Göztepe-Beşiktaş maçı hakkında yazılan 16 köşe yazısı
Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig'in 11. haftasında Göztepe'yi 3-1 mağlup etti. Köşe yazarları karşılaşmayı değerlendirdi.
116
Beşiktaş’ın sezon başlangıcı sancılı olabilir. Ligde 4 maç üst üste kazanamamak benim diyen büyük takımı yarıştan koparacak güçlü bir deprem yaratabilirdi. Beşiktaş o süreci küçük sarsıntılarla geçiştirirken Porto, Leipzig ve Monaco’yu yendi. Bu o kadar kolay bir iş değil. Geçen sezon kendi liglerinde şampiyon olan Real Madrid, Juventus, Chelsea, Bayern hepsi benzer süreci yaşıyor. Beşiktaş’ın çok tecrübeli bir kadrosu ve sürekli yenilenen hocası var. Alanya’dan sonra Göztepe deplasmanını kazanarak sadece yarışın içinde kalmadılar, ciddi ciddi toparlandıklarını gösterdiler. Şayet Şenol Güneş, Negredo ve Lens’i de bu yarışta hazır tutabilirse yılbaşına kadar ligin rengi değişebilir.
Talisca bunu da yaptı! Öngörülemezlik, sadece Talisca için değil Beşiktaş için en doğru tanım sanırım. Talisca olmadığında Beşiktaş daha iyi savunma yapabilir ama hücumda da o oranda statik kalır. Göztepe’nin hocası Beşiktaş’ı kendi takımından çok daha iyi tanıyorken önlemler işe yaramıyorsa bu, kadronun ne kadar öngörülemez yeteneklere sahip olduğunu gösterir. Beşiktaş Tolgay’ın servisleriyle oyuna iyi başladı ama Göztepe’yi sindiren Talisca’nın golüydü. Babel ortayı yaptığından ceza sahası çizgisinin dışından sıçrayan Talisca falsolu bir kafa şutuyla golü attı.
Sessiz geldi, ses getiriyor Babel geçen sezon devre arasının en sessiz transferiydi. Şampiyonluktaki rolü göz kamaştırıcıydı, bu yıl da Beşiktaş’a katkısı büyük. Dengeli, driplingi var, sağına düşürdü mü ağları buluyor. Sanırım bu konuda ligin en iyisi. Bu sezon tüm gollerini deplasmanda atması oyun yapısının göstergesi. Beşiktaş dışarıda daha geniş alanda oynuyor, tamamlanamayan ataklar açısından riskli bir oyun denebilir ama Babel gibi bir oyuncun varsa bu avantaja dönüyor. Göztepe’ye karşı Tolgay’ın sağ ve sol çizgiye attığı uzun paslar rakibin dengesini bozdu. Zeminden midir bilinmez ama Babel top kontrollerini iyi yapabilse maçı daha ilk yarıda bitirebilirdi.
216
Maça pozisyonlarla başlayan Göztepe, golle başlayan Beşiktaş oldu. İlk 10 dakika içerisinde Fabri’yi 3 kez yoklayan Göztepe gol vuruşlarında çok becerikli değilken, Beşiktaş bunun aksine Talisca’nın sanki ayakiçi bir plase yaparcasına attığı klas kafa golüyle öne geçti. Sonrasında da rakibini kendi temposuna uydurarak oynamaya başladı. Hücum etmek için acele etmedi, bire bir denemek yerine yardımlaşarak açık aradı. Yine Talisca ile yokladı, olmadı. Skora göre kontrollü ancak rakibinin pozisyonlarına bakınca biraz riskli bir oyundu.
Göztepe yanlış yaptı Göztepe ise top kendisine geçtiğinde hızlı oynamayı denerken Jahoviç ve Scarione gibi oyuncuların yokluklarını hem organize olmaya çalışırken hem de gol vuruşlarında hissettiler. İkinci yarıya ise Beşiktaş 10 dakika tempo yapıp önce Babel’in kendine has içe katederek attığı gol, sonra da Talisca’nın güzel pasında Cenk ile maçı erken kopardı. Şu bir gerçek; Beşiktaş’tan puan almak istiyorsan önce işin savunma kısmını oyunu dar alana çekerek yapmak şart. Göztepe ise kendi oyununu geniş alanda oynamaya çalışınca rakibine kolay teslim oldu. Tabii bunda sezona iyi başlamanın ve alınan puanların da etkisi vardı.
Lens neden girmedi? Sonuçta Beşiktaş Göztepe’yi eksik ve düşüşte yakalayıp kolay deplasmanı kolaya çevirdi. Babel ve Talisca maçın yıldızlarıydı. Ancak maç 3-0’a geldiğinde daha 30 dakika varken Lens ve Negredo hamleleri bu oyuncuları hazır tutabilmek adına yapılabilecekken, Şenol hoca tercihlerini Medel ve Necip’ten yana kullandı. Neticede kazanan haklıdır ancak geniş kadro tüm oyuncuları hazır tuttuğun zaman avantaja çevrilebilecek bir ayrıntı ise Lens ve Negredo’yu hazır hale getirebilmek çok önemli.
