Galatasaray - Beşiktaş derbisi hakkında yazılan 29 köşe yazısı
Spor Toto Süper Lig'in 31. haftasında Beşiktaş, deplasmanda Galatasaray'a mağlup oldu ve şampiyonluk yolunda ağır bir yara alarak, şampiyonluk şansını mucizelere bıraktı. İşte Spor yazarlarının derbi hakkındaki yorumları...
129
Fanatik Gazetesi Yazarı Mehmet Demirkol, müsabakayı kaleme aldı;
Zorunlu Serdar Aziz-Maicon değişikliği dışında Başakşehir maçı kadrosu sahadaydı. Ön alan baskısı Beşiktaş’ı o kadar çok uzun top kullanmaya itti ki, 22. dakikada Ricardo Quaresma kenara gidip ‘neden pas yapmıyoruz. Neden sürekli ileri vuruyoruz!’ diye isyan etti. Beşiktaş, Allianz Arena’da dahi bu kadar pastan uzak oynamamıştı ilk dakikaları... O maçta kırmızı kartın hemen öncesinde baskıyı gören Güneş, savunmayı ‘uzun oynayın’ diye uyardığından beri Beşiktaş baskı görünce vuruyor. Terim, bu riski Donk’un Talisca üzerinde kuracağı baskıyı hesaplayarak almıştı. İki kanatta Q7 ve Babel ve sonra Lens’i de oynatmamayı başardılar.
Love bu maçta olmalıydı
Alvaro Negredo’nun sakatlığı sonrası santrfora santrfor değişikliği yapmayışı Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in en büyük hatası oldu. Vagner Love bir maç oynayacaksa o maç bu maç olmalıydı. Çünkü onun için bunda daha uygun bir savunma göbeği yok.
Gecenin sorusu
Nagatomo’nun dalıp içeri ortaladığı topta Pepe ve Tosiç nereye koşuyor. İkisinin birden Gomis’i takip için kale önünü boşaltması bu seviyede az görülür bir hamlık.
Maçın starı
Nagatomo... Bu kadar defansif görevlerle donatılmışken hücuma yaptığı etki olağanüstüydü. Sonrasında çok az hatayla ama asıl önemlisi ekstra katkıyla sahanın en iyisi oldu. Bir devre arası transferinin şampiyonluğa oynayan bir takıma bu kadar katkı yapabilmesi az görülür bir durum.
Maçın olayı
Negredo’yu anlarım da Babel’in karşı karşıyada dışarı vurduğu top inanılmaz. Tam bir kırılma anı. Ligin en garanti golcülerinden birinin ayağının bu kadar kritik bir anda dolanması inanılır gibi değil. Gerçekten olay.
Kısa mesaj
Fatih Terim belki tam bir dış saha oyunu bulamadı ama bu ön alan baskısı ve Donk’lu oyunla bir derbi oyunu bulmuş görünüyor.
229
Fanatik Gazetesi Yazarı Ali Ece, müsabakayı kaleme aldı;
Galatasaray’ın en büyük iki kozundan birisi Mariano’nun erkenden sakatlanıp çıkması dahi Sarı- Kırmızılılar’ın havasını bozmadı. Mariano sakat değilken bile zaman zaman Linnes’e forma veren Fatih Terim, Linnes ile de hedeflediği oyunu oynatmayı başardı. Galatasaray, Başakşehir galibiyetinin ilk yarısındakine benzer şekilde en doğru zamanda frene en doğru zamanda gaza basarak oynadı.
İlk gol çok önemliydi: Nagatomo, çizgiyi çok iyi kullanıp çok kritik bir asiste imza attı. Gol Fernando’nun ayağından gelse de golü sağlayan Gomis’in usta işi aldatıcı koşusuydu: Fransız santrfor, tek hareketle adeta tüm Beşiktaş savunmasını hipnotize etti!
Babel’e yakışmadı
2. yarıda Beşiktaş, Quaresma’nın sola geçtiği anlarda daha etkili oldu. Lens zaten solda da sağda da etkisiz elemanlığa devam etti. 52’de Maicon’un büyük hatası sonrasında Babel de klasına yakışmayan bir şut tercihi yaptı. 60’ta Medel’in hayat öpücüğü müdahalesi Beşiktaş’ın son şansıydı. Ancak her zaman kaleden çıkmayı tercih eden Fabri, bu kez süper yanlış bir tercih yapınca olan önce Tosiç’e sonra diğer takım arkadaşlarına oldu!
Gecenin sorusu
Negredo sakatlanınca Love girmeyecekse, Love neden alındı? Hazır değilse diğer santrforlar neden yedek kulübesinde?
Maçın starı
Linnes, Nagatomo, Fernando, Donk dörtlüsü hem Beşiktaş’ı durdurular hem de gollerin mimarları oldular.
Maçın olayı
Lens’in yazın futbolu bırakmışçasına ham hareketleri. Bir süredir böyle olmasına rağmen oyuna alınması.
Kısa mesaj
Galatasaray kalan maçlarda böyle devam edip şampiyon olur.
329
Fanatik Gazetesi Yazarı Cem Dizdar, müsabakayı kaleme aldı;
Avrupa’nın kalite değil ama çekişme açısından ‘En havalı ligi’nde şampiyonluk yarışındaki iki takımın maçının ‘dingin ama gergin’ geçmesi anlaşılır bir durum. ‘Dingin’ geçen ilk devrenin en önemli notu, Muslera’dan gelen topa Gomis’in ‘tık’ kafa vuruşu ile başlayıp golle biten akınını Beşiktaş defansının çaresizce izlemesiydi. Önemli bir not da, sakatlanan Negredo yerine santrfor yerine tartışmalı karakter Lens’in sahaya gönderilmesiydi. Doğra savunma, doğru hücum İkinci devrenin ilk aksiyonu Babel’in karşı karşıya pozisyonda atamaması oldu. Ardından Şenol Güneş defansın aksayanı Pepe’yi alıp sahaya Vida’yı gönderdi ama bu hamleyle Tosiç’i attıran penaltı süreci ile maçın da bitimi oldu. Kalesini doğru savunan Galatasaray, doğru örgütlediği hücumlarla zaten yüksek olan şampiyonluk şansını iyiden iyiye yükseltirken, demoralize Beşiktaş ikincilik şansının de epey uzağına düştü.
Gecenin sorusu
51. dakikada korner atarken Quaresma’ya aralarında çakmakların olduğu bazı ‘istenmeyen maddeler’ fırlatıldı. Galatasaray önde iken oluşan bu durumu ‘kumpas’ olarak niteleyebilir miyiz?
Maçın starı
Doğru oynayan Galatasaray takımının gerek savunmasını güçlendirip, gerekse hücuma yüksek etki koyan ikilisi Fernando ve Donk. Elbette takımın en uzun süreli en iyisi Muslera’yı unutmadan...
Maçın olayı
Yabancı kuralının mucidi, eski Türkiye Futbol Direktörü’nün de kenarda olduğu maçta sahada 21 ‘yabancı futbolcu’ vardı. Tolgay’ı buralı saymıyorum çünkü milli takım yeterliği yok. Bundan daha büyük ‘olay’ varsa duymak isterim!
Kısa mesaj
Şampiyonluğun düğümü çözüldü gibi... Lakin bundan sonra Şampiyonlar Ligi’ne gidemeyecekler için alarm zilleri çalıyor!
429
Fanatik Gazetesi Yazarı Serkan Akcan, müsabakayı kaleme aldı;
Galatasaray, Beşiktaş’ı yenerek yarışın tüm inisiyatifini eline geçirdi. Bundan sonrası tamamen Fatih Terim ve öğrencilerine bağlı. Galatasaray topu Beşiktaş’tan alarak güçlü bir iç saha oyunuyla başlamaya çalıştı. Fakat ilk tehlikeli pozisyonu Negredo yakaladı, 20’de karşı karşıya kaçırdı. İspanyol için sezon özetiydi aslında bu pozisyon. 23’te atan açısından kusursuz bir gol izledik. Gomis indiriyor, Rodrigues hazırlıyor, sol bek ortalıyor ve ön libero golü yapıyor. Kitabi bir organizasyondu. Fenerbahçe’nin Kasımpaşa’ya attığı golün benzeri. Yiyen açısından bakınca Medel’in eliyle göstermesine rağmen Quaresma ve Tolgay’ın adamlarını kovalamaması golü Galatasaray adına güzelleştirdi. 50 ile 70 arası tam bir Rus ruletiydi. Derbi gibi derbi derbinin kaderini Galatasaray’in bekleri belirledi. Nagatomo solda harika işler çıkardı ilk golün asistini yaptı. Mariano’nun, İBFK karşısında attığı harika golün rotasında ilerleyen Linnes, ikinci golde asiste giderek Rodriguez’i yıldız yapmayı tercih etti.
Gecenin sorusu
Talisca topun kıymetini bu kadar bilmezken nasıl Brezilya Milli Takımı’nda oynamayı düşünüyor? Talisca için hayat 3. bölgeden ibaret. Sahanın kalan 2/3’ünde yok. Onun hayal ettiği futbol 80’lerde oynanıyordu.
Maçın starı
Galatasaray’ın iki beki... İlk yarı Nagatomo ikinci yarı LinnesGalatasaray’ın dinamosu oldular. 2 asistle derbiyi kasıp kavurdular.
Maçın olayı
Negredo ve Babel karşı karşıya kaçırınca kader ağlarını Beşiktaş için örmeye başladı. Tosiç’in gördüğü kırmızı kartta Fırat Aydınus bariz gol şansına hükmederek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Gomis penaltıyı kaçırdı.
Kısa mesaj
Galatasaray iç sahada bu sezon hiç yenilmedi, Terim evde tüm derbileri kazandı. İçeride sadece Malatya maçı kaldı, Akhisar ve Göztepe deplasmanlarını kazanırsa şampiyon olacak.
