Hayri Cem
Geçmişten ders çıkartmak
Ajans Beşiktaş - Milli maç arasından yararlanarak biraz nostalji yapalım. Beşiktaş’ın Biliç döneminde çalınan şampiyonluklarını hatırlatmak istedim. Günümüzün organize güçleri o dönemde de görev başında idi.
Geçmişi hatırlamanın iyi yanı, günümüzü anlamak ve ders çıkartarak, tekrarını önlemektir.
Bu arada Biliç’i başarısız görenlerin de yaşananları hatırlayınca fikirlerinin değişeceğini umuyorum.
GÜLE GÜLE KUMANDAN BİLİÇ
Bu mektubu okuma şansın olup olmayacağını bilmiyorum ama içimden geldi komutan, yazmadan edemeyeceğim.
İtiraf edeyim, senin futbolculuğunu pek hatırlamıyorum. 2008’de A Milli Takımın başına geçtin. Hani bizimkilere penaltı atışlarında elendiğin maç var ya… Sen o maçta Fatih Terim’e postanı koymuştun ya… O an ben sana hayran olmuştum komutan! “İşte Beşiktaş’ın ihtiyacı olan hoca bu” demiştim yanımdakilere.
O tarihten sonra Beşiktaş’ımda tam beş hoca değişti. Her hoca arayışımızda, keşke dedim. Keşke Biliç gelse. Altıncısında dualarım kabul oldu komutan. Çocuklar gibi sevindim gelişine!
Geldiğinde Lige fırtına gibi başladın; Dört maçta fırtına gibi esen bu takımı durdurmak gerekiyordu komutan. Galatasaray maçında ‘derin futbolun’ efendileri’ çıktılar sahaya. Bu gidişi durdurmanın yolu Beşiktaş’a ceza vermek ve seyircisinden koparmaktı. Bu arada seni de unutmadılar, sana da ceza verdiler.
Sen bu ülkede yeniydin komutan, olanı biteni anlayamadın. Bunların tezgâh olduğunu kavrayamadın. Bir de bilmeden büyük bir günah işledin komutan; daha ilk sezonunda, "Takımda zenginler ve fakirler yok, sınıflar yok. Sınıfları ortadan kaldırarak, gücü halka vermeye çalışıyoruz. Sosyalist bir takım yaratıyoruz" dedin. Bu ülkede siyasetin futbolu yönettiğinin farkında değildin. Eminim Büyük Patron bu sözlerine çok içerledi. Bu sözlerinin ardından ipin çekildi. Müslüman bir ülkede sosyalistleri şampiyon yaparlar mı komutan?
İkinci sezonunda bazı şeylerin sen de farkına varmıştın ama hakemlere hiç laf etmedin. Giderken bile hakemlerin kasıtlı hata yapmadığını söyleyerek efendiliğini gösterdin.
İkinci sezona planlanan İnönü Stadyumu bitmedi, sen yine el kapılarında oynamaya mahkûm edildin. Dert etmedin, bunu hiç mazeret göstermedin. Oysa bu taraftarın kendi evinde neler yaptırabileceğini sen herkesten iyi biliyordun. Zor iştir göçebelik komutan.
Lige Feyenoord galibiyetleri ile başladın. Sonra karşına Arsenal çıktı. Arsenal’e hem burada hem de kendi evinde kök söktürdün. Öyle ki, Arsen Wenger, maçı biran önce bitirmesi için hakeme saatini gösteriyordu. O son dakikalarda Demba Ba kafayı vurabilse belki de Şampiyonlar Ligine Arsenal gibi bir devi eleyerek gidecektin ama olmadı.
O maçtan sonra bile ‘derin futbolun efendileri’ sana dişlerini gösterdiler. Çarşamba Avrupa’da oynayan Beşiktaş’a Cumartesi günü lig maçı koydular. İstanbul’a bile uğramadan Mersin’e takımı getirip, dinlenme fırsatı bile bulamadan maça çıkardılar. Yine de galip gelmeyi bildin.
Sen bu ülkede mazlumdan yana olmanın ne demek olduğunu bilmiyordun komutan. Soma maden faciasından sonra futbolcularını toplayıp,” "Benim babam da bir işçiydi. Sanıyorum pek çoğunuzun babası da, sizi beden gücüyle çalıştırarak büyüttü. Orada çocuklarına gelecek sunmak isteyen insanlar, sizin bir yılda aldığınız parayı belki de hayatları boyu kazanamayacakları bir para için öldüler. Bunları unutmayın ve ona göre yaşayın" dedin. Soma’da halk tarafından yuhalanan Büyük Patronun hoşuna gitmedi bu sözler. Büyük Patronun hoşuna gitmeyen şeyler, ‘derin futbolun efendilerinin de hoşuna gitmez. Büyük hata yaptın komutan!
