Partizan - Beşiktaş maçı hakkında yazılmış 9 köşe yazısı
UEFA Avrupa Ligi play-off turunda Beşiktaş, deplasmanda Partizan ile 1-1 berabere kaldı ve rövanş müsabakası öncesinde gruplara kalma yolunda büyük bir avantajı cebine koydu. İşte spor yazarlarının Partizan- Beşiktaş mücadelesi değerlendirmeleri
19
Vatan Gazetesi Spor Yazarı Güntekin Onay, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Beşiktaş 7 günde 3. deplasman maçını oynadı. Linz-Erzurum-Belgrad.. Kolay bir hadise değil. Eksikleri de göz önünde bulundurursak dünkü karşılaşmada özellikle 2. yarıda temponun düşük kalması son derece normal. İstanbul’daki rövanşa avantajı taşıyabilecek skor odaklı bir oyun bu koşullarda fazlasıyla yeterliydi.
Fakat her şeyden önce Lizn ve Erzurum maçlarına oranla Beşiktaş’ın Partizan karşısında daha organize ve yüksek konsantrasyonla oynadığını gördük. Takım mesafesi ve saha içi yardımlaşma son 2 maça oranla daha iyiydi. Tecrübeli oyuncular Quaresma ve Adriano’nun devreye girmesi, Vida ve Pepe’nin dikkatli oyunu, Necip ve Tolgay’ın çalışkanlığı, Medel’in ustalığı Beşiktaş’a istediğini almak için yeterli oldu. Caner de fizik olarak her geçen gün daha iyiye gidiyor. Beşiktaş, bu kadar yorgun ve eksik olmasına rağmen dün gece avantajlı skoru elde etti ve gruplara kalma yolunda ciddi bir avantaj kazandı.
Karşılaşmanın adamı ise Ricardo Quaresma’ydı. Portekizli yıldız, Tolgay Arslan’ın attığı golde kafasına çarptırdı dersek sanıyorum ki Tolgay’a haksızlık yapmış olmayız.
29
Sabah Gazetesi Spor Yazarı Metin Tekin, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Larin'i bir doksan dakika daha seyrettiniz. Beşiktaş'ın birinci santrforu olabilir mi? Larin'den önce oyuna bakmak lazım. Beşiktaş maça deplasman mantığıyla başladı. İlk bölümde golü bulunca Partizan 'tamamdır' diyemeden Beşiktaş beraberliği sağlayınca skor da oyun da dengelendi. Ardından Beşiktaş'ın topa sahip olduğu bir oyun ortaya çıktı.
Her iki takım için de pozisyon üretilmedi. Larin, pozisyon üretiminde takımı adına etki sağladı mı? Etkili olduğunu söylemek çok zor. Larin'in skor yapabilecek santrfor özelliklerini taşıdığını düşünmüyorum. Sırtını rakibe dönüp takımla oynamak için başka özelikler gerekiyor.
Birinci santrfor Larin demek hiç de kolay değil açıkçası.. Bence Beşiktaş'ın hedefi Negredo ile vedalaşıp Şenol hocanın da kafasına yatan daha iyi bir golcü bulabilmek... Şenol hoca, "Benim birinci forvetim Larin" diye oyuna başladı ama sanırım izlediği dört maçta pek de bu düşüncesinin arkasında kalamayacak gibi görünüyor.
Güneş'in orta sahada Oğuzhan'ı kesip Necip'i oynatmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güneş'in, Erzurum maçında Oğuzhan'la başlayıp daha sonra devre bitmeden bu oyuncuyu çıkarması pek de gördüğümüz bir karar değildi. O da çok iyi biliyor ki, takım içi organizasyonu olarak değil, sadece oyuncu olarak baktığımızda Oğıuzhan donanım olarak Necip'in çok önündedir. Ama dün seçimini Necip'ten yana kullandı. Tolgay Arslan'ı da onun yerine oynattı. Tolgay da, Quaresma'nın ortasında kafayla golünü attı. Bir daha yapılabilir mi? Hiç sanmıyorum...
Ben Oğuzhan gibi bir yeteneğin takım içinde olması gerektiğine inanıyorum. Günün sonunda skora baktığımda ise iç sahada çok rahat turu geçen bir Beşiktaş olacağını düşünüyorum.
39
Fanatik Gazetesi Spor Yazarı Ali Ece, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
İlk yarıda kolektif açıdan Erzurum’daki ilk 45 dakikadan daha iyi bir Beşiktaş vardı. Bu kez Beşiktaş baskı yemedi aksine rakibine ileride basarak oyunun hakimi oldu.