316
Monaco maçı öncesi Beşiktaşlı Tolgay Arslan futbolun neredeyse unutulan yanından söz ediyordu; “Harçlığını biriktirip maça gelenleri sevindirmeye mecburuz.” Tolgay böylece futbolu iş edinenlerin en önemli görevlerini de hatırlatıyordu ‘meslektaşlarına’! Dün akşam sahadaki futbolcular tribünde ya da televizyon karşısında kendilerini izleyenlere karşı sorumluluklarını yerine getirmek için samimi bir çaba içindeydi. Aralarından bazıları, diyelim ki Fabri, takım arkadaşlarına oranla ilk yarı boyunca daha önde göründü kuşkusuz. Bu da aynı zamanda Göztepeli oyuncuların en az onun kadar meselenin bilincinde olduklarının göstergesi sayılmalı, değil mi? Lakin futbol ‘an’lar oyunudur ve ele geçirdiği ‘an’ları değerlendirme yüzdesi yüksek oyuncular teknik adamların en büyük şansıdır.
Çaresizce izlemek Misal, Beşiktaş’ın neredeyse ilk atağında gol yapan Talisca gibi... Bir diğer misal Babel.. İkinci devreye golle başlamak isteyen Göztepe’de mecburen öne çıkan Sabri’nin boşalttığı alanı kullanma becerisi üst seviyeydi... Futbolda da hayat gibi bazen bir eylemin sonunu görür, çaresizce izlemek zorunda kalırız. Babel’in topu taşıdığı alanda şut aramak için dantelaya başladığı an olacakların büyük oranda tahmin eden Göztepeli oyuncular gibi. Maç esasen Talisca/Cenk işbirliği ile puan olarak bitti... Ancak sorumluluk sahibi Göztepeli oyuncuların maçı bırakmaksızın arayışlarını sürdürüp golü de bulmaları, vasat skor oyununun baştacı edildiği yurdumuzda özel bir alan kaplıyor kanaatindeyim. Beşiktaş için “Ligde maç seçiyor” türünden bir tez geziyordu ortalıkta.
Önemli eksiklere rağmen Kendi kendime, “Acaba puan başı alacakları parayı ya da kişisel sponsorluk türü ticari faaliyetleri önemsemiyorlar mı?” diye düşünürüm bu tezi her duyduğumda!. Üstün efor değilse bile düzen, kontrol, oyuncular arası bileşik beceri gösterdikleri bu maçı kazanamasalardı eminim aynı şeyleri duyacaktık çoğu kişiden. Ancak önemli eksiklerine rağmen ligin izlenesi takımlarından birini hem de deplasman da ‘güle oynaya’ geçmeyi bildilerse ‘maç seçme’ anlatısının da anlatıcılarca revize edilmesi gerekecek sanırım.
416
Talisca’nın maç kurtaran büyülü anlarını seyretmiştik. Ancak dün belki de en ‘10 numara’ oyununu oynadı. Kafa golü, ayakla atılabilecek uzaklıktan ve ayakla vurulabilecek şiddette oldu. Asist de yaptı, asist olarak değer kazanmayan daha kral işler de... Beşiktaş, hücumda yaratıcı servis açısından yeni bir alternatif buldu.
Göztepe ilk yarıya ön alan presiyle başladı ve 45 dakikanın en iyi oyuncusu Fabri’ydi. Tamer Tuna muhtemelen Şampiyonlar Ligi yorgunluğu sebebiyle maçı erken bitirmek isteyecek Beşiktaş’ı başta bozmayı amaçlıyordu. Buna Fabri ve Tolgay direnç gösterdi. Beşiktaş’ın baskıdan çıkması yine yüksek oyunlarından birini oynayan Tolgay’ın başarısı. Beşiktaş’ın diğer kahramanları ise Quaresma’yı iyi durduran Göztepe’yi hücumda yıkan iki adamdı. Önce Talisca’dan bahsetmek lazım. Beşiktaş’ta maç kurtaran büyülü anlarını seyretmiştik. Ancak dün belki de en ‘10 numara’ oyununu oynadı. Attığı kafa golü ayakla atılabilecek uzaklıktan, şiddette ve beceriyle oldu. Hatta belki eliyle. Ancak daha önemlisi çıkana kadar ikinci yarıda sergilediği yaratıcı orta saha performansı.
Quaresma’nın açığını kapattı Asist yaptı, değerlendirilemeyen asistten daha kral işler de... Talisca-Caner kavgası sonrası bu ikiliye çok kızdığını bildiğimiz Şenol Güneş’in mesajını mı aldı yoksa ‘maç seçiyor’ eleştirilerini haksız mı çıkarmak istedi bilinmez ama bu yıl çıktığı yolculukta büyük bir adım attı. Geçen sene harika bir destek santrfordu ve sezonu 2 asistle bitirmesinden de anlayabileceğimiz üzere beklenen 10 numara performansından uzaktaydı. Dün radarında sadece kale yoktu. Babel ve Cenk’i de gördü ve Quaresma’nın bu maçlık açığını kapattı. Beşiktaş’ın hücumda yaratıcı servis açısından bir alternatif bulmuş olması önemli.
Jahoviç’i aradılar Göztepe açısından baktığımızda Fabri duvarını aşamamış olmalarında ligin Gomis’le birlikte en skoreri Jahoviç’in yokluğunun payı büyük. Maçın başındaki baskının bir parçası olsaydı hayat onlar için daha güzel olabilirdi. İkinci yarıda risk aldıkları dakikalarda Sabri’nin boşalttığı alanları çok iyi değerlendiren Beşiktaş’ın diğer kahramanı Babel ise diğer şanssızlıkları oldu. Hollandalı, kariyerinin başında ondan beklenen işleri geç de olsa yapıyor.