Arsenal’e kök söktüren futbolcuların aşırı özgüvenleri Rize ve Asteras maçlarında puan kaybına neden oldu. Ama Rize maçını hatırlıyorum komutan; tescilli Galatasaraylı Hüseyin Göçek, 14, 62 ve 70’inci dakikalarda üç penaltımızı çaldı komutan. Yazalım mı kenara 2 puan?
Daha sonra Bursa’yı 86.dakikada Olcay’la geçtin. Eskişehir maçında ise takım kazanmayı hak etmedi, berabere kaldı. Sonra Avrupa UEFA Liginde Tottenham ile karşılaştın. Bu maçta takım çok iyiydi, berabere kalmasına rağmen bir üst tura çıkacağının sinyallerini vermişti. Daha sonra Balıkesir galibiyeti ile liderliğe oturdun. O maçta Ersan Gülüm’ün Sercan’ı son adam olarak düşürmesine hakem Deniz Çoban sarı kart göstermişti. Maçtan sonra TV mikrofonlarına, o pozisyonda Ersan’a kırmızı kart gösterilmesi gerektiğini söylemiştin. Bu ülkede ‘Doğrucu Davutluk’ yapmanın ne anlama geldiğini bilmiyordun komutan. Bu demeçten cesaret alan hakemler takımı kırmızı kart manyağı yaptılar. Lig sonuna kadar tam 10 oyuncun kırmızı kart gördü.
Bu maçtan bir hafta sonra, Sivas maçını 3-2 kazandın. Ama hakemlerin geçen haftaki hatanın intikamını nasıl aldıklarını da gördün. Maçın daha 8.dakikasında, ceza sahası içinde Serdar’ın ortaladığı top Ümit Kurt’un iki eliyle birden yumruklayarak uzaklaştırmasını Hakem Kalkavan görmezden geldi ve bir penaltını yedi. O maçı Beşiktaş hakeme rağmen kazanmıştı.
Dört gün sonra Partizan’ı kendi evinde 4-0 gibi net bir sonuçla yendin. Bu galibiyet birilerini telaşlandırdı ve Kayseri Erciyes maçında üç puanın çalındı. İlker Meral ve Bülent Korkmaz işbirliği ile Gökhan oyundan atıldı. Her derbi öncesi Beşiktaş’ın önemli bir oyuncusuna kırmızı kart gösterilmesi adettendir. İlker Meral, duymadığı bir söz için, utanmaz adam Bülent Korkmaz’ın ihbarı üzerine kartını göstererek tarihe geçti. Bu maç sonunda şampiyonluk konusunda ne düşünmüştün komutan?
Fenerbahçe maçına, formsuzluktan dolayı FIFA kokartı elinden alınmış Bülent Yıldırım’ı vermeleri bir tesadüf değildi. Maça zaten sağ kanadın kırık çıkmıştın, sol kanadını da maç içinde Bülent Yıldırım kırdı. Olcay’ı, uydurduğu iki sarı kartla oyun dışı bıraktı. Komutan, Mehmet Topal’ın Demba Ba’yı ceza sahası içinde güreşçi misali nasıl yere indirdiğini hatırlıyor musun? Peki, Demba Ba’nın kafaya çıktı pozisyonda Caner’in arkadan Veli’yi iterek yere düşürmesini hatırlıyor musun?
Bir de o arada görülmeyen, Meireles’in Veli’nin gırtlağına sarılması var. Peki, ya 20 numaranın senin üstüne yürümesine, tehdit etmesine, küfür etmesine ne diyelim? Daha önce hiç böyle bir şey başına gelmiş miydi? Sahadaki hakemlerin hiç biri bu olayı maalesef göremedi, dimi komutan? Gözlemci bile görmediğinden raporuna yazmadı ve 20 numara o olayı cezasız atlattı. Bu 20 numaralı oyuncu var ya komutan, onun nikâh şahidi büyük patrondu. O yüzden gollerinden sonra Rabia işareti yapıyor zaten. Hani sen sosyalist takım falan deyip, Büyük Patronu kızdırmıştın ya, 20 numaralı oyuncu onun intikamı için sana saldırdı. Şimdi anladın mı Türkiye’de işlerin nasıl yürüdüğünü?
Ben sana bu hakemler Ersan Gülüm’e gösterilemeyen kırmızının intikamını fena halde alacaklar demedim mi? Gasp edilen puanlarımıza bir puan daha ekleyelim mi komutan?
Bu maçtan dört gün sonra Partizan’ı 2-1, Başakşehir’i 2-1 ve Kasımpaşa’yı 2-0 yendin. Başakşehir maçını hatırla komutan; bu maçı Cüneyt Çakır’a rağmen kazanmıştın. Çakır’ın İsmail ve Pedro’ya çıkardığı kırmızı kartları hatırla. Ya Mossoro’nun Atiba’ya attığı yumruk? Çizgi hakeminin, “Mossoro kırmızı’ diye Cüneyt Çakır’ı uyarması Lig TV mikrofonlarınca tespit edilmişti. Ama Cüneyt Çakır oyunu devam ettirdi. Komutan, bu hakem Şampiyonlar Liginde final yönetecek.