Medel savaşçılığının yanı sıra sade pas becerisini de konuşturdu ve tempoyu dikte etti. Atılan gol %90 oranda Quaresma özel yeteneği sonucu geldi. Q7 sadece Beşiktaş tarihinin değil dünya futbol tarihinin en iyi orta yapan oyuncularından birisi. Tolgay’ın uzun süre sonra gol atmasından daha pozitif olan Napoli deplasmanından beri ilk kez ofansif orta saha rolünde bu kadar etkili olmasıydı.
Yenilen gol ise top degajdan geldiği için yerleşim hatası da var ama bireysel savunma yetersizliği de golün yenmesine neden oldu: Orada ya orta yaptırmayacaksın ya da ortanın yapıldığı oyuncuyu daha iyi savunacaksın.
İkinci yarıda Beşiktaş daha ayağa garanti pas rölanti futbolu tercih etti. Tempoyu kendi lehine ayarlayarak düşürdü. İstanbul’a avantajlı sayılacak bir skorla dönmeyi başardı.
Gecenin sorusu
Sırpların, 1389 yılında gerçekleşmiş Kosova Savaşı ile 2018 yılındaki bir futbol maçı arasında bağlantı kurmaya kasmaları nasıl bir sakat zihniyet?
Maçın starı
Medel, Sırp meslektaşlarına oyun kuralları dahilinde nasıl sert oynanır dersi verdi.
Maçın olayı
Maçın hakeminin Partizan oyuncularının kural dışı sertliği karşısında Stevie Wonder takliti yapması.
Kısa mesaj
Skor iyi, oyun gelişmeli. Taraftar oyunun gelişmesi adına transfer istiyor başkan!
49
Sabah Gazetesi Spor Yazarı Ahmet Çakar, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Beşiktaş'ın, çok altında bir takımla deplasmanda 1-1 berabere kalması iyi bir sonuç ama oynanan futbol fazla keyif vermediği gibi bazı sıkıntılar ortaya çıktı. Larin, iyi hoş çocuk da Beşiktaş'ın büyük hedefleri için golcüsü değil... Koşacağı yeri bulamıyor, tek vuruşu çok iyi değil. Negredo diyoruz, dün gece cezalıydı ama o da zaten çok ağır. Vagner Love gidici gibi... Peki kim oynayacak?
Diğer bir sıkıntı da 10 numara... Talisca zamanında bile o oynamadığı zaman Beşiktaş büyük oranda duruyordu, 10 numara demek illa Messi gibi olacak değil. Liderliği üstlenecek, organizasyonu devam ettirecek, zaman zaman aralara oynayacak ve tabii şut çekecek. Bu eksikliği de gördük.
Gelelim Pepe ve Vida'ya... İkisi de ağır. Mesela Partizan'ın attığı ilk gole bakın. Rakip forvet ön direği gösterip arkaya koşuveriyor, kalkıp kafayı vuruyor, Vida kendisinden en az 3-4 metre uzakta. Beşiktaş bu golü yedikten sonra Tolgay'la aynı Partizan'ın attığı gibi bir gol buldu da maça tutundu. İlk yarıda tüm kontrol Beşiktaş'taydı ancak rakip kaleye gitmekte çok rahat değillerdi. İkinci yarı ise bu sefer Beşiktaş maçtaki etkinliğini kaybetti.
Sonuçta; Beşiktaş'ın turu geçmemesi için hiçbir neden yok ama bu kadro bazı eksikliklere rağmen siyah-beyazlıları ligimizde ne kadar taşıyacak işte orası koskoca bir soru işareti. Maç böyle olunca hakemin de tecrübesiz olduğu hemen ortaya çıkıyor. Bazı kart ve faul yanlışları içinde oldu. Ama Caner ve Tolgay'a iki çift lafımız var. Dün gece yaptığınız davranışları başka bir Avrupalı hakeme yapsanız, bedelini daha acı ödeyebilirdiniz.