516
Centilmence oynanan maçın son 35 dakikasında hakem Hüseyin Göçek konsantrasyon kaybı yaşadı ve bu periyoda 4 önemli hata sığdırdı. 56. dakikada Atiba’nın Traore’yi kolundan çekerek düşürdüğü pozisyonda karar penaltı olmalıydı ama Göçek devam dedi. 66’da Göztepe’nin Ghilas ile kazandığı golde net bir ofsayt vardı, iptal edilmeliydi. 67. dakikada ise Talisca ceza sahası ön çizgisinde topa doğru hareketlenmeye çalışırken, Kadu tarafından düşürüldü. İhlal, ceza sahası dışında başlıyor ancak ceza sahası içinde de devam ediyor. Burada karar penaltı olmalıydı. 85’te Leo’nun gördüğü kırmızı karta katılmıyorum. Kırmızı kart için olmazsa olmaz olan; şiddet, acımasızlık ve müdahalenin yoğunluğudur. Bu kriterlerin hiç birisi Leo ’nun müdahalesinde yok. Sarı kart yeterliydi.
616
Beşiktaş dün gece İzmir'de belki çok iyi bir futbol oynamadı ama kazanma azmi maçı koparmaya yetti. Babel'e bayıldım. Oyunu o kadar iyi organize etti ki Beşiktaş'ın adeta orkestra şefi gibiydi. Birinci goldeki asisti Talisca'nın kafasına adrese teslim gibiydi. Attığı golde ise becerisini ve aklını kullandı. Maçın ilk 3 dakikasına baktığımızda Fabri'nin inanılmaz kurtarışları, kalesinde devleşmesi takımını ateşledi. Cenk Tosun tam bir paşa… Belki koşmuyor ama yakaladığı pozisyonları değerlendiriyor. Attığı golde de biraz şans ve biraz da ustalık vardı. Atiba bu takımın hamalı. Her maçta iki kişilik oynuyor. Sahayı enine boyuna ölçüyor, biçiyor, orta sahada takımını bir kişi fazla oynatıyor. Talisca'nın kafa gollerine alıştık. Onu alkışlıyorum. Ancaaaak… Bu sezon fizik ve kondisyon olarak hala hazır değil. 78 dakika içinde sadece golde ve bir iki pozisyonda gözüktü. Sahada yoktu. Bir an önce güçlenmesi lazım.
BRAVO GÖKHAN Aferin Gökhan Gönül'e… Sakatlıktan sonra bu kadar çabuk toparlanması iyi bir profesyonel olduğunu gösteriyor. Dün gece takımın en iyilerinden birisi oldu. Tosic ve Pepe her maçta olduğu gibi Göztepe'nin golünde de kademe ve adam paylaşımında hata yaptı. Bundan dolayı da kalesinde golü gördü. Umarım bu duruma çare bulunur.
USTA, ÇIRAĞI YENDİ! Kim ne derse desin bu maç usta-çırak maçıydı. Yani Şenol Güneş ve Tamer Tuna'nın maçıydı… Beşiktaş da Şenol Güneş de tecrübesini kullandı ve kazandı. Tamer Tuna Göztepe'de çok iyi işler yaptı ama bu maçta tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Benim en çok sevindiğim şey Göztepe'nin yenilmesine rağmen taraftarların stadı doldurmasıydı. Ve oyunan çıkan her oyuncuyu alkışlaması… Gerçekten bu taraftar çok özel… Bravo Göztepe taraftarına.
MAÇIN EN İYİSİ BABEL İyi oyununu golle süsledi. Ektiliydi MAÇIN EN KÖTÜSÜ SCHWECHLEN Kötü oynadı. Gerkesiz kırmızı gördü
716
Beşiktaş ligde aradığı ritmi yavaş yavaş buluyor. Kartal Göztepe karşısında maça pozisyonlar vererek başladı ama bu anlarda da Fabri gole izin vermedi. Daha sonra oyunun kontrolünü usta ayaklarla eline geçiren Beşiktaş, Talisca'nın kafasıyla öne geçti ve bu bölümden sonra rakibine hiç şans tanımadı. Özellikle orta alanda Talisca, Tolgay ve Babel çok etkiliydi. Beşiktaş'ın dün geceki tek eksiği kanat organizasyonlarının zayıf kalmasıydı. Özellikle Gökhan Gönül sağ kanadı pek verimli kullanamadı. İlk yarıda Babel'in Cenk'le olan uyumu çok etkiliydi. Ve devamında da biri ikinci golü, diğeri de üçüncü golü kaydederek maçı kopardı.
SÜPER LİG'İN FAVORİSİ Beşiktaş çok kaliteli ve tecrübeli bir ekip. Hem ligi hem de Şampiyonlar Ligi'ni sürklase edeceğini düşünüyorum. Şunu tekrar tekrar belirtiyorum; Beşiktaş şu an Avrupa'da Türkiye'nin gururu ve bence Şampiyonlar Ligi, Süper Lig'den daha önemli. Ligde de alınan iki galibiyet takımı havaya sokacaktır. Beşiktaş'ta aksayan yerlerden biri de Pepe-Tosic ikilisi. Maalesef bu iki futbolcu da tam anlamıyla güven vermiyor. Marcelo gitmemiş olsa Beşiktaş bugün çok daha iyi noktada olabilirdi. Sonuç olarak Beşiktaş adına dün gece kolay bir galibiyet oldu. Kartal aldığı kritik galibiyetle lider Galatasaray'a ensesinde olduğunu hissettirdi.