529
Fanatik Gazetesi Yazarı Deniz Çoban, müsabakayı kaleme aldı;
Dün akşam oyuncular iyi niyetliydi, amaçları futbol oynamaktı. Aydınus belki hatalar yaptı ama gördüğünü çalma ve oyunu güzelleştirme gayreti içindeydi. Maçın henüz 3. dakikasında Belhanda- Medel ikili mücadelesinde çıkan sarı kart tartışma yarattı. Bu pozisyon için 3 kriteri göz önüne almak gerekiyor. 1-Pozisyonda ‘İyi niyet unsuru’ var mı? 2-Oyuncu kolunu bir araç olarak mı, yoksa bir silah (kural yorumundaki ifade bu) olarak mı kullanıyor? 3-Müdahalede acımasız ve yaralayıcı mı? Bence bu pozisyonda kesinlikle ‘iyi niyet unsuru’ yok. Belhanda kolunu Medel’in kendisine yaklaşmaması için araç olarak kullanmıyor. Medel’e doğru hamle yaparak, kolunu daha çok ‘silah’ olarak kullanıyor. Harekette bana göre yaralayıcı bir müdahale var. Tüm bunlara bakınca pozisyonun kırmızı kart olduğunu düşünüyorum.
Tosic, TFF’ye bağlı!
Hakemin 66. dakikada Galatasaray’a verilen penaltı kararı ve Tosic’in gördüğü kırmızı kart doğruydu. Penaltı kararında, bariz gol şansı varsa ve faulü yapan oyuncu rakibini ‘çekerek, iterek, tutarak’ düşürmüşse kırmızı kart kaçınılmaz olur. Pozisyon öncesi Gomis’in topla buluştuğu an çok kritikti. Gomis çok az farkla önde gibi görünüyor. Penaltı öncesi ofsayt bayrağı kalkmalıydı diye düşünüyorum. Burada şöyle bir soru akla geliyor. ‘Perşembe kupa maçına Beşiktaş çıkmayacak olursa, Tosic cezasını çekmiş olacak mı?’ TFF talimatlarında bu sorunun net bir cevabı yok. Dolayısıyla yorumu TFF yapacak. Ben oynanmamış bir maçta ceza çekilmiş sayılmamalı diye düşünüyorum.
629
Fanatik Gazetesi Yazarı Emre Tilev, müsabakayı kaleme aldı;
“Ruhum orada kaldı.” Böyle başlıyordu şarkı, Tam Şenol hocama göre, Pepe’ye göre. Gelememişler Fenerbahçe maçından. Hazırlanamamışlar. “Ateşini yolla bana” diyen bir başka eser, Galatasaray için. Bu seyirci ile bizim halı saha takımı Real Madrid’e kafa tutar. Galatasaray şampiyon olursa taraftar primlerin yarısını almalı. Muhteşemdiler.
Son dönemin en keyifli derbisi. Bu derbi; Harbisinden. Son dönemde diğerleri çakmadan derbi. Belhanda ve Fegouli yok Galatasaray sahada 9 kişi, Eşitlemek gerek diye sahada sanki Negredo ama 10 oldu. Sakatlanıp yerine giren Lens ile değişim yaşanmadı yine 10. Tosic dengeyi 65. Dakikada gördüğü kırmızı kart ile sağladı. Takımları maçta oynar gibi yaparak yalnız bırakan bu oyunculara bu tahammül, Anlaşılmıyor.
Gençleri oynatırım bu dört isme formayı store’da bile vermem. Bu kadar para kazan hiçbir şey yapma ayıp. Galatasaray iyi çalışmış son çizgiye inerek 10. Golünü buldu, Beşiktaş bunu unuttu. Negrede, Wagner, Babel yada diğerleri Cenk etmez. Cenk satılmaz diye yazdım, küfürler ile sarsıldım. Wagner Anadolu topçusu dedim dayak işin adres verdiler, Cenk giderse Şampiyonluk gider, Şampiyonlar ligi gider dedim. İşine bak dediler.
“Ne oldu canım, ne oldu sana” diyor şarkı… 28 Milyon Euro Cenk için alınan kayıp. Şampiyonluk +Şampiyonlar Ligi topla… Barış usta diyor ya “Oku Bakayım…” 28 milyon al sana eşitlik… Şampiyonluk son 3 haftada ,Galatasaray yok deplasmanlarda. Bence bu köprünün altından daha çok su akar. “Yaz yaz yaz bak bunu da yaz” derken şarkı .
Sende Yaz. Bence Şampiyonluk yarışı devam eder. Şenol hocam gidiyorum der gibi baktı. Gider mi..
Sezen’in dediği gibi “Git, Giiit, Gittt…GİTME KAL.” Bugün Kandil kutlu olsun diyelim.
729
Vatan Gazetesi Yazarı Güntekin Onay, müsabakayı kaleme aldı;
G.SARAY, Beşiktaş’ın 10 kişi kaldığı bölüme kadar aslında maçı bir mücadele oyununa dönüştürdü. Sarı-kırmızılı futbolcular Beşiktaş’a oranla çok daha hırslı ve istekli gözüktüler. Bu tip maçlarda en önemli faktör kazanma arzusudur. Olağanüstü bir mücadele gücü ev sahibini maç boyunca avantajlı kıldı.
TABİİ ki kırılma anları da vardı. Bunların başında Negrodo’nun karşı karşıya kaçırdığı gol ve sonrasında yine İspanyol futbolcunun sakatlanmasının ardından Şenol Güneş’in yaptığı değişiklikti. Buradaki Lens tercihi son derece anlamsızdı. Babel santfora geçti ancak yetersiz bir performans sergileyen Lens’ten Beşiktaş hiç verim alamadı.
LOVE GİRMELİYDİ
Negredo’nun yerine kesinlikle Love girmeliydi. Çünkü Love hem gole yakın bir isim hem de pas kalitesi ve adam eksiltme özelliği var.
ŞENOL Güneş’in bir başka hatası Tolgay’ı oyunda tutmasıydı. Tamam Tolgay mücadele ediyor ama savunma ve hücum arasındaki pas bağlantısını kesinlikle sağlayamıyor. Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan yüksek pas kalitesi ve karakteristik özellikler dün oluşmadı. Bundan Tolgay’ın o beceriyi gösterememesinin de etkisi vardı.
TALISCA, bir türlü oyuna giremedi. Kaçırdığı kafa golü dışında kendisini pek fazla göremedik. Tabii maç 1-0 devam ederken Babel’in karşı karşıya kalıp da atamadığı gol bir başka kırılma anıydı.
MORAL YIKIMI!
Tosic’in kırmızı görmesi, kaçan penaltı ve sonrasında Beşiktaş’ın disiplinden uzaklaşması daha inançlı gözüken G.Saray’ı 3 puana uzandıran unsurlardı.
ŞENOL Güneş, büyük bir teknik adam ancak dün yaşadığı moral yıkımının etkilerini net bir şekilde gördük. Bence Pepe sakatlanınca Vida’yı sokmak yerine Medel’i stopere çekip, Oğuzhan ya da Love’ı oyuna sokup daha ofansif bir tercih yapmalıydı. Oğuzhan hamlesinde çok geç kaldı. 3 yıllık bir aradan sonra dün ilk kez Güneş’in söndüğünü gördük.
829
Vatan Gazetesi Yazarı Bahri Havadır, müsabakayı kaleme aldı;
HARİKA ahtapot, harika Japon yapıştırıcısı... Tabii anladınız, biri Fernando, diğeri Nagatamo... G.Saray’ın bu ikilisi dün gece gerçekten derbiye damgasını vurdu. Nagatomo’nun bu takımda olması, inanın herkesi çok mutlu etti. Dün geceki futbol zekasına hayran kaldım. Bunlar bir yana derbide bir futbolseverin istediği her şey vardı.
GOLLER, heyecan, kartlar, ne düşlense hepsi... G.Saray maçı çok daha erken koparabilirdi. Beşiktaş, Babel’le Quaresma’yla beraberliği yakalayabilirdi. Ama Fatih Terim’in öğrencileri bu maçı kazanmayı ne kadar çok istediklerini her dakika ortaya koydular. Feghouli ve Belhanda G.Saray’ın zayıf halkalarıydı ama diğer arkadaşlarının yanında çok da fazla sırıtmadılar.
MUSLERA MÜTHİŞ...
MESLERA yine kalesinde müthiş oynadı. Fatih Terim’in planını bozan tek şey, Mariano’nun sakatlığıydı. Ama Şenol Güneş için aynı şeyleri söyleyemem. Negredo ve Pepe’nin sakatlığı, Tosic’in kırmızı kart görmesi, Güneş’in bütün hamlelerini altüst etti.
G.SARAY’DA herkese bir alkış gönderiyorum. Ama en büyük alkışı da o müthiş seyirciye göndermek istiyorum. Çünkü takıma tüm sezonda olduğu gibi bu maçta da büyük destek oldular.
HER hafta aynı şeyi söylüyorum, bu hafta tekrar söyleyeceğim. G.Saray artık şampiyon... Kimse kusura bakmasın. Teknik direktör Fatih Terim ve ekibi bu şampiyonluğu artık kimseye bırakmaz. Saygı duyulması lazım...
929
Vatan Gazetesi Yazarı Ersin Düzen, müsabakayı kaleme aldı;
İKİ takımın da kazanma mecburiyeti, ortaya heyecan açısından muazzam bir derbi çıkardı. G.Saray’ın taraftar desteği ile baskılı başlama planı, Beşiktaş’ın karşı hamlesi ile aksadı. Siyah-beyazlılar oyunda belki üstünlük sağlayamadı ama alanı iyi daraltıp G.Saray’ın topu orta alanda ve kendi yarı alanında gezdirmesini sağladı.
BEŞİKTAŞLILAR birbirleriyle ve saha kenarı ile olan iletişimlerinde gerginlikleri dikkat çekiciydi. Derbinin ilk kader anı 20. dakikada Negredo’nun kaçırdığı goldü. 2 dakika sonra Rodrigues ve Nagatomo’nun ikili oyunu, ceza alanına sürpriz bir giriş yapan Fernando’nun dokunuşu ile G.Saray öne geçti.