Bu maçlardan sonra Asteras Tripolis’le deplasmanda berabere kalarak bir üst tura çıkmayı garantiledin. O maçta, tam senin bulunduğun kulübenin arkasında oturuyordum. Sağanak gibi yağan yağmura rağmen doksan dakika saha kenarında futbolcular kadar ıslandın. Hele o yere düşme ve elbiselerinin çamur içinde kaldığı an var ya, kazanma hırsına bir kez daha hayran kalmıştım.
O maçtan dört gün sonra Karabük’e deplasmana gittin. Takım yorgundu. Panik yapmalarına rağmen maçı 2-1 kazandılar. O maçın 45.dakikasında bile Demba Ba’ya verilmeyen bir penaltı vardı komutan.
Bu maç trafiği yetmezmiş gibi bir de Türkiye Kupası maçları başladı. İlk maçta Sarıyer’i 4-0 yendik. Hemen bu maçın ardından Trabzonspor’u İstanbul’da muhteşem bir performansla 3-0 yendik. Bu maçtan sonra Tottenham’ı İstanbul’da muhteşem bir futbolla 1-0 yenerek gurup birincisi olarak bir üst tura yükseldik. O günlerde seni yere göğe sığdıramayanlar, bugün gitmeni istiyor komutan. Bizim adalet duygumuz da ülkenin adalet sisteminden farklı değil!
Gaziantep maçını kazanmaktan zorlandı takım ama liderliği sürdürmek için bu üç puan çok önemliydi. Bu kötü futbolun bir mazereti sakat olan futbolcularındı. Demba Ba, Cenk Gönen, Mustafa Pektemek, Veli, Sivok, Ersan Gülüm, Uğur Boral Beşiktaş revirinde yatmaktaydı. Tottenham maçının ikinci yarısında görev verdiğin Atınç’a bu maçta da şans vermenle Beşiktaş’a iyi bir stoper kazandırdın.
Yoğun maç trafiğinden dolayı Rize maçına yedeklerden kurulu bir kadro ile çıktın. Alt yapıdan gelen Atınç, Ümit ve Furkan’a görev verdin. Hiç biri yüzünü kara çıkarmadı. Bu maçı kaybettin. Takım kötüydü. İşte hakemler tam da böyle zamanlarda ortaya çıkıyor komutan. Lualua’ya penaltı düdüğünü düşünmeden çalan Yaşar Kemal Uğurlu isimli hakem, uzatma dakikalarında Atınç’ın ceza sahası içinde yaka paça yere indirilmesine düdük çalamadı. Kenara bir puan daha yazalım mı komutan?
Akhisar maçını 3-1 kazandın. Bu maça çıktığında, takımın son 29 günde 9 maç oynamıştı. Yani ortalama 3,2 günde bir maç. Bizler bu işleri kolay zannettik, takdir edemedik komutan. Sonra yine baş belası Türkiye Kupası maçına sıra geldi. Bu sefer rakibimiz, kardeş takım Adana Demirspor idi. Bu maçı 2-1 kaybettik ama Veli’nin, rakibe gösterilen kırmızı kartı iptal ettirmesi ile Fair-Play tarihine geçtik.
Bir sonraki hafta Konya’ya deplasmana gittiniz komutan. Bir sonraki hafta da Galatasaray ile maçın vardı. ‘Derin futbolun efendileri’ yine sahneye çıktılar. Gökhan takımını 19.dakikada 1-0 öne geçirdi. Sonra 23.dakikada kaleci Belec’in, Demba Ba’yı boynuna sarılarak yere düşürmesini Halis Özkahya görmezden geldi. Beşiktaş 2-0 öne geçtikten sonra Halis Özkahya maça ağırlığına koymaya başladı. Maçın sonlarına doğru, Demba Ba’nın pozisyonunda penaltıyı veremeyen Halis, rakip lehine bir penaltı yarattı. Penaltı esnasında çizgiye bastığı gerekçesi ile Atiba’yı oyundan attı. Aynı anda kaç futbolcu çizgiye basıyordu üstelik. Sen hayatında hiç böyle bir kırmızı gördün mü komutan? Ama neden belli; bir sonraki hafta senin Galatasaray ile maçın var. Her derbi öncesi bir oyuncun eksiltilecek. Hem de en güçlü olduğun mevkii olan orta sahadan.
Geldik Galatasaray maçına. Maça en ünlü hakemimiz Çakır verilmişti. Bu maçın stratejisi Beşiktaş’ı orta saha direncinin kırılması üzerine kurulmuştu.
