Ligin kaderi nasıl belirleniyor?

Hayri Cem

Ajans Beşiktaş - Lig tahmin ettiğim gibi başladı; FB ve GS henüz lige hazır değiller. Dolayısıyla Futbolun ilâhları(!) ligin başında puan kaybı yaşamamalarını istiyor. Bu durumda da tetikçi hakemler devreye giriyor ve işi bitiriyor. Bu hakemlerden, işini eline yüzüne bulaştıranlara, göstermelik bir-iki maç uzaklaştırma veriliyor ve sonra kaldıkları yerden devam ediyorlar.

Türk futbolunu istediği gibi yöneten ve yönlendiren, şaibe altında bırakan unsurları gelin hep beraber inceleyelim:

Aşağıda sırlayacağım unsurların her birinin TFF içerisinde lobileri mevcut. İstedikleri kararları bu lobiler vasıtasıyla çıkartıyor ve uyguluyorlar. Şimdi bu unsurların kimler olduğuna bir göz atalım:

FB ve GS LOBİLERİ: Bu iki kulüp, Merkez Hakem Kurulu, Profesyonel Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu ve Gözlemci Kurulu gibi TFF’nin en temel kurullarında çoğunluk oya sahipler. Bu iki kulübün bahsedilen kurullardaki gücü döneme göre el değiştiriyor. Diğer kulüpler ise bahsedilen kurullarda hiçbir zaman söz sahibi olamıyorlar.

YAYINCI KURULUŞ: Bu kuruluşun futbol yayınlarından elde ettiği iki önemli gelir kalemi vardır; abonelik gelirleri ve reklam gelirleri. Bu gelirlerin maksimuma ulaşabilmesinin yolu, son haftaya kadar şampiyonluk heyecanının sürmesidir. Bir takımın şampiyonluğunu haftalar öncesinden ilan etmesinden hoşlanmamaktadırlar.

İşte bu yüzden FB ve GS’nin ligin başında puan kaybetmesini istemiyorlar. Zira ligin başında kaybedilen puanları ligin sonunda telafi etmek çok kolay olmuyor.

SPONSORLAR: TFF’ye ve futbol takımlarına sponsor olan kuruluşların amacı reklamlarının mümkün olduğu kadar çok kişi tarafından görülmesidir. Bunun için de seyirci sayısının azalmaması gerekmektedir. İzleyici sayısı çok olan FB ve GS’nin ligden erken kopmaları izleyici sayısını düşüreceğinden, bu iki kulübün ligin son haftalarına kadar yarışta kalmaları istenmektedir.

Bu isteklerin gerçekleştirilmesi için, TFF içinde bazı kurulların ele geçirilmesi gerekmektedir. Şimdi bu kurulların nasıl seçildiğini hatırlayalım:

TFF statü belgesine göre, bu kurullarının tamamı, başkanın teklifi ile yönetim kurulu tarafından seçiliyorlar. Aslında başkan seçiyor, yönetim kurulu sadece onaylıyor. Başkan bu kurulları seçerken lobilerin desteğini kaybetmemek için, kurulları lobilerle birlikte oluşturuyor. Kulüpler Birliği işte bu yüzde söz konusu kurulların TFF Genel Kurulu tarafından seçilmesini talep ediyor.

Şimdi de bu önemli kurulların işlevlerine bir göz atalım:

Merkez Hakem Kurulu: Bu kurulun en önemli görevleri, hakemleri eğitmek, maçları yönetecek hakemleri belirlemek, hakemlerin performansını değerlendirmektir. (Bu denetim işini Gözlemciler vasıtasıyla yapmaktadır.)

Maçların hakemlerinin atanmasında eskinden bir performans değerlendirme usulü vardı. Atamalar çok daha şeffaf bir şekilde yapılırdı. Şimdi ise atamalar kapalı kapılar ardında, hiçbir somut kritere dayanmadan, tamamen keyfi bir şekilde yapılmaktadır. MHK başına getirilen kişi ligin kaderini tayin edebilmektedir.

