Ajans Beşiktaş - Beşiktaş taraftarının gönlünde ayrı yeri olan Roberto Hilbert, Andrew Simes‘e özel açıklamalarda bulundu. İşte Hilbert'in açıklamaları;
''1984’te Forchheim’da doğdum. Çok varlıklı bir aileden gelmedim, çünkü annem tek başına büyüttü beni. 2-3 yaşlarında futbola ağabeyim sayesinde başladım. Sağ olsun annem yine de beni 30 dakika uzaklıkta Nürnberg’e antrenmanlara götürüyordu. 6 yaşında Nürnberg takımına girdim; fakat 2-3 sene bırakmak zorunda kaldım çünkü annem iş bulmuştu ve antrenmanlara götüremez olmuştu. Yaşım biraz daha müsait olunca, tek başına trene binip Nürnberg’e tekrar katıldım. Bir süre sonra Greuther Fürth beni transfer etti. Burada pişip Stuttgart’a ikinci ligden transfer rekoru kırarak, o zamanlar için büyük para sayılan 1.3 milyon avro karşılığında, transfer oldum ve kendimi ispatladım. Bundesliga şampiyonu olduk ve kupa finali oynadık.''
''Türkiye'ye geldiğimde Beşiktaş'ın tek büyük olduğunu gördüm''
''Stuttgart ile sözleşmem bitmişti. Almanya’dan birkaç takım teklif yapmıştı ama menajerim bir değişiklik düşünür müyüm diye sordu ve Beşiktaş’ı teklif etti. Futbolu az olsun bilenler, Beşiktaş’ın ismini tabii ki biliyordur. Türkiye’nin üç büyük takımından biri diye bilinir ama Türkiye’ye gelip daha sonra tek büyük olduğunu gördüm. Okul çağımda neredeyse çoğu arkadaşım Türk’tü. Çoğu Galatasaraylı ve Fenerbahçeli’ydi, o yüzden Beşiktaş’ta güzel işler başarıp onları kızdırma fikri kulağa hoş gelmişti!''
''Türkiye'deki Türkler ve Almanya'daki Türkler çok farklı''
''Türkiye’deki Türklerin ve Almanya’daki Türklerin çok farklı olduğunu gördüm. Türkiye’de her şey çok karışık ama bir o kadar güzel. 7/24 uyumayan bir şehir İstanbul. Ümraniye’ye yakın oturmama rağmen bunu gördüm. Kulüp bana her türlü yardımı sağladı. Mesela bir defasında notere gitmiştim kulüpten biriyle. Öncesinde beni uyarmıştı, sıram geldiğinde bir an bile tereddüt etme demişti. O an anlamamıştım, ve sıram geldiğinde “merhaba” demek istedim, o sırada önüme biri geçti ve sıramı kaybetmiştim! Takım çok iyiydi. Quaresma ve Guti gibi yıldızlar transfer edilmişti, o yüzden ben biraz ikinci planda kalmıştım. Yabancı kuralı da olunca, yerim için mücadele etmem gerekmişti.''
''Beşiktaş bir geçiş süreci yaşıyordu''
''Üç güzel sene geçirdim Beşiktaş’ta. İlk senemde ligde istediklerimizi gerçekleştiremedik ama Türkiye Kupasını kazandık. O maçta penaltıyı kaçırmama rağmen Rüştü kurtarış yaparak beni ipten aldı. Ertesi sene UEFA Kupası’nın çeyrek finaline ramak kala Atletico Madrid’e elendik. Aslında Beşiktaş bir geçiş süresi yaşıyordu. Çok dene-gör taktiği vardı, ve vizyon olarak tam olarak ne istediğimizi yeni öğreniyorduk.''
''Olcay’ın son dakika golünü unutamıyorum''
''Olcay’ın son dakika golü ile Fenerbahçe’yi 3-2 yendiğimiz maçı unutamıyorum. Tam sevinemedim o gole çünkü stat yıkılacak sanmıştım, bari kendimi kurtarayım diye düşünmüştüm. Taa Beşiktaş’tan gelen o sesle Kadıköy’deki evler sallanmıştır. Yıllar sonra İnönü’yü yıktılar diye duydum, Galatasaray’a son dakika golü atıp şampiyon mu olduk diye sordum, hayır iş makinaları yıktı dediler!''
''Beşiktaş taraftarını tarif edecek kelime üretilmedi''
''Beşiktaş taraftarını tarif edecek kelime üretilmedi. Hangi ifadeyi kullansam yetersiz kalır ve hakkını vermez o yüzden susuyorum. Almanya’ya dönüp Leverkusen için oynamaya başladığımda bile Beşiktaş’ın tezahüratları kulağımda çınlıyordu. Bazen tribüne bakıp gerçekten orada Beşiktaşlı var mı diye kontrol etmiştim.
