Ajans Beşiktaş - Beşiktaş şampiyon...
Şampiyon Beşiktaş...
Bu sezonun şampiyonu kesin olarak belli olmadan Beşiktaş'ın şampiyonluğu sürecek. Bana göre bu sezon da ipi Beşiktaş göğüsleyecek.
Çünkü Beşiktaş'ın başkanı Ahmet Nur Çebi de şampiyon!
"Nereden çıktı bu şimdi" diyeceksiniz; anlatayım.
Süleyman Seba döneminde de Beşiktaş şampiyon, şampiyon Süleyman Seba'ydı.
Takımın şampiyon olabilmesi için önce başkanının şampiyon olması gerekli; kırmadan, dökmeden, eğilmeden, bükülmeden, sağa sola çatmadan, itidali elden bırakmadan, rakip kulüplerin de düşmanlığını kazanmadan.
Ahmet Nur Çebi'ye gelmeden önce bir anımı anlatayım size Süleyman Seba döneminden.
Tarihini de söyliyeyim; 9 Nisan 1986.
O zamanlar genç bir muhabirim. Daha doğrusu muhabir adayıyım. Milliyet gazetesindeyim; hem mutfakta yurt haberlerini derliyorum, hem de fırsat buldukça bana gazateciliği ve muhabirliği öğreten büyük usta rahmetli İlker Ateş'in yanında Beşiktaş'ın antrenmanlarına, toplantılarına gidiyorum.
İşte o sezon Beşiktaş ile Galatasaray şampiyonluk yarışında... Teşvik primi dedikoduları almış başını gitmiş...
Sert açıklamalar yapılıyor peş peşe...
Şampiyonluk yarışında Beşiktaş'ın gerisinde kalan Galatasaray'ın başındaki Derwall, (Türkiye'yi ne kadar tanıyorsa) Beşiktaş hakkında ipe sapa gelmez iddialarda bulunmuş.
Gözler Beşiktaş'ta...
Açıklama bekleniyor...
Öyle bir açıklama olması isteniyor ki camiadan; yerle bir olmalı Alman!
Ama Süleyman abi buna taraftar değil. "Şeyi şey etmeyelim" diyor da başka bir şey demiyor. Sonunda bir deklarasyon yayınlamaya razı ediyorlar onu. Deklarasyon yayınlanmasına yayınlanıyor da... Ne tatmin eder camiayı, ne de manşet olur gazetelerde...
9 Nisan 1986'da İlker abi, "Yürü Gürel, Şeref Stadı'na gidelim. Bir şeyler çıkarabiliriz oradan" dedi; rahmetli Yusuf Noberi her yere yürüyerek gittiği için o büyük çantasıyla çoktan varmış Şeref Stadı'na...
Süleyman abi orada... Beşiktaş'ın efsane yöneticisi Metin Keçeli orada... Çocukluğumda hayran olduğum, evimde posteri asılı olan unutulmaz sağbek Zekeriya Alp, "Genel Kaptan" olarak orada...
İlker abi diyor ki;
- Süleyman abi, deklarasyon Derwall'in açıklamaları karşısında hafif kalıyor. Daha net bir yanıtınız olmayacak mı?
- Yok İlker, olmayacak. Bırakalım da futbolu futbolcular sahada oynasın. İki güzide kulübümüze böyle şeyi şey yapmak şey olmaz! Tartışmaya girmek kimseye bir şey kazandırmaz!
İkna edemiyoruz...
Yusuf abi Süleyman abi, Metin abi ve Zekeriya abi ile fotoğraflarımızı çekmiş ama elde deklarasyondan başka malzeme yok! Gazetede manşet olmaz!
Antrenman bitti...
Süleyman abi en önde, biz arkasında çıkıyoruz Şeref Stadı'ndan...
O sırada Zekeriya abinin sesini duyuyorum; Metin abiye "Bu Derwall ne konuşuyor ki? Kendisi şikeleriyle meşhur değil mi?" diyor.
Metin abi de onaylıyor onu kafasıyla... Derwall'in 1982 Dünya Kupası'nda teknik direktörü olduğu Batı Almanya'nın Avusturya ile oynadığı maçı hatırlatıyorlar; tarihe kara leke olarak geçen maçı...
İlker abinin yan gözlerle bana baktığını gördüm; "Duydun değil mi?" dercesine... Duymuştum...
Hemen gazeteye döndüm ve işte bu manşet çıktı ortaya...
Süleyman abinin derdi diğer bazı kulüp başkanları gibi değildi; "Ne olursa olsun, isterse ortalık yangın yerine dönsün! Yeter ki biz şampiyon olalım" demezdi.
Beşiktaşlılık ona göre başka bir şeydi.
Biz gazeteye döner dönmez Zekeriya abinin lafını yazdık; manşet oldu.