Atiba’nın olmadığı alandan Veli de eksiltilirse bu iş olur diye hazırlanmışlardı. Melo’nun Veli’ye attığı dirseğe faul çalıp, kart göstermeyen hakemimiz, Veli’yi ne kadar kolay oyundan attı değil mi komutan? Hatırlasana, Melo’nun yarattığı gerginlikte beş Galatasaraylı futbolcu Veli’nin etrafında, Cüneyt Çakır da hemen yanı başlarında. Selçuk, Veli’nin gırtlağına sarılıyor, o arada Sneijder eli ile Veli’nin yüzüne vurmaya çalışıyor. Eli Veli’nin yüzüne değiyor. Veli de aynı şekilde karşılık vermeye çalışıyor ve parmağı Sneijder’in yüzüne değiyor. Çakır hemen Veli’ye kırmızı kartını çıkartıyor. Bu maçta alınan yenilgi ile liderlik Fenerbahçe’ye geçmiş oldu. En az 1 puan daha bir kenara bu maç için koyabilir miyiz komutan?
Komutan, sana hiç yayıncı kuruluşun gücünden bahsettiler mi? Hani şu ligimizdeki tüm kulüplerin ekmek kapısı olan kuruluştan. İşte o yayıncı kuruluş, ligin son haftalarına kadar heyecanın devam etmesini istiyormuş. Yoksa rating yapamaz, decoder satışları düşermiş. Onun için hiçbir takımın alıp başını gitmemesi lazımmış. Şimdi niye sana müsaade etmiyorlar anladın mı komutan?
Bu hengamede bir yandan da kupa maçları devam ediyordu. Adana Demirspor’u 4-1 yenerek geçtin. Devre arasında üç önemli transfer birden yaptın; defansın göbeğine Miloseviç’i, sağ beke Opare’yi ve orta sahaya ise Tolgay’ı aldın. Tolgay tam isabet komutan. Liverpool maçına gelince tekrar konuşuruz. Miloseviç sakatlandı, anlayamadık ne olduğunu. Opare ise genç ve tecrübesiz. Üçte bir isabet bile transferde başarıdır. Tolgay için tebrikler komutan!
Sonra Gençlerbirliği deplasmanına gittin. Bu maç aslında 2014-15 sezonunun ilk yarısının son maçı idi. Ancak TFF anlaşılamayan bir neden dolayı sezonun ilk yarısını bir hafta erken bitirince, son hafta maçları ikinci yarının açılış haftası maçları oldu. Bu maçı 2-0 geçmene rağmen Abitoğlu yine iki penaltını yedi. Ersan Gülüm ile Olcay’a yapılan hareketlerin cezası dünyanın her yerinde penaltı değil midir komutan?
Kupada Sarıyer’e 3-1 yenildin. Belli ki sen de bu kupa maçlarından bezmiştin. Sonra Mersin İdman Yurdu’nu 2-1 yendin. O maçı da Mete Kalkavan’a rağmen kazanmadın mı komutan? Demba Ba’ya yapılan penaltıyı görmedi diyelim, 10’uncu dakikada Pedro’ya arkadan yapılan hareket penaltı değil miydi? Onu da geçelim, 49’uncu dakikada Gökhan’ın ortaladığı topu Güven’in eliyle dışarı yollaması görülmez mi komutan?
Giderken bile, kaçan şampiyonluğun tek sorumlusu benim, diyorsun. Bu kadar mütevazı olma komutan, hakemleri anlatmaktan ben yoruldum. Hangi takım aleyhine bu kadar fazla hata yapıldı? Bazı hakemler Avrupa’da hatasız maç yönetip, Türkiye’de bu hataları yapıyorlarsa ben art niyet ararım komutan!
Sonraki hafta kupa maçı için Rize deplasmanına gittin. Bu maçtan hemen üç gün sonra Rize ile lig maçın vardı. TFF maç günü konusunda yine adil davranmadı; Galatasaray kupa maçını 4 Şubat Çarşamba günü oynadı ve Lig maçını Pazartesi’ye aldılar. Yani Galatasaray’a 4 gün dinlenme ve hazırlanma imkanı sağlanırken, senin takımına 2 gün dinlenmeyi yeterli gördüler.
Kupa maçına yedek ağırlıklı kadro ile çıktın ve 0-0 berabere kaldın. Lig maçına ise tam kadro çıktın ve çok zorlanarak 2-1 kazandın. Sana biraz TFF’den de bahsedeyim komutan. Federasyon Başkanı Demirören, Beşiktaş’ın da eski başkanı. Kulübü 580 milyon TL borca soktu ve sonunda TFF’ye başkan olacağım bahanesiyle kaçtı. Kulübü bu kadar borca sokan bir başkan, şimdi stadyum yapan, borç ödeyen kulübün bir de şampiyon olmasını istemiyor. Kendinden sonra gelen başkanlarının kendi ulaşamadığı başarılara ulaşabilme ihtimali bile onu kıskançlık krizlerine sokuyor. Yani senin anlayacağın, yayıncı kuruluş ve federasyon el ele vermiş, Beşiktaş’ı bozuk para gibi harcıyorlar. Şimdi hakemlerin bu cesaretinin nerden geldiğini anladın mı komutan?