MAÇIN EN iYİSi TALISCA Attığı müthiş golle maçın kilidini açtı.
MAÇIN EN KÖTÜSÜ HALİL Göztepeli oyuncu çok etkisizdi.
816
Çok zordur Avrupa ile birlikte lige adapte olmak. Şenol Güneş her şeyi isteyen bir teknik adam. Çarşamba'dan pazara çok fazla rotasyon yapma şansı da olmadı. Ama oyuncu grubunun kendisine iyi bakmak zorunda olması da Avrupa'yı avantaj haline getirebilir. Bir de Galatasaray'ın galibiyetinin ardından Başakşehir'in de kazanması Beşiktaş için maçı olmazsa olmaz hale getirdi. Zaten Güneş de kontrollü oyundan çok 4 forvetli, Babel-Talisca-Quaresma-Cenk ile ofansif bir anlayışla çıktı maça.
İki maçın teknik adam açısından bir farkı da vardı. Monaco maçında Güneş'in Talisca'yı kesmesinin tek sebebi 1 puanın yetmesi idi. O maçta Oğuzhan-Tolgay-Atiba ile oynadı Güneş. Bu maçta ise Galatasaray ve Başakşehir'in kazanması ile 'Benim puan kaybına hiç tahammülüm yok' dedi ve öyle çıktı maça. Bugün ligdeki takımlara baktığımızda yüzde 70'i ofansif oynamaya çalışıyor. Göztepe kendi sahasında çok gol yese de gerçek bir deplasman. Muazzam bir taraftarı var. Ayrıca zemine de alışıklar. Beşiktaş ilk kez bu zeminde oynadı hatta idman bile yapamadılar. Zeminde problem yaşadılar. Sonuçta ofansif oynayan bir Göztepe'ye karşı zaten hücum anlayışı olan Beşiktaş önemli bir galibiyet aldı ve 'Bu işte varım' dedi. Galatasaray'dan bir deplasman fazlası var Beşiktaş'ın. Beşiktaş 6 deplasmana çıktı Galatasaray 5 tane. Şimdi milli arada bazı futbolcular dinlenme fırsatı bulacak. Bu büyük bir fırsat.
Ama Beşiktaş mental yorgunluğu atmış bu önemli. Geride kalan 11 haftaya baktığımızda, bir kaç maç haricinde takımın oyun içindeki coşkusundan, isteğinden, top rakipteyken davranışından bu belli oluyor. Sonuçta Beşiktaş ilk 6 dakikada yemediği golle, geri düşmeyerek attığı golle rahatladı ve 3-0'a kadar bir sürü de pozisyon buldu.
Hüseyin Göçek maçı şahane götürüyordu ama sonlarda hata yaptı. Bence Atiba'nın çektiği Traore'nin pozisyonu penaltıydı. Ardından Talisca'nın pozisyonu geldi. Düşmesi için hiçbir sebep yok. Bu da kırmızı karttı. Ayrıca Beşiktaş'ın yediği gol de ofsayt...Bu üç pozisyon birden her şeyi götürdü ve görmediği pozisyona kırmızı kart gösterdi. İzleyin o pozisyona faul bile vermedi. Aslında pozisyon faul ama kırmızı kart değil...
916
Beşiktaş, zirve yarışındaki rakipleri G.Saray ve Başakşehir’in kazandığı haftada puan kaybı kredisi olmadığı için sahaya yüksek konsantrasyonla çıktı. Açık konuşmak gerekirse dün Beşiktaş’ın çok iyi oynadığını söylemek mümkün değil. Ancak yüksek kalite ve tecrübesi ile kazanmayı bildi.
Dün Babel başta olmak üzere Tolgay, Atiba ve Adriano iyi futbol oynadılar. ‘Anların’ adamı Talisca, Babel’in pasında sıra dışı bir kafa golü attı. Ayrıca da Cenk Tosun’a gollük mükemmel bir pas verdi. Ekim ayının formsuz ve etkisiz ismi böylece tekrar önemli bir silah olduğunu hatırladı. Dünün etkisiz isimlerinden biri Quaresma’ydı.
Göztepe ise özellikle hücumda zaman zaman etkili işler yaptı. Beşiktaş savunması ve kalesini bir hayli hırpaladılar. Gole yakın bir oyun sergilediler. Fakat sarı-kırmızılı ekibin 3-0’ken bulduğu gol 33 santim ofsayt. Ama bir golden daha fazlasını oyun olarak hak ettiklerini vurgulamak lazım. Golcüleri Jahovic olsaydı, durum farklı olabilirdi.
Beşiktaş'ın lig yarışında G.Saray derbisine kadar bir galibiyet serisine ihtiyacı var. Göztepe karşılaşması bunun ikinci halkasıydı. Çünkü bundan sonra puan kaybına tahammülü yok. Zaman zaman düşük tempoda oynamasının da mazereti var. Şampiyonlar Ligi dönüşünde bu tip maçları oynamak kolay değil.