59
Fanatik Gazetesi Spor Yazarı Erman Özgür, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Beşiktaş’ın ilk yarı boyunca pas trafiğinin iyi oluşu baskı yemesini engellerken sadece 14’te Vida’nın boş bulunduğu anda Ricardo Gomes golü yaparak Partizan’ı öne geçirdi. Ancak sahada topu ayağına her aldığında fark yaratan Quaresma, kariyerinde kafaya çıktığı dahi pek görülmeyen Tolgay’a öyle bir top kesti ki Tolgay’a kafayla kaleyi tutturmak kaldı. Pas trafiği golle daha iyi oldu ve Sırp’lar bu oyuna agresif oyunla karşılık vermek isteyince kartlar da arka arkaya geldi. İkinci yarıya Partizan biraz daha hareketli geldi. 10 dakika içerisinde yakaladıkları pozisyonları değerlendiremeyince Beşiktaş tecrübesi ve topa olan yatkınlığı ile yine oyuna ağırlığını koyup tempoyu düşürdü. Turu ilk maçtan bitirmeyi hiç düşünmedi. Sanırım bunda yorgunluğun ve Larin ile Tolgay’ın vasat performanslarının da etkisi vardı. Yine de İstanbul’a avantajlı döneceği skoru çok fazla yıpranmadan almayı başardı.
Gecenin sorusu?
Tur şansı bu skordan sonra nedir ? Beşiktaş’ın eksiklerinin geri döneceği rövanşta Vodafone Park etkisi de düşünülürse Partizan’ın işi mucizeye kaldı.
Maçın starı
Quaresma özellikle ilk yarıda topu ayağına her aldığında çok iyi işler yaptı. Adam eksiltti, asist yaptı ve Sırp savunmasına karşı Beşiktaş’ın hücumlarını en etkili geliştiren isim oldu.
Maçın olayı
Tolgay golü attı atmasına ama Beşiktaş’ın santrafor arkası pozisyonunun oyuncusu ne Tolgay ne de Oğuzhan değil.
69
Fanatik Gazetesi Spor Yazarı Cem Dizdar, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Bundan önceki üç maçın birinin tamamında, diğerlerinde ise birer devrede büyük sorun yaşayan Beşiktaş alışık olmadığı bir formasyonla sahada. Haliyle durum tedirgin edici!
Dağılan savunma kurgusu iki yüksek stopere rağmen kolay da bir gol yiyince tedirginlik ikiye katlandı. Buna rağmen Beşiktaş kopmadı ve ilk 10 dakika dışında topu da oyunu da kontrol etmeyi başardı. Öyle ki, topun peşinde koşmaktan bıkan Partizan futbolcuları gerildikçe gerilirken beş dakika içinde üç sarı kart gördü. Özellikle bu bölümde Tolgay ve Medel gözetimindeki Beşiktaş, güçlü pas bağı ve kontrollü top gezdirmelerle geçmiş sezonlarından örnekler verdi.
Medel ve Necip etkisi
İkinci devrenin ilk 10 dakikası da Partizan lehine işlediyse de süreç ilkinin benzeri işledi. 55’ten sonra top ve oyun yine Medel/Necip sayesinde Beşiktaş’a geçti. UEFA’dan da elenmesi durumunda başta televizyon görünürlüğü olmak üzere bir çok mali kaynağını kaybetme riski taşıyan Beşiktaş, hem oyunun boyunu hem tempoyu ayarlayarak turu cebine koyacak skoru alarak dönmeyi bildi.
Gecenin sorusu
Yan toplarda müdafaa oyuncusunun önüne ya da arkasına koşmak yerine adeta stoperi tutar gibi birebir oynayan Larin esnek olmayan bu tarzıyla gol atıcı değil de, Giroud misali alan yaratıcı olarak kullanılabilir mi?
Maçın starı
Hem orta sahaya çekilip oyunu kurgularken hem öne gidip gol arar ve atarken günümüz ideal orta saha oyuncularından örneklemeler sunan Tolgay Aslan. Elbette bu gösteri de en büyük yardımcısı Medel’di.
Maçın olayı
Necip üç kişi arasından Quaresma misali sıyrıldı ancak topu altı pas içindeki Tolgay’ın iki karış üzerine kesti. Akabinde ‘orijinal Quaresma’ benzeri pozisyonda topu aynı yerdeki Tolgay’ın kafasına oturtup golü yaptırdı!
Kısa mesaj
Beşiktaş, tedirgin edici bir periyottan çok gösterişli görünmese de ´güven oyun´una başarılı bir geçiş yaptı. İşte bu iyi haber. Devamı gelir.