Üç kulvarda at koşturmak zordu. Elindeki kadro bu üç kulvarı kaldıracak güçte değildi. Kayserispor’a yenilerek kupaya veda ettin. Aslında ilk kez Beşiktaş’ın yenilmesine sevindim komutan. Zira takım artık lige ve Avrupa’ya konsantre olabilir ve hedeflerine daha kolay ulaşabilirdi. Gülme komutan, arada bizler de böyle iyimser hülyalara dalabiliyoruz.
Bursaspor ile oynanan maç tam bir heyecan fırtınası idi. Maçı 3-2 kazandın. O maçtan aklımda kalan en net pozisyon, 63.dakikada Fernandou’nun, kramponlarının altı ile Franco’nun göğsüne attığı uçan tekmeydi. Taammüden adam öldürmeye yönelik bu pozisyona Abitoğlu’nun sarı kart göstermesine ne dersin komutan? Böyle bir sarı sadece Türkiye’de, Beşiktaş’a karşı olur.
Avrupa kupalarında yine şansına bir İngiliz takımı çıkmıştı. Liverpool ile ilk maçı deplasmanda oynadın. Komutan, o maç benim hayatımda en zor gittiğim deplasman maçıydı. İstanbul kar altındaydı ve bizim uçak o buz tutan pistten kalkan son uçaktı. Daha sonra uzun süre uçak kalkışı olmadı.
Liverpool maçında yine şansızdın. Motta o penaltıyı yaptırmasa beraberlikle ülkeye dönecek ve avantaj elde edecektin. Olmadı, sağlık olsun dedik. Liverpool’dan, İstanbul’a uğramadan, Eskişehir’e gitmek zorunda kaldınız. Zira TFF acımasızca maç programlarını Beşiktaş aleyhine planlamıştı. Avrupa kupası maçından hemen üç gün sonraya maç koyulur mu? O maç Pazar yerine Pazartesi oynansa dünya mı yıkılırdı? Hazırlık fırsatı bulamayan seyyahlarımız bu maçı 1-0 kaybetti. Canınız sağ olsun dedik. Zira dört gün sonra Liverpool ile İstanbul’da rövanş maçın vardı.
İstanbul’da oynanan Liverpool maçı, son yıllarda seyrettiğim en heyecanlı ve en çok mutlu olduğum maçtı. Devre arasında transfer ettiğin Tolgay öyle bir gol attı ki, yıllarca hafızalardan silinmez. Bu çocuğu Beşiktaş’a kazandırdığın için sana ne kadar teşekkür etsek azdır. Maç uzatmalara, sonra da penaltılara gitti. Bugüne kadar penaltılarla çok maç kazanmış olan Liverpool’un şansı bu kez tersine döndü. Demba Ba, Gökhan, Veli, Atiba ve Tolgay penaltıları gole çevirince Beşiktaş maçı 6-4 kazanmış oldu.
Bu zaferin üç gün sonrası Balıkesirspor’la oynadın. Federasyon, ülkeye puan kazandıran bu takımı Pazartesi yerine Pazar günü oynatarak yine cezalandırdı. Liverpool’a karşı 120 dakika maç oynamış takımın yorgundu ve bu maçı kazanamadın. Maç 2-2 berabere bitti. Bu maçtan aklımda kalan not, Atiba’yı Galatasaray maçı öncesi çizgiye bastı diye oyundan atan Halis Özkahya’nın, Demba Ba’nın penaltı atışı esnasında dört Balıkesir’li oyuncunun ceza sahasına girmesini görmezden gelmesiydi. Gel de bu hakemlerin iyi niyetine güven komutan.
Sivas’taki maçta kötü performansa rağmen maçın 1-0 kazanılması önemliydi. Takım kötüyken kazanılan üç puan altın değerindedir komutan. Bu maçtan hemen sonra, Avrupa’da Brugge ile karşılatın. Deplasmandaki ilk maçı 2-1 kaybettin. Hadi itiraf et komutan, sen de oyuncuların da Brugge takımını çok hafife almıştınız.