1016
Lige verdiği 4 maçlık molayı geçen hafta sona erdiren Beşiktaş adına yeni bir seri için Göztepe maçı önem arz ediyordu. Hele Galatasaray ve Başakşehir gibi sıralamada üstündeki iki rakibinin kazandığı hafta da önem daha da artmıştı. Beşiktaş bu sorumluluk içinde oynadı. Çok çok etkili değildi, hatta o bilindik tempoyu da yakalayamadı ama klasını konuşturması yetti. Dünkü sonucun çıkmasında da baş etken buydu zaten.
İster istemez hafta içindeki Monaco yorgunluğu, deplasman şartları gibi etkenler Siyah-Beyazlılar’ı biraz durdurmuştu. Beşiktaşlı futbolcular, kendilerini hiç sıkmadan girdikleri 3 pozisyonu da değerlendirip altın değerinde 3 puan aldılar. Dünkü maç bize yine gösterdi ki bu takım vasat da oynasa eğer isterse rahat kazanıyor. Göztepe belki Beşiktaş’a göre çok daha fazla koşup mücadele etti ancak onlarda bir Babel, Talisca ve Cenk yoktu.
Babel için ayrı parantez açılmalı. Geçen yıl da, bu sezon da takımının hücuma çıkışlarının başkomutanı rolünü oynuyor. Talisca’ya attırdığı golün ortası, kendisinin golü hepsi ustalık kokan işlerdi. Beşiktaş’ta belki çoğunlukta Cenk, Quaresma, Pepe öne çıkıyor ama Kartal’ın “gizli kahramanı” Babel’dir. Oynamadığı maçlarda eksikliğini herkes görüyor zaten. Talisca ise hakikaten enteresan bir oyuncu. Bakıyorsunuz sahada geziyor ama bir çıkıyor işi bitiriyor. Dün de bunu yaptı. Attığı kafa golü ve Cenk’e asistiyle yine kendini hatırlattı. Şenol Hoca’nın Negredo’yu neden son dakikalar soktuğuna anlam veremedim. Halbuki skor 3-1 olmuştu. Necip’in yerine daha erken alması gerekirdi diye düşünüyorum.
1116
Maç başlarken Göztepe’nin 2 önemli eksiği, Beşiktaş’ın epeyce fazlası vardı. Yedekleri Oğuzhan, Medel, Negredo, Lens, Necip olan bir aşırılık! 2 fazlalık da maçın henüz başında Fabri’nin elleriydi. Göztepe’nin hırsı eksiğini kapatıyordu ki, bu sezon frikikçilikten kafacılığa tayin olan Talisca yine santrfor oldu.
Göztepe’nin koştuğu, aşırı hızdan birbirinden koptuğu anlar Beşiktaş’ı ister istemez kontratak takımı haline getirdi. 23’üncü dakika Göztepe’nin 6 korneri vardı. Sonra Beşiktaş’ın “ağır abi” oyunu hakim oldu; ki mecazi değil, hakikaten yavaş anlamında da ağır, ağırlık manasında da. Yine Fabri’nin elleri uzayana ve direği de kullanana kadar.
O sıralar Cenk Tosun Şampiyonlar Ligi’nde kalmış, adeta İzmir’e gelmemişti! Yedeklik tedrisatından önceki tembel maçlarına göre Talisca oyundan kopmadı. Göztepe gol kovalarken “kontratak abisi” yine golü buluverdi. Derken maçın adamı Talisca’nın müthiş pasında Cenk eve döndü. Belli ki geçen sezon Tamer Tuna işin “heyecanlı hücum” kısmında çalışmış; defans, oyun kontrolü kısımları hep Güneş’te kalmış!
Kendisine karşı çılgın gibi başlayan takımları yavaşça büyülüyor Beşiktaş. Leipzig, evindeki Monaco, Alanyaspor’dan sonra Göztepe de heyecanının kurbanı oldu. Hakkını teslim etmeli, golünü ve çok sayıda pozisyonu da o heyecanlı oyunla buldu. Cenk’in yorgunluğu ayağına yapışmasa, Talisca 1 gol, 2 asistle çıkacaktı oyundan!
Negredo’nun daha uzun süre alması gereken maçtı. Maçın çalışkanı Tolgay oldu ve Oğuzhan için iyi haber olmadı bu! Öyle ya, Quaresma 3 dakika eksik oynayınca bile nasıl bozuluyor; bir de 90 dakika oynamayanı düşünün! Maç Adriano’nun slalom golüyle bitecekti; olmadı. Cenk’in kaçırdığıyla bitti.
Beşiktaş “istediği kadar oynayan” bir takım artık. Bu, “çok istekli takım”a göre farklı bir boyut. Ben açıkçası ikinci şıkkı daha çok seviyordum. Otobüs taşlayanlar dışında, Göztepe taraftarı bu ligin en hoş renklerinden! Kendisine karşı çılgın gibi başlayan takımları yavaşça büyülüyor Beşiktaş.
Hafıza: Beşiktaş santrforu Nihat yine doğduğu takım Göztepe’ye karşı oynuyordu. Sanlı Kaptan’ın vuramadığı top önüne düştü, ayağına, çamura dolandı, yüzde yüz denen golü atamadı. Teknik direktör Abdullah Gegiç ona yüklendi: “Göztepe’ye mahsus atmadın golü” dedi, kadro dışı bıraktı. Çünkü bir süre önce, “Belki Göztepe’ye dönerim” demişti. İlk “göz” ağrısına 2 sezon sonra dönecekti. Oysa Beşiktaş’a transfer olduğu 72-73 sezonu 3. haftası Göztepe’ye tek golü atan “Kel” Nihat Yayöz’dü yine; ilk 6 hafta Beşiktaş’ın tüm gollerini tek başına attığı gibi! Göztepe’nin efsane kadrosundan “3 büyükler”e transfer olan tek futbolcuydu!
