Galatasaray’ın Real Madrid’i 2-0 geriden gelip 3-2 yendiği maç, Liverpool’un Milan’a güneşi gösterip yazı göstermediği Şampiyonlar Ligi finali, bir de Benfica karşısındaki Beşiktaş… Hafızamı kaybetsem, alzheimer olsam bu maçları unutamam.
Stat inşaatını dolaştığım bir gün yanımdakilere “Burası çok farklı bir stat olacak gibi. Eğer şampiyon gelirsek içeride maç vermeyiz” demiştim. Geldiğimiz noktada hala kaybetmedik. Peş peşe 3 gol gelince “Neyse ilk mağlubiyeti Benfica gibi bir takıma almış olacağız. Boşver” diye kendimi teselli ediyordum ama tribünler takımı öyle bir çağırıp soyunma odasına gönderdi ki “Acaba bir şeyler değişir mi” diye düşünmeye başladım. Pek umudum yoktu, ben de inanmaya başladım.
İkinci yarıda yapılan riskli değişiklikler hem Şenol hocanın vizyonunu ortaya koydu hem de takıma dinamizm getirdi. Beck yerine geçince futbol oynamaya başladı, Atiba ilk yarıdaki kabus gibi futbolunu toparlayınca orta saha can suyuna kavuşmuş gibi oldu. Sonra da resital başladı zaten. Soyunma odasına gidene kadar topu sadece kalesinde gören Beşiktaş bu sefer top göstermedi Portekizlilere.
İlk yarıda Beşiktaş’ın en büyük hatası Luisao ve Lindelöf gibi uzun boylu stoperlere karşı kenarlardan top getirmeye çalışmaktı. O bindirmelerin hiçbiri işe yaramadı zaten. Cenk’in golü bir kenar organizasyonuyla geldi ama Beck öyle bir yere gönderdi, Cenk öyle bir noktada bekledi ki Eyfel Kulesi’ni koysan yine işe yaramazdı, nitekim yaramadı.
Aboubakar dün beraberlik golünü attı da maç içinde yaptığı hataları unutturdu. Yoksa ilk yarıda altı pas önünde topu eveleyip geveleyip kaleyi tutturamamasının, Quaresma’nın sağdan bindirmesinde bomboş topu atılacak en kötü noktaya göndermesinin, golden önceki kafa vuruşunda atamamasının savunulacak bir tarafı kalmayacaktı. Dinamo Kiev ve Napoli maçlarında skora direkt ve dolaylı etkisi olsa da çok kimsede tedirginliğe sebep olmaya başladı artık.
Galatasaray’dan sonra Benfica karşısında geriden gelip beraberliği kurtarmak bambaşka bir özgüven verecektir futbolculara. Geriye düşmek oyundan kopartamaz artık Beşiktaşlıları. Maçı çevireceklerine her zamankinden daha fazla inanacaklardır böyle durumlarda. Rakipler için de gelmek istemedikleri bir deplasman olur burası. Devre arasında soyunma odasına galip giden bir takım ikinci yarıya rahat rahat maçı bitirmek için çıkamaz.
Tribünler yavaş yavaş kendine geliyor. Kopukluklar, organizasyon eksikleri her geçen maçta biraz daha toparlanıyor. İnönü ruhuna geri dönebilirsek Dolmabahçe deplasman olmaktan çıkar, kabusa, eziyete döner rakipler için.
Beşiktaş, Başakşehir’i yenip, Kadıköy’den de mağlup olmadan dönerse bu sezon lig erken biter. Mart sonu Nisan başı montumuzu giyer şampiyonluk turuna çıkarız.