Bir keresinde, hakem sağ olsun Galatasaray’a karşı 2-0 gerideydik ve ikinci sarı karttan kırmızıyı görmüştüm. Soyunma odasının yolunu tutmam gerekliydi, ama girişi tribünlere çok yakındı. Açıkçası o tarafa gitmekten çekindim, ama yaklaştıkça tribünlerin kırmızı kart gören bir oyuncuyu alkışladığına ilk defa şahit oldum. Beşiktaş’ta oynamak bir onurdur. Ama bu formayı giyeceksen, o formanın anlamını bilmeden üstüne geçirmemen lazım.''
''Beşiktaş taraftarı için şampiyonluk değil, mücadele önemlidir''
''Beşiktaş taraftarı için şampiyonluk ve kupalar nasıl önemli değilse, çok iyi oyuncu olmanız da onlar için hiç önemli değil. Onlar her şeyini Beşiktaş’a adamışlar, bir futbolcunun da sahada yığılıncaya kadar her şeyiyle mücadele ettiğini görürse o zaman o oyuncuyu tutarlar. Herkes bunu böyle bilsin.''
''Beşiktaş'ta kalmak için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırdım''
''Beşiktaş'tan ayrılmam konusunda çok konuşmak istemiyorum ama şu kadarını söyleyebilirim: bu bir atletik karar değildi. Arkada dönen çok dolap vardı. Ama beni en çok üzen ise gittikten sonra eski bir yöneticinin arkamdan konuşmasıydı. Kendi başarısızlığını örtbas etmek için sanki parayı tercih ettiğimi medyaya duyurdu. Bunu benden sonra birkaç başka futbolcu için de söylemişti. En sonunda kendisi kaybetti. Ben kalmak istiyordum, hatta her türlü fedakarlığı yapıp şu an orada antrenör bile olmak isterdim.''
''Beşiktaş'tan sonra Leverkusen’e transfer oldum. Oradan da artık sembol olduğum Greuther Furth’a döndüm. Genç oyunculara yatırım yapmak istediler bir süre sonra ama antrenörlük teklifi yaptılar. Şu an ikinci takımlarını idare ediyorum.''
''Beşiktaş'tan hâlâ görüştüklerim var''
''Beşiktaş'tan Fabian Ernst, Ersan, Sivok, Oğuzhan ile halen görüşürüm. Beşiktaş’a benden sonra gelen Mario Gomez, Andreas Beck, Michael Fink, Veli Kavlak ve Tanju Kayhan beni arayıp bilgi almışlardı.
Mario Gomez hâlâ arkadaşımdır. Ümit milli ve milli takımda beraberdik. Bence Almanya’nın en iyi forveti ama bir o kadar mütevazi. Artık Stuttgart’ın başarısı için çalışıyor.''
''Türk efsanesi Samet Aybaba'dır''
''Hayatım boyunca 14 antrenör ile çalıştım ve hepsinden farklı şeyler öğrendim. Şimdilerde yaptığım antrenörlük mesleğinde hepsinin emeği var. Schuster Almanya’da bir efsanedir, çok fazla söz düşmez bana. Tayfur çok iyi bir insan öncellikle. Almanca konuşması da cabasıydı benim için. Carvalhal’in şansızlığı diğerlerine nispeten ismi çok duyulmamasıydı. Samet Aybaba ise tam eski kurt, tilki gibi kurnazca rakibi okuyordu. Bence Türk efsanesi Samet Aybaba’dır.''
''Beşiktaş altyapısında akıllı futbol çalışması yok''
''Türk yetenekler çok çabuk harcanıyor. Beşiktaş altyapısına bakıyordum çok iyi oyuncular vardı ama taktik ve Almanya’da bize öğretilen 'akıllı futbol' çalışmaları yok.''
''Bursa’ya kayınvalidemin elini öpmeye sıkça giderim''
''Türk insanını özlüyorum ama Bursa’ya gidip kayınvalidemin elini öpmeye sıkça giderim. Kayınbiraderim Benyamin Fuchs İzmir’de Bucaspor’da oynuyor, eşimin kuzeni Orkan Çınar’da Beşiktaş’ta malum, onların yanlarına da gideriz. Eşim yarı Avusturyalı yarı Türk. Bir de Adana kebabı özlüyorum. Söylemeden geçemedim.''
''Beşiktaş'ı takip etmeye çalışıyorum''
''Beşiktaş'ı takip etmeye çalışıyorum. İnternette yorumları bir yere kadar tercüme edip okuyorum. Bazı maçları izliyorum. Bir ara evime yakın bir Türk kafesinde izleyeyim dedim Beşiktaşlı gurbetçilerle. Yine bir derbiydi, bu sefer beni sakatladılar gol attığımızda! Artık gitmiyorum o mekana…''
''Beşiktaş formalarımı saklıyorum''
''Birçok Beşiktaş formam var. Yeni eve taşınmak istiyoruz. Taşımacılara teslim etmeyip bizzat götürüp asacağım eve.''
''Stoke City deplasmanında attığım golü unutamıyorum''
''Stoke City deplasmanında düşerken ayağımın dışıyla attığım golü unutamıyorum. Ama o gün kaybettiğimiz için buruk bir hatıradır.'' (Diyagonal)