1216
Önce maçın adamından başlamak lazım... Talisca, nasıl olur da böylesine bir değişim gösterir. Aklıma iki seçenek geliyor. Ya Talisca'nın başka bir ikizi var ya da dünkü Talisca'nın içine, Mesut Özil kaçmıştı. Böylesine bir performans başka türlü nasıl açıklanabilir?... Acaba, Benfica yüksek bonservis istemesin diye zaman zaman ölü taklidi mi yaptı Talisca? Cevabı olmayan bu tür sorular içerisinde kaybolmak istemiyorsak, Brezilyalı oyuncudan maça geçmek, daha doğru bir yaklaşım olur.
Hiç şüphesiz futbolu futbol yapan etkenlerin arasında, taraftarın apayrı yeri vardır. Maçtan önce, Beşiktaş taraftarlarını taşıyan otobüslerin taşlanması ne kadar çirkinse, Göztepe taraftarının 90 dakika dinmek bilmeyen desteği de bir o kadar güzeldi. İşte taraftarlığın böylesine güzel yanlarını gördükçe, işimizden daha çok keyif alıyoruz. Futbolumuzun kalitesi, böylesine kitlelere sahip kulüplerimizin, Süper Lig'de yer almasıyla artabilir.
Tribünden sahaya inecek olursak, zemin futbol oynamaya pek müsait değil gibi gözüküyordu. Fakat buna rağmen sahada tam bir futbol aklı vardı. "Efendim Beşiktaş, niye Avrupa'da başka, Türkiye'de başka oynuyor" diyorlar ya, dün bunun cevabını bir kez daha gördük. Bu vesileyle Tamer Tuna'yı da kutlamak gerek. Bazı meslektaşlarının aksine, Tamer Tuna sahada futbolun oynanması için, talebelerine taktik vermişti. Üstelik önemli oyuncularının eksikliklerine rağmen. Dedik ya, sahada tam bir futbol aklı vardı. Göztepe'nin kendi seyircisine futbol izlettirme anlayışının yanında, Şenol Güneş'in de göze hoş gelen futbol arzusu, sahadaki futbol aklına önemli katkılar sağladı. İşte bu nedenle Göztepe yenilmesine rağmen, sanki galipmiş gibi maç sonunda, taraftarı tarafından ayakta alkışlandı.
Aytemiz Alanyaspor maçıyla birlikte ikide iki yapan Beşiktaş'ta, Tolgay Arslan ve Babel faktörlerini de bir kenarda unutmamak gerek. Babel'in yokluğunda takımın yaşadığı sıkıntıları biliyoruz. Tolgay Arslan, sürekli oynadıkça ritmini buluyor. Dünkü maçta bu iki isim, kalitelerini göstererek oyunun önemli aktörleri oldular. Monaco maçındaki pas trafiğinin temel taşı Tolgay Arslan olmuştu. Tolgay dün de, oyunun birinci ve üçüncü bölge arasındaki pas trafiğini yönlendiren, trafik polisi gibiydi.
Peki bu galibiyet, Beşiktaş'a neler kazandırdı. Bu saatten sonra artık Beşiktaş, ligin ilk haftasında olduğu kadar, şampiyonluğun en güçlü adaylarından biridir. Toprak altındaki su, mutlaka çatlağını bularak akacağı yerlere gider. Beşiktaş'taki bu birikmiş enerji ve kazanma arzusu da, tıpkı bir su gibi gideceği yeri muhakkak bulacaktır.
1316
Bornova, Türkiye’de futbolun ilk oynandığı yerlerden biri. Şimdilerde üniversite kampüsü, sanayi toplumundaki yerleşimler nedeniyle doğa ile iç-içe o yeşil rengini ne kadar koruyabildi, bilemiyorum. Ama dünkü maç biraz da 100 yıllık tarihsel bir geri dönüşümle bol gollü bir gösteriye dönüştü.
Son iki yılın şampiyonu Beşiktaş, bu yıl sıkıntılı ve yavaş bir oyun oynuyor. Maçlarında coşku yaratan gösterilerin yerini, telaşlı koşuşturmalar alıyor. Ancak dün bu tablo biraz değişir gibi oldu. Şenol Güneş, beklenmedik bir sonuca takılmamak için baştan işini sıkı tuttu. Orta alan-merkezde Oğuzhan’ı dinlendirirken Atiba-Tolgay ikilisini tercih etmişti. Oyun akıcı ve yüksek tempolu olmamasına rağmen Beşiktaş’ın hücumda daha etkin ve iştahlı olduğunu gördük.
Göztepe gibi zor bir takım karşısında böyle bir niyetle oynamak, cesaret işiydi. Bir yandan kontrol futbolu oynanırken, öte yandan ofansif fırsatları da kovalıyorlardı. Siyah-beyazlı takımın son haftalarda en çok eleştirilen oyuncusu Talisca, Babel’in kaldırdığı topa ustaca dokunarak takımını öne geçirdi.