GOLDEN sonra topla daha fazla oynayan Beşiktaş, öne daha fazla çıktı. Doğal olarak açık alan da bıraktı. G.Saray bunu sadece 1 kez Gomis ile pozisyona dönüştürebildi. Çünkü Belhanda ve Feghouli, derbide kaybolan isimler arasındaydı.
KALICI HASAR BIRAKABİLİR
İKİ takımın 30 haftalık performansında gole çevirme yüzdesi arasında fark var. Beşiktaş bol pozisyona giriyor, ancak gol sayısı aynı oranda değil. Dün de benzerine şahit olduk. 2. yarının ilk 15 dakikasındasında beraberlik için yeterli fırsatları yakaladı. Ancak ne olduysa, son yarım saatte oldu. Risk alan Beşiktaş’ın zaaflarını değerlendiren G.Saray, adeta şaha kalktı. Önce Feghouli’nin penaltıdan daha net pozisyonu heba etti, sonra Gomis penaltı kaçırdı.
2-0’DAN sonra G.Saray, skoru geliştirebilir, ikili averajda rakibinin önüne dahi geçebilirdi. Bu görkemli galibiyetten sonra G.Saray şampiyonluğu kimseye kaptırmaz. Beşiktaş’ta ise bu yenilgi kalıcı hasar bırakabilir. Ligi 4. bitirebilirler. Şenol Hoca, kendi oyunundan taviz vermeyen bir hoca ancak derbilerde bunun karşılığını fazla alamıyor. Bunun yanı sıra, saha dışı faktörlerden diğer teknik adamlara göre daha fazla etkileniyor.
1029
Milliyet Gazetesi Yazarı Şansal Büyüka, müsabakayı kaleme aldı;
Galatasaray, bildiğimiz, tanıdığımız, alıştığımız Galaasaray gibi başladı... Aslantepe’nin Aslan’ı gibiydi... Tıpkı bundan önceki maçlarda olduğu gibi... Bizi şaşırtan, hayal kırıklığına uğratan Beşiktaş oldu... Perşembeden pazara üç gün geçmişti ama sanki Beşiktaş bu üç gün içinde Kadıköy’den Aslantepe’ye gelememişti...
Oysa Aslantepe’de oynuyorsan, karşında Galatasaray varsa, bire bin katacaksın, pozisyonunu çok dikkatli alacaksın, fırsat yakalarsan “hovarda“ gibi harcamayacaksın.
Galatasaray çok iyi başlayıp, Beşiktaş tanınmayacak kadar kötü ve güvensiz başlayınca daha ilk dakikalardan oyunun Galatasaray’a döneceği belli oldu... Buna rağmen futbolun cilvesi Beşiktaş’a “Bir gol at, maça ve oyuna dön” diye bir şans tanıdı... Ancak Negredo çok net pozisyonda çok acemi bir vuruş yapınca Beşiktaş ayağına gelen bu fırsatı da tepti. Galatasaray golünün geleceği belliydi. Gökhan’ın aksadığı sağ kanatta önde Rodrigues, arkadan gelen Nagatomo ile Beşiktaş savunmasının dengesini yerle bir etti. Fernando golünde Nagatomo‘nun gerilerden bindirip savunmanın arkasına sarkarak topla buluşup asist yapması, futbolun ve maçın en çarpıcı hareketiydi...
Gol sonrası da fazla değişen birşey olmadı. Beşiktaş hücuma çıkarken topların tamamına yakınını kaptırdı, Galatasaray bu kaptığı toplarla bir derbide yakalanması pek de kolay olmayan pozisyonları arka arkaya buldu. Ama kıymetini bilmedi, bilemedi...
Öyle ilginç bir maç oldu ki, futbol kötü oyununa rağmen Beşiktaş’a gülen yüzünü göstermeye devam etti. Maicon’un ters kafa vuruşunda bu kez Babel kaleci Muslera ile karşı karşıya kaldı. Hemen yanında boş kaleye vuracak olan Quaresma... Babel vermedi, vurdu. Ama dağlara taşlara... Ardından Babel’in yetişemediği. Sonra Feghouli’nin tam “atıyorum” derken Medel‘in ayağının mucizeye uzanışı ve mutlak bir golü önleyişi. Bir derbide görülmeyen, yaşanmayan ne varsa sanki hepsi bu maçtaydı.
Gomis’in bir inadı var, bir çabası, ısrarı var. Nitekim bu ısrar, bu mücadele ile Tosic’i kırmızı, takım lehine de bir penaltı geldi. Gomis’in ısrarı tamam da, Tosiç nasıl olur da rakibini bu kadar kolay kaçırır. Ama futbol şansı Beşiktaş‘a gülmeye devam ediyordu. Gomis topu üst direğe nışanladı. Ama “görünen köy kılavuz istemez“ misali ikinci golün geleceği belliydi. Üstelik Beşiktaş bir eksik kalmış ve savunması bu kadar dağınık oynarken. Nitekim gecenin iyilerinden Rodrigues beklentileri boşa çıkartmadı. Sonuçta Galatasaray çok hakettiği bir maçı belki de beklediğinden de rahat kazandı. Galatasaray şampiyonluk yolunda dev bir adım attı. Ancak haftaya kendini kupadan eleyen Akhisar deplasmanında. Galatasaray’ın deplasman arızası biliniyor. Şampiyon olmak istiyorsa “teklememesi” gerekiyor... Beşiktaş derseniz perşembe kupayı kaybetti, üç gün sonra şampiyonluğu büyük tehlikeye attı. Her yer Aslantepe olsaydı Galatasaray çoktan şampiyondu. Beşiktaş’ta ağır hasar var...
1129
Milliyet Gazetesi Yazarı Atilla Gökçe, müsabakayı kaleme aldı;
Her şeyden önce iki teknik adamın tartıya çıktığı bir maçtı bu. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Feghouli, Belhanda ve Rodrigues’i formsuzluklarına rağmen oynatarak bir anlamda motive etti. Onbiri de yabancıdan kurulu Galatasaray’da Maicon ve Denayer zorunluluktan birarada oynuyorlardı. Terim’in takımı hücum aksiyonlarında sol kanadı kullanıyor, Nagatamo ve Rodriguez Gökhan ve Pepe’yi zor durumlara düşürüyorlardı. O kulvarda Quaresma’nın bir kez savunmaya yardım ettiğini gördük. Fazlası da zaten beklenemezdi. Terim, oyuncularının çabuk oyunla Beşiktaş’a baskı yapmasını sağlarken, Fernando, Feghouli, Belhanda da soldan gelen toplarla buluşup şut denemelerine girişiyor, markajdaki Gomis’e alternatif oluşturuyorlardı. Nagatomo asistiyle Fernando’nun attığı gol, Galatasaray’ın oyununa karşılık buluyordu.
Beşiktaş çok istekli başladı maça. Hücumda en az 5 kez pozisyona girerken inanılmaz goller kaçırdı. Talisca, Negredo, Babel ve Quaresma’nın şutlarında top ya dışarı gidiyor, ya da Muslera tarafından kucaklanıyordu.
Beşiktaş’ın oyun merkezindeki kurgusu ne üretici, ne de bitirici oldu. Medel durağan oynarken Tolgay Arslan, kariyerinin kötü maçlarından birini sergiledi. En az 10 kez isabetsiz pasla rakibine ikramcı oldu. Şahsen bir kez top kaptığına tanık oldum, ama arkası gelmedi. Beşiktaş, oyunu merkezde kaybetti. Yedikleri iki golde de Galatasaray orta alanı çok çabuk geçip hücum setiyle etkili oldu.
Pepe ya kırmızı kart görüyor, ya sakatlanıyor. Birincide ağır hakem hataları da oldu. Sakatlıklar da talihsizlik. Portekizli’nin katkısı Beşiktaş’ta bir fazlalık yaratmıyor. Tosiç’in Gomis’e yaptığı penaltı ise aymazlık. Doğrudan kırmızı kartla savunmanın kimyasını bozdu.
Eğri oturup doğru konuşalım. Şenol Güneş, bilinen, klasik on biriyle maça başlarken, rakibine çok özel tedbirler almamıştı. Sahadaki 10 oyuncusu da performans düşüklüğüyle hayal kırıklığı yarattılar. Ama Fabri, yediği gollere karşılık en az dört kurtarışla hayatının en dramatik gecesini yaşadı. Şenol Güneş’in Negredo’nun sakatlığından sonra Love’ı değil, Lens’i oyuna alması işe yaramadı. Babel de gecenin en net fırsatını harcarken, oyunda hangi görevi üstlense, çaktı. Tolgay - Oğuzhan değişikliği Güneş’in geç kalmış bir hamlesi (!) idi, galiba mecburiyetten!
Özetleyelim: maçı Fatih Terim kazandı. Beşiktaş, Süper Lig’in son derbisinde rakibine eşlik edemedi. Bilinen iyi oyunlarından birini oynayarak fazlsını yapabilirlerdi ama, olmadı. Hiç kimse mazeret üretmesin... Dün gece tren kaçtı!