79
Sözcü Gazetesi Spor Yazarı Lemi Çelik, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Beşiktaş, gruplara kalmak için oynamış olduğu Partizan'ın değeri bir Vida kadar değil ama Beşiktaş'ın kadro yetersizliğinden dolayı çözemediği sorunları var. Bir tanesi 10 numara sorunu. Siyah-beyazlılar bu meseleyi çözmediği sürece yani Talisca gibi her sezon 15 gol ortalaması ile oynayan bir 10 numara transfer etmediği sürece sıkıntı yaşayacaktır. Deplasmanda sıkıntı yaşamasa bile iç sahada mutlaka sıkıntılar yaşayacaktır. Şenol Hoca sistem ve taktiği değiştirip çift santrfor oynamak zorunda kalacak. Larin, Negredo ve Love bu sistem için yeterli kalitede oyuncular değil. Beşiktaş, Negredo ve Love'ı satarak bu mevkiye Gomez veya Burak Yılmaz gibi santrfor transfer etmeli. Gördüğümüz en büyük ikinci sorun ise Beşiktaş deplasmanda oynadığı zaman rakip çok hızlı ve tempolu başlıyor, burada ne yapmak lazım?
1- Topa sahip olmak lazım.
2- Topu rakibe asla vermemek lazım.
3- Oyunun temposunu düşürüp çok pas yapmak lazım.
4- Daha sonra çok hızlı ve çabuk öne doğru garanti oynayarak kontrataklar yapmak lazım.
Maalesef Beşiktaş, çok hızlı başlayan bir rakibi karşısında ilk golü yiyen takım oluyor. Şenol Hoca bu sorunu çok acil aşacak stratejiler üretmeli. Üçüncü büyük sorun ise artık Beşiktaş artık merkezden etkili ataklar yapamadığından kanatlardan sağdan Quaresma-Gökhan ile soldan Babel-Adriano ile yapmış olduğu etkili orta ve asistlerle tek santrforun yeterli olmadığı ikinci bir santrfora ihtiyacı olduğu görülmektedir. Bu sorunu taktik ve sistem olarak çözmelidir. Kaptan Tolga, tecrübesiyle başarılı performansıyla Fabri'yi aratmıyor.
Siyah-beyazlı takım Partizan'ı eler, gruplara kalır. Yine dile getireyim, kırmızı renkli formayı çok sevdik. Sadece kırmızının beyazı eksik… Bu tür milli duygu ve değerleri yaşatan renkler futbolcuları da sahaya çıkarken çok etkilediğini düşünüyorum. Kırmızı formalarla oynamaya devam ederek gruplara kal Beşiktaş.
89
Yeni Şafak Gazetesi Spor Yazarı Ergin Aslan, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Gruplara kalmak adına son viraja giren Beşiktaş’ın son yıllardaki Avrupa deplasman performansı bu maç öncesi en rahatlatıcı yandı. Yoksa, oynadığı son 2 maça baktığınızda ciddi sinyaller vermişti takım. LASK Linz ve ilk yarıdaki Erzurumspor önde pres yaparak Beşiktaş’ı çok zor durumda bırakmıştı. Partizan maçının ilk yarısında rakip bu reaksiyonu gösteremedi. Şenol Hoca, önde baskı yapan takımların Beşiktaş’a karşı oluşturduğu tehditleri görmüş olacak ki; Medel, Necip, Tolgay gibi savunma yönü kuvvetli 3 orta sahayla çıkmıştı maça. Bu da işe yaradı ve takım rakibi geriye doğru itti. Beşiktaş’ın kanat etkinliği, kendi yarı sahasında top oynamasına müsait değil. Dolayısıyla Beşiktaş, topa sahip olmalı ve oyunu mümkün olduğu kadar rakip yarı sahada oynamalı. İlk yarıda orta sahayı eline alan takım, maçın ritmini istediği gibi ayarladı. Maça dair negatif olan şey ise, Slovak hakem Ivan Kruzliak’ın Partizanlılar’a gösterdiği şefkatti! Sahaya adeta tekme atmak için çıkmış sol bek Nemanja Miletic’in maçı tek sarı ile bitirmesi futbol kurallarına aykırı. Beşiktaş’ta oyuna yön verecek, takımın beyni olacak bir forvet arkası olmadığı için pres ve dirençten başka yol kalmıyor. Bu durumda orta üçlüde kim oynarsa oynasın topla çıkmaktan ziyade, topu alır almaz takımı rahatlatacak pasları etrafa yayması gerekiyor. Oyunun bu kadar kanatlara yayıldığı ve sayısız ortanın geldiği yerde ise pivot golcü eksikliğini yinelemek zorundayız. Beşiktaş’ın forvetleri bu bağlamda yeterli değil. Göze çarpan bir başka unsur ise Pepe-Vida uyumu. İkisi de üst düzey stoper ancak bazen aksaklık görünüyor. Bu ikilinin çok fazla birlikte oynaması gerekiyor. Caner’e ayrı parantez açmak gerek. Beşiktaş’ı ‘Canerli’ ve ‘Canersiz’ diye ikiye ayırırsak abartmış olmayız. Sol tarafı hem önde hem arkada kusursuz kullanıyor. Hırsı ve takımı ateşlemesi ise her takıma lazım olan cinsten. Nihai olarak, Beşiktaş kendisine lazım olan skoru aldı geldi. Vodafone Park’ta aksi bir sonuç çıkması için ekstra şeylerin yaşanması lazım. Buna rağmen kalan sayılı günlerde yönetim 10 numara ve forvet transferini bitirmek zorunda. Kimsenin Beşiktaş’ın parasının çarçur edilmesini istediğini sanmıyorum. Elbette 3’lük adama 13 vermeyin ama transfer taraftar istediği için değil gerekli olduğu için yapılmalı. Gereksiz diyen 1 kişi bile çıkmaz herhalde.