Bu haberden sonra ne mi oldu? Süleyman abi kızdı. Bağırdı, çağırdı. Bir kaç gün konuşmadı bizimle. Gittim kulübe elini öptüm, "Bir daha böyle şeyler etme" dedi, affetti beni.
Sonraki yıllarda hem başkan-gazeteci olarak, hem de en değer verdiğim bir büyüğüm olarak bende yeri her zaman çok ayrı ve farklı oldu.
Kızsa da, bağırsa da, "Oğlum siz adam olmazsınız" diye zaman zaman fırça atsa da... Bilirdim ki hep iyiliğimizi isterdi o... Öncelik Beşiktaş'ın iyiliği idi elbette ki...
Süleyman abiyi "Şampiyon" yapan özelliği buydu işte; sonradan anladım.
Diğer camiaları karşısına almaz, yapılan her türlü saldırıya rağmen kendi deyimi ile "İtidalli olmayı" başarır, sertlikten (Otoriter yapısına rağmen) ortamı gerginleştirmekten kaçınırdı.
Onun için de o dönemde kulüplerde başkan adayı olan isimler "Süleyman Seba gibi başkan olacağım" sözünü verirdi.
Bu anımı neden anlattım?
Ahmet Nur Çebi'de de Süleyman Seba tavrını gördüm de ondan anlattım.
Bu transfer döneminde Beşiktaş, geçen sezon kiralık oynayan Rosier ve Ghezzal'ın bonservisini alacaktı.
Tam istediği gibi alacaktı ki Galatasaray devreye girdi, ikisini de istedi. Gitti, kulüplerine teklif bile yaptı.
Sanırsınız ki dünyada başka futbolcu kalmadı; sadece Rosier ve Ghezzal var.
Özellikle Galatasaray.
Az uğraşmadı. Aslında amaçları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmekti! Yani kendilerini güçlendirmekten önce şampiyonu zayıflatmaktı.
Tıpkı Beşiktaş'ın 3 sezon üst üste şampiyon olduğu yıllardaki gibi. Fenerbahçeli bir yönetici "Şampiyon olmak istiyorsak önce Beşiktaş'ı zayıflatmalı, kadrosunu bozmalıyız" demişti. Galatasaraylı yöneticiler de aynı düşüncedeydi; sürekli büyük golcü Feyyaz Uçar'a, Gökhan Keskin'e, Ali Gültiken'e, Metin Tekin'e, Mehmet Özdilek'e, kadrodaki diğer futbolculara teklif yaparlardı.
Ama güçleri yetmezdi. Süleyman abi göndermedikten sonra kimseyi alamadılar.
Galatasaray'ın Rosier ve Ghezzal için devreye girmesinden sonra ne beklersiniz; Beşiktaş'ın sert açıklamalar yapmasını, "Bu ne rezilliktir, dünyada başka futbolcu kalmadı mı?" demesini değil mi?
Hatta yönetimdeki bazı isimlerin "Olamaz böyle şey, sert açıklamalar yapalım" dediğini duydum. Ama Çebi başkan engel olmuş buna; Süleyman abinin meşhur "İtidalli olalım" dediği gibi davranmış.
Sahiden de çıt çıkarmadı, çıkarttırmadı.
Gerginlik yaratmadı, kimseye laf çakmadı.
Onlar tekliflerini yaparsa yapsın!
O kendi prensipleriyle hareket etti, Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan prensiplerdi bu.
Kavga çıkarmadı, gürültü yapmadı. Sonunda ikisini de yine Beşiktaş'a aldı.
Eğer Ahmet Nur Çebi karşılık verseydi Galatasaray'a; inanın yer yerinden oynardı!
Süleyman abinin de dediği gibi; "Bırakalım da futbolu futbolcular sahada oynasın. İki güzide kulübümüze böyle şeyi şey yapmak şey olmaz! Tartışmaya girmek kimseye bir şey kazandırmaz!" tavrıyla davrandı.
Süleyman abinin sonsuzluğa göç etmesinden sonra Beşiktaş'ta ve Türk futbolunda yeni bir dönem başlıyor galiba... Ahmet Nur Çebi dönemi!
Tam da Beşiktaş'a yakıştığı gibi.
Ne demişti Süleyman abi: "Beşiktaşlılık bir değerler manzumesidir. Dürüstlüktür. Ahlaklı olmaktır."
İşte o yolda Ahmet Nur Çebi.
Türk futbolunun da buna ihtiyacı vardı; Beşiktaş'a yakıştı. Bir de takımı sessiz, sedasız, reklam yapmadan, caka satmadan, sağa sola hava atmadan nokta ve yıldız transferleriyle güçlendirdi.
İşte onun için şampiyon Ahmet Nur Çebi.
Sıra Sergen Yalçın'da.
Bu kadroyla Beşiktaş'ı şampiyon yapmak onun görevi şimdi.