1229
Milliyet Gazetesi Yazarı Ercan Güven, müsabakayı kaleme aldı;
Kimi Başakşehir gibi ileriden dikkatle bakıyordu “hadiseye”, kimi epeyce geriden; Fenerbahçe’nin yerinden merakla... Galatasaray ile Beşiktaş ise tam ortasında, hatta olayın ta kendisiydi. Yangınsa, yanacak olan da onlardı; zaferse tadacak olanlar da... Seyredene de oynayana da “heyecanın dördüncü boyutunu” vaat eden derbi, tuhaftır ki, oynayanlar adına talih sayılmazdı. Varını yoğunu yazı turaya yatırmak gibiydi... Düşünsenize; ayakta kalmak için karşındakini hayalleriyle birlikte yıkmak gerekliydi. Biraz zalimce!.. Veya aynısı senin başına! Dehşet verici! İşte o sebeple heyecanın doruklarındaydı derbi. Hele bir saat önce Başakşehir rakibine fark atınca, Galatasaray ve Beşiktaş sanki “biri kırılsın” diye tokuşturulan paskalya yumurtalarıydı. Ve önce çatladı sonra kırıldı gitti Beşiktaş. Futbolundan çok skoru önemli maçların belki de ilk sırasındaki derbide böyle bir kırılmayı neden yaşadı Kartal? Ofansif kadrolara bakınca her iki takımın da kazanmaktan başka bir şey düşünmeden çıktığı maça tek moralsiz başlayan Şenol Güneş’ti bir kere. Hem de Terim gülücükler dağıtırken. Pas ustası Beşiktaşlılar’a, Galatasaray futbolcuları baskı yapıp pasa hasret bırakırken, Şenol Güneş’i Fenerbahçe hocası Aykut Kocaman marke etmişti galiba. Güneş resmen Kupa maçında kalmıştı. Yansıdı mı futbolcularına? Mutlaka. İkinci sebep Negredo... 20. dakikada topu Denayer’den söküp aldığı ve Muslera ile karşı karşıya kaldığı pozisyonu acemice golsüz tamamladığı yetmezmiş gibi 35’de sakatlanıp yerini Lens’e bıraktı ve Beşiktaş’ın kurgusundan oyun düzenine kadar her şeyini yıpratan adam oldu. Gerçi ilk yarıda Galatasaray da Mariano yerine Linnes ile zorunlu bir değişiklik yaşadı ama takıma etkisi santrafora Babel’in geçtiği Beşiktaş kadar olmadı. Üçüncü unsur Pepe... Savunmada Beşiktaş’ın sırtını dayayacağı adam sahanın en kötüsüydü belki de. En azından çıkana kadar. Ve sonuncu sebep... Galatasaray’ın isteği, arzusu, gayreti... Maça müthiş sert ve baskılı başlayan, rakibine pas yaptırmayan, top bırakmayan Galatasaray’da Muslera bile oyunun içindeydi. Son saniyede Talisca’nın şeref sayısına bile izin vermedi. Maç o kadar ince bir çizgide oynanıyordu ki, Pepe’nin yerine Vida dışında ikinci yarının golüne kadar takımlarına dokunamadı hocalar. Hem de Beşiktaş’ın en azından bir beraberlik için hücum edip Galatasaray’ın kontratak oyununa dönmesine rağmen...
İndiana Jones filmi!
Bu kritik denge 64. dakikada penaltı yapan Tosic’in atılacağı inanılmaz bir Gomis pozisyonu yaratıp daha inanılmazı Gomis’in penaltıyı kaçırmasıyla zirve yaptı. Galip taraf da mağlup kadar gergindi. Altı dakika sonra gelen Galatasaray’ın Rodrigues zekasıyla gelen ikinci golü derbiyi mühürledi; Beşiktaş’ın mağlubiyetini tescil etti. Kısaca derbide telafisiz kayıp yaşayan, bu ligin en iyi futbolunu oynayan ve artık şampiyonluk yarışında Fenerbahçe ile birlikte “gerideki gurubu” oluşturan Beşiktaş’tı. Kim hak edebilir bir maçta en güçlü rakibine yenilip her şeyi yitirmeyi. Yedi yıl önce denenip tedavülden kaldırılan “Play-off’lu sezon finali” bu sezon için biçilmiş kaftanmış aslında... Baksanıza, Süper Lig “İndiana Jones” filminden farksız. Yarım saatte bir kahramanı değişen, bir günde hikayesi alt üst olan süper serüven dizisi oldu. Dört takım birden “kutsal hazine” peşinde. Her hafta nefes nefese. Peki kim kazanacak? Harrison Ford’un rolü şimdilik Galatasaray’ın.
1329
Milliyet Gazetesi Yazarı Osma Şenher, müsabakayı kaleme aldı;
Galatasaray dün gece şampiyonluk yolunda en önemli maçını kazandı. İlk defa bir derbi maçında yıldız futbolcularının bu kadar sorumluluk alıp, gayret gösterdiklerini gördüm. Sarı-kırmızılıların derbiyi galip tamamlamasının en büyük etkeni, Beşiktaş’tan daha iyi hazırlanmışlar, daha çok koşup, mücadele ettiler ve üç puanı daha çok istediler.
Fatih Terim tecrübesini, her şeyini ortaya koymuş bu derbi için. Taraftar, teknik direktör ve futbolcular bu kadar önemli bir maçta bütünlüğü sağlayınca galibiyet geldi.
Önce Japon Nagatomo’dan bahsetmek lazım. Büyük bir futbolcu ve aynı zamanda büyük bir profesyonel. Evet, geldiğinden itibaren iyi maçlar oynadı ama dün gece belki de hayatının maçını oynadı. İlk golün pasını verdi, Quaresma’yı kıpırdatmadı, hücuma çıktı... Bir futbolcu takımına ne kadar katkı sağlayabilirse onu yaptı.
Fernando... Her zaman Galatasaray’ın belkemiği olduğunu söylerim. İlk goldeki takipçiliği mükemmel ötesi bir görüntüydü. Ancak bunu çok büyük yıldızlar yapabilir. Gomis penaltı kaçırmasına rağmen, bir santrfor nasıl mücadele eder, rakibine nasıl baskı yapıp hataya zorlar bunu seyrettirdi bize.
Rodrigues daha ham, pişmemiş. Ama sürati, rakibe baskısı... Çok entresan bir futbolcu. Attığı golde en büyük pay Linnes’in. O kadar yedek kalmasına rağmen Linnes derbide oyuna girdi ve sıfır hatayla oynadı. Belhanda maçın başında rakibine dirsek attı ve sarı kart gördü. Çok lüzumsuz ve gereksiz bir hareketti. Daha sonra kendini toparladı, giydiği formanın hakkını verdi.
Feghouli... O da büyük bir yıldız olduğunu kanıtladı. Pozisyonlara girmesinin yanında, sahada olduğu her anda mücadelesini ortaya koydu. Bana en entresan gelen futbolcu Donk. Bu çocuk uzun bir süre yedek kaldı. Ama Terim’in gelişinin ardından takımın olmazsa olmazı. Beşiktaş’ın orta sahasını dağıttı, gecenin başka bir yıldızı olmayı başardı. Muslera’nın yeri hep ayrı. Formunun zirvesinde ve gerçekten çok iyi toplar kurtarıyor. Dün gece de çıktığı her hava topunu aldı.
Sonuçta üç puanı Galatasaray haketti. Şampiyonluk yolunda çok büyük bir virajı kayıpsız döndü. Ama burada taraftarı unutmamak lazım. Müthiş bir itici güç oldular. Beşiktaş’a gelince herhalde yaşadıklarının etkisindeler. Bir türlü maça konsantre olamadılar. O hırslı, mücadeleci futbollarını kaybetmişler.
1429
Sabah Gazetesi Yazarı Metin Tekin, müsabakayı kaleme aldı;
1- Beşiktaş yenilgiyi hak etti mi?
İlk yarının oyun başlangıcına baktığımızda Galatasaray'ın alışılmış önde baskılı, tempolu oyunundan ziyade dengeli ve kontrollü bir görüntü vardı sahada. İlk yarıda mücadele vardı ama beceri ve kalite yoktu. Maçın geneline baktığımız zaman sorduğunuz sorunun cevabı olarak;
Galatasaray'ın maçı skorun yanı sıra oyun anlamında da hak ettiğini söyleyebiliriz. Beşiktaş 10 kişi kalınca da zaten farklı bir oyuna dönüldü. Beşiktaş'ın oyununu etkileyen en önemli faktörlerden biri Negredo'nun sakatlanmasından sonra Şenol Güneş'in Lens tercihiydi
Kabul edelim ki Lens'ten bir türlü verim alamayan bir Beşiktaş var. Ve devre arasında apar topar alınan Vagner Love'ı böyle ihtiyaç duyulan bir maçta bile oynatmayacaksınız niye bu transfer? Ayrıca bu değişiklikle Babel'i de kenardaki etkinliğinden alıp santrforda stoperlerin içine atmak zorunda kaldınız.
Maçın başlangıcında Tolgay ve Medel'in iyi olacağını düşünüyordum ama verimsiz kaldılar. Oyun kurulumunda olumsuz olarak Tolgay'ın da etkisi vardı. Bu işi sadece Medel yapmaya çalıştı. Özellikle ikinci yarıya başlarken Oğuzhan'ı kullanmamak da bana göre bir oyuncu seçimi yanlışıydı. Beşiktaş ikinci yarının başında bir 10 dakika oyunu ele aldı ama skor 2-0'a geldikten sonra ve 10 kişi de kalınca yapacağı çok bir şey kalmadı açıkçası.
2- Maçın kırılma anı sizce neydi?
Birkaç kırılma anı vardı. Skor 0-0 iken Negredo'nun kaçırdığı pozisyonda vuruş tercihini çok yanlış yapması, artı 1-0 iken Babel'in Muslera ile karşı karşıya kaldığı ve atamadığı pozisyon. Ki Babel gibi bir vuruş ustası bile yanlış yaptı. Bence bu iki pozisyon, Beşiktaş açısından oyunun kırılma anları idi. Ha Beşiktaş skoru 1-1'e getirse sahadaki oyunu çok farklı bir yere getirebilirdi ama günün sonunda iç saha oyunlarını çok iyi kullanan ve gerçekten önemli bir tribün katkısı ile oynayan Galatasaray bu zor maçı kazanmayı bildi.
Bitime 3 hafta kala bu kıyasıya yarışta Beşiktaş'ın artık 4 takım arasında en dezavantajlısı olduğunu çok rahat söyleyebilir.
