Ajans Beşiktaş - Yönetmen Gökçe Kaan Demirkıran, Süreyya Soner’in Eyüp’te doğumuyla başlayan, Zeytinburnu’ndaki çocukluk hayatı ile devam eden ilginç bir belgeseli Beşiktaşlılar’a ve tüm sinemaseverlere sunuyor.
Malzemeci Süreyya ve Belgeselci Gökçe, Süreyya’nın sokaklarda bin bir mücadeleyle geçen, yolları Fatma Girik’ler ile, Yılmaz Güney’ler ile kesişen ve Şeref Stadı, Yeşilçam, Beşiktaş derken “Güzel Adam Süreyya” duraklarına uğrayan hayat katarının tüm hikâyesini Beşiktaş Dergisi’ne anlattılar.
İşte o röportajdan bazı bölümler:
Filmin isminin hikayesini soruyoruz. Süreyya abi; ‘Ya bu Gökçe güzel adamla yatıyor, güzel adamla kalkıyor, benim nerem güzel’ deyince kahkaha fırtınası kopuyor. Süreyya abi öyle içtenlikli konuşuyor ki, sanki çok yakın bir akraba gibi, mahalleden eski bir çocukluk arkadaşı gibi hissediyorsunuz. Bazı insanlar yaşsızdır. Süreyya Saner de onlardan biri.
Yönetmen Gökçe Kaan Demirkıran: “Eğer Fikret Orman olmasaydı bu filmin çekilebilmesi imkansız olurdu. Futbol dünyasında sinema, müzik, sanat gibi konularda aynı dili konuşmak pek mümkün olmaz. Çoğu insan güncel futbol ile ilgilenir, maçlar, skorlar, kim kimi yenmiş falan. Ancak Fikret Orman’ın derinlikli yaklaşımı beni çok etkiledi. Yılmaz Erdoğan’la da Fikret Başkan konuştu ve filmi o seslendirdi.”
Süreyya Soner: “Gökçe de, ben de bu işi para için yapmadık. Gençler de bir şeyler öğrensin, herkes mutlu olsun dedik. Üç kişi yaptık bu filmi, ben, Gökçe ve eşi Özge hanım. Mucize gibi bir şey bence. Çok yorulduk, beş yıl sürdü bu filmin yapımı ama sonunda bitti. Bizden bu kadar. Bir kusurumuz olduysa affola.
Hepsinden Allah razı olsun. Bana gelirler, ‘Süreyya abi ben Galatasaraylıyım ama seninle fotoğraf çektirmek istiyorum,” derler, “tabi ki aslanım, gel” derim. Fenerli ile de fotoğraf çektiriyorum Trabzonlu ile de. Ben kavga sevmem.”