Türkiye'de diğer ülkelerde de olduğu gibi her yıl bir takım şampiyon oluyor.
Ama şampiyonluktan şampiyonluğa fark var.
Kimi şampiyonlar ertesi sene hemen unutuluyor...
Kimisi ise yıllar geçse de üstünden hiç unutulmuyor...
Örnek mi istiyorsunuz; Süleyman Seba başkanlığında Gordon Milne'in teknik direktörlüğünde 3 yıl üst üste kazanılan şampiyonluklar gibi... Hala da anılıyor.
İşte bu sene de o sene.
Bu şampiyonluk da tarihi bir şampiyonluk olacak; unutulmayacak üstünden yıllar geçse de...
Hani "Şerefi'inle oyna, Hakkı'nla kazan" parolası var ya Beşiktaş'ın; işte bu odur; unutulmayacak olan yönü de budur.
* * *
Trabzon deplasmanı Türkiye'de her takımın çekindiği bir deplasmandır değil mi?
Peki siz en son orada ne zaman gördünüz kazanan bir takımın alkışlandığını?
Ne zaman yaşadınız rakip takımdan bir oyuncunun göklere çıkarıldığını?
İşte "Şeref'iyle oynayıp, Hakkı'yla kazanan" takıma verilen değerdir bu.
Sen oynadığın zaman... Saha dışı yollara sapmadığın zaman... Bilek gücüyle farkını ortaya koyduğun zaman... Bu özelliklerini biriktire biriktire geldiğin zaman... Ve Trabzon'da bile kazandığın zaman... Sahayı böyle terk edersin işte. Başın yukarıda, alnın açık... Kazanıp da tepkiler altında kaçarcasına kaçmana gerek kalmaz sahadan... Alkışlara karşılık vere vere çıkarsın oradan.
* * *
Beşiktaş bugün öyle bir hale geldi ki... Fenerbahçelisi de kabul ediyor büyüklüğünü artık, Galatasaraylısı da...
Türkiye ligi bu... Her an her şey olabilir... Daha önce yaşamadık mı; bir anda Beşiktaşlı futbolcular üst üste kırmızı kartlar görebilir... Olur olmaz kararlar verilebilir... Saçma sapan yollara sapanlar çıkabilir... Cezalar yağdırılabilir... Şampiyonluk çalınabilir...
Ama inanın bana şu saatten sonra çalan da yaşayamaz gururunu bunun, anlatamaz taraftarına... Çünkü herkes biliyor ki artık bu yılın şampiyonu Beşiktaş'tır, bu da anasının ak sütü gibi hakkıdır.
* * *
Fenerbahçeli yorumcunun bile televizyonda söylediği; "Beşiktaş bu ligin çok üstünde bir takım. Seyretmesi de zevk. Maç bitsin istemiyor insan" haline Beşiktaş nasıl geldi?
Herkes aynı şeyleri söylüyor, yazıyor; Atiba Hutchinson'ı, Quaresma'yı, Talisca'yı, Marcelo'yu, Fabri'yi, Cenk'i, Babel'i, Gökhan'ı, Oğuzhan'ı övüp, şampiyonluğun mimarları diyorsun da... Peki bunları kim bulup da bir araya getirdi...
Atiba ilk geldiğinde kaç kiş burun kıvırdı?
Quaresma tekrar döndüğünde kıs kıs gülen az mıydı?
Oğuzhan'ı kim tanırdı?
Talisca'yı bilen kaç kişi vardı?
Şenol Güneş'in takımın başına geçirilmesi bile .başlı başına olaydı.
Onun için... Bugün Beşiktaşlılara gurur veren, çocukların çoğunluğunu bugün Beşiktaşlı yapan, taraflı tarafsız herkesin hayranlığını kazanan bir takımın mimarı öncelikle yönetim kuruludur; hakkını verin.
Beşiktaş muhabirliği yaptığım sırada kulüp müdürü Cemil Ulusel, her transfer döneminde Akaretler'deki binanın duvarındaki eski futbolcuların fotoğraflarını gösterirdi ve şunu derdi:
"Bu kulüpten kimler geldi, kimler geçti... Beşiktaş Beşiktaş'tır, futbolcuyu yıldız yapan da Beşiktaş formasıdır!"
Bir örnek vereyim; bugün herkesin hayran kaldığı Talisca geçen yıl var mıydı, Sosa vardı. Sosa gitti, Talisca geldi, ne fark etti?
Ya da giden Gomez'in yerine oynayan Cenk daha mı az gol attı?
Demek ki o zaman iş köşede değil, kösede!
Yani kulübü yönetenlerde...
Beşiktaş'ı şampiyonluğa taşırken muhteşem stadı bitiren, borçtan batar diye herkes beklerken yücelten, değerine değer katan, reklam için değil, Beşiktaş sevgisi için orada bulunan yöneticilerde...
Fikret Orman'da iş... Süleyman Seba'dan sonra gelen en iyi başkanda... Duruşuyla, konuşmasıyla, oturuşuyla, gerektiğinde özür dilemesiyle, prensipleriyle...
Genel sekreterlik gibi bir makala reklamını yapmak için değil de tamamen kendini Beşiktaş'a adayan, gecesini gündüzüne katan Ahmet Ürkmezgil'de...
Takımın üzerinden elini hiç çekmeyen, ikinci başkan olmasına rağmen bekçiliğini bile yapabilecek kadar Beşiktaş'ı seven Ahmet Nur Çebi'de...
İşini gücünü ikinci plana bırakıp, Kartal Yuvası mağazaları için varını yoğunu ortaya koyan, bugün o mağazaları çağdaş ve gelir getiren bir konuma çıkaran, tribünden gelip, Beşiktaş'ın yöneticilik koltuğuna oturan Hüseyin Mican'da...
Babadan Beşiktaşlı Metin Albayrak'ta...
Deniz Atalay'da... Umut Güner'de... Berk Hacıgüzellern'de... Erdal Torunoğulları'nda... Hakan Özköse'de...
Kısaca bütün yönetimde...
Takımı alkışlayalım, Şenol Güneş'i hocaların hocası yapalım, yıldızları göklere çıkaralım tamam tamam da...
Lütfen yönetimi unutmayalım.
Şampiyonluktan şampiyonluğa fark var...
İşte Beşiktaş camiasına bu farklı şampiyonluğu yaşatmak üzere olanları sezonun afişinde başrollere koyalım, en kuvvetli alkışı onlara yollayalım. "Şeref'inle oyna, Hakkı'nla kazan" sözünü kanıtladıkları ve Türkiye'ye de bunu bir kez daha gösterdikleri için...