1529
Sabah Gazetesi Yazarı Erman Toroğlu, müsabakayı kaleme aldı;
Maç başlıyor... Pozisyonlar iki tarafa da gidip geliyor. Zaman zaman öyle bir maç oldu ki futbol maçından çıktı, voleybol veya basketbol maçına döndü oyun! Top havadan aşağı inmedi. Çok kontrolsüz hücumlar oldu. Ama şu olmadı; iki takımın futbolcuları da mücadele etmemezlik yapmadılar. Bir an dedim ki; bu iki takım 65'ten sonra ne yapacak? Birbirlerine cevap verirler mi, yoksa yorgunluk mu belirir? Ama şu gözüktü, dakikalar geçtikçe Beşiktaşlı oyuncular oyundan düştü. G.Saraylı oyuncular da giderek tempolu oynamaya başladı. 60'tan sonra fark 4, 5, hatta 6'ya kadar giderdi. Peki bunun sebebi neydi? Şuydu:
Galatasaraylı oyuncular topu daha iyi gezdirdiler, boşa çıktılar, topa hakim oldular. Böyle olunca rakibin morali bozulur, top kapmak için çok fazla uğraş verir. Ve gereksiz yere sinirlenerek güç kaybederler. Topla fazla oynayan takım da maçın içinde fazla kaldığı için bu işten büyük keyif alırlar. Keyif aldıkça da daha fazla koşmaya başlarlar. Top kapmak isteyen adam çok yorulur. Oynayan adam az... Sezon başından beri şunu söylüyorum, hâlâ da aynı şeyi söylüyorum; Beşiktaş Avrupa'da iyi mücadele etti. Herkes birbirine çok yardım etti. Ama lig maçlarında aynı yardımı birbirlerine yapmadılar. Çünkü bu takımın yaşı böyle oynamaya müsait değil.
Galatasaray Tudor döneminde bir başkaydı, Fatih Terim döneminde başka oldu. Şenol Güneş'in maçtaki yüz ifadesi ise "Arkadaşlar ben bu sene sonunda 'adios amigos' yaparım. Ne haliniz varsa görün" der gibiydi. Beşiktaş sadece maçı değil, şampiyonluğu da kaybetti. Galatasaray'da mücadele etmeyen yoktu. Kötü oynayan da yoktu. Herkes savaştı... Ama Nagatomo diye bir adam vardı. Tam bir Japon ahlakıyla oynayan, bir de bu seneki yeni transfer Donk!
1629
Sabah Gazetesi Yazarı Ahmet Çakar, müsabakayı kaleme aldı;
Galatasaray gerçekten özellikle kendi sahasında oynadığı maçlarda tarih yazıyor. Kolay değil, şampiyon adaylarını art arda Seyrantepe'de tek tek deviriyor. İlk yarıya bakıyoruz, Beşiktaş asla oyunu tutamadı. Galatasaray, sürekli baskı yaptı. Fakat ilk gol pozisyonunu bulan Negredo ile Beşiktaş oldu. Muslera açılmıştı, Negredo iyi aşırtsa gol olacaktı ama kötü vurdu. Yine ilk yarıda Gomis'in mutluk bir pozisyonu var. O da karşı karşıya kaldı, ama kötü vurdu.
Galatasaray'ın attığı ilk gol bu tür maçlar için çok önemli. Bütün taktik varyasyonlar birden değişiyor. İlk yarıda da Rodrigues ve Nagatomo iyi geldiler, Japon oyuncu sıfıra inip Fernando'nun önüne bırakıverdi. İkinci yarı ilk 20 dakika Beşiktaş oyunu kontrol etti. Çabuk kontrataklarla çıktı ve birkaç önemli pozisyonu kullanamadılar. Ama maçın kırılma anı, penaltı ve kırmızı kart. Tosic, Gomis'i kaçırdı, daha doğrusu arkasında kaldı. Sarıldı, düşüremedi... Ama Gomis'in dengesi bozuldu, sonra düştü. Hakem de haklı olarak önce avantaja, avantaj sonuçlanmayınca da penaltıya hükmetti.
Penaltı gol olsa, iş orada bitmişti ama Gomis kaçırdı. İşte bundan sonraki bölüm Galatasaray için çok sıkıntı olacaktı ki kısa bir süre sonra Rodrigues, belki de şampiyonluğu getiren golü atıverdi. Geriye kaldı 3 maç. Görünen o ki Galatasaray ya da Başakşehir'den biri yüzde 99 oranında şampiyon olacak. Ama G.Saray 3 maçını da kazanırsa pek tabii ki şampiyon onlar. Dün geceki galibiyet bence şampiyonluk yolunda atılmış çok net bir adımdır.
Karşılaşma hakem için masa başında çok zordu. Ama Fırat Aydınus, bana göre mükemmele yakın maç yönetti. Tatlı-sert disiplini, verdiği teknik kararlar ve en önemlisi verdiği penaltı. Hepsinde haklı. Haaa! Penaltıda sarı mı olur, kırmızı mı olur? Bu tartışmaya açık. O da düşündü ve kırmızı verdi. Bence saygı duymak lazım.
1729
Sabah Gazetesi Yazarı Rıdvan Dilmen, müsabakayı kaleme aldı;
Derbiye mecburi değişiklikler damga vurdu. Daha maçın 21. dakikasında Galatasaray adına son dönemin en formda ismi Mariano kenara gelmek zorunda kaldı. Beşiktaş, maç 0-0 giderken ve 1-0 geriye düştükten sonra en çok ihtiyacı olan santrforunu kaybetti. 35. dakikada Negredo'nun yerini Lens'e bırakmasıyla Beşiktaş, kontratak takımına döndü. Galatasaray, çok tecrübeli ve evinde en coşkulu oynayan takım. Bu coşkusu ve önde baskı yapıp sert oyunuyla Beşiktaş'ı durdurdu. Bu sezon Şampiyonlar Ligi maçları da dahil Beşiktaş'ın oyununu kabul ettiremediği bir 45 dakika seyrettik. İlk yarıda iki kritik pozisyon vardı. Birincisi Negredo'nun karşı karşıya kaldığı ve kaçırdığı pozisyon, ikincisi ise Gomis'in kaçırdığı ki bu gol olsa skor 2-0'a gelecekti ve belki de oyun ilk yarıda kopacaktı. İlk yarının en kötü oyuncusu Pepe'ydi. Gomis'le eşleştiğinde ona kafa topu vermemesi lazım ama rakibine 3 kez bu şansı verdi. Golde de rakibinin önüne geçmesine rağmen ciddi hata yaptı.
Terim çok iyi bir yarışmacı antrenör... Kredisi de muazzam açık... Dursun Özbek'in giderayak yaptığı en önemli operasyondu bu. G.Saray'ın Fatih Terim'le olan duyguları yükseldi. Sessiz sedasız müthiş konsantrasyonla maça hazırlandılar. Beşiktaş mental olarak hafta içi olaylar nedeniyle iyi hazırlanmadı. Zaten Şenol Hoca'nın maç önü açıklamaları da bunu gösteriyordu. 'Türkiye'de futbol filan yok' demeye getirdi. Tolgay mücadele etti ama etkili değildi, Talisca sertliğe dayanamadı. Quaresma konsantrasyon sıfırdı. Beşiktaş 'Oyun benim' demedi hiç. Muslera sıfır hata ile oynadı... Müthiş bir konsantrasyon vardı. Nagatomo mükemmel oynadı. Denayer bireysel hatalar yaptı ama çabuktu. Maicon, cepheden gelen toplarda iyiydi. Teknik direktör ve taraftar 5 yıldızdı. Bu arada Şenol hoca beni aradı yaşanan olaylar sonrası çok demoralizeydi. Daha sonuç açıklanmamıştı. Canının çok sıkkın olduğunu hissettim. Hâlâ da sıkkın, bu da performansını etkiliyor. Abartı bir kelime kullanıyorum belki ama yenilgiyi kabullenmiş... Beşiktaş'ın bundan sonraki 3 maçı da kolay olmaz.
1829
Takvim Gazetesi Yazarı Oktay Derelioğlu, müsabakayı kaleme aldı;
Dün geceki maçla ilgili söylenecek ilk şey hakem Fırat Aydınus'un 4. dakikaka Belhanda'ya Medel'e dirsek attığı pozisyonda veremediği kırmızı kart oldu. Aydınus'un bu kararı maçın gidişanıtı büyük oranda etkiledi. Eğer Belhanda atılsaydı maçın çok farklı bir senaryosu olabilirdi.
Galatasaray ilk devreyi önde kapasa da sahada denk bir mücadele vardı. Negredo müsait pozisyonda golü atabilse işler Beşiktaş adına değişebilirdi. İkinci yarıda seyirci avantajını iyi kullanan Galatasaray, Beşiktaş yarı sahasında etkili oldu. Sarı-Kırmızılılar özellikle Quaresma ve Gökhan'ın üzerine oynayarak Beşiktaş'ın sağ kanadından etkili ataklar yaptı.
ASLAN YOLU YARILADI
Belhanda'yı ilk yarıda atamayan Fırat Aydınus, Beşiktaşlı Tosic'e ise çok rahat bir şekilde kırmızı kart gösterdi. Beşiktaş'ın 10 kişi kalmasıyla da maç koptu ve Galatasaray çok kritik bir galibiyet aldı. Bitime 3 hafta kala derbiden zaferle ayrılıp liderliğini koruyan Sarı- Kırmızılılar, şampiyonluk için önemli bir adım attı.
MAÇIN EN iYİSi: NAGATOMO Japon futbolcu çok çalışkandı.
MAÇIN EN KÖTÜSÜ: BABEL Hollandalı yıldız gününde değildi.
1929
Takvim Gazetesi Yazarı Tayfun Er, müsabakayı kaleme aldı;
Maçın kaderini belirleyecek unsur Galatasaray'ın preste ne kadar başarılı olacağı, Beşiktaş'ın da baskıya karşı oyun kurma ve hızlı çıkabilme becerisi olacaktı. Beşiktaş'ın defans zaafı sağ kanadı, Galatasaray'ın ise savunma göbeği (Maicon ve Denayer) ve hava topuydu. Galatasaray'da benim için Gomis değil Rodrigues, Fernando, Nagatomo ve Mariano önemliydi.