Beşiktaş’ın öne geçmesi, zihinlerde soru işaretlerine neden oldu. Acaba ilk golü attıktan sonra takıma yerleşen rehavet duygusu tekrarlanacak mıydı? O duygular Fabri’ye çok bedeller ödetmişti. Korkulan olmadı, sonrasında Babel, kendisine yakışır bir driplingle topu taşıyıp savunma önünde topu çekerek çok klas bir vuruşla rahat nefes aldırdı takımına. Tolgay Arslan’ın da gole katkısını unutmamak gerekiyor. Sonrasında da Talisca’nın kurnaz pasıyla Cenk Tosun farkı yaratan golü sergiledi.
Bu maç aynı zamanda “boynuz ve kulak” maçıydı. Geçen iki yılda Şenol Güneş’in yardımcılığını yapan Tamer Tuna, bu defa kariyerinde kendi türküsünü söylemeye karar vermişti. Göztepe gerçekten güzel oyunuyla baskılı ve golü arayan bir takımdı ama Jahovic’in yokluğu ofansif güçlerini budamıştı. Nabil Ghilas bu yükü taşımaya çalıştı, ama yetmedi.
Hüseyin Göçek’e bakarsak... 55’de Atiba’nın Traore’yi kolundan çekmesi penaltı olmalıydı. 67’de Kadu - Talisca mücadelesinde hem kırmızı kart, hem de penaltı gerekiyordu. Göztepeli Nabil Ghilas’ın attığı golde ofsayt var. 85’de Leo’nun oyun gereği yaptığı mücadelede Necip’in ayağına basması kırmızı kartla değil, sadece faulle değerlendirilmeliydi. Özetle Hüseyin Göçek’e yakışmayan bir maç izledik. Oysa Beşiktaş - Galatasaray maçı için iyi bir adaydı.
Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde 10 puana ulaşması, takımda lige daha dikkatli ve istekli bir bakış yaratmış. Dün özellikle ofansif fırsatları değerlendirerek kendilerini gösterdiler.
1416
Ligde istediği ritmi bir türlü tutturamayan Beşiktaş, geçen hafta Galatasaray'ın puan kaybettiği haftada Alanyaspor deplasmanında kazanmıştı. Bu galibiyetin anlam kazanması için bir diğer zor deplasman olan Göztepe'den de 3 puan çıkarması gerekiyordu. 2 yıl boyunca Beşiktaş'ta çalışmış, bu manada Şenol Hoca'yı da takımı da iyi tanıyan Tamer Hoca, Göztepe'de de farkını ortaya koymuş, aldığı skorlardan bağımsız, ortaya koyduğu ofansif futbolla dikkat çeker gale gelmişti. Jahovic ve Scarione gibi iki önemli oyuncusundan eksik Göztepe, geride kalan 10 haftada ortaya koyduğu felsefeden vazgeçmeyerek yine önde başladı oyuna. Bu oyun tarzı aslında Beşiktaş'ın işine gelecek bir durumdu. Çünkü hızlı çıkışları çok iyi yapan siyah-beyazlılar, etkili ayaklarıyla skor yapabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Sadece Beşiktaş'ın değil, belki de ligin şu anda en formda, en etkili oyuncusu Babel'in güzel ortasını, Talisca adeta bir kafa plasesiyle ağlara gönderdi. İlk yarı boyunca Göztepe oyun felsefesinden vazgeçmese de Fabri'nin kritik müdahaleleri, ev sahibi takımın oyuna ortak olmasına müsaade etmedi.
İlk yarıya bakınca aslında ikinci devrenin nasıl şekilleneceği konusunda bize fikir veriyordu. Göztepe yüklenmeye çalışacak, Beşiktaş boşluk kovalayıp hızlı çıkacaktı. Nitekim devre başlar başlamaz, Babel kendi sahasından aldığı topu yaklaşık 50 metre sürerek kendine has alışılmış stiliyle farkı ikiye çıkardı. Maç zaten oradan sonra bitmişti. Talisca'ya parantez açmak lazım. Şenol Hoca'nın nasıl bir “terbiyeci” olduğu artık malum. Kulübeye çekilmek yaramış Talisca'ya, attığı golden sonra Cenk'e yaptığı asistle de Babel'le birlikte maça damgasını vurdu. Göztepe'nin ofsayt golü, Talisca'nın penaltısı derken Hüseyin Göçek yine istikrarından ödün vermedi! Şampiyonlar Ligi'nde 10 puan yapıp rahatlayan Beşiktaş artık odağını lige döndürmüş gibi görünüyor. Bu 2 haftada zor deplasmanlardan alınan 6 puan, 14. haftada Vodafone Park'ta oynanacak Beşiktaş-Galatasaray derbisini çok daha anlamlı hale getirdi. Belki de sıralamanın değişeceği bir maç bizleri bekliyor.
1516
İzmir, herkesin kalbindeki şehir… Dağlarında çiçekler açan, Mustafa Kemal Paşa’dan vazgeçmeyen şehir… O şehir ki, düşmanın ayak basmasıyla Kurtuluş Savaşı’nın başladığı, düşmanın denize dökülmesiyle de Kurtuluş Savaşı’nın bittiği şehir. Şehir böyle de, stat ve zemini bu kente göre değildi.
Yerden atılan paslarda top zıplayarak gider mi, bu statta gidiyordu. Demek ki bu kente verilmiş bir nevi “ceza” vardı… Beşiktaşlılar için “Hakem Hüseyin Göçek, aman dur çökek”! endişesi vardı. Takımlar arasında bir puan fark vardı ve maç sonucu her iki ekip için de önemliydi.