Lige döndüğünüzde Kayseri Erciyes ile karşılaştınız. Sezonun ilk yarısında Bülent Korkmaz’ın çirkeflikleri kazandıkları bu maçın intikamını 5-1’lik bir skorla aldınız. O maçtan da aklımda kalan en ilginç enstantane, önce kendini Necip’e öptürmen, sonra de senin onu öpmendi. “Gençlere galibiyeti sindirme yetisi, mağlubiyetle baş etme olgunluğu ve adalet duygusu kazandırmaya çalışıyorum, futbol oynamayı yardımcılarım da öğretebilir” demiştin ya komutan, Necip’e gösterdiğin bu yakın ilgiyi görünce ne demek istediğini o an daha iyi anladık.
Brugge maçının rövanşı için taraftarlar Olimpiyat Stadyumunu tıka basa doldurmuştu. Hafta içinde o kadar taraftarın, o lanet stadyuma gelmesi az şey değil komutan. Maalesef bu maçı 3-1 kaybettik ve Avrupa’ya veda ettik. Artık önümüzde sadece Süper Lig kalmıştı. Ama bu yenilgiden sonraki ilk maç da Fenerbahçe maçıydı.
Fenerbahçe maçına yine Fırat Aydınus’u verdiler. Amaç belliydi. Fenerbahçe yenilirse aradaki puan farkı açılacaktı. Yayıncı kuruluş ve TFF buna müsaade etmezdi. Beşiktaş çok şansızdı bu maçta, çok gol kaçırdılar. Ama Fırat Aydınus’un taraflı yönetimi de çocukların moralini bozmuştu. Onlar da hakemin bu maçı kazanmalarına müsaade etmeyeceğini biliyorlardı.
Bu maçta Fırat Aydınus, Emenike’nin formasını çıkartıp, oyunu izinsiz terk etmesini, sonra da izinsiz tekrar oyuna dönmesini kırmızı ile değerlendiremedi. Maç sonunda Emenike’nin formasını çıkartıp, dışarı çıktığını görmediğini söylüyordu. Yalan be, vallahi yalan komutan. Ya 20 numaralı oyuncunun Alves’le birlikte senin üzerine yürüyüp, defalarca, “Fuck off , orospu çocuğu” diye küfür etmesine ne demeli? Hadi Fırat duymadı diyelim, yan hakem ve dördüncü hakemler olayın içindeydi. Onlar da mı duymadı? Hakemler adil olsa Fenerbahçe daha maçın ilk yarısında 9 kişi kalacaktı. Dokuz kişi ile Beşiktaş’ı yenebilirler miydi? Bu maç için de kenara üç puan koyalım mı komutan?
Cumartesi günü, Fenerbahçe kafilesine, Rize maçı dönüşünde yapılan silahlı saldırı tüm yurtta büyük infial yarattı. Allah Fenerbahçe kafilesini korudu. Nerdeyse tüm otobüs viyadükten uçacak ve büyük bir katliam yaşanacaktı. Olayın ertesi günü Fenerbahçe yönetim kurulu, olay aydınlanana kadar maçlara çıkmak istemediklerini deklare ettiler; Kimsenin karşı çıkamayacağı, çok doğal bir talep.
TFF olayın hemen ardından toplanıp, durumu değerlendireceğine, önce gelecek tepkileri bekledi. Fenerbahçe’nin, failler buluna kadar maçlara çıkmama resti üzerine pazartesi günü toplanma ve olayı görüşme kararı aldı. Bu arada Pazar günü maçlar oynanamaya devam etti. Pazartesi aldıkları kararla Süper Ligi bir hafta süreyle ertelediklerini açıkladılar. Gerekçe olarak da Süper Lig futbolcularının bu olaydan ötürü morallerinin bozulduğunu söylediler. Peki Beşiktaş ve Başakşehir futbolcularının suçu ne? Şayet erteleme kararı bu nedene dayandırılıyorsa (Göksel Gümüşdağ bizzat bu açıklamayı yaptı) o zaman Beşiktaş ve Başakşehir futbolcuları başka ülkeden geldiler de onların moralleri bozulmuyor mu? Avrupa kupa maçlarından sonra Pazartesi günü maç yaptırılmayan Beşiktaş bu maça çıkmak zorunda kaldı.
Beşiktaş bu maçta 2 puan kaybetti. Ama Mete Kalkavan yine bir penaltını yemedi mi komutan? Yalçın’ın ceza sahası içinde Demba Ba ile çıktığı kafa topunda, topu eliyle oynaması penaltı değil miydi komutan? İki puan daha yazalım mı kenara?
Göksel Gümüşdağ dedik ya demin, sen onun kim olduğunu biliyor musun komutan? Başakşehir’in başkanı, TFF’nin başkan yardımcısı, Kulüpler Birliği başkanı. Daha da önemlisi Büyük Patronun yakın akrabası. Daha ne olsun? Sen hem sosyalizm, adalet falan gibi laflarla Büyük Patronu kızdır, hem de onun akrabasının takımı aleyhine penaltı verilmesini bekle. Olacak iş mi komutan?