KIRMIZI DOĞRU
Her şey beklendiği başladı. Hesapta olmayan şey Tolgay'ın ve Medel'in kötü oyunu, Babel'in etkisizliğiydi. Negredo bildiğiniz gibi bal yapmayan arı durumundaydı. Beşiktaş'ın en zayıf halkası süper emekli Gökhan Gönül'ün kanadından gelen topta Tosic pozisyon hatası yapınca gol geldi. Hırsı ve sertliğiyle seyircinin sevdiği, zaman zaman da iyi oynayan Tosic büyük takım oyuncusu ve iyi futbolcu değil, el bombası gibi diye çok yazdık. Evet penaltı ve kırmızı kart kararı doğruydu.
SORUMLULAR BELLİ
Maç Tosic atılınca deği; Şenol Güneş, ilk yarıda olduğu gibi 2. Yarıda da oyunu seyredince bitmişti. Beşiktaş'ın şampiyonluğunu kaybetmesinin nedeni sağ bek ve iyi bir santrafor almayanlar ve eldeki kadrodan bir takım çıkaramayan hocasıdır. Şampiyonluklarda rakiplerin zayıflığı herkesi aldattı ve Beşiktaş rakipleri güçlenirken zayıfladı. Olsun; biz başarı için değil büyüklerimizden öğrendiğimiz hayata dair duruş ve değerlerimiz için Beşiktaşlı olduk.
2029
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Bağış Erten, müsabakayı kaleme aldı;
İnanması güç ama bu yazıda sadece 90 dakikanın hikâyesi var. Gerginlikler, kavgalar, dövüşler, itişmeler değil, sadece bir futbol maçı. Hem de ne maç! Müthiş bir hız, saygı duyulacak bir mücadele ve azim. Demek derbilerin böyle bir versiyonu da varmış. Hakemsiz, olaysız, şiddetsiz, saf futbol bu topraklarda da vuku bulabiliyormuş! Önce bize bunu gösteren iki tarafa da teşekkür etmek lazım.
Kâğıt üzerinde yapılan taktik hesapları taca atan bir pratikle girdik maça. Teorik olarak daha kontrolcü gibi görünen 11’ler, ilk düdükle birlikte ‘ritmik jimnastik’ yapmaya başladılar. Belli ki bu kadar kritik bir derbi, hiç de güvenli kipte oynanabilecek gibi değildi. Zaten ev sahibi Sarı - Kırmızılılar tempo ve baskı yaptıkça çağlıyordu. Öyle de oldu. Beşiktaş ikinci yarının ilk 20 dakikası hariç belki de sezonun en etkisiz oyununu oynadı.
Bu yetmezmiş gibi, bir de sakatlık yüzünden gelen iki değişiklik akışın öngörülebilirliğini hepten bozdu. Artık tasarlanmamış bir maç izliyorduk. Bu doğaçlama oyun, oturmuş ve devamlılığı olan Beşiktaş’a değil, coşkuyu seven Galatasaray’a yaradı. Neticede Şenol Güneş hep aynı planı oynamaya çalışıyordu, kaos ise Fatih Hoca uzmanlığıydı. Nitekim, bu ‘yüksek hızlı trende’ Cim Bom maçı domine eden taraf oluverdi. İlk golü bulmadan önce de, sonra da.
İkinci devre oyun alanına rakibinden çok daha erken çıktı Beşiktaş. Hamle etmesi beklenen taraf olmanın bilinciyle sanırım. Öyle de oldu. Baskıda servis rakibe geçti ve pozisyonlar gelmeye başladı. Organize ya da spontane, gol atacak pek çok fırsat buldu Kara Kartal. Ama verimlilik oranları düşüktü. Hele de böyle bir derbi için. Sonra penaltı oldu. Bence doğru karardı. Kart da öyle. Orada kopmalıydı maç. Gomis kaçırdı. İmdada ise bu temponun eksperi Rodrigues yetişti ve işi bitirdi. Bu gol maçın kazananını da ilan etmiş oldu.
Maç öncesi kendi kaderini tayin edebilecek tek takımdı Cim Bom. Öyle de kaldılar. Şampiyonluk için ‘kara göründü’ diyebilirler artık. Ama hâlâ derede takılmadan limana götürülmesi gereken bir gemi var.
2129
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Gülengül Altınsay, müsabakayı kaleme aldı;
Bence Beşiktaş kupa maçı mağduriyetine sanki bir parmak bal çalarcasına Pepe’ye sadece bir maç ceza verilmesini de kabul etmemeli ve Pepesiz oynamalıydı. Ve nihayet şampiyonluğu doğrudan etkileyecek maç dopdolu tribünlerin önünde başladı. Başta iki takım da topu indirip pas trafiğini kuramadı. Galatasaray oyuna sert başlayan taraftı.
Belhanda’nın Medel’in yüzüne dirseğine verilen sarı kart, kırmızı olmalıydı. Ama sanırım Aydınus daha maçın başında kırmızı kart göstermek istemedi. Siyah - Beyazlılar maçın başında topu rakibe verdi daha çok. Bunun nedeni Medel - Tolgay ikilisine Talisca’nın yeterince yardım edememesi ve orta alan üstünlüğünü Galatasaray’a vermesiydi. Ne var ki ilk dakikada Gomis’in Fabri’yle karşı karşıya kalmasının ardından Negredo’nun 20’de kendi yarattığı pozisyonda yaptığı aşırtma skoru değiştirebilirdi. Ama 2 dakika sonra bunu başaran topu indirip kanattan örgütlü gelen Cim - Bom oldu. Fernando skoru böylece 1-0’ a getirdi. 21’de Mariano’nun 35’te Negredo’nun sakatlanması ise ilk yarıda karşılıklı yaşanan şanssızlıklardı. Negredo’nun yerine Lens’in girmesi ise Beşiktaş’ta kadro yapılanmasındaki hatayı gösteriyor. Maalesef Beşiktaş kadrosu her yıl daha da yaşlanıyor. Bu dinamik Galatasaray’ı Negredo, Lens, Vida ile yaşlı futbolcularla yenmek zordu zaten. Doğal olarak geriye düşmüş Beşiktaş gol için giderek daha fazla risk aldı. Nitekim Kartal pozisyonlarla başladı 2. yarıya; Q7, Babel gole çok yaklaştı. Babel şanslı bir gününde değildi hiç. Bu arada maçta gerilim de giderek arttı. Ve bu gerilim Beşiktaş’ı vurdu. 64’te ceza alanında Tosic’in Gomis’e hareketi penaltı ve kırmızı kartla cezalandırılınca Kartal 10 kişi kaldı. Penaltıyı Gomis kaçırdı ama maçın üstünlüğü tümüyle ev sahibine geçmişti artık. Rodrigues’in 70’te attığı 2. gol üç puanın kime gideceğini de belirledi. Gerisi artık zaman doldurmaydı o kadar.
2229
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Arif Kızılyalın, müsabakayı kaleme aldı;
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, kavgasız, dövüşsüz, rövanşist duygulardan arınmış, sadece sportif kazanım hedefleyen iki takım arasındaki bir finaldi Galatasaray-Beşiktaş maçı... Üstelik majestelerinin takımı Başakşehir’in Ankara’dan 3 puanı ‘kapması’, maçın sinirlerini gerebilirdi ama hem sahadaki 11’ler hem kenar yönetimler, futbolun içinde kalmayı yeğlediler. Hem Fatih Terim’i, hem Şenol Güneş’i kutlamak gerek.
Sahaya dönersek G.Saray, bu tip maçları coşkulu oynuyor. Büyük maçları seviyorlar. Dün de böyle bir senaryo izledik. Belki Fatih Terim’in etkisidir, belki futbolcular kendilerini bu tip maçlara farklı misyonlarla hazırlıyordur bilinmez; Sarı-Kırmızılı formayı giyen büyük çoğunluk -Belhanda hariç -, üstlendikleri görevin ciddiyetini bilerek sahaya çıkmıştı. ‘Ölüyü diriltir’ denen 50 bin taraftar da devreye girince G.Saray, mahallenin ‘büyük ağabeyi’ rolünü üstleniverdi. Yardımlaştılar, koştular, coştular... Öyle ki 40 yılın ‘vurdumduymaz’ı Henk Ryan Donk bile Başakşehir’den sonra en iyi maçlarından birine imza attı dün... G.Saray; böyle coşkulu, tempolu, istençli oynayınca karşısındaki takım da kendi oyun şablonunu yansıtamıyor sahaya... Beşiktaş da aynı yazgıya razı oldu. Savunmada Caner’in olmayışı, Pepe’nin ‘aman atılmayayım’ korkusu, Atiba’nın son anda kadro dışı kalışı, Beşiktaş’ın ‘Beşiktaş gibi’ oynamasına engeldi. Tüm yük Talisca’ya kalınca da G.Saray’ın gardı, 1-2 pozisyon hariç düşmedi Brezilyalıya karşı... İspanyol Negredo’nun sakatlanıp çıkışı ise işin tuzu biberiydi. Sanırım Şenol Güneş’in maç öncesi tüm taktiksel varyasyonları bu sakatlıkla çöktü. Zaten oyunu elinde tutmayı hedefleyen G.Saray’ın ekmeğine yağ sürülmüştü, Mariano-Linnes değişkliği bile etkilemedi ev sahibini... İlk golde Gökhan’ın arkasına adam kaçırma huyu kadar Quaresma’nın yerini kaybedişi dikkat çekiciydi. Japon sol bekin inatçılığı, Fenando’nun kalitesiyle bütünleşince coşkulu oyun ilk meyvesini verdi. Ardından Gomis’le arayı açma fırsatı buldular. Fransız yıldız böylesine önemli maçta belki galibiyeti perçinleyecek vuruşu yapamadı. İkinci bölümde Beşiktaş; Tolgay, Q7 ve Babel’le maça ortak olmak ister gibiydi. Ne var ki Siyah - Beyazlılar, 1-1’i kovalarken top attılar Gomis’in önüne... Fransız beline sarılan Tosic’i geçti, Fabri’den seken topu Rodrigues kaleye yolladı ama son bir hamleyle yerine geçen Beşiktaş kalecisi gole izin vermedi. Fırat Aydınus, 2 pozisyon öncesindeki avantaj kuralını işletip Sırp liberoyu oyundan atacak, penaltı noktasını gösterecekti. Topun başına geçen Gomis’e bir kez daha maçı bitirme fırsatı geldi ama Fransız, hayatındaki en kritik penaltılardan birini kaçırdı. Yine de 1 kişi üstün oynamanın avantajını yakalamışlardı. Beşiktaş yoruldu, Rodrigues belki de şampiyonluk yolundaki en kritik golünü attı, maçı da bitirdi... Evet, bu sonuç G.Saray’ı şampiyonluğun en güçlü adayı olarak ilan etti. Ancak Sarı - Kırmızılılar; şunu unutmamalı ki en ciddi rakipleri Başakşehir, dikensiz gül bahçesinden geçip yoluna devam ediyor.