99
Akşam Gazetesi Spor Yazarı Alen Markaryan, Partizan-Beşiktaş karşılaşmasını değerlendirdi;
Vay efendim, Partizan cezalıymış, maç seyircisiz oynanacakmış da, Yok! Son dakika haberi olarak Love ilk 11’de sahaya çıkacakmış da Salla babam salla. Diyor ya şair, “Hiçbiri olmadı halbuki!!! Geçti süngüler namluya, Başladı gece devriyesi jandarmaların.” Bu yalan dolan işlerden, Kim ne kazanıyor bilmem ama, Sosyal medyada bu işin jandarmalığına yasal düzeyde birilerinin soyunması gerekiyor. Mutlak bir kriteri olmalı bu işin. Neyse. Şenol Hoca takımı, Tolgay’ı bir uca; Larin’i de öteki uca gelecek şekilde kurmuş ve sahaya çıkarmış. Babel’in yokluğunda da o çizgiye Caner’i tercih etmiş. Boş tribünler! Pardon, Salkım saçak tribünler önünde oynanan maçta, İlk tehlikeli atak bizden geldi. Altıpasa kadar sahil gezintisindeymiş gibi inen Necip, Çevre kontrolünü iyi yapsa, Çoktan üstü açık BMW’ye binmiştik. Sonra yine karşı kaleye takım halinde inmişken, Hızlı çıkışlarına cevap veremedik. Dengesiz yakalandık ve bir yan ortaya vurulan kafaya engel olamadık: 0-1. Hemen akabinde, bir dakika sonra Tolgay, Quaresma’nın altın tepside getirdiği bayram şekerlerini bir çırpıda mideye indirdi: 1-1. Anlayacağınız Quaresma asistlerine devam ediyor!!! Dış sahada atılan bu altın golün etkisiyle rahatladık. Bütün toplar Quaresma’ya iniyor, O da hareket memuru gibi yatırıyor, kaldırıyordu adeta. Her defasında adam eksiltip, tekme yedi. Amaçları Quaresma’yı çileden çıkartıp, kırmızı yedirtmek olduğu ortaya çıktı ama Allah’ın sopası yok. Yine Quaresma üzerine yapılan bir suikastte, İki Partizanlı birbirini sakatladı iyi mi? İkinci yarıya tahmin ettiğimiz üzere, Fırça yemiş de gaza gelmiş çocuklar gibi hırslı başladılar. Üst üste 3-4 pozisyon buldular. Buna mukabil biz de 3 gün evvel oynadığımız Erzurum maçının kabus dolu ilk yarısından kesitler sunduk ikinci yarının hemen başlarında. Larin’i bir ara iyi şeyler yaparken gördüm. Rakip defans arasında el bombası gibi dolaşması bir yana, Kaleciyi devamlı rahatsız etmesi, Her topa ayak uzatması ve kovalaması artılarıydı. Bu bağlamda Caner’den bir ricamız var. Kardeşim iyisin, hırslısın eyvallah, Lakin şu hakeme itiraz işinden vazgeç artık. Lütfen kendini kontrol et. Hepimiz geçmişimizden ders almamız gerekiyor! İşte böyle. Çay, kahve, sohbet ederek son 10 dakikaya geldik. Anlayın gayri. Şenol Hoca’yla da aynı şeyleri düşünmüşüz ki; Gökhan Töre’yi ve Roco’yu oyuna alarak maçın havasını değiştirmek istedi. Lakin ne hava değişti ne de skor. Olsun hocam! Böyle de iyi. Ne olursa olsun, yeter ki senin havan iyi olsun.