Ajans Beşiktaş - Spor Toto Süper Lig'in 31. haftasında Beşiktaş, deplasmanda Galatasaray'a mağlup oldu ve şampiyonluk yolunda ağır bir yara alarak, şampiyonluk şansını mucizelere bıraktı. Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Arif Kızılyalın, müsabakayı kaleme aldı;
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, kavgasız, dövüşsüz, rövanşist duygulardan arınmış, sadece sportif kazanım hedefleyen iki takım arasındaki bir finaldi Galatasaray-Beşiktaş maçı...
Üstelik majestelerinin takımı Başakşehir’in Ankara’dan 3 puanı ‘kapması’, maçın sinirlerini gerebilirdi ama hem sahadaki 11’ler hem kenar yönetimler, futbolun içinde kalmayı yeğlediler.
Hem Fatih Terim’i, hem Şenol Güneş’i kutlamak gerek.
Sahaya dönersek G.Saray, bu tip maçları coşkulu oynuyor. Büyük maçları seviyorlar. Dün de böyle bir senaryo izledik.
Belki Fatih Terim’in etkisidir, belki futbolcular kendilerini bu tip maçlara farklı misyonlarla hazırlıyordur bilinmez; Sarı-Kırmızılı formayı giyen büyük çoğunluk -Belhanda hariç -, üstlendikleri görevin ciddiyetini bilerek sahaya çıkmıştı. ‘Ölüyü diriltir’ denen 50 bin taraftar da devreye girince G.Saray, mahallenin ‘büyük ağabeyi’ rolünü üstleniverdi. Yardımlaştılar, koştular, coştular... Öyle ki 40 yılın ‘vurdumduymaz’ı Henk Ryan Donk bile Başakşehir’den sonra en iyi maçlarından birine imza attı dün...
G.Saray; böyle coşkulu, tempolu, istençli oynayınca karşısındaki takım da kendi oyun şablonunu yansıtamıyor sahaya... Beşiktaş da aynı yazgıya razı oldu.
Savunmada Caner’in olmayışı, Pepe’nin ‘aman atılmayayım’ korkusu, Atiba’nın son anda kadro dışı kalışı, Beşiktaş’ın ‘Beşiktaş gibi’ oynamasına engeldi. Tüm yük Talisca’ya kalınca da G.Saray’ın gardı, 1-2 pozisyon hariç düşmedi Brezilyalıya karşı...
İspanyol Negredo’nun sakatlanıp çıkışı ise işin tuzu biberiydi. Sanırım Şenol Güneş’in maç öncesi tüm taktiksel varyasyonları bu sakatlıkla çöktü.
Zaten oyunu elinde tutmayı hedefleyen G.Saray’ın ekmeğine yağ sürülmüştü, Mariano-Linnes değişkliği bile etkilemedi ev sahibini...
İlk golde Gökhan’ın arkasına adam kaçırma huyu kadar Quaresma’nın yerini kaybedişi dikkat çekiciydi. Japon sol bekin inatçılığı, Fenando’nun kalitesiyle bütünleşince coşkulu oyun ilk meyvesini verdi. Ardından Gomis’le arayı açma fırsatı buldular. Fransız yıldız böylesine önemli maçta belki galibiyeti perçinleyecek vuruşu yapamadı.
İkinci bölümde Beşiktaş; Tolgay, Q7 ve Babel’le maça ortak olmak ister gibiydi. Ne var ki Siyah - Beyazlılar, 1-1’i kovalarken top attılar Gomis’in önüne... Fransız beline sarılan Tosic’i geçti, Fabri’den seken topu Rodrigues kaleye yolladı ama son bir hamleyle yerine geçen Beşiktaş kalecisi gole izin vermedi. Fırat Aydınus, 2 pozisyon öncesindeki avantaj kuralını işletip Sırp liberoyu oyundan atacak, penaltı noktasını gösterecekti. Topun başına geçen Gomis’e bir kez daha maçı bitirme fırsatı geldi ama Fransız, hayatındaki en kritik penaltılardan birini kaçırdı.
Yine de 1 kişi üstün oynamanın avantajını yakalamışlardı. Beşiktaş yoruldu, Rodrigues belki de şampiyonluk yolundaki en kritik golünü attı, maçı da bitirdi...
Evet, bu sonuç G.Saray’ı şampiyonluğun en güçlü adayı olarak ilan etti. Ancak Sarı - Kırmızılılar; şunu unutmamalı ki en ciddi rakipleri Başakşehir, dikensiz gül bahçesinden geçip yoluna devam ediyor.