2329
Türkiye Gazetesi Yazarı Ahmet Dursun, müsabakayı kaleme aldı;
Beşiktaş, Galatasaray deplasmanında maçın kırılma anlarında bulduğu pozisyonları iyi değerlendiremeyince şampiyonluk yarışında rakibinin 4 puan gerisine düşerek kalan haftalar için şansını oldukça zora soktu. Karşılaşmanın henüz başında Belhanda’nın Medel’e attığı dirseğin kırmızı kartla cezalandırılmaması Fırat Aydınus’un geceye damga vuran en önemli kararlarından biriydi. Buna rağmen Negredo Beşiktaş’ı öne geçirmek için çok net bir fırsat yakaladı ama değerlendiremedi. Beşiktaş’ın forvetinin o kadar müsait bir pozisyonu golle sonuçlandırması gerekir çünkü böyle maçlarda deplasman takımlarının yakalayacağı pozisyonlar zaten sınırlıdır. Negredo’nun değerlendiremediği fırsatın ardından Fernando ile golü bulan Galatasaray öne geçmesinin ardından maçın kontrolünü tamamen ele geçirdi. Önde yaptığı presle rakibinin oyun kurmasına ve maça hâkim olmasına izin vermeyen sarı-kırmızılılar, Negredo’nun sakatlanmasının ardından çok daha rahat bir ilk yarı oynadı. Negredo’nun sakatlığı sonrası oyuna Lens’in girmesini yadırgadım çünkü bu değişiklikle forvet pozisyonuna Babel geçti ve Beşiktaş’ın gol umutlarından kulübedeki Mustafa Pektemek değerlendirilmedi. Şenol Hoca Love’u bu maçta düşünmüyorsa neden kadroya aldı anlamak zor. Madem Love’a güvenilmiyor, Larin neden kadroda yoktu bu da sorgulanmalı.
İkinci yarı Babel’in yakaladığı gol pozisyonu ile Beşiktaş yeniden maça ortak olma fırsatını buldu ama ilk yarıdaki gibi bu fırsat da kaçtı. Fırat Aydınus’un tartışmalı penaltı ve bana göre ağır kırmızı kart kararının ardından Beşiktaş iyice oyundan düştü. Ardından gelen ikinci gol de Galatasaray’ın 20 dakika kala maçı erkenden bitirmesini sağladı. Maçı daha çok isteyen ve daha iyi oynayan taraf kazandı. Beşiktaş ise şampiyonluğu arzulayan bir takımın sahaya koyması gerektiği mücadeleyi sergileyemedi.
2429
Habertürk Gazetesi Yazarı Kartal Yiğit, müsabakayı kaleme aldı;
Beşiktaş ve Galatasaray’ın dışında Başakşehir ile Fenerbahçe’nin de dört gözle sonucunu beklediği sezonun final maçı hakikaten nefesleri kesti. Gollerin, kaçanların, kartların konuşulduğu derbi adına yakıştı. Kazanın son 3 haftada büyük bir avantaj elde edeceği bu önemli doksan dakikada Beşiktaş’ın bu kadar isteksiz, ne yaptığını bilmeyen bir oyun ortaya koyacağını kimse beklemiyordu. Maça beklenildiği gibi Galatasaray, baskı ile başladı. Golü de erken bulunca özgüveni tavan yapan Galatasaray’ın bu baskısını kırmada Beşiktaş başarılı olamadı. Buna rağmen ilk yarıda Negredo’nun boş pozisyonda atamaması dengelerin yerine gelmesine engel olan andı. İspanyol sakatlanınca yerine Lens girince Şenol Güneş, ileriye Babel’i çekip Talisca-Lens ikilisiyle Hollandalı’yı destekledi.
Tabii bir golcünün çıkıp Love’un girmemesi akıllara Şenol Güneş’in artık onu düşünmediğini bizlere gösterdi. Beraberliğin dahi çok yetmeyeceği Beşiktaş ikinci 45’e doğal olarak daha çok ofansı düşünerek başladı. Hemen hemen bütün ataklar Quaresma ile geldi ama bu yerinde değildi. Ancak buna rağmen Babel’in 54. dakikada Muslera ile burun buruna geldiği an belki de Siyah-Beyazlılar adına kırılma anıydı. Babel’in pozisyonu sonrası Galatasaray yeniden silkinip Beşiktaş’ın üzerine sağdan soldan inanılmaz bir şekilde geldi. Gomis’in düşürülmesiyle kazanılan penaltı sonrası Tosic atılınca, ipler tamamen Galatasaray’ın eline geçti.
Pepe sakatlanıp çıktığı için Beşiktaş geriden oyun kurmakta zorlandı. Belki de ilk kez bir derbide bu kadar karakterini ortaya koyamayan, pısırık bir Beşiktaş’ı izledik. Sahada futbolu sanki bilmeyenlerin oluşturduğu bir 11 vardı. Derbide kilit olacak Talisca hayalet gibi dolaşınca göbekten hiçbir atak oluşmadı. En iyisi 2 gol yemesine rağmen Fabri’ydi, anlayın siz artık. Beşiktaş beraberlikte bile son ana kadar şampiyonluğu kovalayacağı derbiden hiçbir şey yapmadan yenik ayrıldı. Bunda da temel sorun oyun anlayışı falan değildi. Beşiktaşlı futbolcular kazanacaklarına inanmamıştı. Bundan sonra Beşiktaş’ı iyi günler beklemiyor. Şampiyonluk derken finişte 4. bile olabilirler, işte en büyük tehlike de bu.
FABRİ
Beşiktaş adına olumlu hiçbir şey yoktu. Kazanmaya inanmadıkları için bu sonuç ortaya çıktı. Fabri kalesinde goller görmesine rağmen farkı önleyen isimdi.
BEŞİKTAŞ
Bu tablodan sonra Beşiktaş’ın artık şampiyonluk için işi çok zor. Bu saatten sonra Galatasaray’ın yanı sıra Başakşehir’in de yarışı bırakacağına inanmıyorum. En büyük tehlike Kartal’ın sezonu 4. bitirmesi.
2529
Habertürk Gazetesi Yazarı Umur Talu, müsabakayı kaleme aldı;
Yazının başlığı maçlık değil, gol yağdırdığı tam sezonluk.
Galatasaray hırsıyla, Nagatamo, Rodrigues ve Linnes’in hızıyla hak etti. Beşiktaş dağınıklığıyla, Negredo, Lens gibi hayal kırıklıklarıyla boyun eğdi. 10 günde 2 derbide 2 kupadan da oldu! Herhalde Şampiyonlar Ligi’nden de!
Bu iklimde, bir şeylere itiraz adına Beşiktaş’ın sahaya çıkmama kararını duygusallıkla “haklı” bulmuştum. Ancak haksızlığa isyanın tam olması için, Federasyonun “çevir kazı” kararının o parçasına da itiraz olmalıydı: Sus payı niyetine cezası 1 maça indirilen Pepe’yi de oynatmazdım! Zaten golde yoktu! Zaten erken bıraktı!
Osmanlı’yı fetheden İstanbul (Başakşehir) saat farkıyla lider başlamıştı derbiye. İlk dakika Galatasaray’ın hırslı baskı, hızlı atakla çullanacağını gösterdi zaten. Fernando’nun Adriano’ya tabanı radara yakalanmadı. Belhanda’nın dirseği kaçamadı.
Galatasaray çok canlı, bir o kadar heyecanlı; Beşiktaş sakin, bir o kadar donuktu. Donk, Talisca’nın gölgesi, Rodrigues matkap bölgesiydi. Quaresma’nın o sıra Gönül’e gönülden desteği takdire şayandı. Yorulacaktı tabii.
Talisca nöbetçi santrfor olduğu için Atiba’sız orta saha bir eksikti. “En golcü” için katlanılan risk ve lüks işte. Tolgay sık sık kayboluyordu. Etti 2 eksik. 12’den sonra Beşiktaş sağ kanat şişirmeleri gelmeye başladı. O sıra bile Galatasaray 2 kat fazla top yapmıştı.
20’de Negredo müthiş aldı, müthiş heba etti. Gol baskınında Muslera- Gomis-Rodrigues-Nagatamo’nun hepsine birden asist yazmak gerekti. Beşiktaş orta saha ve defansına da! Belli ki Terim Beşiktaş sağ kanadını gözüne kestirmişti.
Beşiktaş zaten santrforsuzdu; olmayan kişi çıktı, 3 kanatlı kontra forveti oluştu. Gomez, Cenk Tosun, Demba Ba maalesef yoktu! Beşiktaş o an (10 günde) iki kupadan olacaktı. Arkadaşlarını topla buluşturamayan Talisca yine topla iyi buluşturdu kafasını. Kale randevuya gelmedi. Üzülmekte haklıydı!
