Ahmet Nur Çebi, hep onun arkasında durdu. Taraftar sabır gösterdi, ancak Kartal sürekli yalpaladı, Önder Hoca da bu süreçte psikolojik olarak çok yıprandı ve moral bozukluğu vücut diline de yansıdı. O da pes etmek zorunda kaldı!
Görüyoruz ki, bir haftadır teknik direktör konusunda sürekli papatya falları açılıyor, kimi yabancı, kimi yerli hocaları adres gösteriyor. Gelişmelere baktığımızda kantarda Fransız Valerien Ismael ağır basıyor. Prensipte tamam dediği, işin imzaya kaldığı söyleniyor.
Neticede Beşiktaş’ın bir başkanı ve yönetim kurulu var. Kararı onlar verecek. Buraya kadar tamam, sıkıntı yok. Fransız teknik adamın yeni sezonda işbaşı yapacağı vurgulanıyor.
Şunu sormak istiyorum; bu teknik direktörü tanıyan-eden var mı bu birrr?
Kariyeri nedir, ne başarıları var bu da ikiii?
Her iki sorunun yanıtını vermek hiç de kolay değil, çünkü öyle bilinen birisi asla değil...
Fransızla ilgili kalkıp birileri, “O şöyle futbolcuydu, böyle teknik adam idi’ diye ahkam keserse, inanın doğruyu söylemiyordur!
Valla bu konuda kişisel olarak yorum yapma hakkım doğdu. Yahu arkadaş yerli hocaların suyu mu çıktı? Türkiye liglerinde Beşiktaş patentli teknik adam sayısı o kadar çok ki, niye yabancı?
Yeni bir yabancı başlı başına risktir, bunu bilir, bunu söyleriz...
Galatasaray’a bakın, ders alın, ders!
Bravo Üzülmez’e
İbrahim Üzülmez, özü-sözü birdir, hiç yan yollara sapmaz. Başkan Ahmet Nur Çebi ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğini duydum, doğru da...
Bu samimi sohbette Üzülmez’in başkana, “Ben Beşiktaşlıyım, yıllarca bu kulübe oyuncu olarak hizmet ettim, teknik adam olarak sizden görev bekliyorum, hatta istiyorum” dediğini dostlarım bana fısıldadı.
Üzülmez der mi, der...
Rıza Çalımbay ne güne duruyor?
Sivasspor’da sanırsınız ki bir eli yağda, diğer eli balda! Hiç de öyle değil. Dar bir bütçeyle yapılmış kadro, buna karşın çok başarılı işler...
Hiç kimsenin avukatlığına soyunmam, ben gerçeklerden yanayım... Mehmet Özdilek, yıllardır adı geçiyor, ama bir türlü o göreve gelemiyor nedense!
Bu işin torpili falan olmaz. Hepsi Beşiktaş’ın ekmeğini yemiş, suyunu içmiş insanlar... Bu kadar yerli hocamız varken, yurt dışından yabancı ithal etmek neyin nesidir...
Anlayan varsa, beri gelsin!
Fenerbahçe’de İsmail Kartal, Galatasaray ise Domènec Torrent..
Birisi ikinciliğe oynuyor, diğeri ise yerlerde!
Aradaki farka bakın, niye yerliciyim anlayın!
Biliyorum, yabancı teknik adam hayranları bana yine kızacaklar... Olsun, herkesin bir doğrusu var. Benim de... Artı, inandığım doğrulardan bir milim taviz vermem, yanılma pahasına olsa bile fark etmez!
Bir kez daha söylüyorum, kişisel olarak asla yabancı düşmanı değilim. Tam tersi, hümanistim. Irkı, dini, ne olursa olsun insan sevgisiyle doluyum.
Ancak Milli Takım söz konusuysa, herkes orada duracak... Ay-yıldızlı takım, hepimizin takımı... Onların başarılarıyla hep gurur duyduk, ülke olarak sokaklara döküldük.
Buna sanırım kimsenin itirazı yok, olamaz da...
Peki, ay-yıldızlı ekibimizi bugüne kadar başarılara kimler taşıdı? Yani takımın başında hangi teknik adamlar vardı?
Tabi ki yerli hocalarımız...
Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş...
Bana Milli Takım’da başarılı olmuş bir tane ‘yabancı’ teknik adam gösterin, dişimi kırarım!
Yok ki!
Stefan Kuntz’u iyi tanırım. Hem futbolculuğuna hem de kişiliği konusunda kimseye laf ettirmem...
Dostluk başka, iş başka...
Bugün Portekiz’le Dünya Kupası Finalleri için play-off’ta karşı karşıya geleceğiz. Zorlu bir doksan dakika bizi bekliyor.
Kadro bilinen isimlerden oluşuyor. Milli Takım’ın başında ister yerli, ister yabancı hoca olsun, kadroyu bu geniş havuzdan oluşturacak.
Tabi ki yeni isimler olacaktır, doğaldır...
Biz de ortaya çıkıp, ‘şu niye yok?’ diyecek, hesap soracak halimiz yok.
Örneğin kaleci Sinan Bolat...
Milli Takım’a geliş - gidişleri çok olan bir eldiven, tanıyoruz.
Yani, devamlılık anlamında pek yok!
Peki, onun yerine çok yetenekli genç eldivenlerimiz var, acaba onlardan biri olamaz mıydı?
İşte bu konuda itirazım var... NOKTA!
(Skorer)