Kasımpaşa maçını 5-1’lik bir zaferle geçtin. Yönetim kurulunda üç Beşiktaşlı eski yöneticinin bulunduğu bu kulüp sana o çok kıymetli (!) sahalarını vermemişlerdi. Zira o semt Büyük Patronun yetiştiği semtti ve sen onu çok kızdırmıştın. Bu yüzden bu galibiyete çok sevindim.
Karabük karşısında alınan 2-1’lik galibiyet ise liderliği geri getirdi. Bu maçın hakemi Bülent Yıldırım yine elinden geleni yaptı. Necip’e tereddütsüz kırmızı kart gösterirken, Mustafa Pektemek’in son adam tarafından arkadan itilerek indirilmesine sesini çıkartmadı. Karabük kalecisinin ceza sahası dışında topa elle dokunmasını ise görmezden geldi. Yan hakemin ısrarlı uyarıları sonucunda kırmızı kart göstermek zorunda kaldı. Tam bir komediydi komutan.
Trabzon maçına Cüneyt Çakır’ı vermişlerdi. Puan kaybettirmek istedi ama başaramadı. Fatih’in Sivok’a dirsek atarak hastanelik etmesi kırmızı kart ve penaltı değil miydi? Maçın sonlarına doğru hem Atınç’ın hem de Ersan’ın ikisinin birden ceza sahası içinde yere indirilmeleri neydi peki? Dünya kupasında yarı final yönetmiş bir hakemin bu kararlarının basit birer hatalı karar olduğuna inanıyor musun komutan? Özellikle de, bu hatalarını hep Beşiktaş maçlarında yapıyorsa iyi niyetinden şüphe edilmez mi?
Lider olman herkesi telaşlandırdı. Acilen tökezletilmen gerekiyordu. Bu görevi Bülent Yıldırım’a verdiler. Takım kötüydü ama yine de Akhisar’ı yenebilecek güçteydi. İşte hakemler asıl böyle durumlarda ortaya çıkıyorlar komutan. Daha rahat doğruyorlar Beşiktaş’ı. Hatırla o maçı, Akhisarlı Kadir’in 33’üncü dakikada Olcay’a attığı tekmenin cezası kırmızı değil midir? Ya sarı kartı olan Lualua’nın 46’ıncı dakikada Olcay’a yaptığı faulün cezası nedir? Hakem adam gibi yönetse Akhisar ikinci yarıyı 9 kişi oynayacaktı.
Buna rağmen Cenk Tosun’un attığı golün neresi ofsayttı Allah aşkına? Yayıncı kuruluş 14 santim ofsayt tespit etmiş. Vay be! On dört santim dediğin bir tükenmez kalem boyu değil komutan. Yan hakem Cenk’in 14 santimlik neresini gördü de bayrağını kaldırdı acaba? Bir de bu yayıncı kuruluşun çektiği ofsayt çizgilerine sakın güvenme komutan. İ.T.Ü.’den hocalar bu çizgilerin kurallara göre çizilmediğini yıllar önce ispatlamışlardı. Bu maç için de kenara 2 puan yazalım mı?
Rakipler de puan kaybedince, Akhisar’daki puan kaybına rağmen liderliğini sürdürdün. Ama artık tehlike çanları açıkça çalmaya başlamıştı. Bir sonraki maç Konya’daydı. Her halde tüm takım bu maçı havada karada alırız, diye maça çıkmıştı. Ama tam tersi oldu; rakip, hakem Abitoğlu’nun da katkısı ile maçı 1-0 kazandı. Bu puan kaybıyla birlikte liderlik de Galatasaray’a geçmiş oldu. Bu maçta da bir penaltımız çalınıp, bir nizami golümüz geçersiz kılınmadı mı? Kenara en az 3 puan daha yazabilir miyiz komutan?
Galatasaray maçından önce her şey yayıncı kuruluş ve federasyonun istediği düzeye gelmişti. Beşiktaş üçüncülüğe düşürülmüş ve yarış FB ile GS arasına indirgenmişti. Böylece son haftalarda yayıncı kuruluş çok rating yapacak ve reklamlarını çok yüksek fiyatlardan satabilecekti. Sen halen Beşiktaş’ın nasıl yarıştan koptuğunu anlamaya çalışıyorsun komutan.
Bak komutan anlatayım sana; Federasyon başkanımız ve futbolun ‘derin yönetimi’ Beşiktaş’ın şampiyon olmasını istemiyorlar. Zira Şampiyonlar Liginden gelecek paranın GS ve FB arasında paylaşılmasını istiyorlar. Beşiktaş’ı mali olarak zayıflatıp, ‘üç büyükler’ sınıflamasından çıkarmak istiyorlar. Böylece federasyon ve yayıncı kuruluş gelirlerinden aslan payını FB ve GS arasında bölüştürmek istiyorlar. Anladın mı şimdi neden hep senin takımın üzerine oynandığını?