Uluslararası maçlarda üstün performans gösteren hakemlerin, Türkiye’de yönettikleri maçlarda bariz hatalar yapmalarını, o maçlarda verdikleri kararları Türkiye’de vermemelerini iyi niyetle açıklamak mümkün mü?

VAR hakemliği kurumu henüz çok yenidir. Doğru kişiler tarafından kullanıldığında son derece yararlı olabilmektedir. Uluslararası maçlarda uygulanan VAR sistemi pek çok önemli yanlışın engellenmesine neden olmuştur. Türkiye’de ise VAR kurulunun tarafsızlığı tartışılmaktadır.

Daha ligin ilk iki haftasında verdikleri yanlış (!) kararları hatırlayalım:

İlk hafta Fenerbahçe aleyhine net bir penaltı, Galatasaray aleyhine ise bir penaltıyı veremediler. Ayrıca Galatasaray’ın ilk golünün başlangıcında faul vardı. İkinci hafta ise Fenerbahçe aleyhine vermesi gereken penaltıyı vermediler. Bu satırların yazıldığı sırada henüz Galatasaray ve Trabzonspor’un maçları oynanmadığından hakemler ile ilgili bir yorumlarımızı sonraki yazılarıma bırakıyorum.

Beşiktaş maçında ise Beşiktaş’ın net bir penaltısı verilmedi. Ayrıca ilk yarı sonucunda hakemin verdiği yanlış karar sonucunda ortalık karıştı. Vida ile Mendyle karşılıklı itişmeye başladı. Bu tür durumlarda her iki futbolcuya da sarı çıkartılır. Hakem Mendyle’in sarı kartı olduğunu hatırlayınca ikinci sarıyı göstermemek için sadece Vida’ya kart gösterdi.

Orta hakem Ümit Öztürk ve VAR hakemi Yaşar Kemal Uğurlu’nun geçtiğimiz yıllarda Beşiktaş aleyhine verdikleri yanlış kararlar hatırlanınca, bu hakemlerin tarafsız olduğuna inanmak zor.

GÖZLEMCİLER KURULU: Gözlemciler Merkez Hakem Kurulu’nun alt kurullarında biridir. Sadece Süperlig’de hakemlik yapmış kişiler gözlemci olabiliyor. Dolayısıyla sayıları da çok fazla değil; Süperlig’de toplam 36 gözlemci görev yapıyor. Gözlemciler maç başına para alıyor ve 65 yaşına kadar görev yapıyorlar.

Gözlemcilerin hazırladığı raporlar, bir yandan hangi alt klasman hakemlerinin bir üst klasmana çıkacağını belirlerken, bir yandan da her maç sonunda yazdıkları raporlarla, üst klasmandaki hakemlerin geleceğini tayin etmektedirler. Aslında hakemlerin tepesindeki Demokles’in kılıcı Gözlemcilerdir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Yukarıdaki satırlarda yer vermediğimiz, bahis çetelerinin de TFF içinde aktif rol oynadığına dair söylentiler her gün artmaktadır. Bu yüzden uzun vadede uygulanabilecek en önemli çözüm önerisinin, futbolda “temiz eller” operasyonu başlatmak olduğuna inanmaktayız.

Kısa vadede ise yabancı hakem getirmenin iyi bir çözüm olduğuna inanmıyorum. En etkili çözüm, Gözlemci Kurulu’nun UEFA’nın atayacağı yabancı hakemlerden oluşmasıdır. Zira bu kurulun yapacağı hakem değerlendirmeleri hakemlerin geleceğini etkileyeceğinden, hakem kararları da daha objektif olacaktır. Zira hakemler için Süperlig’de ve uluslararası arenada düdük çalmak hem prestij hem de büyük gelir kapısıdır.