Erdener Karataş
Beşiktaş İçin Uyanma Vakti!
Ajans Beşiktaş - Uzunca bir aranın ardından bir şeyler karalamak geldi içimden…
Takımın iştahsızlığı, beni de iştahsızlaştırdı mı denir, ne denir bilemedim… Esprisi bir yana, yoğun iş takvimi, eh az birazda takımın durumu az biraz buralardan uzak durmamıza neden oldu diyebilirim. Takip edenlerden, sevgili okurlardan özür diliyorum…
İnanılmazlarla dolu 14 haftayı geride bıraktık. Kim derdi ki, geçtiğimiz sezon zoru başarmış, eksikliklerine rağmen sezonu çifte kupayla kapatmış Beşiktaş’ın şu an bu durumda olacağını… (Aslında Beşiktaş tarihini ince eleyip, sık dokuyan her kim olursa olsun bir yerlerde ayağına çelme takıldığını görebilir, orası ayrı.) Açıkçası benim adıma, futbol sahada kaldığı müddetçe aklımın ucundan geçmeyecek bir senaryoydu. Ancak işler hiçte umduğumuz gibi gitmedi. Geldiğimiz noktada Şampiyonlar Ligi’nde sıfır çekmiş, ligde geride kalan 14 hafta sonunda 6 galibiyet, 2 beraberlik ve 6 mağlubiyet alarak 10. sırada yer alan bir Beşiktaş... Ligde oynadığı son 9 maçta sadece iki kez kazanabilen, bunların üçünde gol dahi atamayan, lider Trabzonspor ile arasındaki puan farkını 16’ya çıkarmış bir Beşiktaş… Peki, neyi nerede yanlış yaptık? Cevap verebilecek var mı? Sahadaki hakem hataları bir yere dursun, sezon başından bu yana bir sakatlık belasıdır yapıştı yakamıza gitmiyor. Cevabını ise kimse bilmiyor… Peki, bu takım geçen sezon nasıl mucizeyi başardı? O sakatlık belası özellikle son haftalarda yakamıza yine yakışmamış mıydı? Hem de o biçim… Hatırlarsınız o dönem, şu an performansından en çok şikayet ettiğimiz oyunculardan birisi olan Gökhan Töre’den forvet yaratarak sahaya çıkmıştık. Peki, şimdi neden olmuyor? Bana sorarsanız aradaki ince fark, takım ruhu! Futbol, takım oyunudur ve bu oyunu takım olma olgusunu gösterenler kazanır. Sergen hocanın, geçen sezon olduğu gibi bu sezonda takımdaşlığı ön planda tuttuğundan zerre şüphem yok. Ancak bu ruhun içinde bir kan uyuşmazlığı var ki, bir şeyler tutmuyor. Belki de işte bu ya, o hemen hemen her hafta verdiğimiz sakatlıklar… Bir türlü oyuncuların sahada birbirini tanımasına izin vermiyor… Aslına bakarsak, yeni ve eskilerin hazırlık süreci lig içerisinde sürüyor… Bir türlü tutmuyor. Bu da Beşiktaş’ı felakete sürüklüyor…
Peki, bu durumu kim ayağa kaldıracak? Her şeyden önce Beşiktaş taraftarı… Taraftar, önce hocasına ve oyuncusuna sımsıkı sarılacak. Hani diyoruz ya tribünler de, “sevinmek için sevmedik biz seni…” ya da “sokakta oynasan, kaldırımda destekleriz…” O misal… Sarılacaksın arkadaş! Onlar düştüğünde önce sen ellerinden tutacaksın. Onlar ayağa kalkacak, sana teşekkürünü sahada verecek. Haa diyorsanız ki, “Banane kardeşim! Önce onlar oynasın. Rezil futbol izlemeye mi gideyim?” yazıyı buraya kadar okuduğun için teşekkür ederim ama bundan sonrasını okumaya zahme gösterme… Zaten hemfikir de olamayız. Daha fazla vaktini çalmayalım. Öyle değil mi? Başarılar her zaman sahadakiler (teknik kadro, oyuncular), yönetim ve taraftarın bir bütün olması ile sağlanmıştır. Üçü birbirine zincirleme bağlıdır. Biri zinciri kırarsa, her şey kırılır... Aile olmakta bir bütünlük istemez mi? Aile üyelerimiz iyi ya da kötü zamanlar geçirebilir, değil mi? Hangimiz aile bireylerinin herhangi bir kötü anında ona destek vererek moralini yükseltmeye çalışmayız? Öylece sırtımızı dönüp gitmeyiz değil mi? Gitmeyin… Öylece sırtınızı dönüp gitmeyin… Önce Sergen hocayı ayağa, daha sonrada sahadaki ruhunu kaybetmiş herkesi ayağa kaldırırsa taraftar olarak sizler kaldırırsınız. Beşiktaş’a her anında sımsıkı sarılan veya sarılmaya çalışan herkese selametle… Görüşmek üzere...