Ajans Beşiktaş - İşte Bilal Meşe'nin Beşiktaş Dergisi kasım sayısındaki yazısı;
'Para pul işlerinde Milne'in hiçbir suçu yoktu, Nartallo ve Francesco transferlerinde menajerin oyununa gelmişlerdi. Zaten bunu yapan menajer bir ara tutuklandı.
Milne niye gönderildi? Beşiktaş'ta altı buçuk yıl çalışan teknik direktör Gordon Milne'in gönderilmesinde ya da ayrılmasında en büyük paylardan biri benim.
Nedeni de Francesco (Manaserro) ve (Osvaldo) Nartallo transferlerinde dönen dolapları, skandalları ortaya çıkarıp, bunu haber yapmamdır.
Bir gün değil, tam tamına bir hafta sürdü o haber... O yıllarda yabancı futbolcu transferi yapmak bugünkü gibi değildi. Almayı düşündüğün futbolcu hakkında kolay kolay bilgi toplayamıyordun. Arada mutlaka birileri oluyordu! O dönem Perulu Francesco ile Arjantinli Nartallo alındı. Francesco'nun yaşı biraz geçkindi ama Peru Milli Takımı'nın kaptanlığı yapmıştı. Üstelik Güney Amerika'da yılın futbolcusu seçilmiş; öyle diyorlardı! Nartallo da Arjantin Milli Takımı'nın genç yeteneğiymiş; birkaç yıl sonra dünya starı olacakmış! Anlatılan buydu o sıralarda... Neyse... Nartallo gelmeden önce Milne ile yönetici Erhan Solu'nun bir otelin üst lobisinde kaset izlediklerini öğrendim, durur muyum, ben de gittim yanlarına... Zaten başka gazeteci arkadaşlar da vardı. Bir Arjantin takımı Milan'la hazırlık maçı oynamış da onun kasetiymiş bu! Yüzü tam seçilemeyen kısacık saçlı biri öyle bir gol atıyordu ki görüntülerde... Hepimizin ağzı bir karış açık kalmıştı; müthiş bir adamdı bu golü atan! Üstelik çaprazdan, ceza alanı dışından hem de kafayla!
Ne var ki kaset ilerledikçe Nartallo isimli adamın saçları upuzundu. Milan'a gol atan adamın saçlarının neredeyse bir metre daha uzun olması için aradan kaç yıl geçmesi gerekiyordu acaba? Yoksa o golü atanla sonraki uzun saçlı farklı mıydı? Erhan Ağabey’den rica edip kasetin bir örneğini aldım. Evde günlerce izledim... Doktor arkadaşlarımı aradım, bir insanın saçının bu kadar uzaması için aradan ne kadar süre geçeceğini öğrenmek istedim. Kimi bir yıl dedi, kimi iki yıl! Nartallo transferinde bir tuhaflık ve çelişkiler vardı!
Francesco'ya gelince... O da ilginçti... Adam ayakta zor duruyordu. Üflesen düşecek sanki! Tamam, top ayağındayken biri iki saydırıp vuruyordu ama... Bitikti resmen bitik! Son birkaç yıl top oynamamış gibi... Bu adamlar geldiler, formaları giydiler... Ama sonra 50 bin dolarlık adamlar için yüzbinlerce dolar ödendiğini öğrendim... Hiç unutmam Arjantin'de okuyan bir Türk arkadaşımı Peru'ya gönderdik, araştırsın diye...
Francesco'nun kulübü olarak söylenen adreste Peru'da bir manav dükkanı olduğunu ortaya çıkardık. Beşiktaş'ın dünya parası buhar olmuştu, esrarengiz ellerde. Haberi yazdığımda da ortalık karıştı, adeta sallandı zaten. Süleyman Ağabey küplere bindi... Yöneticiler de öyle... Milliyet'te bir hafta sür dü yayınımız, “skandallar” başlığıyla...
O sıralarda Kayseri'ye maça gittik. Odamın kapısı çal dı, açtım. Metin Ağabey (Keçeli) karşımdaydı, içeri girdi.
-Bak Bilal. Bu yazdıkların yenilir yutulur şeyler değil!
-Ne yapayım abi, ortada yolsuzluk var, skandallar var? Beşiktaş'ın paralarını çalıyorlar? Yazmayalım mı yani?
- Sen belgeler var diyorsun ama ancak bize gelen bilgiler yazdıklarının doğru olmadığını belirtiyor.
- Nasıl yani?
Valla bilmem nasılını? Haberler yalan yanlış! Yaktın kendini! Dolmuşa geldin! Süleyman abiyle gazeteye gelip müdürle konuşacağız.
Metin Ağabey o kadar inanarak söylüyordu ki otel başıma yıkılmıştı san ki. Kovulur muydum yoksa? Hele de yalan haber yazdı diye kovulmak. İşte bunu kaldıramazdım.
Aradan günler geçti, bir süre sonra haberlerin doğru olduğunu yöneticiler de anladılar ve kaptırılan paranın bir kısmını kurtarma telaşına girdiler. Sanıyorum 1 milyon dolardı, o kadarını kurtardılar da. Süleyman Ağabey olaya el koydu, Milne'i kulübe çağırdı, görevine son verdi. O bu görüşme sırasında Milne'in gözyaşlarını tutamadığını da öğrendim. Gerçi para pul işlerinde Milne'in hiç bir suçu yoktu, menajerin oyununa gelmişlerdi. Zaten bunu yapan menajer bir ara tutuklandı da. Nereye varmak istiyorum, mesleğim süresince hiç yalan haber yazmadım, yazmak istesem de beceremem! Haber atlamadım mı, elbette bu yarış da atladığım haberler olmadı da değil. Ne var ki haber atlatma işinde Beşiktaş'taki gazeteci arkadaşlarım iyi bilirler, hep öndeydim.
Dostluğumuz hiç bozulmadı
Milne, benim haberimden dolayı ayrıldı Beşiktaş'tan, buna karşın onunla dostluğumuz hiç bozulmadı, fırsat buldukça İstanbul'da bir araya geldik, hem de kaç kez. Hiç unutmam Gordon Milne, ben İngiltere'deki evine bile davet etti ama gitmek kısmet olmadı. Demem o ki gazetecilik ilkelerinden hiç taviz vermedim, ne doğruysa, onu yazdım. Gordon Milne bir Türkiye sevdalısıdır, yılda bir kaç kez ülkemizi ziyaret eder, dostlarıyla buluşur... Özellikle Süleyman Ağabey’i sağlığında hep ziyaret eder, birlikte yemek yerlerdi. Milne'i çok iyi tanıyan birisi olarak söylemeliyim, onun transferlerde parayla pulla işinin olmadığını benim gibi tüm dostları bilir. Nokta.