2. yarı Beşiktaş Galatasaray gibi başlamak istedi. Tolgay iyi kaptı, Quaresma soldan çok iyi vurdu, Muslera çok çok iyi kurtardı.
Babel’in yüzde 100 kaçırdığını inanın Negredo kaçırmazdı!
Donk ısrarla kırmızı istedi; hakem kulak asmadı! Sonra Babel, sonra Feghouli (esasen Medel) kaçtı da kaçtı. Top maçın hızına yetişemedi.
Penaltı öyle geldi; gol kaçıra kaçıra, bağıra bağıra. Beşiktaş yine 10 kişiye mahkumken “Direk” kaleye geçti! Az sonra “Matkap” açacaktı kaleyi. Beşiktaş şampiyon olacak ruhtan bu yıl sık sık uzak kalmış, Galatasaray’da ise ruh geri gelmişti!
GALATASARAY
Bilhassa Nagatomo, Rodrigues, sonra Linnes.
BEŞİKTAŞ
Bilhassa Negredo, Tolgay, Pepe, Babel ve ille de Lens. Olmayan Love’u da ekle!
2629
Habertürk Gazetesi Yazarı Halil Özer, müsabakayı kaleme aldı;
Şunu net olarak söylemeliyim.
Galatasaray buradan şampiyonluk vermez.
Artık ikincilik önemli.
25 yıl Galatasaray’ı takip ettim. Hayatımın büyük bir çoğunluğu bu kulüple geçti.
Ben daha Galatasaray’ın buralardan şampiyonluk verdiğini görmedim.
O yüzden bu kadar iddialı yazıyorum.
Dün maçı sonuna kadar hak ettiler. İnanılmaz mücadele ettiler. Hatta ölümüne futbol kavgası yaptılar. Kötü oynayanlar bile hiç sırıtmadı. Herkes birbirine yardım etti. Seyircinin olağanüstü itmesiyle Beşiktaş’a özellikle oyunun son 25 dakikasında beyaz bayrak çıkarttılar.
Tabii ki maçın müthiş kırılma anları yaşandı. Örneğin ilk yarıda Negredo’nun, ikinci yarıda Babel’in pozisyonları maçın kaderini belirledi.
Ben kaçan bu golleri konsantrasyon eksikliğine bağlıyorum. Ve bu yenilginin tek suçlusu Beşiktaş yönetimi ile Şenol Güneş’tir. Güneş’in tüm negatif enerjisi takıma yansıdı.
10 gündür Fenerbahçe maçı ile uğraşıyorlar. 10 gündür rakiplerine laf yetiştirmeye çalışıyorlar. Önlerinde sezonun en önemli maçı olduğunu unuttular. 3 milyon dolarlık Türkiye Kupası’nda yaşananlar için 40 milyonluk Şampiyonlar Ligi’ni feda ettiler. Kader maçını ‘F.Bahçe’ diye diye kaybettiler.
Galatasaray belli ki dersini çok iyi çalışmış. Rakibin aklı başka yerdeyken Galatasaray maça huzurlu bir şekilde hazırlanmış. Beşiktaş’ı ezberlemiş. Her şey koordinasyonlu, kontrollü ve planlıydı. Ve bence Terim ustalık döneminin en önemli maçını sergiledi. Açıkçası Şenol Güneş’i köşeye sıkıştırdı ve şah mat etti. Beşiktaş hiçbir varlık gösteremedi.
Aslına bakarsanız kalite bakımından Beşiktaş rakibine oranla daha önde bir takımdı. Ama tabi ne kadar kaliteli olsa da hırs, heyecan, istek olmayınca bir işe yaramıyor. Galatasaray bütün açıklarını üst düzey mücadele ile kapatmaya çalıştı. Yardımlaşma olağanüstüydü. Maçın en kötü gittiği anlarda bile heyecanlarını yitirmediler. Muslera yine mükemmeldi. Rodrigues yıpratıcı, Mariano’nun yerine giren Linnes’in müthiş performansı şaşkınlık vericiydi. Fernando bu takım için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Beşiktaş’ta ise ilk yarı biraz Talisca, biraz Queresma ve biraz da Medel vardı. Hepsi o kadar.
Sonuç olarak G.Saray’ın şampiyonluğu hayırlı olsun dostlar.
MUSLERA
Bu adama bu sezon neler söylendiğine hala inanamıyorum. Böyle bir kaleci bulduklarına dua edeceklerine bir iki hatalı gole söylenmedik söz bırakmadılar. İki maç boy gösterdi, neredeyse şampiyonluğu getirdi. Büyük oyuncu Muslera gibi olur.
ŞENOL GÜNEŞ
Fenerbahçe maçında yaşananları fazla kafaya takmış. Bu net olarak belliydi. Keyifsiz ve isteksizliği futbolcularına da yansımış. Böyle özel bir hocanın bunları yapmaya hakkı yoktu. Koca bir sezonu tek başına heba etti.
2729
Habertürk Gazetesi Yazarı Bülent Yavuz, müsabakayı kaleme aldı;
Fırat Aydınus sınıfı geçti. Maçın başında Belhanda’nın, Medel’in yüzüne gelen kol müdahalesi, dirseğin sivri yeri olmadığı için maksimum sarı karttır. 64. dakikada Gomis ceza alanına girip Fabri ile karşı karşıya kalmışken Tosic, arkadan iki eliyle omuzlarından çekerek düşürmeye çalışıyor. Kaleci de bir müdahalede bulunuyor. Hakem, top boşta kalınca Rodrigues’in gol atacağı düşüncesiyle devamdan yana yorum yaptı. Ancak netice alınmayınca penaltıya döndü. Tabii penaltıyı verince, Tosic’e de kırmızı kart çıkardı.
Burada Gomis’in bariz gol şansını engellediği için Tosic’e kırmızıyı doğru buluyorum. Ancak atak öncesi Gomis ofsaytta mı, değil mi, çok kritik. Yardımcı hakemin kararına saygı duymaktan başka yapılacak bir şey yok. Zaten yayıncı kuruluş da pierodan belli ki çözemedi. Pozisyonda gol olsa Tosic kırmızıdan kurtulurdu. Hakemin penaltı ve kırmızı kart kararlarını doğru buluyorum. 69’da Lens, Nagatomo’nun ayağına basıyor. Lens sarı almalıydı. Talisca’nın sarısı sınırları zorlasa da hakemin yorumuna katılıyorum.
2829
Habertürk Gazetesi Yazarı Serdar Ali Çelikler, müsabakayı kaleme aldı;
G.Saray, 21. şampiyonluğa koşuyor. Bu sene yine başka camialarda şahit olamayacağımız bir biçimde 2 başkan ve 2 hoca değişikliği ile şampiyonluk için son 270 dakikasına çıkacak.
Bu koşunun en önemli etkeni bana göre taraftarının yarattığı müthiş enerji. Bu sezona Östersunds hezimeti ile başlayan; oyuncularına 4-5 ay para ödeyemeyen kulübü, bu zamana kadar taraftarı inanılmaz itti. Dün de dahil, 16 iç saha maçının 15’inin kazanılması büyük oranda bu sene herkesten çok 21’i isteyen ve inanılmaz destek veren taraftarı sayesindedir. Bu önemli etken bir yana dünkü maçta G.Saray’ı favori kılan bir başka etken de konsantresiydi. Beşiktaş ise konsantre değildi. Şenol Güneş hala maç öncesi ‘mesaj kaygısı’ndaydı.
Oysa maç başladığından çok net görüldü ki, Beşiktaş daha tok ve ne yaptığını bilen bir takım. Buna karşın 10 numarası olmayan, orta alanda yaratıcı ismi bulunmayan Fatih Terim, Başakşehir maçında olduğu gibi beklerine özel görev vermiş. 5. dakikada belli oldu ki Nagatomo’ya “Q7 nasılsa seni kovalamaz, bolca bindir” demiş Terim. Tıpkı Eboue’nin F.Bahçe maçında; Mariano’nun Başakşehir maçında yaptığı gibi Q7’nin kovalamayı bıraktığı bir anda sadece bir anda Nagatomo Pepe-Tosiç tandeminin de hatasıyla Fernando’ya golü attırdı.
Oysa sadece 1 dakika önce Negredo, bu sene neden hayal kırıklığı olduğunu kanıtlamıştı.
İlk devrede Gomis 2. yarı G.Saray oyununun sinyalini vermişti. Şenol Güneş 2. yarıda dahi kendine gelemedi. Lens hamlesi zaten aşırı yanlıştı ama 2. yarıda Cimbom’un kontra pozisyonlarını da hesap edemedi.
Babel 53’te Maicon’un büyük hatasından eşitliği sağlayamayınca bence maç orada kırıldı. Bahsettiğim sinerji işte bu; Negredo da belki ama Babel’in golü atamamasının temel sebebi o statta yaratılan atmosfer. Tıpkı penaltı kaçıran Gomis’e yağmur gibi gelen destek ile Fransız’ın hemen toparlanmasına yapılan etki gibi.
Aydınus’un Tosic’i atıp Beşiktaş’ı eksiltmesinin ardından bu kez Lens tarafından kovalanmayan sağ bek Linnes 2. golü attırdı ve maç bitti.
Fatih Terim’in adeta alamet-i farikalarından olan “bekleri kanat oyuncusu olarak kullanma” taktiği ile ilgili en ufak bir panzehir geliştirmeyen Şenol Güneş’in aklının da fikrinin de Beşiktaş’tan gittiği aşikar.
Bana göre tarihinin en zor şampiyonluklarından birine oynayan Terim ise takımını çok iyi yönetmenin karşılığını bir başka final maçında daha aldı.
Akhisar’dan 3 puanla dönerlerse yüzde 99 şampiyon olurlar.