Maç başladığında Göztepe’nin Beşiktaş üstüne gelmesi ve yarattığı tehlikeler bu kadar puanı boşuna toplamadıklarını gösteriyordu. Beşiktaş defansının arkasına sarkmanın dışında pas yaparak yarattıkları tehlikeler ilk yarı için oldukça fazlaydı. Ancak, tecrübeli Beşiktaş neredeyse ilk ciddi atağında golü buldu. Geçen hafta Negredo’nun gol vuruşunun adı “Darbeli Kafa” ise, bu “Duble Darbeli Kafa” vuruşuydu.
Göztepe’nin “top oynama” yani, futbol oynama “gol bulma” arzusu ikinci yarı da devam ederken Beşiktaş’ın 2. golü geldi. Bilindiği gibi Türkiye’de bazı teknik adamların en büyük taktiği “Top oynatmama taktiğidir!”. Göztepe öyle oynamadı. Çıktı ve futbol oymaya çalıştı. Oynatmamaya çalışmadı.
Cenk’le 3. golü bulmasına rağmen “Teslim olmadı” Beşiktaş’a Göztepe.. Bu Göztepe’nin tek şeye ihtiyacı vardı. Yüzde yüz zemini güzel olan daha güzel bir stat. “Teslim olmadı” derken ofsayttan olsa golü de buldu Göztepe. E normaldi tabii, ne de olsa “Hakem Hüseyin Göçek, aman dur çökek”!
Beşiktaşlılar penaltıya penaltı der! Atiba’nın elle çekmesi penaltıydı. Talisca’nın da Göztepeliler tarafından düşürülmesi penaltıydı. 3-1 öndeyken bile Beşiktaşlılar için “Bıyık yeme” dakikalarıydı. Talisca’nın pasını Cenk 4. gol olarak yapsaydı “Bıyık yeme” dakikaları bitecekti. Şenol Hoca da Talisca yerine Necip’i oyuna alarak skoru koruma hamlesi yaptı. Beşiktaş’ın penaltısını vermeyen Hüseyin Göçek durduk yere Göztepeli oyuncuya kırmızı verdi. Bu haksız bir karttı.
Kırmızı kartla birlikte “Sen misin İzmir’e maça gitmeyen” diyen yayıncı kuruluşun TV yayını gitti. Son anlarda ise pozisyonlar “kaçan kaçanaydı” resmen.. Beşiktaş tecrübesiyle maçı alırken, gerçekten de bu Göztepe’nin ve İzmir’in tek şeye ihtiyacı vardı. Zemini güzel olan daha güzel bir stat! Çok takımın canını yakarlar. İşte o zaman da, iki gözüm önüme aksın ki, ‘Ben Kemal, Mustafa Kemal..’ olur arkadaş..
1616
Evinizde 3 kişiyi misafir edebileceğiniz bir ortam mevcut.
Lakin sizden başka herkese evinizin anahtarları verilmiş,
Ve siz özene bezene kurduğunuz eve bırakın kalmayı giremiyorsunuz bile.
Geldiğinizde bir bakıyorsunuz
Evinizin bütün camları kırılmış!!
Ama bilmezler ki çok önceden kalbiniz kırılmış.
İlkbaharda ağaç olmak kolay.
İş sonbahara direnmekte.
***
Baskılı başlamaya alışmış bir takım için
İlk dakikaların iyi geçtiği söylenemez.
Lakin baskıya cevap vermek için ani baskınlar gerekir.
Aynı Talisca gibi. Ansızın.
Babel’in ortasına öyle fantastik bir kafa attı ki
Golden sonra Beşiktaş taraftarlarının olduğu yere
‘Majestelerine hediyem olsun’ tarzı bir selamla sonlandırdı attığı golün hikayesini.
Seyretmek gerek: 0-1.
Sonra 20 dakikalık bölüm geçildiğinde
Her iki takımın da orta sahada mevzilenip
Defans arkasına top atma çabalarının olduğunu gördük.
Dedim ya sadece çaba!
Çok eleştiriliyor belki ama Oğuzhan olmadığı zaman pas trafiğinin yeterli
Olmadığını görüyoruz.
Ve bu zaman zaman oyundan düşmemize sebep oluyor ki bu bağlamda biri geçerli,
Biri geçersiz iki topları direkten döndü.
İkinci yarıya ilk devrede etkisiz diye eleştirdiğimiz Babel’in
‘Verin bana topu gerisine karışmayın’ tarzı bir golüyle başladık.
Orta sahadan aldı.
Sürdü, sürdü, sürdü topu.
Sonra sağa çekip, köşeye park etti: 0-2.
Bu tip maçlarda bu tip goller direnç kırar.
Umutları köreltir.
İşte böyle bir anda Cenk’le farkı 3’e çıkardı Beşiktaş.
Sonra durduk.
Durunca haliyle hareketli gözüktü Göztepe.
Ve bir boşluk anında, ofsayt kokan pozisyonda farkı 2’ye indirdiler.
O kadar.
Sonra 15 günlük milli aradan dolayı yapacakları 3 günlük izni düşünen takımla
Seyircisi önünde fazla ezilmek istemeyen Göztepe’nin mücadelesini izledik.
Ha! arada hakemin kırmızı bir eyyamı var. Göztepe’yi eksik bıraktı.