Her ne kadar şampiyonluğa haftalar öncesinde havlu atılmış olunsa da, hatta Avrupa Kupaları’na katılmak bile mucize hale gelmiş olsa da derbilerin atmosferi hep bir başka oluyor. Bugün de o akşamlardan biriydi. Biletler tamamen tükenmiş tıklım tıklımdı Vodafone Park. Ligimiz neden her geçen gün daha çok değer kaybediyor ya da şöyle soralım; Premier Lig neden 174 ülkeden canlı yayınlanıyor? Yanıtı ilk 5 dakikada çok net verildi. Bir korneri kullanmak için daha doğrusu kullanmamak için 5 dakika harcadı Fenerbahçeli oyuncular. O gerginlikten kârlı çıkan da onlar oldu ve Novak ile öne geçtiler. Belki de Beşiktaş için, senaryosunu kendisi yazsa isteyeceği şey oldu ve hemen penaltı kazandılar. Batshuayi topun başına geçtiğinde sonuçtan tribünün çoğunluğu emindi ve haklı çıktılar. Tıpkı Trabzonspor maçında olduğu gibi topu direğe nişanladı. Ayağının altından top kaçırdı, top ezdi, haşlama, kızartma ne varsa yaptı bir gol yapamadı. Emirhan’ın ince paslarını yeri geldi sezemedi yeri geldi heba etti hücum hattı. Gol nasıl gelecek derken bir penaltı daha kazandı Beşiktaş. Bu kez karar VAR’dan çıktı. Beşiktaş, 18 sene sonra bir derbide iki penaltı kazanmış oldu(Diğeri bundan tam 18 sene önce, 4 Nisan 2004’te ki Galatasaray deplasmanıydı) Topu başında bu Ghezzal vardı ve maça dengeyi getirdi. Kenan’ın sürekli kademe hataları da ilk yarı da akıllarda kalan nüanslardı. İkinci yarıya taraftarının da desteği ile hızlı başlayan, baskı da kuran Beşiktaş buradan gol çıkaramadı. İki takımda oyuncu değişiklikleri ile skora etki etmeye çalıştı amma velakin Ghezzal’in yerine Can’ın oyuna girmesi tercihi tam bir akıl tutulmasıydı. Burasının beraberliğe razı oyuna dönülecek bir yer olmadığını İsmael’e söylemesi şart. Söylerken aynı zamansa güle güle de denilmesi çok iyi olur. Ghezzal’de sahada olmayınca elit ayak kalmadı sahada, sadece ayaklar kaldı. İstisnai durumlar dışında maçlara büyük oyuncular etki eder. Önümüzdeki sezon kadrosu planlanırken bunu dikkate alırlar umarım. Artık hangi yönetim başta olursa top onlarda.