Ajans Beşiktaş - İşte Atilla Gökçe'nin Milliyet Gazetesi'ndeki köşe yazısı:
"Senaryo okundu, ezberlendi, kamuoyundan destek gördü ve yeni maceranın çekimleri başladı. Milli Takım’ın teknik direktörle birlikte yepyeni bir döneme girişine hazır olalım. Kamuoyunda seslendirilen düşünceler, akla uygun beklentiler ve gözle görülür, elle tutulur hamleler belki de ilk kez bir uzlaşmayla, görüş birliğiyle birbirine bağlandı. Sağlam bir konsensüs oluştu.
Mircea Lucescu ile yollar geç de olsa ayrıldı. Mart ayındaki iki maç “vekil” Teknik Direktör Tayfur Havutçu’ya bırakıldı, Şenol Güneş-Beşiktaş beraberliğinin sonu kesinleşti.
Yeni Milli Takım Teknik Direktörü olarak herkes Şenol Güneş’in adı etrafında birleşti.
Önemli bir gelişme.
Unutmayalım... Bugüne kadar Türk Milli Takımı’na uluslararası organizasyonlardaki en yüksek yeri Şenol Güneş sağlamıştır: 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü... Bazı dostlar ve meslektaşlar, Güneş ve ekibinin finali ve şampiyonluğu kaçırdığını söyleseler, başarının tek Avrupa takımıyla oynanmadan tesadüfen, rastlantıyla sağlandığını da iddia etseler gerçek değişmez. Tabelada 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü yazıyor.
O turnuvadan sonra Milli Takım’ın yenilenme sürecinde arızalar oluştu. Güneş, yıllardan beri adeta bir statü elde etmiş oyuncularıyla yolları ayıramadı. Konfederasyon Kupası’ndaki üçüncülük kimseyi tatmin etmedi. Ardından gelen 2004 Avrupa Şampiyonası elemelerinde kuralara seri başı olarak katıldığımız halde ikinci sırayı aldık ve Letonya’ya yenildik.
Milli Takım’da Şenol Güneş dönemi sona erdi.
“-Futbolda hukukun gücü değil, gücün hukuku var!” Bu sözler tarihsel bir saptamayla Şenol Güneş’in ağzından çıktı. Haksız da sayılmazdı Hoca. Tazminatını hak ettiği biçimde ödememişlerdi.
O günden sonra dikkat ettim Milli Takım’daki hemen bütün teknik adam değişiklikleri, ya tepeden inme federasyon kararlarıyla, ya bırakma ricalarıyla ya da yaşanan hayal kırıklıklarından sonra istifa açıklamalarıyla gerçekleşti. Arada bizi üzen, kahramanlarını mahcup eden vukuatlar da var.
Hakça konuşalım: Milli Takım’da Fatih Terim’in “olaylı biçimde” görevden ayrılmasıyla ortada oluşan boşluğu Mircea Lucescu doldurmuştur. TFF, Terim’den sonra yerli bir teknik direktörü işbaşına getirseydi, ortalık kaostan ve tartışmalardan yangın yerine dönerdi.
Mircea Lucescu, olanca başarısızlığına, zaman zaman yarattığı polemiklere ve Türk futbolunun yapısal sorunlarına dokunan demeçlerine rağmen Milli Takım’da olması gereken “sakinleşme sürecinin” kahramanıdır. Bu anlamda misyonunu yerine getirmiştir. Bakarsınız, Milli Takım’dan sonra Süper Lig’e de döner. Kim bilir ki!
Şenol Güneş’e dönersek... Kamuoyuna, BJK yönetimi ve TFF Başkanı’na gözünün Milli Takım’da olduğunu dürüstçe söylemiş, hiç kimseye, hiçbir kuruma zarar vermemek için titiz davranmıştır. Göreve geliş biçimi çoğu kişinin ağzında sakıza dönebilir. Yeni polemiklere de yol açabilir. Bunların hiç kimseye yarar getirmeyeceği bilinmelidir.
Şenol Güneş’e yeni yolculuğunda başarılar dileriz. Kendi isteğiyle yükleneceği, yeni hedefler belirleyeceği görev sorunlarla doludur. O sorunların çözümü de çok zordur.
Ama imkansız değildir."