Galatasaray maçına, Galatasaraylılığı tescilli Hüseyin Göçek’in verilmesi bir tesadüf değildi. Beşiktaş bu maça prestij için çıkıyor olmasına rağmen bir aksilik olmasından korkuyorlardı. Gerçi Beşiktaş taraftarı, şampiyonluk yarışı dışına itilmiş olan Beşiktaş’ın, ne kadar iyi oynarsa oynasın, bu maçı kazanamayacağı/kazandırılmayacağına inanıyordu. Zira ligin bütün planlaması GS ve FB’nin son iki haftaya başa baş girmesi üzerine yapılmıştı.
Hüseyin Göçek daha ilk beş dakikada verdiği ve vermediği kararlarla, Beşiktaşlı futbolculara bu maçı kazandırmayacağını hissettirdi. Beşiktaş 1-0 geri düştükten sonra gole çok yaklaştı ama şansızdı. Direk izin vermedi. Hüseyin Göçek Beşiktaş’ın çok net bir penaltısını vermedi yine. Hatırlasana komutan; Sosa’nın ceza sahasına yolladığı topu Demba Ba ayağı ile kontrol ederek önüne düşürmek istedi. Bu pozisyonda Hakan Balta topa eliyle müdahale etti. Pozisyon net penaltı idi. Ancak hakem Göçek penaltıyı vermemek için Demba Ba’nın ayağını yüksek kaldırmasından dolayı endirek serbest vuruşa hükmetti. Oysa Demba Ba’nın ayağını kaldırdığı yer ile Hakan Balta arasında en az üç metre mesafe vardı.
Tüm bu haksızlıklara rağmen, Konya maçından sonra aleyhine kampanya başlatıldı. Derbi kazanamadığını, başarısız olduğunu iddia ettiler. Hangi derbiye ideal kadroyla çıkıp, hangi derbiyi 11 kişi ile bitirdin? Ama bunları söyleyenler lig boyunca yapılan haksızlıkları çoktan unutmuşlardı. Ben en az 15-16 puanının çalındığını yukarıda anlatmaya çalıştım. Bu puanların yarısını gasp etmeseler şimdi sen şampiyon olacak ve belki de Beşiktaş yönetimi seninle uzun süreli bir kontrat imzalayacaktı. Senin bu kadar puanın gasp edilirken, sessiz kalan ve arkanda sağlam durmayan Beşiktaş yönetiminin de kaçan şampiyonlukta payı yok mu? Sen giderken onlara da toz kondurmadın komutan.
İsmail Kartal ve Hamza Hamzaoğlu’nun ligdeki sıralamalarının senin üstünde olması bu ligin kalitesinin ve adaletinin göstergesidir komutan. Sen İngiliz devlerini yenerken, önüne gelenden dört gol yiyen takımın hocasının senden daha başarılı olduğunu düşünler futbolun cahilleridir, dert etme onların ne dediğini. Gerçek Beşiktaşlılar senin değerini biliyorlar.
Son maçın bir formalite maçıydı ve galibiyetle kapattın. Takımın seni üç puanla uğurladı. Veda ettiğin basın toplantısında da ne kadar vakur olduğunu gösterdin. Çalınan bunca puanına rağmen isyan etmedin. Şampiyon olamamanın tüm sorumluluğunu üstlendin. İkinci olan İsmail Kartal tüm hakemlere ve federasyona yaylım ateşi açarken, sen hakemlerin kasıtlı hatalar yapmadığını söyleyerek belki de onları utandırmak istedin. Ama onların yüzünün astarı çoktan yırtılmış komutan.
Biz Beşiktaşlılar takımımıza, “Biz seni sevinmedik için sevmedik” deriz. Seni de, bizi şampiyon yap diye sevmedik komutan! Adamlığını, yürekliliğini, adaletini sevdik.
Herkes seni futbolcu olarak tanır. Oysa senin on parmağında on hüner varmış; Bir zamanlar Avrupa'nın en iyi takımlarından biri olan Jugoplastika'da basket de oynamıştın. O takım üç yıl üst üste (1989, 1990 ve 1991) Avrupa şampiyonu olmuştu. Bunlar yetmezmiş gibi, hukuk fakültesi mezunusun, beş lisan konuşuyorsun, Rock’çusun, gitar çalıyorsun...
Bu özelliklerin Türkiye için çok fazlaydı komutan. Alttan alta çok kişi kıskandı seni. Hiç durmadan kuyunu kazdılar. Bizim ülkemizin insanı gülerken ısırır komutan…
Seni çok sevdik komutan. Hiç ama hiç unutmayacağız. Ve bir gün tekrar Beşiktaş’a dönmen için Tanrı’ya dua edeceğiz.
Yolun açık olsun Büyük Komutan!